LİLİTH, Çizgi Düşler yayınlarının en kaliteli yayınlarından biri olmayı sürdürürken tarihe damgasını vurmuş insanlık dışı olayları da okurlara sunmayı sürdürüyor. Luca Enoch'un yazıp çizdiği dizi tek kişinin eseri olması sebebiyle biraz yavaş çıkıyor, dünya okuru yılda ancak bir veya iki cilt okuma şansı yakalıyor. Buna da şükür. Ya insanoğlunun rezilliklerini sergileyen bu eseri hiç okuyamasaydık?
Herkesin popülist bir yaklaşımla Hiroşima ve Nagazagi'yi andığı, zalimleri, Amerika'yı lanetlediği bir tarihte dilimize kazandırılmış olması ilahi tesadüf olabilir ancak. Tarihte yolculuk yapan Lilith 2. cildin üçüncü hikayesinde Nanjing' gidiyor. Yıl 1937 ve Japonlar işgal ettikleri bölgelerde terör estirmekle kalmamış 3 ayda 300 bin sivil ve silahsız askeri öldürmüş, hamile kadınların karınlarını açarak bebekleri çıkararak ödül almış, çocuk ve erkeklere tecavüz etmiş, 7 yaş üzeri 80 bin kadar kız ve kadına tecavüz etmişlerdir. Her kadının ortalama 1000 kadar Japon askerinin tecavüzüne uğradığı, askerlerin iç çamaşırlarıyla sırada beklediği, yorulan kadınların süngülerle delik deşik edilerek öldürüldüğü kayıtlar arasında. Dahası... Dahası Lilith'in sayfaları arasında yer alıyor:
Lilith bir zaman gezginidir. Luca Enoch'un yaratısı olan bu çizgi roman kahramanı gelecekten gelen ve dünyasını kurtarmaya çalışan genç ve güzel bir kadındır. Uzak gelecekte dünyamızın insanları doğanın gazabına uğramış, yer altına çekilmek zorunda kalmıştır. Dünya yüzeyi yaşanamaz haldedir. Lilith (gerçek adı Lyca), olağanüstü güçlere sahip olmakla birlikte çocukluktan itibaren zaman yolculuğuna hazırlanmış biridir. Bu yolculuğun amacı dünyanın farklı zaman ve kültürlerini dolaşmak, dünyayı yok edeceği bilinen Triacanto adlı bir tılsımı içinde yuvalandığı insanların içinde çıkarmaktır. Bu görevi sırasında özel bir böcek bularak kendini ısırttırması gerekmektedir. Bu ısırıkla birlikte Lilith adım attığı dönemi ve dünyayı kültürü, dili, tarihiyle öğrenme imkanına kavuşur. Bu arada da sadece Lilith'in görüp-işitebildiği Kara adlı kedigillerden bir dost ortaya çıkarak ona yol göstermektedir. Tabii düşman da boş durmadığından zamanda yolculuk yapan, "diken" adı verilen bitkisel yaratıklar onu engellemeye çalışacaktır.
İşte bu yolculuğun her durağı dünyanın bir katliam bölgesi olur. İşin ilginç tarafı Lilith'in ilk hikayesi Troja kuşatmasıyla başlar ve Anadolu'da geçer. Ve elbette orada da katliam ön plandadır ve Lilith adına uygun maceraların içinde bulunur. Ancak Lilith zulmün ve canavarlığın yaratıcısı değildir bu hikayelerde. İronik bir şekilde insanın içindeki canavarlık Lilith'i bulmaktadır.
Luca Enoch, ironik bir gönderme yaparak Lilith mitini tersinden ele almış gibidir. İbrani mitolojisinde Tevrat'ta yazıldığına göre Lilith Adem'in ilk eşidir. Tanrı her ikisini eşit ve aynı zamanda yarattığından Lilith kendisini Adem'le eşit görmektedir. Bu kabul görmeyince Lilith Kızıldeniz'le birlikte olarak 100 cin doğurur. Bu nedenledir ki Lilith "canavarların annesi" olarak da isimlendirilir. Luca Enoch, dünyayı yok eden, insanları acımasızca katlede ve zalimlikte sınır tanımayan yaratık olarak insanı işaret ederken bunların Lilith'in değil, Havva'nın çocukları olduğunun altını çizmektedir. Lilith sadece yıllar sonra dünyaya geri dönerek farklı çağlarda manzarayı izlemektedir adeta. Tabii dinen Havva'nın kabul gördüğü bir dünyada bu gönderme hiç de gözden kaçmayan ağır bir eleştiriyi de beraberinde taşımaktadır.
Lilith ve Nanjing katliamı... Tarihin sayfalarından inatla silinmeye çalışılan bir katliam bu. Japonya 2. Dünya Savaşı başlarında Çin'i işgale başlar. Nanjing, Japon askerlerinin zulmünün, rezilliğinin zirvesi oluverir.
Yakalanan erkekler işkenceyle öldürülmektedir. Hemen her direğe insanlar bağlanmış veya asılmıştır. Kesilen kafalar süs olarak iplere geçirilmiştir. Her yaştan kadın binlerce askerin tecavüzüne uğramıştır. Kadınların birçoğuna bambular, süngüler, kılıçlar ve her tür malzemeyle tecavüz edildiği fotoğraflarla kaydedilmiştir. Subaylar, kendilerine harem kurmuşlardır. Bununla birlikte grupça edilen tecavüzler sokaklara kadar taşmıştır.
Bu tecavüzlerin fotoğraf, film ve anlatılarından oluşan belgesel filmi bu blogda paylaşamıyorum ancak dileyen izleyebilir: http://www.youtube.com/watch?v=Ux74kJLv7KY
Zevk için insan öldürmek ve tecavüz etmek... İlginçtir, bir yanda Japonlar diğer yanda Naziler başkalarının kadınları helaldir kalanını da öldürün derken Japonya'da bulunan bir Nazi temsilcisi, John Rabe, belki de binlerce insanın da kurtarıcısı olacaktır. City of War: The Story of John Rabe adlı sinema filmi işte bu olayları ve dönemi ele almakta, bir katliama ışık tutmaktadır. Lilith'in bu sayısında da kendisiyle tanışma imkanı bulacak okurlar zaten.
Uzatmayayım, ara ara ek bilgiler vermek üzere yine yazarım ben. Dilerseniz bazı sayfalarla baş başa bırakayım ben sizi:
Aşağıda yer alan olay yukarıda linkini verdiğim belgeselde anlatılıyor gibidir. Bir ailenin hayatta kalan tek ferdi olan genç kız anlatıyor: "Kapımız çalındı. Babam hemen öldürüldü. Annem ve ablalarıma tecavüz edildi. Bizi süngülediler. Bebek kardeşimi katlettiler. Ablamı ve kız kardeşimi sokağa çıkararak soydular, tecavüz ettiler ve öldürdüler...."
Çok az da olsalar bazı genç kadınları kurtaran kahraman kız okulu yöneticisi Minnie Vautrin de konuk çizgi romdan. Gerçi kendisi "sarı tehlikeyi" yok etmek için kendi dinini çözüm olarak görüyor ama yapacak bir şey yok dindar da olsa faşist faşittir ve güdük kahramanlığı bir yana hanımefendi Nazidir:
Bu arada sokakta yüzlerce esir süngülerle öldürülmektedir. Esirler direklere bağlanmış, ölümcül noktalar işaretlenmiştir. Japon askerlerine düşen görev ölümcül olmayan noktalara süngü saplayarak eğitim yapmaktır. Esir ne kadar hayatta kalırsa başarı da o oranda artmaktadır.
Luca Enoch, Lilith'le tarihe geçecek kayıtlar tutmaktadır... Çizgi Düşler'in Emel Altan Ege çevrisiyle dilimize kazandırdığı bu eseri ilk kez bizimle buluşturan 1001 Roman'a kendilerine de teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Çizgi romanın sadece serüven ve klişe kahramanlık hikayeleri aktaran kağıtlar değil de sanat olduğunu hatırlatan bu ve benzeri eserleri okuyup okutmak asli görevimiz olmalı sanki:
Ve işte belgelerle Nanjing katliamı... Hiroşima, Nagazaki, Yahudi kampları... Her ölüm kötüdür, her zulüm kötüdür evet ama popülizmi bir yana bırakarak dünyaya bakmamız gerekir.
HAYIR, HİÇBİR ÖZGÜR İNSAN ÖLDÜRÜLEMEZ, HAYIR, HİÇBİR ÇOCUK VE BEBEK KATLEDİLEMEZ VE HİÇBİR BAŞKALARININ KADINI HELAL DEĞİLDİR!
http://tr.wikipedia.org/wiki/Nanking_Katliam%C4%B1
fuzun.blogspot.com/2010/01/made-in-japan.html?m=1
http://kayipdunya-llamrei.blogspot.com/2012/06/flowers-of-war.html
http://isemodernworldhistorygrade9.wikispaces.com/The+Empire+of+the+Sun,+1933-39
http://factsanddetails.com/Asian.php?itemid=2536&catid=67&subcatid=426
http://www.science-at-home.net/gallery/history/displayimage.php?album=5&pos=7
http://kidonsas.blogcu.com/ermeni-soykirimini-kabul-etmenin-dayanilmaz-hafifligi/5085040
http://www.theguardian.com/film/movie/135253/city-of-war
ve daha fazlası...
Ümit Kireççi
"Olay Sadece Çizgi Roman Değil"
3 yorum:
Kanım dondu.
oncelikle eline saglik guzel arkadasim . "tecavuz" soz konusu olunca 1 kisiye ya da 80bine olmasi bende ayni etkiye yol aciyor... yukarudaki mesaj gibi, "kanim donuyor". tecavuzun hicbir kosulda kabul edilir yani yok.
yazinin benim icin en vurucu tarafi, "oteki tarih"i anlatan bir eseri tanitip yorumluyor olusu. japonlar, 2. dunya savasinin kurbani olarak nam salnislardir, atom bombasindan dolayi. İsin oteki yuzunu burada senin araciliginla ogrenmek cok guzeldi.
geleyim kafama takilan kismina: "baskasinin kadini" tamlamasi, kadini konumlandirisiyla beni fena durtuyor. kadini belli bir mulkiyet iliskisi icinde dizimlemek, hele de birine ait olarak, pek hoslandigim bir sey degil. burada benim icin iki sorun var: 1. kadin bir baskasinin degilse sorun olmayacak mi?; 2. herhangi iki kisi arasindaki iliskinin "A'nin, B'nin olmasi" gibi bir sahiplik iliskisiyle tanimlanmasi.
daha uzun konusuruz bunun uzerine arkadasim ama hemen bi bu kadar yazayim istedim.
dedigim oteki tarih yuzunu cok sevdim. yasasin oteki tarih !
oteki tarih yazilari icin meraklisina(herkesin merak etmesini cok diliyorum):
hannah arendt (yakin zamanda m. belge de bu saglam teyze hakkinda yazdiydi)
gunduz vassaf (tarihi yargiliyorum adli kitap)
ayse hur (oteki tarih, 1-2-3)hur ozellikle tr ve osmanli tarihini yazar.
sevgiler, iyi ki varsin
Aşkın, son iki günümü resmen kabuslar içinde geçirdim desem yeridir. Yazıyı nasıl oldu da anlaşılır bir metin olarak toparladım kendime şaşıyorum. Her dönem aynı rezalet farklı reziller...
Özden selam.
"Başkasının kadını..." bir aidiyet sorunsalını barındırmaktan çok "Kürt kadınlarına tecavüz helaldir" diyebilen bir zihniyete göndermeyi içeriyor. Bu bakımdan kadını meta olarak görmekten uzak daha çok kültürel ve/veya vatandaşlık ilişkisi içinde olduğu konumu öne çıkarmaya çalıştım metnimde.
Kaldı ki ben kadınıma aitim o da bana :)Bu meta yaoıyorsa o da olsun azcık :O)
Yorum Gönder