9 Mayıs 2015 Cumartesi

ÇROP 8 Yaşında On İkinci Yazı: Baykuşlar Divanı

Mehmetcan Akıskalı
---
İnceleme yazım Scott Snyder tarafından yazılan ve Greg Capullo tarafından çizilen çizgi roman Yeni 52 Batman-Baykuşlar Divanı hakkında olacak.

Bu çizgi romanı seçmemin nedeni, oldukça derinliği olan senaryo yapısı  dışında Batman karakterinin bağlı olduğu felsefik temalara yakınlığı ve genel olarak sanat dalını çeşitli sembollere gizleyerek irdelemesidir.

Belki de dedektif olarak anılan Batman’in karşılaştığı en büyük sorunlardan biri hayatında ölümden daha beter olan şeyin ne olduğu sorusudur.Hikayenin başlangıcı Dick Grayson’ın Joker’in kılığına bürünerek Batman’e Arkham Akıl hastanesinde tanıdık düşmanlarına karşı kavgasında yardım edişi ile başlıyor.Bu nokta da senaryonun oldukça sıkı sıkıya kurulduğu Dick’in baykuşlar divanının suikastçisi Talon ile akraba çıkışının bir ön temsili olmaktan öte serinin 3. sayısı Ailenin Ölümüne atıfta bulunmasından anlaşılıyor.İlerleyen karelerde Gotham nedir sorusuna Bruce Wayne’in cevabı “kendi iblislerimiz” oluyor.Gotham’ı iyi tanıyan  bir adam birden bire kendi anılarının yansımasını şehrin karanlık tasvirine tutuyor.İşte bu an Bruce Wayne’in baykuşlar divanına ve labirente uzanan yolun sınırını geçtiğinin göstergesidir.

Talonların hocası takma adı ile “Sam Strings”in cesedi bulunduğunda Harvey Bullock’un yorumu ise “Gidip sanatla haşır neşir olalım”oluyor.Burada tüm romanın senaryosu çift anlam kazanıyor.Elimizde okuduğumuz  sadece iyi kurgulanmış bir Batman romanının dışında sanatın ana karakterin düşüşünde ve kurtuluşunda nasıl rol oynayacağı da ele alınıyor.Sonra ki karelerde “Sam Strings”in dişinden çıkan Atina baykuşu resimli bir kırık var.Bu kırık Batman’in de açıkladığı gibi bizi antik yunan’a götürüyor.Asıl soru antik yunan ile baykuşlar divanının ne gibi bir bağlantısı olduğudur.Açıkça burada üzerinde durulmak istenen mağara alegorisinden başka birşey değildir.Ki bu alegori sinema sanatının ve genelde cinayet romanlarının ortak noktasıdır.Biz mağaranın içinde sadece gölge oyunlarını görürüz fakat aslında suretlerin gerçek şekilleri hiçbir zaman bize belirmez.


Tıpkı tekerlemede olduğu gibi “Hükmederler Gotham’a kara bir tünek ve betonların ardından.”.Baykuşlar divanı için Gotham sadece gölgelerini oynattıkları bir mağara.Cinayet romanlarında sadece dedektifler bu oyunun arkasını görebilir.Batman ise dedektif olarak sahnede bulunmasının tek sebebinin bu alegori olduğunun gayet bilincinde. Hikayenin devamında eski Wayne kulesinde suikastçi Talon’un ilk defa Bruce Wayne’in karşısına çıkışını görürüz.Buradaki oldukça zekice resim edilmiş dövüşün sonucunda Bruce Wayne’i düşüşten kurtaran Wayne’in büyük büyük babası Henry tarafından  Gotham’a havayoluyla gelenleri karşılaması için inşa edilen on üçüncü muhafız heykeli.Bu heykel romanın devamında hem labirentten kurtuluş yoluna sinyal veriyor hem de serinin 2.sayısı Baykuşlar Şehrinde ki son dövüşe ışık tutuyor.Romanın asıl çözümlendiği nokta Batmanin labirentin içine girmesinden sonra başlıyor.Filozof Roland Barthes’e göre fotoğrafın içinde bir suret olmak sıradan bir objeye dönüşmekten farksız.İşte bu yüzden mitolojide labirent hikayesinde ki minotaur görevini burada aslında Talon yerine fotoğraf makinesinin kendisi alıyor.Batmanin deyişi ile”Daima izleyen bir minatour”. Batman’in en zayıf ve en mahrem anlarını fotoğraf makinesi paramparça ediyor. Batman’i sıradan bir objeye çevirerek efsaneyi anlamsızlaştırıyor ve bir bakıma flaşın her yanışı onu bir tür ölüme sevk ediyor.İşte bu dedektifin karşısına hayatta ölümden daha kötü olan şeyin anın ve anılarının çerçeveye sığdıralarak bir insan ve bir kahraman olarak değerinin küçük düşürülmesi cevabını getiriyor. Gotham minyatürü ise bu durumu destekliyor.

Batmanin kendi iblisleri bile baykuşlara yani yarasanın doğadaki avcılarının silahına yetişemiyorlar.Bu iblislerin başında acı bir şekilde Bruce Wayne’in ailesi geliyor. Superman’in yalnızlık kalesinde biyolojik ailesinin devasa heykelleri olmasına rağmen Batman’in yarasa mağarasında ailesinin suretini hatırlatacak hiç bir fotoğraf,heykel veya resim yok.İşte bu sebep ile Bruce Wayne’in ailesi Batman’in rüyasında labirentte karşısına çıktığı zaman normal yaşlılık görüntüsü ile çıkıyor. Bruce Wayne, Batman olarak ailesini anılarında muhafaza etmeyi başarıyor.Aynı şekilde Baykuşlar divanı da resimlerde bile maskeli olarak tasvir edilerek objeye dönüşmeyi red ediyorlar. Bunun aksine Talon’un ölümsüz olmasının nedeni  elektrum maddesi değil.Ölüm ve yaşam arasında sıkışıp kalmasından kaynaklanıyor.

Ne tam anlamı ile bizim zamanımızın parçası ne de elektrum maddesi almadan önceki hali.Maurice Blanchot’un ceset görüntüsünün ne bu dünyaya ait ne de ahirete ait olmasının muğlaklığını tasvir etmesi gibi Talon’da çift anlamlılığını hatta daha doğrusu kamuflajını maskesi indirilene kadar koruyor.Batmanin labirentte ailesi ile karşılaşmasının üzerine ki bu karelerde rüya ve gerçeklik iç içe geçiyor, kitabı tamamen ters çevirmemiz delilik üzerine yapılmış bir anamorfozdan başka birşey değil.Dokuzuncu sanat burada okuyucuyu karakterin deliliğine zekice dahil ediyor. Batman gerçek anlamda labirentten çıkacak gücü Talon’un asıl minatour olan fotoğraf makinesini yerinden oynatması ile buluyor. Bu yer değişimi fotoğraf makinesinin yani minatour’un labirentteki tüm otoritesini kırıyor.Bu yüzden Batman asıl otoriteden kurtularak Talon’un sorusuna “Kamerayı oynattın”cevabını veriyor.Labirentten kurtuluş yolunu sağlayan yine on üçüncü muhafız heykeli gibi  görsel sanatın parçası olan fotoğraf makinesi sağlıyor.

Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails