31 Ağustos 2008 Pazar

Şirinköy'de Ezan Sesleri

,
50 yıl önce Belçikalı Pierre Culliford tarafından yaratılan mavi beyaz cüce “Şirinler”, bir zamanlar “gizli komünizm” propagandası yapmakla suçlanırdı. Şirinler günümüzde Müslüman ülkelerde “İslami usul”de yayınlanıyor.
Şirinlerin aslında ilk defa Belçika'da yaratıldığı çok az insan tarafından bilinir. 1980’li yıllarında üne kavuşması ise “Taş Devri” ve “ Tom ve Jerry” gibi çizgi filmlerin yaratıcısı Hanna Barbara tarafından bir çizgi filmine uyarlanması sonucu gerçekleşti. Çizgi romanı 25 farklı dile ve çizgi dizisi de 30’dan fazla dile çevrildi. 2002’den beri Şirinlerin beyaz perdeye taşınması için çalışmalar sürüyor. 3-D tekniği ile çekilmesi planlanan çizgi film için Columbia Şirketinin Yardımcısı Doug Belgrad dünyaca bilinen ve sevilen bu karakterleri yeni nesillere sunmaya hazırlandıklarını söylüyor.

Şirini birlik ve beraberlik yaratır

50’ci yılını kutlayan Şirinler için Brüksel de ki çizgi roman müzesinde bir sergi açıldı. Müze müdürü Jean Auquier Şirinlerin bu kadar üne kavuşmasını ve sevilmesini Pierre Culliford’un mükemmel bir hikâye anlatıcı olmasına ve sahip olduğu evrensel değerlere bağlıyor. Peyo yani Pierre Culliford hem eğlenceli hem de farklı değerlere sahip olan bir çizgi roman yaratmak istemiş. İlk bakışta hepsi aynı ama her bir Şirinin kendine göre bir özelliği var. Bu sayede okuyucularına tolerans ve dayanışma mesajlarını veriyor. Ayrıca yaramaz ve eğlenceli maceralarıyla bilinen Şirinler tehlike karşısında her zaman birlik ve beraberlik gösteren bir halk olarak yaşıyorlar. Müze müdürü Jean Auquier çizgi romanların Belçika kimliğinin bir parçası ve bir gelenek olduğunu anlatıyor. Sergiyi gezmeye gelen ziyaretçiler ise Şirinlerin Belçika kökenli bir çizgi roman olmasından gurur duyduklarını söylüyorlar. Flamanlar ve Valonlar arasındaki gerginliğin halen sürdüğü bu günlerde, serginin “Şirin’i birlik ve beraberlik yaratır” başlığının tesadüf olmadığını ve Belçika’nın “gücü birlik ve beraberlik yaratır” sloganından esinlenerek konulduğunu anlatan ziyaretçiler ayrıca Belçika’yı iyi ve doğru yansıttığını da ekliyorlar.

Şirinler komünist mi?

Şirinlerin orijinal ismi “Schtroumpfs” idi. Konuştukları dil ve isimleri bir dil sürçmesi sonucu oluştu. İngilizce ismi “Smurfs” olarak bilinen Şirinler bir dönem komünist propagandası yaptığına dair eleştiriler ile de karşılaştı. Şirinlerin komünist olduğu iddiaları ise “Smurf” kelimesinin “kızıl bayrak altında yaşayan küçük adam” anlamına geldiğine dair söylentilerle birlikte şirinlerin yaşam biçimi ile komünist değerlerin arasında paralellik kurmak mümkün. Komün şeklinde ve maddiyattan uzak yaşamaları, para biriminin olmaması, “Şirinköy”de herhangi bir tapınağın olmaması, herkesin eşit olması ve kolektif çalışmaları, bu tür iddiaların gerçeklik payı taşıdığı söylenebilir. Gargamel isimli kötü karakterin sadece maddiyat üzerine kurulu yapısı olması ve sürekli Şirinlerin yaşadığı köyü bulmak istemesi kapitalist ve emperyalist dünyayı temsil ettiği söyleniyor. Kendi şatosunda birlikte yaşadığı ve sağ kolu olan kedisi Azman ise kapitalist dünyanın peşinden gelen ülkeleri sembolize ettiği belirtiliyor.

“Müslüman Şirinler”

1980’lerin en unutulmaz çizgi filmi olarak bilinen Şirinler hakkında farklı söylentilerin yanı sıra farklı bir uyarlaması da var. Şirinler, günümüzde Türkiye’de bazı İslami kanallar aracılığıyla “Müslüman Şirinler”e uyarlandı. “Mümin Şirinler”de Şirin Baba Cuma namazına gidiyor, “Allah rahatlık versin” gibi replikler kullanılıyor , “laylaylaylay” nağmeleri de “La ilahe illallah, Allahü ekber”e dönüşüyor.



Kaynak: Serra Berk

,

30 Ağustos 2008 Cumartesi

GÖLGE e-DERGİ 12. SAYI

,
Gölge e-Dergi’de bu ay televizyon tarihinin en başarılı bilim kurgu dizilerinden birini X-Files’i inceliyor. Hasan Nadir Derin’in incelemesi ile X-Files sinema filminden önce tam kadro Gölge’de.
Gölge’nin öykü sayfalarında Gökcan Şahin’den Gaipten Sesler, Oğuz Özteker’den Köy Anısı, Utku Tönel’in yazdığı Çöpçü var. Ayrıca yayınlayacağımızı söylediğimiz üçüncü Solomon Kane öyküsü Kemiklerin Tıkırtısı bu ay dergide.
Cengiz Bostan’ın yazıp çizdiği Zehir ve Emrah Çıldır’ın yazıp çizdiği Zahiri’nin 3. bölümü bu ayın çizgi romanları.
Onur Küçük (kazegami)’de Rarouni Kenşin mangasını inceledi.
Jim Roeg’in yazdığı Tenten’i seviyorum eğlenceli bir çizgi roman incelemesi olarak bu ay Gölge’de.
Rüya Kralının Dünyasına Hoş Geldiniz diyen Masis Üşenmez Nail Gaiman’ın hayal dünyasını Gölge okurları için aralıyor.
Barış Saydam’ın Art School Confidential film eleştirisi ve Cansu Korkmaz’ın kaleminden bir fan galası “...başladı klon savaşları!” keyifle okuyacağınız yazılar arasında.
Bu ayın kapağında Şükrü Bağcı’nın çizimi ile Cyrano de Bergerac’ı ağırlıyoruz.
Gölge e-Dergi'yi pdf olarak buradan okuyabilirsiniz.
Gölge e-Dergi'yi flash olarak buradan okuyabilirsiniz.
Alternatif pdf dosyası
15 Eylül’de Gölge Öykü Özel Sayısı’nı yayınlayacağız.
1 Ekim’de yayınlayacağımız 1. yaş sayısımız için de yazı ve çizilerinizi bekliyoruz.
,

29 Ağustos 2008 Cuma

PREACHER - Tanrı İstifa Ederse Ne Olur?

,
Preacher (Vaiz) yazar Garth Ennis ve çizer Steve Dillon tarafından yaratılmıştır. Renkli kapakları Glenn Fabry tarafından çizilen bu çizgi roman dizisi, 1995 – 2000 yılları arasında aylık olarak DC/Vertigo tarafından basılmıştır. 66 Sayı aylık, 5 özel seri ve 4 mini seri olarak toplam 75 sayısı yayımlanmıştır. Aylık serinin son sayısı (# 66) 2000 senesinin Temmuz ayında piyasaya sürülmüştür. Tüm seri 9 adet TPB cildinde bir araya getirilmiştir.
Renklendirmeler, Matt Hollingsworth ve Pamela Rambo tarafından yapılmıştır. Senaryo Garth Ennis’e, aylık serinin tüm çizimleri ise Steve Dillon’a aittir. Özel seriler Steve Pugh, Richard Case, Carlos Ezquerra ve Peter Snejberg tarafından resimlendirilmiştir.
Ana karakterler Jesse Custer, Tulip O’Hare, Proinsias Cassidy, Herr Star, God (Tanrı), Saint of Killers (Katiller Azizi), Arseface (Kıçsurat), Allfather D’Aronique, The Meat Man ve Featherstone’dur.
Preacher, Texas eyaletinin Annville isimli küçük bir kasabasındaki bitik ve yıpranmış bir vaizin, Jesse Custer’ın hikâyesidir. Custer, “Genesis” adlı doğaüstü bir yaratık tarafından bir kaza sonucunda lanetlenir. Bu kaza esnasında Custer’ın tüm cemaati ölür ve vaizlik yaptığı kilisesi yerle bir olur.
Bir melek ile bir şeytanın onaylanmayan ilişkisi sonucunda doğan Genesis, kişisel arzuları bulunmayan bir yaratıktır. Gene de, bünyesinde hem pür-i pak bir iyiliği, hem de gerçek kötülüğü barındırdığından, Tanrı ile rekabet edebilecek güçtedir. Diğer bir deyişle, Genesis ile aralarındaki özel bağ nedeniyle Jesse Custer, bir anda evrendeki en güçlü adam pozisyonuna yükselmiştir.
Etik açıdan çok sağlam “doğru” ve “yanlış” bilincine sahip olan Custer, tüm macera boyunca Amerika Birleşik Devletleri’ni gezerek, Genesis’in doğduğu an cenneti terk eden Tanrı’yı arar. Bu esnada, kendi yeni özel gücü hakkındaki gerçeği keşfetmeye başlar. Gücü, onun söylediklerini duyan herkesin hiç tereddüt etmeden emirlerini yerine getirmesidir. Eski kız arkadaşı Tulip O’Hare ve sağlam bir içkici olan İrlandalı vampir Cassidy yolculuğu sırasında ona eşlik ederler.
Bu ilginç üçlü seyahatleri esnasında birçok engelle ve her biri diğerinden garip düşmanlarla karşılaşır. İç Savaş’ta Konfederasyon Ordusunda görev yapmış, müthiş bir silahşor olan Saint of Killers (Katiller Azizi), seri katil Reaver–Cleaver, dünyadaki çeşitli hükümetleri kontrol eden gizli örgütler ve bu örgütlerden birinin elebaşı olan Herr Star, cennetten kovulan düşmüş melekler, Custer’ın çiftçilik yapan köylü akrabaları, yoldan çıkmış din adamları vb. bunlardan bazılarıdır.

Preacher, bir hikâye anlatırcasına konuya ve karakterlere odaklanır. Dini konulara ve doğaüstü temalara herhangi bir politik görüş taşımadan yaklaştığı için övgüler almıştır. Çoğunlukla şiddete dayanan kara mizah öğeleri içermekte ve çizgi roman dışında, çok geniş bir yelpazedeki popüler kültürü üstü kapalı olarak anlatmaktadır.
Preacher serisi birçok noktada çeşitli Western filmlerinden etkilenmiştir. Örneğin John Wayne, Custer için ruhani bir önder ve kimi yerde vicdanının sesi olarak kullanılmış, Monument Valley ve The Alamo yolculuğun çeşitli evrelerinde mekân olarak seçilmiş, hatta Jesse Custer kısa bir süre için Texas’taki bir kasabanın şerifliğini bile yapmıştır. Kötü karakterlerden biri olan Saint of Killers ise Clint Eastwood’un, Unforgiven (Affedilmeyen) filmindeki William Munny karakterine benzemektedir.
Jesse Custer, hikâyenin anlatılmaya başlandığı ilk sayıda içinde bazı şüpheler taşıyan bir papaz olarak okura tanıtılmakta, aralarında bazı düşmanlarının da bulunduğu cemaatine akşamdan kalma bir şekilde hitap etmesiyle, öyküye giriş yapılmaktadır. Bu açılış sahnesi yazar Selma Lagerlöfs ünlü romanı Gösta Berlings Saga ile neredeyse aynıdır.
Tüm bunlara ek olarak, bu dizide, modern çağdaki Amerikan kimliği ve idealleri incelenmektedir. Yapılan çalışma, sadece kişisel görüşlerin belirtilmesinden çok ileride olup, eski kafalı Güneyli kovboy etikleri ile modern feminizm görüşleri bir araya getirilmekte, Vietnam Savaşı’nın açtığı yaralar eleştirilmekte ve diğer birçok şeyin yanında şiddetin doğası gereği dönüşümü araştırılmaktadır. Liberal ve muhafazakâr politikacılar arasında yaşanan görüş ayrılıkları gibi, depresyon, baskı, cinsellik, pornografi, uyuşturucu kullanımı, evsizlik ve göç konuları da incelenmektedir.
Canına kıymaya kalkıp da bunu beceremeyen ve sonrasında çeşitli estetik ameliyatlar geçirmek zorunda kalan delikanlı Arseface, ilerleyen sayılardaki tipik Amerikan hayallerini yaşayan bir karakter olarak çok semboliktir.
Gerek Garth Ennis (Kuzey İrlandalı), gerekse Steve Dillon (İngiliz) Amerikalı değildir. Dolayısıyla, Amerikan tarihini ve kültürünü dışarıdan bir gözle incelemeye çalışmaktadırlar. Bugüne dek basılmış olan ciltler;
1. Gone to Texas ( # 1 – 7),
2. Until the End of the World ( # 8 – 17),
3. Proud Americans ( # 18 – 26)
4. Ancient History (özel sayı, Saint of Killers, The Story of You Know Who, The Good Old Boys)
5. Dixie Fried (# 27 – 33, ayrıca özel sayı: Blood and Whisky)
6. War in the Sun (# 34 – 40, ayrıca özel sayı: One Man’s War)
7. Salvation (# 41 – 50)
8. All Hell’s A-Coming (# 51 – 58, ayrıca özel sayı: Tall in the Saddle)
9. Alamo (# 59 – 66)
Diğer Notlar:
Uzun yıllar boyunca, kitaptan başrolünü James Marsden’in oynadığı bir filmin yapılacağı konuşuldu. Ancak yapım aşaması Arseface için test çekimleri yapılacak kadar ileri gitmiş olsa da, bu proje hiçbir zaman gerçekleşmedi.
Bir ara, sağlam bir çizgi roman hayranı olan Samuel L. Jackson basına açıklama yapıp, Saint of Killers karakterini canlandırabileceğini ifade etti.
2006 Yılının Mayıs ayında kablo tv kanalı HBO’nun, Preacher yapımı için kolları sıvadığına dair bazı dedikodular duyuldu…
Preacher, her ne kadar biraz fantastik bir öyküymüş gibi görünse değil aslında ve bence…
- Küfürlü konuşmalardan ve kanlı şiddet sahnelerinden rahatsız olmayan,
- Dini hicivler ve eleştiriler konusunda hoş görülü davranabilen,
- Western filmlerine ilgi duyan,
- Absurd bir espri anlayışına sahip,
- Amerikan toplum yapısını merak eden,
- Marjinal karakterleri ilginç bulabilen,
- Çılgınca ve uçuk kaçık bir maceraya atılmak isteyen,
Tüm çizgi roman okurlarının kütüphanesinde mutlaka bulunması ve sırayla okunması gereken bir çizgi roman olduğunu düşünüyorum.
Sadece, Cassidy’nin nasıl vampir olduğunu anlattığı sayıyı beğenmemiştim. Ki bu da 66 sayılık bir seri için hiç fena sayılmaz… Bence 100 üzerinden 95!

OĞUZ ÖZTEKER
,

Preacher Dizisi İptal Oldu

,
Kültleşmiş çizgi romandan uyarlanacak tv serisi çok sert ve karışık olduğu gerekçesiyle iptal edildi...
Vertigo'nun yetişkinler için tasarladığı Preacher çizgi roman dünyasının kültleşmiş isimleri Garth Ennis ve Steve Dillon tarafından yaratılmıştı. Çizgi romanın konusu, Texas'ta başlıyor ve Tanrı'yı arayan bir vaizin peşinden Amerika'yı kat ediyordu. Yoğun şiddet ögeleri içeren Preacher'ın Kill Bill'e ilham kaynağı oldu.
HBO'nun seriyi televizyona aktarması bekleniyordu. Ama projeyle uğraşan Mark Steven Johnson, HBO'nun seriyi fazla karışık ve şiddetli olduğu gerekçesiyle iptal ettiğini açıkladı.
Kaynak: StarGazetesi
,

28 Ağustos 2008 Perşembe

Büşra Güvenir Dünyaevine Girdi!

,
ÇROP Logomuzu tasarlayan ve uygulayan grafiker-illüstratör Büşra Güvenir reklam dünyamızın önemli isimlerinde WBR İstanbul'un sahibi Ertan Özyiğit'le masallar gibi bir kır düğünüyle dünyaevine girdi.


ÇROP'tan Ümit Kireççi'nin davetli masalarından şahit olduğu geceye Mahsun Kırmızıgül, İzzet Öz gibi müzik dünyamızın önemli isimleri de katıldı.


Çizgi Roman Okurları Platformu (ÇROP) olarak sevgili Büşra Güvenir'e ve sayın Ertan Özyiğit'e ömür boyu mutluluklar diliyoruz!

,

27 Ağustos 2008 Çarşamba

Artık "Kırmızı Hulk" Da Var!

,


Marvel Comics'in kahramanı The Incredible Hulk okuyucularını Mart 2008 1. sayısında ilk defa Yeşil olarak değil de Kırmızı olarak karşıladı. Yıllar önce, Mayıs 1962'de Stan Lee / Jack Kirby ortak yaratımı olarak sayfalarda göründüğünde Gri idi. Wizard Magazine dergisinin 2008 yılı anketlerinde "Marvel'ın En İyi 7. Karakteri" seçilen Hulk'un bu renk değişimi Ağustos 2008 4. sayısında da sürüyor. Aslında renk değişimi yok. Yeşil Hulk'la Kırmızı Hulk (Red Hulk) karşı karşıya geliyor ve psikopat Kırmızı'yla ciddi bir kavga başlıyor. Sonra... Eylül'ü bekliyoruz artık! Kırmızı Hulk'un yaratıcıları yazar Jeph Loeb ile çizer Ed McGuiness.
,
Aşağıda Marvel'ın bu renklilikle eğlenişinin karikatürünü görüyoruz. Sayı 4, Ağustos 2008:


Resimleri büyütmek için tıklayın,

26 Ağustos 2008 Salı

Bir Çizerin Kökeni - Yasemin Baran

,
Yaratıcı çizer Yasemin Baran'ın orjinalini ingilizce olarak ele aldığı yazısı ilk kez devianart'taki sayfasında yayınlanmıştı. Aşağıda bu ingilizce metni, daha da aşağıda Ömer Faruk Kalaycı tarafından çevrilmiş halini bulacaksınız. Görsellerin tamamı Yasemin Baran imzası taşımaktadır.
,
Going back to my roots...
,
Journal Entry: Thu Jul 17, 2008, 6:42 PM
How did I start illustration in the first place?
Well it first started with dinosaurs, then evolved into Disney characters and animal drawings (ahh i even remember drawing Scar from Lionking!), then gradually I started illustrating the stories that I came up with. Then early in middleschool, I was introduced to Magic the Gathering and then Fantasy Role Playing Games, as we call it FRP in Turkey for short.
Those were the good days, when I knew nothing about anime, and big watery eyes. I used to create characters during class, and I had started collecting them in a file too. That file is still in my drawer back home in Turkey. It's pretty fat right now, and to this day, I still go back to it for inspiration and there have been couple of occasions where I recycled characters from there.
After reading Dragonlance, I had decidede to write my own fantasy novel. I had my attempts at it, and my final attempt is still in progress even today. It's been moving slow the past 5 years, but the spirit is there. Senior year in highschool and busy art school screwed me up a little on that side, plus since I got into Japanese animation, my drawing style has changed tremendously. I feel bad about it, though I enjoy that style still.
So the character designs I talked about above, the file I put them in, they've become one of the finding roots of my fantasy world. And one of the earliest character designs have been recycled into my most famous character today, whom my current book project is about. Some of you have actually seen my paintings and drawings of him too... And few of you know pretty much all about him.
During those times, meaning until 5 years ago, fantasy art and illustration was my whole life. Since reading Dragonlance and Lord of the Rings, my life had changed, I had found a purpose and inspiration in my life. I used to read a lot of novels on that genre as well. Since senior year highschool, I haven't been able to, plus I started reading more fiction or current stuff, then college started so no time for reading at all.
Where I'm getting with all this is that, I haven't drawn almost a single elf or a proper dwarf in the past 5 years. I'm sick of drawing in anime style -though I tremendously love drawing in that style too!
I want to go back to my roots, where I started off from, my base ground, my inspiration to keep me going all these years, my source of inspiration, my core... Fantasy Art.
I've been drawing dragons a while, but that was just another dream of mine. When Todd Lockwood and Jeff Easley are not here anymore, I want to be the next dragon art master Yes I don't draw them enough, or I'm more concentrated on making them more 'concept design-y'. But my mastery on that can wait. Elves, dwarves, drows, fighters, thieves/rougues, clerics, druids, rangers have always been at the core of my inspiration for drawing and I do not want to ignore them any longer.I wish for them to come to the surface once again. I want to remember, I want to feel it again.
This fire in me might be temporary and might go away in the next few days, or maybe hours... But know that this is still the truth and all I have to do is to remind myself of this.It would be the biggest betrayal to myself, if I ever forget this and put aside my book project. I would become uneasy in my own skin.
It has been my dream to work for Wizards of the Coast one day, do Magic cards, D&D book covers and fantasy novel covers. I will make that dream come true one day. And one day, hopefully I will be able to share my book and the world I have created with you. I know it's anxious to meet you, and I shall make that into reality.
I wish to go back to my roots... and bring whatever's down there to the surface to share with every single one of you.
Yasemin Baran
,
Çizime nasıl başladım?
,
Eh, önce dinazorlarla başladım, sonra Disney karakterlerine ve hayvan çizimlerine geliştim (Aslan Kral'dan Scar'ı çizdiğimi bile hatırlıyorum), ardından, aşamalı olarak, aklıma gelen hikayeleri çizmeye başladım. Orta okulun başlarında Magic The Gathering (Ç.N.: Fantastik Kağıt oyunu, http://tr.wikipedia.org/wiki/Magic:_The_Gathering) ve sonrasında Türkiye'de kısaca FRP dediğimiz Fantasy Role Playing (Fantastik Rol Yapma) oyunları ile tanıştım.
Onlar, anime (Ç.N.: Japonlara özgü bir canlandırma tarzı) ve büyük sulu gözler hakkında hiç bir şey bilmediğim, güzel günlerdi. Ders sırasında karakter yaratmaya ve bir dosyada toplamaya başlamıştım. O dosya halen Türkiye'deki çekmecemin içindedir. Artık oldukça kalın ve bugün bile ilham almak için ona geri dönerim. Bazı karakterleri yeniden işlediğim durumlar da oldu.
Dragonlance'i (Ç.N.: Ejderhamızrağı, Fantastik bir roman ve bundan uyarlanmış FRP oyunlar) okuduktan sonra, kendi fantastik romanımı yazmaya karar vermiştim. Bir kaç girişimim oldu ve son denemem bugün bile devam etmekte. Son beş yıldır yavaş ilerlemekte ama ruh orada. Lise son ve yoğun Güzel Sanatlar o alanda beni biraz engelledi, ayrıca Japon animasyonuna girdiğimden beri çizgim büyük ölçüde değişti. Canımı sıkıyor olsa da, bu stili halen seviyorum.
Böylece, yukarda bahsettiğim karakter tasarımları ve onları topladığım dosya, fantezi dünyamın kökleri haline geldi. En eski karakter tasarımlarımdan biri, bugün kitap projemin temelini oluşturan en bilindik kahramanıma dönüştü. Bazılarınız onu konu alan resim ve çizimlerimi de gördünüz... Ve birkaçınız onun hakkında hemen her şeyi biliyorsunuz :)
O zamanlar, yani beş yıl öncesine kadar, fantezi sanat ve resimlendirme bütün hayatımdı. Dragonlance ve Lord of the Rings (Ç.N.: Yüzüklein Efendisi, Fantastik roman) okuduğumdan beri hayatım değişti, bir amaç ve esinlenme bulmuştum. O türde daha pek çok kitap okurdum. Lise sondan beri pek yapamadım ayrıca daha çok kurgu ve güncel şeyler okumaya başladım, ardından üniversite başladı ve okumaya zaman kalmadı.
Varmaya çalıştığım nokta, son beş yıldır neredeyse bir tane bile elf veya düzgün bir cüce çizmediğim. Anime çizimleri yapmaktan bıktım ama aynı zamanda o tarzda çizmeyi inanılmaz seviyoum!Köklerime geri dönmek istiyorum, başladığım yere, temelime, bunca yıl devam etmemi sağlayan ilhamıma, yaratıcı kaynağıma, özüme... Fantastik Sanata.
Bir süredir Ejderha çiziyorum ama bu da başka bir hayalim. Todd Lockwood ve Jeff Easley aramızdan ayrıldığında, bir sonraki Ejderha ustası ben olmak istiyorum:) Evet, yeterince çok çizmiyorum veya onları daha çok 'kavramsal tasarım-mımsı' yapmaya odaklanıyorum. Ancak o konudaki ustalığım bekleyebilir. Elfler, cüceler, drow'lar (Ç.N.: Elf türü, Kara Elf), savaşçılar, hırsızlar/dolandırıcılar, rahipler, druidler (Ç.N.: Antik Kelt'lerin rahip topluluğu), kolcular her zaman çizim ilhamımın özü oldular ve artık onları daha fazlla görmezden gelmek istemiyorum.
Yeniden ortaya çıkmalarını istiyorum. Hatırlamak istiyorum, yeniden hissetmek.İçimdeki bu ateş geçici olabilir ve önümüzdeki bir kaç gün hatta saatte sönebilir... Ama bilin ki bu halen gerçektir ve tek yapmam gereken kendime bunu hatırlatmaktır.
Bunu unutmak ve kitap projemi rafa kaldırmak kendime yapabileceğim en büyük ihanet olurdu. Kendi tenimde rahatsız olurdum.
Bir gün Wizards of the Coast (Ç.N.: Fantastik oyunlar çıkaran bir firma) için çalışmak hayalimdi, Magic (Ç.N.: Fantastik kağıt oyunu) kağıtları yapmak, D&D (Ç.N.: 'Dungeons and Dragons', Zindan ve Ejderha, rol yapma oyunu ve kitapları) kitap kapakları ve fantastik roman kapakları resmetmek. Bir gün bu hayali gerçekleştireceğim. Ve bir gün, umarım kitabımı ve yarattığım dünyayı sizinle paylaşabilirim. Sizinle buluşmaya çok istekli olduğunu biliyorum ve bunun gerçek olmasını sağlayacağım.
Köklerime geri dönmeyi... ve orada her ne varsa yüzeye çıkarıp, her birinizle paylaşmayı diliyorum :)

Yazan: Yasemin Baran
Çeviren: Ömer Faruk Kalaycı
,

25 Ağustos 2008 Pazartesi

Bir Superman Emekçisi: Annette O'Toole

,
Superman 70. yaşını kutlarken bunca yıla sığdırdığı bir çok şeyi de peşinden sürükledi. Süper kahramanlarının ilkiydi, başka bir gezegendendi, kendi mitolojisini yarattı, sinema filmleri ve dizi filmleri onlarca izleyiciyle buluştu ve yan karakterleri herkesin aile bireyi oldu.
Christopher Reeve ile adeta özdeşleşen Superman oyuncunun geçirdiği kazadan sonra bile ondan ayrılmadı. SMALLVILLE dizisinde, Reeve tekerlekli sandalyede de olsa rol alarak diziye renk kattı. Bu da ölümüne kadar sürdü. Superman'le özdeşleşti, Superboy'da vefat etti, toprağı bol olsun.
Ancak biri daha var ki o da Superman III'de Lana Lang'ı başarıyla canlandırmışken, yıllar sonra da anne Martha Kent olarak çıktı ekrana:
ANNETTE O'TOOLE
1 Nisan 1952 Houston-Texas doğumlu olan dansçı/oyuncu ilk kez 1960 yılında "My Three Sons" adlı oyunla izleyici karşısına çıktı. Bir çok dizi ve sinema filminde rol alan aktris 1982 yılında Nick Nolte'nin sevgilisi olarak "48 Saat" filminde ve başrolünde Nastassja Kinski'nin rol aldığı "Cat People"da oynadı. 1983 yılıyla da Superman III'de Lana Lang karakteriyle Clark Kent'in sevgilisi olarak çıktı izleyici karşısına.
Başrolde olduğu The Huntress (2000) dizisinde rol almanın dışında bir çok dizide ve tiyatro oyununda rol aldı.
2001 yılında ise bugün hala yayınlanmakta olan Smallville dizisiyle yine Superman mitolojisi içinde yer aldı. Bu sefer Clark Kent'in annesi Martha Kent rolüyle çıktı karşımıza.
Ve canlandırdığı karakterlerle ilgili kısa notlar:
* Martha Kent - Siegel-Shuster ikilisinin Superman'in 1939 yılı ilk sayısında ortaya çıkardıkları karakterdir. Superman'i kocası Jonathan Kent'le bulan ve evlat edinen kişidir.
* Lana Lang - İlk kez Superboy'un Eylül-Ekim 1950 yılı 10. sayısında okuyucuya sunulan DC Comics karakteri Lana Lang, adı Batman yaratıcısı olarak anılmayan ama Yarasa Adam'ın yaratıcılarından biri olan Bill Finger ile çizer John Sikela'nın ortak yaratımıdır.

Superman'le ilgili ek bilgiler:
SupermanKokenMakalesi
KarakalemAğustosSayısı
,

24 Ağustos 2008 Pazar

Joker Her Yerde!

,
Batman: Dark Knight filminin gösterime girmesiyle Heath Ledger'in JOKER yorumu akıllara öylesine kazınmış ki, Nil Karaibrahimgil Rumeli Hisarı konserine Joker'li harika bir tişört giymeyi tercih etmiş.
Toprağın bol olsun Heath, çok yaşa Joker!

,

KADER KAFATASI

,
Ortak öğeleri kullanan sanat yapıtları çok. Robotlar, fantastik kurgular, aşk, özgürlük v.s. Ancak bu tarz genel öğelerin dışında daha belirgin küçük objelerin kullanıldığı da oluyor. Bunlardan biri de KRİSTAL KAFATASI !

1996 yılında Simon Wincer'ın yönetmenliğini yaptığı KIZILMASKE (The PHANTOM) sinema filminde Kızılmaske rolünde Billy Zane oynuyordu ve Kızılmaske bir işadamının peşinde olduğu Kristal Kafataslarına ulaşmasını engellemeye çalışıyordu. Çizgi roman kahramanı ve Kristal Kafatası.

2008 yapımı Indiana Jones - Kristal Kafatası Krallığı , Stephen Spielberg yönetmenliğinde Harrison Ford'un yine aynı Kristal Kafatasını ele alıyordu. Daha sonra çizgi romana uyarlanan kahraman ve Kristal Kafatası.

Yılar önce ülkemizde ATLANTİS adıyla yayınlanan çizgi roman serisi Martyn Mystere'de de Kristal Kafatası ele alınmış, gizemli olaylarlarıyla okuyuculara kahramanımızı daha çok sevdirmişti.

O sayının kısa özetini sunmak gerekirse,

Meksika'da ki Teotihuacan Piramidinde büyük hücre denilen odada bulunan Kristal iskelet, Mankind müzesinde bulunan kendi kafatasına tekrar sahip olmak için müzede kafatasını ziyaret eden etkilenmesi kolay bayanların zihinlerini ele geçirip kafatasını kendisine getirmeye zorlamaktadır. Ve bu bayanlardan Zulma, Teotihuacan'ın ne istediğini anlamadığı bir yana arkadaşı Alfonso sayesinde yolu tarihi eser kaçakçısı Gutierrez'le kesişir. Gutierrez'in de yolu bir şekilde Martyn'le kesişir… Ama Martyn'in Kristal kafatası ve Teotihuacan Piramidinden arkeolojik bilgileri dışında haberi bile yoktur…Ve haberi olmadan macera zaten biter..
Orj. 11. Sayıda "KADER KAFATASI" adlı macerayla başlayan ve 12. sayıda "TEOIHUACAN'IN GÖLGESİ" adlı bölümle son bulan macerayı Alfredo Castelli yazmış ve Teks'den yakından tanıdığımız ilk dönem çizgileri ile Claudio Villa çizmiş.Kapaklar her zamanki gibi Giancarlo Alessandrini'ye ait…
Bana göre konusu aksiyonu ve çizgileri ile (…ki bir çizgiromanda başka bir şey olmasına gerek var mı?) güzel bir Martyn macerası...
Konu Villa'dan açılmışken, Villa'nın çizdiği bir başka Martyn macerasından da bahsetmeden geçemiyeceğim…Başrolde olan mutasyona uğramış bir sivrisinek ile Martyn'in kıyasıya mücadelesi ve İlginç olan maceranın sonunun çok traji komik bir biçimde bitmesiydi…Sivrisinekle, Teks vari bir şekilde düelloya giren Martyn göğsüne konan sineği bir şaplak darbesi ile öldürüyordu. Ama yakın plan sivrisinek çizimleri ile Villa o macerada da her zamanki gibi alkışı hakediyordu…

Ancak yine de geniş bir özet yapacak olursak aşağıda aradığınızı bulacaksınız.

Martyn Mystere de Kristal Kafatası:

BİRİNCİ KİTAP


Londra… Piccadilly meydanının biraz ötesindeki British Museym'a bağlı Museum Of Mankind'in önünde Latin Amerikalı bir çift olan Alfonso ve Zulma müzeye girerler..
Bir turist rehberi 30.000 (Otuzbin) yıl önce Neanderthal insanın bilinmeyen bir nedenden ötürü yok olduğundan bahsederken Zulma kafileden ayrnılıp boş bir odaya girer. Alfonso, Zulma'yı ararken yaşlı bir turist Zulma'nın gittiği yönü tarif eder…
Cam bir koruyucu içinde kafatası ile karşılaşan Zulma Aztek yerlilerinin yaptığı bir kurban ayinini yaşıyormuş derecesinde görür ve korku ile bağırdığı sırada Alfonso, Zulma'yı "iyi misin Tanrı aşkına neler oluyor" diye sarsar…


Bu sırada turist kafilesi odaya gelir ve rehber kafatasını anlatmaya başlar…
,


"İşte ünlü kuvars kafatası… Tek parçadan yontulmuştur… Ağırlığı 5 Kg dan fazla… Kime ait olduğu bilinmiyor… Müzeye 1899 yılında gelmiş… Daha önce New York'daki ünlü kuyumcu Tiffany'ye aitmiş. Bir rivayete göre 19.yy da meksikalı bir paralı askerin topladığı ganimetlerin arasındaymış, Aztek uygarlığına ait olduğu söyleniyor ama Azteklerin böyle ince bir iş için gerekli olan aletlerden yoksun oldukları bir gerçek… Bu kafatasının bir benzeride 30'larda çok ünlü olan bir kaşifin kızı Anna Mitchel-Hedges'in kolleksiyonunda da mevcut… Ama bayan Mitchel'de bu kafatasının kökenini açıklamaktan kaçınıyor… Kesin olan tek şey her iki kafatasınında batıl inançlara konu olduğu uğursuzluk getirdikleri ve onlara bakanların korku dolu hayaller gördüğü söylenir…"
Alfonso, Zulma'ya tekrar nasıl olduğunu sorduğunda "iyiyim" yanıtını alır. Tekrar kafatası ile göz göze gelen Zulma haykırışlar içinde kendini kapının hemen dışındaki trabzanlardan aşağı atar…
Kafatası sırıtan görüntüsü ardında kahkaha atar gibi bakar…
New York… Washington News… 3 No'lu evin önü… Kahramanlarımız ellerinde poşetler eve girerken komşuları onları gözetleyip, dedikodularını yaparken peşlerinden Daina'da eve gelir…Martyn müzayededen aldığı bir dünya ıvır zıvırı Diana'ya gösterir. Daha sonra Diana, Martyn'e akşam kendisini sinemaya götürmesini teklif eder. Martyn'in işim var diyerek mazaret üretmesinden sonra kıskançlık krizine girerek evi terkeder…
Martyn o gece müzayededen 4 Dolara aldığı slaytları ilginç bir şey çıkarmı diye ararken tesadüf eseri bir ailenin tarihi yerlerde çekmiş oldukları bir takım resimlerin arasından siesta yapan bir meksikalının dayandığı duvarda "Soccorro Martyn Mystere" (İmdat Martyn Mystere) yazısını görünce bayağı irkilir ve şaşırır…
Martyn müzayededen aldığı slaytların izlerine ulaşır ve sık sık Meksikaya giden Carl ve Clara Morgan'a adlı çiftlere ait olduğunu öğrenir. Slaytları satan çocuklarından Powling'de ikamet ettiklerini öğrenir…
Çeneleri çok düşük bu aileyi ziyarete gittiklerinde fotoğrafların nerede çekilmiş olduklarını hatırlamazlar ama seyahat programlarının Mexico City, Taxco ve Acopolco olduğunu öğrenir. Tam çıkacaklarken Java bir tehlike sezinler…
Morgana ailesinin evi satın aldığı eski sahibinin benzin deposundan eve uzanan bir tünel vardır.Martyn ve Java alt kata indiklerinde kapağın oynadığını görürler. Eve giren iki kişi ile sıkı bir yumruklaşmadan sonra (Bu arada Martyn'in şimdiki maceralarda kullanmadığı yumruklarının ne kadar etkili olduğunu bu macerada daha iyi görüyoruz) adamlar kurşun yağdırarak kaçarlar. Ferrarisine atlayan Martyn de peşlerinden takip eder. Araba takip sahnelerine taş çıkartan bir enstantaneden sonra önlerine geçip arabayı durmaya mecbur bıraktıktan sonra ışın tabancasını kullanan Martyn kişileri etkisiz hale getirir. Dondurduğu kişilerin arabasına yaklaşan Martyn'i yine Java'nın muhteşem ve eşsiz önsezileri kurtarır. Java Martyn'in üstüne kapaklanmasından hemen sonra araba müthiş bir patlamayla infilak eder.
Polise ifade verdikten sonra sonra eve dönen Martyn ve Java bir kez daha korkuya kapılırlar. Neyseki Diana'nın bir şeyi yoktur. Bir önceki tartışmalarından dolayı özür dilemek ve konuşmak için (bu arada özür dilemesini bilen bayanlarda varmış) eve geldiğini söyleyen Diana, Meksikalıya benzeyen bir tipin Martyn'i sorduğunu söyleyip "Herhalde klorofom kullandılar" der… Çöp sepetindekiler dahil bütün slaytların kaybolduğunu fareden Martyn ertesi gün meksikaya gitmek üzere uçağa biner… Uçaktan indikten sonra şehrin en iyi oteline yerleşirlerken (Burjuvalar ne olacak) iki kişi tarafından izlenildiklerini farketmezler… (Acaba Nazım'ımın pardon Java'mın o müthiş önsezilerine ne oldu da röntgencileri es geçti…)

BİRİNCİ KİTAP SONU…

İKİNCİ KİTAP…

Mexico City sokaklarında dolaşırlarken Martyn eski dostu Lopez'le ilginç bir şekilde karşılaşır.(Nerden eski dost oluyorlar onu bende bilmiyorum ama…) Martyn'de Lopez'in geniş çevresini düşünerek ona Slaytlarda rastladığı duvardaki yazıdan bahseder… Yardımcı olmak için biraz düşünen Lopez (çizgiromanın selameti açısından bu düşünme tek kareden ibarettir) "tamam buldum" diyerek onları ara sokaklardan geçirerek "Lea Vd Socorro Para El Planeta Tierra Por Martyn Mystere" yazan bir duvarın önüne getirir ama ilk etapta Lopez yazının önünde öyle bir dururki sadece duvarda "Socorro Martyn Mystere" yazısı görünmektedir. Martyn yazısının bütününü görünce hayreti bir kat daha artar çünkü yukarıdaki yazı Martyn'in çıkarmış olduğu "S.O.S. DÜNYA GEZEGENİ" adlı kitabın ispanyolca çevirisinden başka bir şey değildir… Lopez Martyn'e "Meksika'da duvar reklamlarından tasarruf etmek için bu işi az para karşılığında küçük çocuklara yapytırıyorlar. Onlarda duvarlara müşterinin arzı ettiği yazıları yazıyorlar" der. Martyn bu yolculuğa boşu boşuna çıktığını düşünürken Lopez ürkmüş bir ifade ile cümlesini yarıda keser. Daha sonra önceki neşeli, tavrına bürünmeye çalışmasına rağmen bizim orta yaşlı kurt "Bir dakika Lopez,belli etmemeye çalışıyorsun ama seni tedirgin eden bir şey var" der. Biraz tedirgince davranan Lopez Gutierrez adlı bir tarihi eser kaçakcısının zamanında kendisine bir iş verdiğini işi kabul etmeyincede kendisini tehtid ettiğinden ve adamın ne kadar tehlikeli olduğundan bahseder… Gutierrez'in iki adamını gördüğünü ve başının çaresine bakacağını döyleyip Martyn'den uzaklaşır… Aslında Martyn'i takip eden Gutierrez'in adamları Lopez'ide Martyn'le görünce bu haberi hemen Gutierrez'e ulaştırırlar… Gutierrez'in adamları bunu sadece bir rastlantı olabileceğini ifade etsede Gutierrez'e bu pek inandırıcı gelmez. Hiddetle "RASTLANTI MI ? salak herifler! Martyn Nystere o fotoğrafı görmüş olmalı! Lopez benim ne iş yaptığımı bilir… Ayrıca Mystere bir arkeologdur ve bu güne kadar birçok kez tarihi esre kaçakçılı ile ilgilenmiştir" der…. Ve Lopez'i yakalayıp konuşturmalarını ister…
Şehrin dışında derme çatma bir kulübede Lopez'i hırpalayan Gutierrez'in adamları Lopezden fazla bir şey öğrenemeyince boynuna bağladıkları bir ipi sırtından ayaklarını bükerek ayak bileklerine de bağlarlar. İlk kramplar girmeye başlayınca boynundaki ip gerilecek ve lopez kendi kendini boğacaktır… (Sanki olay o aşamaya gelmişken kafasına sıkmak çok zordur. Bu kötüleri kanmı tutuyor acaba)
Martyn, Diana ve Java takip edildiklerinden habersiz şehirde turistik bir geziye çıkarlar…Buralarda Aztek uygarlığına ait (bir çizgiromanda birkaç karede verilebilecek kadar ) birtakım turistik bilgiler ediniriz. Bu arada Gutierrez'in adamlarından Martyn'i niye takip ettiklerini de anlıyoruz… Gutierrez'in şu an Martyn'in gezdiği o yerde ki gizli geçidi öğrendiği deli kızdan ve geçitten cuvalla çıkarlarken fotoğraf çeken iki Amerikalı turistin objektiflerine nasıl yakalandıklarından bahsederken eski eser söz konusu alduğunda Gutierrez'in tedbiri nasılda elden bıraktığı konusunda bir takım şeyler geveliyorlar…
Bu arada gezintilerini bitiren kahramanlarımız Mexico City'ye doğru yola koyulurlar. O gece akşam yemeği esnasında küçük bir meksikalı Martyn'e arkadan yaklaşıp Cüzdanını çalar. Martyn ve Java çocuğu bir yere kadar takip ederler. Çocuk cüzdanı atıp kayıpalara karışır. Ama Dostlarımızn etrafı bu seferde Gutierrez'in silahlı adamları tarafından sarılır. Yine sıkı bir yumruklaşma sahnesinden sonra Martyn ışın silahını kullanıp haydutları etkisiz hale getirip yemek yedikleri yere doğru uzaklaşırlar. Yemek yedikleri masanın etrafındaki kalabalık olayı dahada gizemli hale sokar. Garson Martyn'e "Bir araba ile yaklaşan iki adamın senyoritayı zorla arabaya bindirip götürdüklerinden bahseder… İş yine Java'ya kalmıştır. Bir motorsikleti gasp edip Java'nın üstün koku alma ve üz bulma duyusu ile Diana'yı takip etmeye başlarlar. Lüks bir evin önüne geldiklerinde Java kapıyı işaret eder ve Java'nın bir omuz darbesi ile içeri bodoslama dalarlar. Silahlı adamlar ve Gutierrez dostlarımızı hazırlıklı bir şekilde karşılar ve Diana ile tehtid ederek ışın silahını teslim etmesini söyler. Martyn de haliyle silahı verir… Gutierrez, Martyn'e alt kattaki izbe odalardan birinde duran Diana'yı kapının gözetleme deliğinden gösterir. Daha sonra Martyne bir süprizden bahsden Gutierrez onu başka bir odaya götürür. Büyükçe bir oda da sunak taşının üstinde elinde bıçakla bir ayin yada törendeymiş gibi duran kız bizim Zulmadan başkası değildir… Martyn kızın kim olduğunu sorduğunda ise, Gutierrez; "İlginç bir soru" der." Bir zamanlar Zulma Cifuentes'di şimdi ise Teotihuacan'ın ruhu olduğunu söylüyor"…
Gutierrez Martyn'e Zulma'nın Avrupa daki tatilinde kendini trabzandan aşağı atmasına kadar olan kısmı anlatır. "Neyse ki bir kırıkla atlatmış ama akli dengesi bozulmuş" diye ekler… Ve "Ara sıra bilinmeyen bir lisanla konuşuyor ve anlamsız cümleler kuruyor. Özellikle Teotihuacan'ın Hazineleri"…
"Zavallı Alfonso bunları bana anlatma gafletinde bulundu…" der… Devamında da kızı piramitlere götürdüğünden ve bir taş kapağı inanılmaz bir güçle tek başına kaldırdığından yeraltındaki bir geçitten ve bir mezar hazinesinden bahseder. Ve iki Amerikalı sersemin geçitten çıkarken kendisini çektiğini, bu slaytların senin (Martyn'in) eline geçtiğini bildiğini söyler. Fakat Martyn şaşkınlıkla beşbin slayt incelediğini ama farketmediğini söylese bile pek inandırıcı bulunmaz. Bu saaten sonra inandırıcı olup olmamasıda önemli değildir zaten çünkü olayı öğrenmiştir. Ama her ihtimale karşı (olayı Martyn'in başkasına anlatıp anlatmadığına dair) Martyn'e Pentothal iğnesi (Yalan Serumu) yapılacaktır…
"Bu sırada nesiller boyu unutulmuş bir hücrenin karanlığında bekleyen bir şey…. Yaşamayan ama sonsuz kötülükler yapabilen bir şey… Yıllar süren bekleyişinin sona ermek üzere olduğunu biliyordu… Ve tüm gücünü yeniden elde edeceği o anın zevkini çıkarmaya hazırlanıyordu"

Bu arada Martyn'in doğru söylediğini anlayan doktor Martyn'i ortadan kaldırmak için tam iğne yapacakken Lopez ve Java kapıdan içeri girerler. Elindeki iğneyi "Geber" diyerek Lopez' e fırlatan doktor Lopez'in susturuculu silahından çıkan iki kurşunla yere yığılır Flop… Flop…
Sersemlemiş bir halde kendine gelen Martyn'î odadan dışarı çıkaran Lopez dışarıdaki cesetleri göstererek "Şaşırtma bir orduya bedeldir" diyerek, "Bende dirilmiş bir ölünün saldırısına uğramaktan daha şaşırtıcı bir şey düşünemiyorum" diyerek bir de espri yapar… (Kendince)
"Beni öyle bir bağladılarki yerimde kim olsa ölmüştü ama eski bir akrobat hariç bildiğin gibi bu mesleği de denemiştim"
Diana ve Zulma'yı kapatıldıkları hücrelerden kurtaran Martyn ertesi gün Mexico City'den ayrılırlar…
Mexico City merkez hastenesinde Zulma'yı kontrole gelen doktor, Zulma tarafından hunharca bıçaklanarak öldürülür. Bir kovalamacanın ardından temizlikçi kıyafeti ile hastaneden kaçar…
Teotihuacan Piramidi…
Bir grup turist olduğu halde arkalarındaki geçitten gözleri donuk bir ifade ile geçen Zulma "Büyük Hücre"ye nasıl ulaşılacağını artık biliyordu… Hatırlamıştı…
Esrarengiz genç kız piramidin içinden emin adımlarla ilerleyip sadece başı olmayan kuru bir iskeletin oturduğu Büyük hücre denilen odaya geldi… Zulma; "İşte Geldim"
Mağaranın karanlığından çıt çıkmıyordu ama bir ses Zulma'nın beyninde yankılanıyordu…Tam zamanı onu getirdin mi?"
Zulma'da; "Getirdim mi? Neyi? Ben buraya geldim bana emrettiğin gibi…"
Kafası kesik büyük kristal iskelet konuşmuyordu… Ama Zulma bir yakarışı bir yakınmayı açıkça duyabiliyordu…
"Lanet olsun! Lanet olsun! Anlamadın!... Onu getirmeliydin, getirmeliydin… Şimdi herşeye yeniden başlamalıyım ve beklemeliyim… Beklemeliyim… Kafatasımı beklemeliyim"
Londra… Mankind Müzesi… Kristal kafatasının olduğu oda… Genç kız bir an için başına gelecek korkunç şeyleri gördü…"Tanrım" diye düşündü… "Buna engel olmanın tek yolu var"… Sonra trabzana doğru koşmaya başladı…

SON…


ARAŞTIRMA: Ömer BAHADIR
,

22 Ağustos 2008 Cuma

Olay TV'de Aşkın Güngör Söyleşisi







Aşkın Güngör, 6 Haziran 2008'de Olay Tv'de yayınlanan, Gökhan Küçükkaplıdağ'ın sunduğu SON BASKI adlı haber programına konuk oldu.

Edebiyat, çizgi roman ve CREA Yayıncılık tarafından okurlara sunulan son eseri GOHOR KIYAMETTEN SONRA hakkında konuşan Aşkın Güngör'e ÇROP ailesi olarak sanat hayatında başarılar diliyoruz!

Sayın Aşkın Güngör'le yaptığımız söyleşi:

1.Bölüm

2.Bölüm

21 Ağustos 2008 Perşembe

Süper Kahramanlar Süper Kazandırdı

,
Hollywood, bu yaz süper kahramanları konu alan filmlerden sadece ABD'de 1.537 milyar dolar gişe hasılatı elde etti.
,
2008 içerisinde gösterime giren 12 film ise toplam 4.18 milyar dolar kazandırdı. Box office takip merkezi Media By Numbers'ın raporuna göre, 'Batman The Dark Knight' filminin getirisi, rekorları alt üst ederek 471 milyon doları geçti. Beğeniyle izlenen 'Iron Man (Demir Adam)' yapımı ise Kuzey Amerika'da 317 milyon dolar hasılat elde etti. Üçüncü sıradaki 'Indiana Jones Kristal Kafatası Krallığı' 315 milyon dolar, Will Smith'in başrolünü oynadığı Hanckok ise 225 milyon dolar kazandırdı. 'The Incredible Hulk (Yeşil Dev)' 134 milyon dolar, 'The Hellboy 2: Altın Ordu' ise 75 milyon dolar topladı. Amerikan sinema endüstrisi, geçtiğimiz yaz 14 film üretmiş, her birinden ortalama 100 milyon doların üzerinde gelir elde etmişti. Bu yıl ise 12 film çekildi. Geçtiğimiz yaz 4 film ABD'de 300 milyon dolar hasılatı geçmişti. Bu yıl ise rakam 3'te kaldı.
,
Paylaşım: Sema
,

18 Ağustos 2008 Pazartesi

KARAKALEM AĞUSTOS SAYISI ÇIKTI



,

KARAKALEM'İN AĞUSTOS 2008 SAYISINDAN TADIMLIK BİRKAÇ KONU, BİRKAÇ YAZAR…Devamı dergide…

* Ruhu Zedelemeden Kanı Sevdiren Adam - Tarantino

* Güzel Ölen Bir Yazar - Yukio Mişima

* Happy Birthday Superman

* Hayatı Titreten Gür Bir Ses - Tuncel Kurtiz

* Edebiyatın Nostaljik, Lirik Prensesi - Tezer Özlü

* Hem Âşık Hem Çamur - Tom Waits

* Hayaletlerin ve İblislerin Denizkızı - Virginia Woolf

* Kayıp Bir Deha - Kemal Ahmet

* Düşlerin Anahtarı - Renè Magritte

* Tarihin İlk Kadın Seri Katili - ELIZABETH BÁTHORY

* Ruhaltı: Bahadır Baruter

* Edebiyat Tarihinden: Sünbülzade Vehbi

* Ucu Kırık: Umay Umay

* Endülüs'te Serin Bir Yaz: Mehmet Şenol Şişli

YELDA KARATAŞ, DENİZ DURUKAN, KAAN KOÇ, KEMAL GÜNDÜZALP, SUAT BAŞKIR, KÜBRA GEDİKLİ, ZEYNEP ÇOLAKOĞLU, SABRİ KALİÇ, ÜMİT KİREÇÇİ, İSMAİL UYAROĞLU, BETÜL TARIMAN, JAN ENDER CAN, Fatih Kaynak, Mahir Karayazı, Levent Sayım, Onur Akyıl, Adnangül, Ahmet Yüce, Handan Ateş, Sibel Torunoğlu, Tuba Tezcan, Ezgi Akkoyun, Kadri Karahan

,

17 Ağustos 2008 Pazar

Bu ülkenin hayalperest, çılgın, yaramaz ve güzelden anlayan çocuklara ihtiyacı var

,
YeniŞafak Gazetesinde çizgi romanlı bir Ali Murat Güven yazısı. Çizgi roman ve fantastik sinemanın getiri ve götürüsü üzerine ilginç bir makale. Özellikle Türk Çizgi roman sanatçıları, kahramanları, markaları özlemi çekilen bir ülke için ufuk açıcı bir yazı olmuş.
,
İşte yazının girişi:
Acaba, “her Türk'ün dünyaya bedel olduğu” bu ülkede doğup büyümüş kaç insan, ilkokul sıralarındayken ders kitaplarının arasında Zagor, Mandrake, Kızılmaske, Teksas ve Tommiks gibi serüven çizgi romanlarıyla yakalandığında, anne-babasından ya da öğretmeninden sağlam bir dayak yemeden paçayı kurtarmayı başarmıştır?
Kişisel gözlem ve deneyimlerim, dahası bugün içinde yaşadığım sosyal düzenin, adına “hayâlperestlik” denilen nimetin olumlu yönlerinden zerre kadar nasibini almamış “gri” görüntüsü, bana bu sayının oldukça düşük olduğunu söylüyor.
Çizgi romanlar yüzünden benim de bir kaç kez ilkokulda öğretmenim tarafından kulağımın kopartılırcasına çekilmişliği vardır; fakat bereket versin ki böyle şeylere hiç kızmayan, aksine eve çizgi romanlar getiren bir babam vardı benim... Gönlündeki kadar ileri düzeyde eğitim alamamış olmanın verdiği iç ezikliğiyle “Yeter ki oku oğlum” derdi, “Oku da istersen yerdeki paçavra kâğıtları oku! Oku ki büyük hayâllerin olsun!”....


Ali Murat Güven
alimuratg@yahoo.com
17 Ağustos 2008 Pazar


Paylaşım: Ümit Kireççi

..

16 Ağustos 2008 Cumartesi

LOVELESS – A Kin of Homecoming


Yazan: Brian Azzarello
Çizen: Marcello Frusin
İç Savaş’ta Kuzeylilere esir düşmüş olan Wes Cutter, savaştan iki yıl sonra, yanında yüzünü sürekli gölgelerin sakladığı bir yabancı ve yüklü bir katırla Güney’deki kasabası Blackwater’a geri döner. Erkek kardeşi Jonny, onun savaşta öldüğünü söyleyip, çatışmanın sona ermesinden birkaç ay sonra kasabadan ayrılmıştır. Şehir dışında karşılaştığı Barstom ve dört kişilik ekibinden, karısı Ruth’un da kasabayı terk ettiğini öğrenir. Ekip başı, herkesin iyiliği için, Wes’in oraya gitmemesini tavsiye eder. Ancak Cutter aynı görüşte değildir; karşısında dikilen beş kişiyi de Hak’ın rahmetine kavuşturur…

Albay Redd komutasındaki Kuzeyli askerler asiler çetesinin reisi Boyd Johnson’ın kasabanın dışındaki evine baskın düzenlerler. Ancak evde sadece iki kardeşi ve annesi bulunmaktadır. Diğer bir kardeş Tyler Johnson topaldır ve koltuk değnekleriyle kaçmaya çalışırken askerlerden biri tarafında vurularak öldürülür. Wes Cutter kasabaya girdiğinde tüm ahali hayalet görmüş gibi şaşırır çünkü öldüğünü sanmaktadırlar. Barda bir tek atıp, dini bütün birkaç Hıristiyan’la sohbet edip, sözleriyle onları rencide ettikten sonra eski arazisine ve evine gider. Ancak evi, Kuzeyli askerler tarafından işgal edilmiştir. Kaba kuvvet kullanarak ve tehdit ederek onları hem evinden, hem de arazisinden kovar. Ancak devlet, Güneydeki tüm ev ve arazilere el koymuştur. Artık hepsi Birleşik Devletler’in malıdır.
Albay Silas Redd, kasabanın ileri gelenlerinden Jeremiah Trotter’a Wes’in yaptıkları hakkında bilgi verir. Bay Trotter durumu makul karşılar, ona göre bir sorun yoktur. Barış, askerler tarafından sağlanmalıdır; aksi takdirde çok para kaybedecektir. Asıl dert, Redd’in barışı ve düzeni sağlamakla görevli askerlerinden birinin sakat bir beyazı öldürmüş olmasıdır.
Bu esnada İç Savaş sırasında Kuzeylilerin yanında çarpışmış olan zenci Atticus da evine döner. Onu tanıyanlar tıpkı eski günlerdeki gibi açık arazide ırgatlık yapmaktadırlar. Ve onların gözünde Atticus hâlâ hırçın bir köpektir…
Boyd Johnson ve çetesi şehrin dışındaki arazide katledilen Barstom ve adamlarının cesetleriyle karşılaşır. Cesetlerin gömülmemiş olması nedeniyle Mavi Ceketlilerin değil, zencilerin bu cinayeti işlediğine karar verirler. Geriye sadece kasabaya bir haberci gönderip, bu canileri yakalamak üzere adam toplamak kalmıştır. Tüm Güneyli beyefendilerden kendi ekibine katılmasını ister…
,
Albay Redd, o bölgenin vatandaşlarından biri olan Çavuş George Davis’i ve birkaç adamını daha yanına alarak Wes Cutter’ın arazisine gider. Şu anda Birleşik Devletlere ait olan evi ve araziyi terk etmesi için ona bir teklifi olan Jeremiah Trotter’la görüşmesini ister. Cutter görüşmeye razı olur ancak atına atlayıp askerlerle birlikte kasabaya gitmek üzereyken ağaçların arasındaki bir yabancı Çavuş George Davis’i tüfekle alnından vurur. Askerler, katili aramak üzere sık ağaçların bulunduğu koruya girerler. Ancak onları nahoş bir sürpriz beklemektedir. Çavuşu vuran kişi hepsini ortadan kaldırır. Bu esnada aynı çizimler üzerinde eski günlerde Wes ve Ruth arasında yaşananlar farklı bir renkle (gece mavisi üzerine, turuncu/kahve) okura nakledilir. Wes nişanlısı Ruth’a kardeşi Jonny’den borç alıp satın aldığı araziyi göstermektedir. Gelecekteki evlerini, kendi elleriyle nereye inşa edeceğini anlatmaktadır. Ruth durumdan pek hoşnut değildir. Müstakbel eşinin Jonny’den para almış olmasını tasvip etmemektedir. Tam bu sırada at üzerinde yanlarına gelen Boyd Johnson, Yankilerin sınırı geçtiğini haber verir. Bu bilgiyi Jonny’den almıştır…
,
İlk iki sayının kısaca özeti böyle… 128 Sayfalık ciltte üç sayı daha yer alıyor. Gölgelendirilmiş çizimler ve renkler, tek kelimeyle “nefis”. Şayet aynı ikili tarafından hazırlanan Hellblazer - Good Intentions (Volume 11) cildini okuma imkânı bulduysanız, çizerin 2001 yılından günümüze kendini nasıl geliştirdiğini (ve çok daha iyiye doğru yol aldığını) kolayca fark edebilirsiniz. Yalın bir çizimle okura aktarılan tüm karakterler çok şık. Ancak hikâyenin pek de sade olduğu söylenemez. Hatta tam tersine bayağı bir karışık fakat çok sürükleyici. Okurun merakı hiç bitmiyor ama neler olup bittiğini anlamak için beyninizin çeperlerini zorlamanız gerekiyor. Tıpkı Jonah Hex gibi Wes Cutter da Güneyli bir kahraman… Ancak mekân ve anlatılan dönem Jonah Hex’deki gibi sürekli değişmiyor. Tam tersine, hikâye İç Savaş’tan sonra Birleşik Devlet’lerin yönetimine geçen ve onlar tarafından yeniden yapılandırılmaya çalışılan Güney eyaletlerinden birindeki Blackwater kasabasında geçiyor. Beş sayılık ilk TPB cildi, kendi içinde bir öykü anlatıyor ancak konu kesinlikle bu kadarla sınırlı değil, devamı gelecek… Brian Azzarello, kendisiyle yapılan bir röportajda serinin 48 sayı süreceğini, önümüzdeki sayılarda sadece Marcello Frusin’in çizmeyeceğini, Daniel Zezelji’nin ve yeni bir çizer olan Werther Dell’Edera’nın da katkıda bulunacağını belirtiyor. Tex, Judas, Jeriko ve Zembla (!) gibi Western çizgi romanlarına ilgi duyanlara, Wes Cutter’ın yanındaki yabancının kim olduğunu, katırda ne yükü taşıdığını ve ilerleyen sayfalarda bunu nasıl değerlendirdiğini, Jeremiah Trotter’ın kitabın kahramanına nasıl bir teklifte bulunduğunu ve Cutter’ın bunu kabul edip etmediğini merak edenlere, içinde çok çeşitli karakterin bulunduğu, zekice işlenmiş bu Vahşi “Güney” öyküsünü tavsiye ederim.
,
OĞUZ ÖZTEKER
,

15 Ağustos 2008 Cuma

John Buscema’yı bir 10 Ocak’ta kaybettik

Özellikle “CONAN” serileriyle ülkemiz çizgi roman dünyasına adım atan büyük usta John Buscema, “SILVER SURFER”, “THOR” gibi çalışmalarla adını hiç unutulmayacaklar arasına yazdırdı. Büyük usta’ya dair ne söylesem yetmeyeceğinden aşağıda yaptığım çevirinin bir kısmını okuyanlarla paylaşmayı daha yerinde buldum. 


Eminim amerikanın comicslerinde sayfalarca çizgileri olan ustalar, onun çizgisinin büyüklüğünü, çizgi romana kattıklarını, hayal dünyamızı nasıl zenginleştirdiğini biraz meslektaş, biraz kalfa, biraz da çırak olarak çok daha iyi ifade edeceklerdir. Lütfen gözünüzde canlandırın: Aşağıdaki yazıyı Buscema’nın çizdiği, ağlayan “VISION” süslüyor: GEÇEN AY BİR İNTİKAMCIYI KAYBETTİK, 10.Ocak 2002 tarihinde çizgi roman efsanesi ve uzun süreli İntikamcılar (Avengers) çizer-yazarı John Buscema, zorluklarla mücadele ettiği mide kanserine yenik düştü. Savaşı kaybettiğinde 74 yaşındaydı. John, 11.Kasım 1927 yılında Brooklyn’de doğdu. Lisede sanat eğitimi aldı ve müdüriyetini yaptığı Pratt Enstitüsünde. İlk işine 1948 senesinde;daha sonraki yıllarda Marvel olacak olan TIMELY COMICS de başladı. Bir süre Timely’den ayrılıp reklam için çizdiyse de 1966 yılında Stan Lee’nin çağrısına uyarak Marvel’a geri döndü. , , , , , , 

Kısa zamanda, John Marvel’ın büyükleri arasında yerini aldı. Formunun ve üslubunun zerafeti onlarca çizgi roman çizerine yol gösterici oldu ve görünen o ki gelecekteki çizerlere de olmaya devam edecektir. Gerçekten de “How To Draw Comics The Marvel Way” (Marvel tarzıyla çizgi roman çizmenin yolu) adlı eser, John’un illüstrasyonları ve Stan’in yardımcı yazarlığıyla hala geçerli ve sık başvurulan alanındaki en önemli başlıca kitaptır. John, özellikle Avenger’in süreli dizisindeki çalışmalarıyla hatırlanacak da olsa,damgasını koyduğu diğer kahramanlarla da unutulmayacaktır: Conan, Silver Surfer, Thor ve Hulk bunlardan başlıcaları. Marvel’in otuz yıllık kahramanlar pantheonunda sadece bazı kahramanlar John’un kaleminden kurtuldular belki ama onun verdiği ilhamla yine de John’suz çizildiklerini söylemek doğru olmaz. John birkaç yıldır çizgi roman çizmediyse de, etkisi özellikle Avengers serisinde her sayfada görülmektedir. John’un kendisini Marvel’a çağıran kişi olan Stan’le bir araya gelerek yakınlarda hazırladığı STAN LEE WITH JOHN BUSCEMA CREATING SUPERMAN (Stan Lee John Buscema’yla Süpermen’i yarattı) yayınlandı. Kim bunun onların ortak son işleri olacağını düşünebilmişti ki… Bugün, çizgi roman camiası gerçek bir sanat kahramanının ardından yas tutmaktadır. Sizden birkaç dakikanızı ayırmanızı ve bizimle o büyük adamı anmanızı istiyoruz. — John Buscema inanılmazdı! Binlerce kaliteli çizgi romanı sanki hiç zorlanılmamış, kolaycacık çizilmiş izlenimi vererek sundu bizlere. Gerçekte ise o,bu sunumu sanki bir sihirbazın elinden kolaycacık çıkmış gibi gösteren seçici,son derece titiz ve mütevazı bir profesyoneldi. John çizdiklerini (kurşun kalemle) nadiren çinilerdi;bu nedenle çizgi roman çılgınları onun çizimlerini hep farklı kişilerin çinisiyle görerek çizgisinin sihrini bozulmasını ve etkisini kaybedişini sıkkınlıkla izlemek zorunda kalmıştır. John’un usta çizimleri aşılamaz düzeydeydi; elinize aldığınız dergideki çizimde çizgi romanın özü, en mükemmel temeli hiç onu çizen kalemin ustalığını veya amatörlüğünü göstermeden, kolaycacık çizilmiş gibi kağıdın üzerindeydi. Onun emek vererek ürettikleri sonu gelmeyen bir opera bestesi gibi her zaman örnek alacağımız,etkileneceğimiz bir kaynaktı. Bir sanatçı ve illüstratör olarak onun nitelikleri ve kalitesi önümüzdeki yıllarla birlikte büyüyerek daha da artacak,ustaca yapıtları her yerde ve özellikle de okullarda öğretilecektir. Seni çok özleyeceğiz John-sanatçı,duayen ama özellikle de iyi bir insan ve arkadaş olarak… 
TOM PALMER HULK, AVENGERS , 

John Buscema bence çizgi roman üreticisi olarak en iyi teknik ressamlardan ve doğuştan yetenekli öykü anlatıcılarından biriydi. Ve tabii ki efsanelerden biri! Seni çok özleyeceğiz John… 
WALTER SIMONSON ORION, THOR, FANTASTIK FOUR , 

Küçük bir çocukken kurallarım vardı. Mesela çizgi roman alırken içindeki çizimin kime ait olduğuna bakardım. Eğer çizer John Buscema idiyse satın alırdım. Yazar,kahraman veya kötü adam benim için önemsiz olurlardı. O sayıyı almamdaki tek neden John Buscema’nın varlığıydı. Ne başka bir çizer,ne başka bir şey, ne birleşik sanat yapıtları,ne çizim duayenleri,ne de ustalıklar Büyük John’un üretimlerindeki başarıyı yakalayamadılar. 
DAN JURGENS SUPERMAN, THOR , 

Küçükken hep bir John Buscema olmak isterdim. Onun çizgilerindeki güzellik ve etki benim hedef belirlememe ve o yolda yürümeme yardımcı oldu. Profesyonel olduğumda ailemi de yanıma alarak bir hafta sonu,onu ve eşi Dolares’i Londra’daki evlerinde ziyarete gitmiştik. John o gün somurtkan,huysuz ve hayata sımsıkı tutunmuş olarak karşımıza çıktı. O güne dair en sevdiğim hatıram, John’un o zamanlar 11 yaşında olan kızım Angie’ye escargot yemeyi öğretişi oldu. Tamam belki onu çok iyi tanımıyorum ama,nasıl söylesem,onun eksikliğini hep duyacağım. 
MARK BAGLEY Spiderman, ULTIMATE SPIDER-MAN ,

O en iyiydi. Gidişiyle bütün Marvel dünyası ve hatta droidler bile ağlıyor. 
JEPH LOEB FLASH, FF, SPIDER-MAN: BLUE , 

Yıllar öncesinde babam bana John Buscema çizimli SAVAGE SWORD OF CONAN (Conan’ın kanlı kılıcı)’ın ilk sayısını hediye etti. O gün seriyi birlikte takip etmeye karar verdik. Babam bir art directördü ve her zaman John Buscema’nın çizgilerindeki duygusallığa ve yoğunluğa şaştı kaldı. Tam bu sıralar hayatımın sonuna kadar çizim yapmak istediğimi fark etmiştim. O zamanlar sadece 12 yaşındaydım. Neyse ki yıllar sonrasında Marvel’da onunla tanışabilecek ve onun beni nasıl etkilediğini yüzüne söyleyebilecek şansı buldum. Onu her zaman o günkü gibi hatırlamak istiyorum. Tıpkı bir Conan dergisinden fırlamış gibiydi! Kabasakal bir adam. Belki bir kalem yerine bir kılıç taşısaydı yanına o kadar kolay gitmezdim. Ama düşünüyorum da iyi ki ona ulaşabilmişim. 
DON PANOSLAN THE ORDER , 

Bütün yetenekli sanatçılar arasında onunla çalışmış olmakla bu kadar onur duyduğum ikinci biri yoktur. Çalıştığım hiç kimsede John Buscema’daki saflık ve çizime doğuştan gelen bir yetenek yoktu. Ve biliyorum ki onlarda benimle bu fikrimi paylaşmaktalar. Bu adam inanılmazdı! 
CHUCK DIXON DOOM, SIGIL, CONAN , 

John Buscema çizimlerimi etkileyen en büyük etkenlerden biriydi. Onun çalışmalarını 1960 yıllarında Avengers serisine başladığında keşfetmiş,en çılgın hayranlarından biri olmuştum. Çalışmaları ağırlık taşıyordu ve karakterleri gerçekten hareket ediyorlardı. Daha çok şey söyleyebilirdim ama,yok bu kadar yeter. Kısa ve öz. Ailesine baş sağlığı diliyorum. 
JERRY ORDWAY SUPERMAN, U.S.AGENT
,
AVENGERS 51/2002 NİSAN – MARVEL COMİCS ÇEVİREN: ÜMİT KİREÇÇİ / 2002 ,
Aşağıda John Buscema’nın Marvel için yaptığı çalışmaların listesi bulunuyor: Air Raiders 1 - 5 Amazing Adventures vol.2 1 - 2 The Amazing Spider-Man vol.1 73, 76, 78 - 82, 84 - 86 The Amazing Spider-Man Annual ‘99 1 Amazing Spider-Man and Superman 1 Astonishing Tales 9, 12 - 13 Avengers vol.1 41 - 44, 46 - 47, 49 - 62, 74 - 85, 94, 97, 105, 121, 124 - 125, 152 - 153, 255 - 279, 281 - 300, 350, 385 Avengers Annual 23 Bizarre Adventures 27, 29 - 30 Captain America vol.1 115, 217 Captain Britain vol.1 24 - 30 Captain Marvel vol.1 (Mar-Vell) 18 Chamber of Darkness 1, 3 Conan Annual 2 - 5, 7 Conan the Barbarian vol.1 25 - 36, 38 - 39, 41 - 56, 58 - 63, 65 - 68 , 70 - 78, 84 - 86, 88 - 91, 93 - 126, 136, 140 - 144, 146 - 153, 155 - 159, 161 - 163, 165 - 185, 187 - 190 Conan the Barbarian Movie Special 1 - 2 Conan: Death covered in gold 1 - 3 Conan the Destroyer Movie Special 1 - 2 Conan the Rogue 1 Cosmic Powers Unlimited 2 - 3 Crazy vol.2 2 Daredevil vol.1 136 - 137, 219 DC/Marvel Crossover Classics 1 Deadly Hands of Kung Fu Special Album Edition 1 Deathlok vol.3 10 Doc Savage vol.2 1, 3 Doom 2099 39 Epic Illustrated 13 Fantastic Four vol.1 107 - 130, 132, 134 - 141, 160, 173 - 175, 202, 296 - 309, 416 Fantastic Four 2099 2 Fantastic Four Annual 11 Fantasy Masterpieces vol.2 1 - 14 Francis, Brother of the Universe 1 Galactus the Devourer 2 - 6 Giant-Size Avengers 4 Giant-Size Man-Thing 2, 5 Giant-Size (Super Stars feat.) Fantastic Four 2, 4 Giant-Size Super-Villains Team-Up 1 Heroes for Hope starring X-Men 1 Howard the Duck 3, 16 Hulk vs. Thing 1 Indiana Jones: Raiders of the Lost Ark 1 - 3 Jungle Action vol.2 5 Ka-Zar vol.2 6 - 10 King Conan 1 - 3, 5 - 9, 17 The Kree/Skrull War starring the Avengers 1 - 2 Kull the Conquerer vol.3 1 - 3, 5 - 7, 9 - 10 Labyrinth 1 - 3 Magik 1 - 2 (The Man called) Nova vol.1 1 - 2, 21 Man-Thing vol.1 12 - 13, 16 Marvel Comics Presents 1 - 10, 38 - 47 A Marvel (Comics) Super Special 1, 11 - 13, 18, 35 Marvel Fanfare vol.1 51, 53 Marvel Graphic Novel 36 Marvel Heroes and Legends vol.1 1 Marvel Illustrated the Swimsuit Issue 1 Marvel Masterworks: Silver Surfer 1 Marvel Premiere 8 Marvel Presents 8 Marvel Preview 22 - 23 Marvel Saga 10 Marvel Selects: Fantastic Four 1 - 6 Marvel Selects: Spider-Man 6 Marvel Spotlight vol.1 30 Marvel Super-Action vol.2 14 - 15, 18 - 23 , 35 - 37 Marvel Super-Heroes vol.2 40 - 42 Marvel Tales (Annual)(Starring Spider-Man) 54, 57, 59 - 63, 65 - 67 Marvel Treasury Edition 7, 9, 13, 15, 19, 21, 28 Marvel Triple Action 33 - 36, 38 - 39, 41 - 44, 46 - 47 Marvel Two-In-One 30 Marvel’s Greatest Comics 87 - 96 Mephisto 1 - 4 MGM’s Marvelous Wizard of Oz 1 Mighty Thor vol.1 178, 182 - 213, 215 - 226, 231 - 238, 241 - 253, 256 - 259, 272 - 278, 283 - 285, 370, 490 (Mighty) Thor vol.2 9, 32 Mighty Thor Annual 5, 8, 13 (The Monster of) Frankenstein 7 - 10 Monsters Unleashed 2, 4 - 5 Ms. Marvel 1 - 3 Nick Fury and his Agents of S.H.I.E.L.D. 3 The Official Handbook of the Marvel Universe Deluxe Edition 1, 5, 8 - 10, 13 - 14, 17 (Peter Parker, the) Spectacular Spider-Man 121 The Power of Warlock 2 The Punisher: A Man Named Frank 1 The Punisher meets Archie 1 The Punisher War Zone 23 - 30 The Punisher War Zone Annual 1 Rampaging Hulk vol.1 1 Red Sonja vol.1 12 - 15 Rune/Silver Surfer 1 Savage She-Hulk vol.1 1 The Savage Sword of Conan (the Barbarian) 1 - 5, 7, 9 - 12, 15 - 24, 26 - 28, 31 - 32, 36, 38, 40 - 43, 45, 48 - 58, 60 - 62, 64, 70 - 72, 76, 79 - 81, 87 - 88, 90 - 93, 95 - 96, 100 - 101, 190 - 208, 222, 225, 227 Savage Tales (of Conan) vol.1 1, 5 - 8 Shadows and Light vol.2 3 The Silver Surfer vol.1 1 - 17 Silver Surfer vol.3 110 Spider-Man Comics Magazine 7 - 12 Spidey Super Stories 30 Squadron Supreme 7 Strange Tales vol.1 150, 174 Strange Tales Annual 2 Strange Worlds 3 Sub-Mariner 1 - 8, 20, 24 Suspense 4 Tales to Astonish vol.1 85 - 87 Tales to Astonish vol.2 1 - 8 Tales of the Zombie 1 Tarzan 1, 3, 5, 7 - 9 , 11, 13, 15 - 18 Tarzan Annual 1 Thor: The Dark Gods 1 The Tomb of Dracula (Magazine) 4 - 5 Tower of Shadows 1 - 2 Unknown Worlds of Science Fiction Giant Size Special 1 What if? vol.1 13, 15 Wolverine vol.2 1 - 8, 10 - 16, 25, 27 Wolverine: Bloody Choices 1 Wolverine: Bloody Choices (Graphic Novel) 1 Wolverine: Save the Tiger 1 Worlds Unknown 4 Listeyi, http://www.maelmill-insi.de/UHBMCC/’den derleyen Cüneyt Özem’e teşekkür ediyorum. İlk kez 23 Ocak 2007 tarihinde paylaşıldı. ,

14 Ağustos 2008 Perşembe

KORKU’NUN SANATLARI

.
Çizgi Romanda belki de en kafa karıştıran konulardan biri de “türler”. Kimi kaynaklara göre klasikler, western, bilim kurgu, fantastik, korku, romantik v.s. gibi onlarca türe ayrıldığı varsayılan çizgi roman kimi kaynaklarda da daha küçük türlere ayrılmaktadır. Bu konuda henüz bir fikir birliğine varılmamıştır. Ancak “Korku”nun çizgi roman alanında kesin bir tür olduğunu söylemek yanlış olmaz.
,
,


Giovanni Scognomillo
168 sayfa
İnkılap Yayınevi
1996
Arka kapakta;
Bu Kitap, korku motiflerini ve korkunun kullanılışını başlıca sanatlarda araştırmaktadır. Edebiyattan tiyatroya, sinemadan çizgi romanda, müzikten resme, korku yüzyıllar boyunca bir esin kaynağı oldu, mitoslarını kurdu, giderek başlı başına bir endüstri yarattı. Korkmak ayıp sayılıyorsa da korkutmak sanattır ve dehşetin başvurduğu incelikler saymakla bitmez. Tanımlamaları ve örnekleri, sanatçıları ve sanatları ile bu araştırma korku ve fantastik meraklıları (ve diğerleri) için kaynak kitap niteliğindedir.”
,
Kitabın bölümleri:
,
Yazar’dan SUNUŞ
Korku’nun Sahneleri
Korku’nun Ezgileri
Korku’nun Edebiyatları
Korku’nun İmgeleri
Korku’nun Çizimleri
Korku’nun Renkleri
Korku’nun Mekanları
Bu eserde bizi ilgilendiren, sayfa 103’ten başlayan ve 128’te biten “Korku’nun Çizimleri” adlı bölüm.
Korkunun yayıncısı EC Comics, dünya ve yerli çizgi romanlar bu bölümde örneklerle ele alınmış.
,

8 Ağustos 2008 Cuma

DC'nin SÜPER KAHRAMANLAR AYNI FİLMDE

.

Superman, Batman, Flash, Wonder Woman gibi süper kahramanların bir arada yer aldığı ünlü çizgi roman ‘Justice League of America’ sinemaya uyarlanıyor
Birçok kez uyarlanması gündeme gelen ama daha önce iptal edilen ABD’li süper kahramanların oluşturduğu “Justice League of America” sonunda sinemaya uyarlanıyor...

Haberin devamı

DC Comics’in ünlü süper kahramanlarının yer aldığı Justice League of America’nın çekimleri 2009’da başlıyor. Türkçe de anlamı “Amerikan Adalet Ligi” olan çizgi roman “Justice League: Mortal” adıyla sinemalara gelecek.
Çizgi dizisi ülkemizde de gösterilen Superman’in liderlik yaptığı “Justice League of America” grubun diğer kahramanları Batman, Martian Manhunter, Wonder Woman, Flash, Green Lantern, Aquaman, Green Arrow, Atom, Hawkman, Black Canary, Captain Marvel ve Plastic Man. Çizgi roman tarihinin süper kötüleri de (Penguen, Joker, Lex Luthor gibi...) “Justice League of America”nın baş düşmanları.
2011’de gösterime girecek olan filmin yönetmenliğini George Miller üstleniyor. En son “Neşeli Ayaklar- Happy Feat” adlı animasyon filmi gösterime giren Miller “Mad Max” filmleri ile biliniyor.
NTV-MSNBC
7 Ağustos 2008

7 Ağustos 2008 Perşembe

K'UN LUN

,
Çizgi romanla ilgili genel kanı "hayal gücü" eseri olduğu yönündedir hep. Ya okuyanın hayal gücü genişler ya da çizgi romanı üreten kişi hayal gücü olduğu için üretebilmektedir bu görüşe göre. Hatta bazıları; ki okuyucu veya çizgi roman karşıtları olabiliyor bu bazıları, üreteni olmayan, kendi kendine var olan bir sistem olarak görür çizgi romanı. Kahraman kendini yaratmıştır, belli bir kültürün genel propaganda ürünüdür, sanatçısı yoktur. Çizgi roman "vardır" sadece birilerine göre. Ya karşı olunur ya taraf ama öylece ortaya çıkar çizgi roman bu görüşe göre.

Oysa çizgi roman hayattan alır temelini tüm sanatlarda olduğu gibi. Bir veya bir kaç sanatçı hayata bakarak üretirler çizgi kahramanları veya öykülerini. Buna bir örnek verecek olursak IRON FIST karakterine bakabiliriz. Belki de comics okurlarının çoğu için 3. sınıf olarak görülen karakter alt yapısında oldukça geniş bir çalışmayı barındırıyor.
Iron Fist, 1970 Kung-Fu modasının çizgi romana yansımasıdır. Roy Thomas ve Gil Kane ortak üretimi olan kahraman Marvel Comics'in Marvel Premiere serisi 15. sayısı Mayıs 1974'de okurlarıyla ilk kez buluşmuştur.
Yazar Roy Thomas Marvel Premiere'in 15. sayısında Iron Fist'in kökeni hakkında bilgi verdiği yazısında onun 1940'larda Bill Everett'in yaratısı olan başka bir çizgi roman kahramanından, Amazing Man'den esinlendiğini aktarmıştır.

Iron Fist Marvel'ın siyah-beyaz "Deadly Hands of Kung Fu" serisi Mart 1975, 10. sayısında okurlarla bir kez daha buluşur (Bu sayılar ülkemizde de yayınlanan Kung-Fu dergilerinde Iron Fist öyküleri White Tiger, Shang Shi gibi kahramanlarla birlikte okunabilir). Daha sonra bir çok kahramanla ortak maceralar yaşayan kahraman tek başına kısa süreli yayınlarla okuyucuya sunulmuş olsa da asıl çıkışını Luke Cage serisine katılınca yaptı. Zaman içinde de "Heroes For Hire" (Kiralık Kahramanlar) konseptinin bir parçası oldu.
Ancak "hayattan malzeme alan çizgi roman"a örnek olacak konusu sadece belli bir popüler modaya uyan sanatçıların ürünü olması değildir Iron Fist'in. Hikayesini anlattıktan sonra ikinci bir başlığa geçeceğim.
,
Iron Fist'in kurgusal öyküsü:
,
resme büyütmek için tıklayın
Asıl adı Daniel Rand olan kahramanın anne ve babası mistik dağlar K'un Lun eteklerinde kurtlar tarafından öldürülürler. O zamanlar çocuk olan Danny kurtların saldırısından kurtarılır ve gizemli dağla aynı adı taşıyan K'un Lun şehrine götürülür. Yönetici tarafından evlat edinilen Danny burada özel eğitimden geçirilir ve kadim dövüş sanatları eğitimini alır. Üvey kardeşinin kıskançlığına rağmen 19 yaşında ejder Shou-Lou'yu öldüren Danny bu dövüşte ejderin yarasından akan kanla yanan göğsünde ejder dövmesi şekli oluşur. Ejderin ölümü üzerine mağarasına giren Danny burada ejderin eriyik haldeki kalbine yumruğunu sokar ve efsanevi "Demir Yumruk" (Iron Fist) gücünü alır. İç enerjisini odaklayan kahraman Demir Yumruk gücüyle karşısına çıkan her maddeyi parçalayabilmektedir.
,
K'un Lun - Kunlun

Öyküde adı geçen ve kahramanın hayatında önemli yere sahip olan K'un Lun yazılış olarak basit bir apostrofla ayrılmış orjinal Kunlun kelimesinden türetilmiştir. Kelimenin kökeni Çincedir ve bir dağın adıdır. Ancak bu dağ basit bir dağ değildir. Coğrafik olarak:

"Batıda pamir platosu'ndan doğuda Çin'in sichuan eyaletinin kuzeybatısına uzanır ve toplam 2500 kilometre uzunluğundadır. Deniz seviyesinden yüksekliği ortalama 5000-7000 metredir. Kunlun dagları'nın en yüksek noktası Gonggeer tepesi'nin deniz seviyesinden yüksekliği 7719 metredir... "
...tanımlanabilecek olan dağın bir de mistik yanı vardır.
Kunlun dağları mitolojik masallara ev sahipliği yapmaktadır. Dağın bir diğer adı Taoist Cennet'tir. İlk kez m.ö. Kral Mu tarafından ziyaret (tavaf) edilmiştir. Tao evrenbilimine göre, on kıtadan biri. O Huang-di'nin sarayını keşfeder. Orada Tanrıça Xi Wang-mu tarafından kabul edilir. Xuanpu adlı periler ülkesinin de Kunlun dağında olduğu sanılmaktadır. Yine efsanevi Şamballa'nın Kunlun'un buzlu zirvelerinde olduğu iddia edilmektedir.
,
Roy Thomas - Gil Kane ikilisi bir dönemin popüler mevzuunu uzakdoğunun mistik efsaneleriyle birleştirerek basit bir kurguda bir araya getirmişler. Ancak yaratının içine güçlü ve anlamlı bir düşünce sistemi yerleştirememiş, fikir ve buluş üzerinden sonuca gitmişler ki bu da eseri güdük bırakmıştır. Bu Iron Fist'in zaafıdır. Hatta bir yerlerde yaratıcılarından birinin bir röportajında "taytlı bir tip işte daha fazla gelişmiyor" diye itiraf ettiğini de duydum. Ama her şey bir yana "alt yapı" hazırlamada en azından gerekçelendirmeyi başarmışlar.
,
Görüldüğü üzere 3. sınıf olarak kabul edilebilecek popüler kültürün en basit üretimi kahramanlarından biri olan Iron Fist bile geniş bir araştırmayı barındırıyor içinde. Yama, eğreti, uyarlama, taklit, çalıntı, akıldan-izandan yoksun kahramanlar üretmek yerine "alt-yapı" oluşturmayı öğrenmemiz belki de Türk çizgi romanının ilerlemesine katkı sağlayacaktır. Çizgi roman kahramanlarını birileri yaratır ve o birileri de yaratıcı, gözlemci, akıllı sanatçılardır.
,
Kaynakça:
* uludağ sözlük
* wikipedia
* asla_asla_deme
* Orjinal Iron Fist sayıları

Ümit Kireççi
"Çizgi Roman Hayatın İçinde"
,

6 Ağustos 2008 Çarşamba

Aytul Akal Oğul Everiyor!

,
,

Çocuk edebiyatımızın saygın ismi, çizgi roman bölümlerine sahip deneysel çalışma "Kırmızı Şemsiye" eserinin sahiplerinden, ÇROP üyesi sayın Aytul Akal'ın oğlu Evren Akal bu hafta sonu dünya evine giriyor.

ÇROP ailesi olarak yeni evlilere mutluluklar diliyoruz!

,

,

5 Ağustos 2008 Salı

Morgan Freeman kazada ağır yaralandı

:
.
Son olarak BATMAN-KARA ŞÖVALYE (DARK KNIGHT)'de izlediğimiz aktör ağır yaralandı.
,
ANKA

Oscar ödüllü ünlü Amerikalı aktör Morgan Freeman, geçirdiği trafik kazasında ağır yaralandı.
Missisipi eyaletinde geçirdiği trafik kazasında ağır yaralanan Oscar ödüllü ünlü Amerikalı aktör Morgan Freeman hayati tehlikeyi atlatamadı. Memphis’te bir hastaneye ağır yaralı olarak kaldırılan Freeman hayati tehlikeyi atlatamadı. Ağır yaralan Freeman, kurtarma çalışmaları sırasında etrafında bulunanlarla şakalaştı.
Mississippi eyaletinin Tallahatchie County bölgesinde bu sabaha karşı trafik kazası geçiren ve ağır yaralanan ünlü aktörün Freeman’ın kurtarma ekiplerinin çabası ile arabasından sağ olarak çıkarıldığı, kazadan sonra Freeman’ın aklının başında olduğu ve kendisini kurtarmak için gelen ilk yardım ekipleri ile şakalaştığı öğrenildi. Freeman, kaza sonrasında yardım ekiplerinin kendisini ağır yaralı bir halde arabadan çıkartırken cep telefonuyla fotoğrafını çeken birisine “Bedava yok, bedava yok” diye bağırdı. 71 yaşındaki aktör, 2005 yılında Milyon Dolarlık Bebek "Million Dollar Baby" filmindeki en iyi yardımcı aktör Oscar ödülünü kazanmıştı. Freeman çeşitli yılarda rol aldığı "Street Smart," "Driving Miss Daisy" ve "The Shawshank Redemption." filmleri ile üç kez Oscar’a aday gösterilmişti.

Paylaşım: Sema
,

4 Ağustos 2008 Pazartesi

Kara Şövalye'de akılda kalan

,

Aşağıdaki yazıda Batman Dark Knight filmiyle ilgili ciddi spoiler'lar vardır. Okumadan önce iyi düşünün arkadaşlar!

Dünyada esen Kara Şövalye rüzgarı bizzat Türkiye'de de esiyor. Bu hafta esintiden ben de nasibimi aldım. 2008 yılında sabırsızlık ötesinde beklediğim iki filmden biriydi Batman Dark Knight (digeri The X-Files 2, kısmetse Eylül'de bulusacağız). Ben Kocaeli'nde oturuyorum. Her nedense Kocaeli'nde kimse alt yazılı film izlemiyor olsa gerek artık sinemalara gelen filmlerin hemen tamamı türkce dublajlı. Filmlerin türkce dublajlı olmasına bir itirazim yok ama bir sinemada olsun alt yazılı alternatif olmalı diye düşünüyorum. Kocaeli gibi bir üniversite ve sanayi kentinde böylesi bir uygulama kör göze parmak gibi bir şey, şiddetle protesto ediyorum! Filmi izlemek için bir Istanbul seferi yapmam gerekti. Bir alış-veriş merkezinde gösterimi süren orijinal versiyonundan izledim filmi. Heath Ledger-Joker' in o insani şok eden diyaloglarını, Kara Şövalye'nın hırıltılı ve korkutucu sesini orijinalinden duymaya değdi doğrusu. Film sadece benim gibi Çizgi Roman hastalarını değil genel olarak suç, derinlikli felsefe, aksiyon, drama izleyicilerini de koltuklarına çivileyecek cinsten. Nolan kardeşlerin senaryosu hakikaten Batman Begins'in üzerinde yükselen, insanı habire şoke eden detaylarla dolu. Peşinen söylemek lazım ki bu film bir Batman filmi değil. 152 dakikalik neredeyse epik bir gösteri havasındaki bu filmde gözler sürekli Kara Şövalyeyi arıyor ama Joker ve Harvey Dent-Two Face karakterleri buna asla ve asla izin vermiyorlar. Joker, hem çizgi romanlarda hem sinemada bu güne kadar yaratılmış en iyi kötülerden biri. Belki de en iyisi. Joker'in söz konusu olduğu bir yapımda diğer karakterlerin maalesef hiç şansı kalmıyor. Tim Burton'lu Batman'de Jack Nicholson baskın karakterdi hatırlarsanız. Kara Şövalye'de Heath Ledger baskın filan değil, resmen filmin neredeyse tamamını işgal etmiş. Ledger rahmetli bence gerçek kişiliği altında da mükemmel bir Joker barındırıyormus. Bir oyuncu bir karakteri, kötü bir karakteri bu kadar iyi canlandıramaz, mümkün değil. Adam Joker'i oynamamış resmen canlandırmış önümüze koymuş. Boyuna posuna baktığınızda tıfılın teki ama bunu göremiyorsunuz bile. Hemşire kıyafetinde Gotham Hastanesi'ni havaya uçurduğu sahneler, finalde Batman'in ipinin ucunda gökdelende sallanırken yaptığı diyaloglar öyle kolay unutulur sahneler değil. Yüzündeki yaraları kurbanlarına anlatırken uydurduğu hikayeler, muziplikle caniliğin tarihi birleşmesinin aynası gibi. Bu itibarla Nolan, Killing Joke hikayesindeki Joker geçmişini reddediyor gibidir. Hatırlarsanız Killing Joke'da Joker'in Joker oluşu Alan Moore tarafından hiç de muzip olmayan bir tarzda anlatılmıştı. Burada durum farklı. Gelişim Bando'nun ilk dört fasikülünde Killing Joke öyküsünün tamamı verilmisti. Maalesef sayılara başlık atmayı bile gereksiz bulmuş Gelişim. Ancak bilenlerden referans alırsanız böylesine efsanevi bir öyküyü okuduğunuzun farkına varıyorsunuz. Bu sayıları piyasada bulmanız da neredeyse imkansız maalesef! Dikkat ettiyseniz filmi değil Joker'i anlatıp duruyoruz. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi?



Joker'in karşısında ezilmeyen bir karakter var ki ona yazık olmuş. Aaron Eckhart'in canlandırdığı savcı Harvey Dent-Two Face karakteri. Eckhart hakikaten rolünün hakkını vermiş. Ne yazık ki Joker'in olduğu bir arenaya düşmüş! Sanki bilerek ikinci plana itilmiş gibi. Oysa Two Face karakteri kesinlikle bir stand alone Batman filmini hakediyor. Hele böylesine bu role cuk oturmuş muhteşem bir oyuncu varken. Ben filmde Dent'in Two Face olduktan sonra Batman'la daha çok karşı karşıya gelmesini ve aralarında biraz daha çok diyalog olmasını tercih ederdim. Resmen tadımlık kaldı damağımızda. Bu arada Aaron Eckhart, Ugur Dündar'dan sonraki en iyi Martin Mystere adayı diye düşündüm bilmem ne dersiniz? Saçlara biraz perma lazım tabii:). Gary Oldman, Jim Gordon rolünde öne çıkan 3. karakter. Üzgün ve süzgün ama kararlı Gordon, Oldman'in oyunculuğunda iyi durmuş. Göründüğü her bir sahne iyi seçilmiş iyi yazılmış. Özellikle final sahnelerinde çizgi romandaki Gordon'u hatırlıyorsunuz ( yine Killing Joke'a referans var gibi).



Kara Şövalye'ye gelince. Maalesef filmin Jim Gordon'dan sonraki 4. karakteri olarak boy gösteriyor. Burada şahsi bir fikrimi belirtmek isterim. Christian Bale'i bir türlü ne Batman olarak ne de Bruce Wayne olarak kabul edemiyorum. Cüssesiz bir Batman olmaz. Hele Lucius Fox(Morgan Freeman)'un yanında en az bir baş boy farkı olan bir Batman(!) olamaz. Hani belediye baskanı Nestor Carbonell bile daha iyi bir Batman olur gibime geliyor. Peki şimdiye kadarki Batman karakterlerinden hangisi en uygunuydu derseniz maalesef hiç bir Batman filminde Kara Şövalye kostümünü hakkıyla "dolduran" bir oyuncu görmedim derim ben. Şöyle kara yağız, dalgalı saçlı, uzun ve iri, sert ve derinlikli bir yüzü olan bir oyuncu lazım. Sonuç olarak, suçun anatomisi, kahramanların gerekliliği, sevgi söz konusu olduğunda kahramanların duruşunun ne olması gerektiği, kitlelerin teröre bakış açısı gibi üzerinde günlerce tartışılabilecek ciddi konuları hiç boş geçmeden güzel aksiyonlar eşliğinde 152 dakika boyunca analiz etmiş Nolan kardeşler. İki gemi dolusu birbirlerini öldürme şansı verilmiş insanların geçmişlerine ve statülerine bağlı olarak davranışlari şaşırtıcı. O sahnelerin sonundaki sürpriz şaşırttığı kadar düşündürücü de. İlk defa bir çizgi roman uyarlaması böylesine derin sosyal içerikli konuları masaya yatırma ve düşündürmeye soyunmuş. Böylesine sağlam bir senaryo ve film için de Batman'dan daha iyi bir çerçeve olamazdı zaten. Kahramanın çıkışının suç ve sosyal bozukluklara bağlı olduğu bir karakter için daha klişe bir film çekilseydi, Batman "ilk filmin artığı" devam zinciri olarak tarihe geçecekti. Nolan "Batman'i devreden çıkarıp, çok daha iyi bir tercihle" epik bir devam zinciri başlatmış. Joker'in banka soygunu, mafyanın inine girerken yaptığı numara filan biraz acemice ve inandırıcılıktan uzak ama akılda kalmıyor zaten. Banka soygunu deyince, filmin girişinde William Fichtner'in kısa ama etkili bir rolü var. Prison Break hayranlarının iyi bir tatmin yaşayacakları kesin. Batcave'de Bruce'un kurduğu "dinleme konsolu" sayesinde görsel iletişimin olduğu sahnelerde çizgi romanlardaki gibi Batman'in beyaz gözlerini görmek ayrı bir keyif. Batmobil'in devre dışı kaldıktan sonra Batcycle'la devam edilmesi sanki filme yeni elenen karakterler gibi bir hava veriyor. İlk defa Bruce Wayne'i gündüz icraatlarında da görüyoruz. Motorsikletiyle belediye başkanı suikastinin perde arkasına dalması filan ilginç tecrübeler oldu doğrusu. Film ile ilgili anlatılacak o kadar çok şey var ki böyle bir yazıya sığmaz kesinlikle. Sadece şimdiye kadar yapılmış en iyi Çizgi Roman uyarlaması demekle yetinelim. Kesinlikle alt yazılı versiyonuna gidin görün ve "Ledger'in hayatının son oyununa" tanık olun derim.

Selamlar
Lami TİRYAKİ
,
,

Linkler

Related Posts with Thumbnails