Superman, 1938 yılında hayatımıza karizmatik bir giriş yaptı. Ardından, Batman, Kaptan Amerika, Fantastik Dörtlü, Hulk, X-Man, Örümcek Adam gibi süper kahramanlar, birer birer hayal dünyamıza girdi. Özellikle sinema ve bilgisayar oyunları endüstrisinin de onları sık sık kullanmasıyla günümüzde de son derece popülerler. Tüm dünyanın tanıdığı bu süper kahramanların en ilginç ortak noktası ise yaratıcılarının 1930’lu yıllarda yaşamış Yahudi gençleri olması.
Joe Shuster ve Jerry Siegel, 1938 yılında Superman’i yarattı. Ardından, Bob Kane ve Bill Finger Batman’i, Will Eisner The Spirit’i, Jack Kirby ve Joe Simon Kaptan Amerika’yı, Stan Lee Hulk, Fantastik Dörtlü, X-Men, Örümcek Adam, Demir Adam, Thor gibi birçok süper kahramanı yarattı. Bu süper kahramanlar, Marvel ve DC Comics gibi ABD’nin en büyük iki çizgi roman şirketinin kurucuları Martin Goodman (Marvel), Harry Donenfeld ve Jack Liebowitz (DC) gibi Yahudi yayıncılar sayesinde de tüm dünyada bilinir hale geldi.
1930’lu yıllarda çizgi roman sektörüne adım atmış Yahudi gençlerin çoğunun hayatı oldukça zorlu koşullarda geçti. Dünyada ekonomik bunalımın yaşandığı, ‘Büyük Depresyon’ olarak bilinen dönemde, özellikle büyük şehirlerde işsizler ve evsizler ordusu oluştu. İşte böyle bir dönemde çoğunlukla Doğu Avrupa’dan göç eden Yahudi aileler bir taraftan herkes gibi ekonomik bunalımı yaşarken diğer taraftan da antisemitizmi yaşıyorlar, bu sebeple de geleceklerine karamsarlıkla bakıyorlardı. Yahudi çocuklar, büyük şehir mahallelerinde sürekli olarak diğer grupların gençleri tarafından aşağılanıyor ve tartaklanıyorlardı.
Okuma-yazma oranının bile oldukça düşük olduğu bu dönemde, büyük şehirlerde yaşayan göçmen gruplar içerisinde Yahudiler, kültür ve eğitim düzeyi en yüksek olan gruplardan biriydi. Çizgi roman yayıncılığı genelde kimsenin çalışmayı tercih etmediği ve hor görülen bir sektördü. Ancak Yahudi gençler için hem yeteneklerini kullanabilecekleri, hem de para kazanabilecekleri bir kurtuluş kapısı oldu.
Joe Shuster ve Jerry Siegel 1933 yılında başka bir dünyadan gelen ve süper güçlere sahip bir kahraman yarattılar. 1938 yılında tasarımlarını sürekli değiştirdikleri bu karakteri DC Comics dergisinde Superman adıyla yayınladılar. Superman’i her ne kadar Yahudi bir karakter olarak yaratmasalar da, Yahudi kültüründen alıntılar yaptıklarını söyleyebiliriz. Superman’in gerçek isminin, İbranicede ‘Tanrı’nın sesi’ anlamına gelen ‘Kal-El’ oluşu gibi. Superman’in hayatı ile Musa peygamberin hayatı arasındaki benzerlikler de dikkat çekicidir. İkisi de kendi halklarının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldıkları bir dönemde doğar. Aileleri tarafından, öldürülmekten kurtulabilmeleri için tek başlarına daha güvenli olan yabancı bir yere gönderilirler. Gönderildikleri yerde evlat edinilirler. Musa peygamber Tanrı tarafından bahşedilen doğaüstü yetenekleri kullanarak, Superman ise doğuştan sahip olduğu doğaüstü yetenekleri sayesinde, kötü güçlere karşı zayıfları korur. Ve her ikisi de kendi esas kimliklerini yaşadıkları toplumdan saklar.
Birçok süper kahramanın kendi güvenliğini korumak amacıyla, esas kimliğini gizlemesi ya da daha geri planda tutması, azınlık olarak yaşamını sürdüren Yahudilere ait halen geçerliliğini koruyan bir davranış biçimi.
II. Dünya Savaşı yıllarında hem Superman hem de Kaptan Amerika Nazi güçlerine karşı savaştı. II. Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında yayınlanan bir macerada Superman, Almanya’nın Batı Duvarı’nın bir bölümünü yıkar. SS gazetesi Das Schwarze Korps’ta da yayınlanan bu bölüm, Naziler tarafından hoşnutsuzlukla karşılanır. Aynı şekilde Kaptan Amerika ve Bucky de Nazilere karşı hem tek başlarına, hem de ‘Invaders’ adlı grubun üyeleri olarak savaşırlar.
1960’lı yıllar içerisinde Stan Lee ve Marvel Comics, Spiderman (Örümcek Adam), Thor, Iron Man (Demir Adam) ve Nick Fury gibi birçok karakter yarattı. Ancak Stan Lee’nin açık olarak Yahudi kültüründen esinlendiğini ifade ettiği tek karakter Hulk’tur. Stan Lee, Hulk’ı Yahudi mitolojisindeki ‘Golem’ karakterinde esinlenerek yarattığını ifade etti.
1961 yılında Stan Lee ve Jack Kirby yeni bir grup süper kahraman yarattı. Fantastik Dörtlü olarak yaratılan bu grubun ‘Şey (The Thing)’ adlı üyesinin esas ismi Benjamin Jacob Grim’di. Grim’in hangi dine mensup olduğu çizgi romanlarda fazla tartışılmamış olsa bile, Bar-mitzva yaptığından bahsedilir. Jack Kirby bir röportajında Grim’in kendisini yansıttığını söylemiş, Amerikan toplumunun içindeki azınlıkların karşılaştıkları zorluklara karşı dayanıklı olmalarını sembolize ettiğini belirtmişti.
Yahudi çizgi roman yazarları da diğer Yahudiler gibi toplum içerisinde etnik kimliklerini geri planda tutmayı tercih ediyorlardı. Örneğin, Jacob Kurtzberg ismini Jack Kirby olarak, Stanley Lieber ise ismini Stan Lee olarak değiştirip daha ‘Amerikalı’ isimleri tercih ettiler. Tıpkı Superman’ın dünyada Clark Kent ismini kullanması gibi. Karşılaştıkları zorluklara karşı duydukları rahatsızlığı, yarattıkları hikayelerinde sembolik olaylar ya da kahramanlar kullanarak dile getirdiler. Bugün her ne kadar azınlıkların durumu geniş toplumlar içerisinde hayli ilerlemiş olsa dahi, Yahudiler birçok zaman kimliklerini geri plana atmaya devam ediyorlar.
San Francisco’da çizgi roman yazarı olarak çalışmakta olan Gerard Jones, düşüncelerini şöyle açıklıyor:
“Superman, Batman gibi süper kahramanlar sinemalara güçlü bir dönüş yaptı. Sinemaya gidip, süper kahramanların maceralarını zevkle izleyebilirsiniz. Ama şunu hatırlamakta fayda var. 1930’larda, yaşadığı mahalleye kendini kabul ettirmekle ilgili ciddi zorluklar yaşayan Yahudi göçmen çocukları, gün içinde sinagogda hayaller kuruyor olmasalardı, bugün bu süper kahramanları izliyor olmayacaktık.”
Kaynak - Şalom
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder