Mehmet Berk Yaltırık bir tarihçinin aynı zamanda iyi bir edebiyatçı olabileceğinin modern örneği olarak çıkıyor karşımıza. İyi niyetini hiç kaybetmeden alt kültür meraklılarının buluşabileceği her alanda çalışmalarını paylaşmış ve okurlarının beğenisine sunmuş olan, Yaltırık, şimdi de birikimini bir romanla taçlandırarak gelecek çalışmalarının önünü açmış.
Kendisini kutluyor, nerede yazıyor olursa olsun okuyanının bol olmasını diliyoruz:
“Mansur içinde bulunduğu durumun
tuhaflığına şaşmaktaydı. Öncesinde Osman Ağa’nın gümüş karşısında duman tüten
koluna ve o ayı mı kurt mu belirsiz ürkünç mahlûkun leşine şahit olmuştu.
Peşinde dolaştıkları ihtiyar bir meyhaneci anladığı kadarıyla uzun seneler
büyücülükle, sihirle uğraşmıştı. Şimdi ise yeraltında gezinir hortlakların,
ecinnilerin başıyla, onların kabadayısıyla karşılaşmak üzere yola çıkmışlardı.
An geliyor gerçek bir dünyanın hakiki dertleriyle hemhal olup dayılara ve
zorbalara denk geliyor, sonra bir anda masallardan çıkma tuhaf bir düşler
âlemine gark oluyordu. Yaşadığı acayipliklerin ömrünü nereye sürükleyeceğine
şaşırmaktaydı…”
Galata Kulesi’nin
akbabayı andıran gölgesi. Bıçak parıltıları, şarap kokuları, sarhoşların
koynunda yattığı eğri büğrü sokaklar, bükülen kaytan bıyıklar, kadı
neferlerinin ayak patırtıları, külhani topuk vurmalar, başlayan ve biten
efsaneler, zorbaların kanunu, kanunun falakası…
Sultan Süleyman
Han’ın saltanatının son senelerinde, zorbazların ipinin ucunu çoktan kaçırmış
Kara Şaban Ağa, zorbazlığa namzet Mansur, simyaya tövbeli meyhaneci Panayot,
insan kaçkını ve daim karanlıkta yürüyen Ayı Osman Ağa, zorbazların rüzgârında
savrulan Roza ve bir nice tılsımlı, efsunlu, ürpertili mekân ve mavra…
Yedikuleli Mansur kısmen korkulu
ziyadesiyle fantastik ve tarihi bir sergüzeşt…
YEDİKULELİ
MANSUR-Yazarından Notlar
*
Romanın yazılması esnasında kabadayıların kökeni ve tarihçesine ilişkin yapılan
araştırma esnasında alınan notlar, sonradan “Eski İstanbul Kabadayısı Figürü ve
Bir Şehrin Yaşadığı Değişimler” başlıklı bir bildiriye dönüşerek 2015’te
Sakarya’da Uluslararası Osmanlı Araştırmaları Sempozyumu’nda sunuldu.
*Romanın
çıkış kaynağı, 8 Ekim 2016 tarihinde kaybettiğimiz Giovanni Scognamillo’nun
“İstanbul Gizemleri” adlı araştırmasındaki tarihi bir rivayete dayanmaktadır. Gizemcilikle
ilgili kitapları bulunan Fransız yazar Roland de Villeneuve’nin kurtadamlar ve
vampirlerle ilgili bir çalışmasında, 17. yüzyıl yazarı Jacques d’Autun’un “Sihirbazlar
ve Büyücüler Konusunda Bilimsel İnançsızlık ve Cahil Saflık” adlı kitabında 1542’lerde
İstanbul’da sürü halinde gezen kurtadamlar olduğundan bahsettiği
belirtilmektedir. d’Autun, Sultan’ın (Kanuni Sultan Süleyman) has askerleri ile
silahlanarak sarayından çıkıp kurt adamlardan yüz elli kadarını surlara
dizdiğini, bunların toplanana halkın gözleri önünde surlardan atlayıp
kaybolduklarını anlatmaktadır. Bu kısa rivayet önce “Kanlı Pençe” adıyla
öyküye, sonra da “Yedikuleli Mansur” romanına dönüşmüştür.
*Romana
ilham veren şarkı külhani bir tınıya sahip oluşu aşikâr “Bahriye Çiftetellisi”
yahut “Kadifeden Kesesi”dir.
*Romandaki
tuhaf mahlûkların tasvirlerinde biri hariç (sinemamızın ünlülerinden meşhur bir
tip) diğerlerinde tarihi kaynaklara geçen ve folklor derlemelerinde rastlanan
tariflere başvurulmuştur.
*Romanın
ilk ismi “Kara Şaban” olarak belirlenmiş, sonrasında değiştirilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder