22 Eylül 2008 Pazartesi

Hakan Alpin söyleşi - 1. Bölüm

Konuğum, yıllarını çizgi romana vermiş olan “Çizgi roman Ansiklopedisi” yazarı Hakan Alpin. Kendisi, çizgi roman camiasına adım attığı günden beri, yaklaşık bin yıldır, mücadele eden, eleştirilen, çalışmalarıyla şu ya da bu şekilde her zaman gündemde olan bir çizgi roman adamı.

Alpin’le iki bölümde yayınlayacağımız kısaaaa bir söyleşi yaptık. Bu söyleşide öyle belgesel nitelikli bilgiler ve detaylar ortaya çıktı ki tek cümlesini kesmeye kıyamadım ve söyleşiyi üçe böldüm. İşte birinci bölüm:

Alpin kimdir, çizgi romanla derdi ne, Darkwood öncesi, sırası, günleri!

Ü – Sayın Alpin, sizi tanımak istesek, kendinizi nasıl tanıtırsınız?
H - Bazı çizer arkadaşlarımın ansiklopedim çıktıktan sonraki yaklaşımlarına bakarsak, 40 yaşımda adım ‘Bay Çizgi roman’a çıkmış durumda.
Ü – İyi, 40 yıl sonra da olsa bir isminiz olmuş. Yani çizgi romanlı, havalı bir şey… Peki Hakan Alpin, bahsettiğiniz 40 yılın çizgi romanla haşırlığı, neşirliği nedir?
H - İstanbul’un henüz beton kente dönüşmediği yıllarda arkadaşlarımla arsalarda oynama şansımın olduğu bir çocukluk geçirdim. Dut ve incir ağaçları tepelerinde, ‘Uzay Yolu’ sahneleri canlandırarak, top oynayarak doya doya büyüdüm. Çizgi romancılığım ise henüz ilkokula başlamadan, -kelimenin tam anlamıyla- okumaya başladığım çizgi romanlarla şekillendi. İlk çıkış tarihlerinde babam tarafından alınan Tay Yayınlarının ‘Zagor’ ve ‘Kaptan Swing’in serilerinin ilk 34′er cildi, ‘Tom Braks’ ciltleri, Çetin Karakoç’un ‘Teks’ ciltleri, 1955′deki ilk ‘Tommiks’ ve ‘Teksas’ları (ve sonraki birkaç serisi), Kral Neşriyat Yurdu’nun ‘Pekos Bill’, ‘Oklahoma’, ‘Köroğlu ile Ceylan Yayınlarının ‘Superman’, ‘Tim, ‘Kinova’, ‘Kinova-Teks’ ve saire serileri elimin altında bulduğum dergilerdi. Evimiz tam bir çizgi roman yayını cennetiydi. Kardeşimle birlikte bu ortamın her karesinden faydalandık. Mayk Hammer, Nat Pinkerton, Arsen Lüpen veya Şerlok Holmes romanları ya da (bilimkurgu ilgi ve sevgimi aşılayan) Çağlayan serileri, Ekicigil kitapları ise bunların üstüne kaymaklı ekmek kadayıfı misaliydi. Bunların hemen tamamını henüz ilkokulu bitirmeden hatmetmiştim. Üstüne üstlük, okul harçlıklarımla Altın Kitaplar’ın çocuk romanları serisinden Jules Verne’inkiler başta olmak üzere onlarca kitabı da kendimiz almıştık. Bunların tamamı o tarihten beri kütüphanemin raflarında özel bir ihtimamla saklanır.
Ü – Peki okurluktan çizerliğe geçiş… Bu nasıl gerçekleşti?
H - Profesyonel çizerlik kariyerim, 1986 yılında ‘Conan’ın okur sayfalarında yayınlanan birkaç illüstrasyonumu fark eden ve bana çalışma teklifinde bulunan Ali Recan’ın yeni oluşturduğu bir ekibe dahil olarak ‘Yüzbaşı Volkan’ başlığını çizmemle başladı. O tarihe dek lise dönemim dahil, derslerde yapılanlar dışında elime kalem veya fırça alıp çizgi karakter resmettiğim vuku bulmamıştı. Zira sürekli okuma halindeydim. Kardeşimle iki arkadaşımın (şimdilerde ‘O-Haa’ dergisinde çizen Akın ve Doğan Akıncı’nın) her Cumartesi devam ettikleri Çarşaf Karikatür Okulu ve ‘Gırgır’ gibi dönem dergilerinin arka sayfalarında yayınlanan karikatürleri ‘bizden’ çıkan tek basım yansımalarıydı. Benim ‘Conan’ okuduğum, diğer üçünün karikatür çizdiği bir günde aramızda gelişen (yaparsın-yapamazsın türü) bir iddialaşmayla bir Conan figürü çizip Alfa Yayınlarına yollamamla hayatımda önemli bir kırılma noktası oldu. İlk çizerlik teklifimi almıştım.Sonrasında çeşitli gazetelere, dergilere çizdiğim başlıklarla devam eden yoğun tempoda bir süreç vardı. Çizgi roman koleksiyonculuğum da bu dönemlerde iyiden iyiye kendini göstermeye başlamış ve evde kitap/dergilerimin işgal ettiği yerlerin sayısı giderek artmıştı.
Ü – Belki de yetişkinlerin yanıtını en çok merak ettiği soruyu sormak istiyorum. Gerçi yetişkinler bu soruyu merak ediyor ve belli bir yanıt alıyorlar ama hangisinden memnun olmaları gerektiğini bilmiyorlar: Yeteneğinizi fark ettiniz madem, başka bir şey yapsaydınız.Neden çizgi roman çizerliği?
H - 1986 yılı başında ‘Yüzbaşı Volkan’ maceraları çizmeye başladım. Karakter pilot olunca o dönemdeki maceralarda Hava Kuvvetlerimize yeni katılan F-16 Savaşan Şahinler başrole çıkmıştı. Çizim ekibimiz 4 kişiydi. Sezai İdi yalnız başına bir macera çiziyordu. Nuhsal Işın, Ateş Billur ve ben de diğer maceraları ‘Volkan’ koleksiyonuna ekliyorduk. Ben, uçaklar dahil tüm arka planları çizerken, Nuhsal karakterleri resmediyordu. Ateş ise henüz çizim yeteneği fazla oturmadığından teknik olarak çizilmesi zor olan uçak vesaire gibi unsurları, bir yansıtma cihazı olan antiskopla çizim kağıdına aktarıyordu.
Bu girizgahın ardından, “Başka işiniz yok muydu” sorusuna dönersem: Babamın terzi olması hasebiyle elbette ki oldukça iyi ölçekte terzilik bilirim ve iyi giyinmeyi de çok severim. Asla marka peşinde koşan biri olmasam da, mümkün olduğunca kaliteli kumaşlardan ve iyi giyindim. Hayattaki ilk kot pantolonumu da 40 yaşımda ayağıma geçirdim. Zira artık yaz mevsimi 9 ay süren bir yerde oturuyoruz ve kumaş giyim genelde ‘fazla’ geliyor.Yani ben iş açısından bakmasam da, evet bir işim vardı. Ama ben 6,5 yaşımdayken kan kanserinden vefat eden annemin babama vasiyetlerinden biri olan ‘çocukları terzi yapma’ yaklaşımı, hem benim baba mesleğine dört elle sarılmamı kısmen engellemişti; hem de genç yaşta terzilikten çok daha fazla sevdiğim çizerlikle tanışmış, üstelik profesyonel olmuştum. Artık çok sevdiğim ve hayatımın tamamını bir şekilde zaten kapsamış olan çizgi romanla haşır neşir oluyor, maceralar çiziyor ve üstüne bir de para kazanıyordum. İnsan hayattan başka ne ister. Her şey beklentiler ölçeğinde değerlendirilir, benim beklentilerim o ilk başlangıç tarihinden itibaren hep olumlu yönde gelişti ve gelip beni buldu. Bundan dolayı her şeyden önce hayatım tamamen çizgi romanlardır — yanı sıra da terzilik, grafikerlik ve saire bilirim.
Ü – O “terzilik” vasfınızı tüm çizgi roman okurları yakından öğrenmişti vesilelerle hatırlıyorum bazı yazışmaları. Peki Kral’ın Görünmez Giysisinin terzisi çizgi roman çıplak mı? Neleri görüyorsunuz, gördünüz bu alemde?
H - Darkwood günleri, sırası, öncesi ve durgun geçtiği sanılan ara dönemAskerden dönüşümde bilhassa ‘Yüzbaşı Volkan’daki kariyerimin bir getirisi olarak birkaç gazeteden günlük çizgi roman hazırlama siparişi aldım. Onları yapar ve koleksiyonumdaki yayınların sayısını eve sığmaz ölçeklere taşırken, Bayazıt’taki Sahaflar Çarşısında ülkedeki ilk çizgi roman piyasasının oluşumuna şahit oldum. Bir iki sene içinde bir düzineye yakın sahaf ve kitapçı eski çizgi romanlara gereken önemi vermeye ve dükkanlarında ayırdıkları özel köşelerde bunları alıcılara sunmaya başlamışlardı. Karadeniz Kitabevinden sevgili Hüseyin Abi’nin dükkanının yanı sıra, Mustafa Mumcu ve İlyas Erkul’un hafta sonlarında yerlere açtıkları çizgi roman tezgahlarının hemen her yayılış dakikasında oralarda oluyordum. Bu ortamlar kişisel samimiyetimizin bir yandan gelişimine olanak sağladı, bir yandan da şu sıralar ‘ciddi koleksiyoncu’ yahut ‘enformatik bilgi uzmanı’ olarak anılan bazı kişilerin acemi toplayıcı günlerinde tanıma fırsatı buldum. Sanırım o dönemde bile elimdekiler, benden sonra en fazla yayına sahip 8-10 koleksiyonerin elindekilerin toplamına eşitti. Bu sebeple de sahip olduğum bilgi birikimini paylaşma imkanı bulmaya başlamıştım.
Ü – Peki kimler vardı o günlerde, isim verebilir misiniz? Kimler geldi, kimler geçti çizgi roman hayatınızdan…
H - Bu arada 15 Temmuz 1988′de Alfa Yayınevinin girişimiyle yapılan Türkiye’nin ilk çizgi romancılar toplantısına katılmıştım. Pek çoğunu okuyucu mektuplarından ve oralara yolladıkları çizimlerden tanıdığım Aşkın Güngör, Ali Düzgün, Mehmet Mengü, Kosta Ceran, İlyas Erkul, Ömer Tatlısöz ve o dönemde (sanırım ablasının elinden tutarak toplantıya getirdiği) Yıldıray Çınar’la karşılaştım. Bu kadrodan o dönemde amatör çizerlikleri olan Aşkın ve Ali ile daha sıcak bir arkadaşlığımız oldu. Bu iki kişiye sonradan Ertan Sevgi ve Bayazıt’ta benimle tanıştırılan Hüsnü Çoruk ve birkaç kişi daha katıldı. (Levent Cantek’le de bu aralar ‘Korsan’ adlı bir fanzinde işbirliği deneyimim olmuştu. Sonradan ‘Koloni’leşen bu dergicik, Express’e Darkwood Sakinleri ismi altında yazılar yazmaya başlamamızla, bizim kadro olarak dışlanmamız sonucunu getirmişti). İşte bu arkadaş grubunun haftalık çizgi roman paylaşım toplantıları epeyce bir süre devam ettikten sonra, bir gün uzun zamandır aklımdan geçen bir projeden bahsettim.
Ü – Oy oy oy, inişli çıkışlı ilişkiler ve çetrefilli ayak oyunları seziyorum çizgi roman er meydanında. Gerçi bunu ortalığı germek için söylemiyorum. İnsan olmanın doğal çıkar çatışmaları bunlar bence. Sıradan şeyler. Böylesi bir durumda önemli olan hedef alınan çalışmalardan kopmamaktır. Bildiğim kadarıyla siz kopmadınız!
H – Kopmadım. Kopmadık. Tüm tersliklere rağmen hırslandık. Hatta o haftalarda konuştuğumuz en önemli konu piyasada hiçbir periyodik çizgi romanın kalmamasıydı. Yaysat’ın gücünü kötüye kullanarak Alfa, Tay, Şilliler ve Atılım yayınevlerine güdümlü yaptırımlar uygulaması yüzünden çizgi roman dergileri birbiri ardına topu attı. Bu dönemde Ali Düzgün ile ikimiz Alfa için, onun ‘Kaptan Alyo’su ile benim ‘Son Osmanlı’ adlı başlığımın maceralarını ters/yüz bir dergi olarak yayına hazırlıyorduk. Her günümüz Alfa’da geçmesine rağmen Gül (F. Sağıroğlu) Hanımın son dakikada patlattığı bir bomba nedeniyle bu yayın çıkamadı (Benzeri bir olay daha geniş bir kadroyla hazırladığımız haftalık çizgi roman dergisi Rh+’in de başına gelmişti). Gül Hanım son bir aydır dağıtım şirketinin kendilerine uyguladığı haddini aşan yaptırımlardan bizi yeni haberdar etmişti ve dergimizin çıkışı buna takılmıştı. Yine de benim araya girmemle arasında çizgi roman sanatıyla ilgili bazı inceleme yazılarının da olduğu bu ters/yüz derginin tek sayısı (belki yeterli aboneyi bulur umuduyla) aylık bir ‘Conan’ sayısının arasında basıldı.
Ü – Hatırlıyorum o denemeyi. Belki de karşılaştığım Anadolu kültürü içeriği taşıyan ilk fantastik-bilimkurgu çizgi roman denemesi gibiydi “Son Osmanlı”. Peki ne oldu da kendi kanatlarınızla uçmaya karar verdiniz?
H - Bu ve benzeri olumsuzlukları birebir yaşamış bir kişi olarak, çizgi romancılığımızın en ciddi sorununun dağıtım olduğunu daha o dönemde anlamıştım. Bayazıt’ta arkadaşlarıma, “Madem hiç çizgi roman dergisi kalmadı, o halde biz bir tane çıkartalım,” diye önerdiğimde bu dayatmalara karşı geliştirdiğim bir ara çözüm vardı aklımda: Dergimizi sahaflar ve belli kitabevleri aracılığıyla okura ulaştırmak.Zaten ortada yayın kalmadığından çizgi roman okuru bayilere değil, sahaflara dadanmaya başlamıştı. Yeni basılan kalmayınca, eskiden okumadan geçtiklerine dönüyorlardı. Ortam müsaitti, ekip de vardı. Ancak benim çizgi romancılığımızla ilgili analizlerim henüz bitmemişti. Zira bana göre, ortadaki en büyük sorunlardan biri de ülkemizde çizgi roman kültürünün ve sanatsal açılımlarının yeterli ölçekte olmadığı gerçeğiydi. Bundan dolayı içinde sadece çizgi roman maceraları olan bir dergi yerine, çizgi romanlar üstüne inceleme ve makale yazılarına da yarı yarıya yer veren bir dergi konsepti geliştirdim.
Ü – Yoksa bu, yoksa bu “Darkwood Sakinleri”nin doğum sancıları mı?
H – Öyle gibi.
Ü – Tamam, ben araya girmeyeyim siz kaptırın yapın açıklamalarınızı.
H - Bundan dolayı içinde sadece çizgi roman maceraları olan bir dergi yerine, çizgi romanlar üstüne inceleme ve makale yazılarına da yarı yarıya yer veren bir dergi konsepti geliştirdim.Ve içerikle ilgili dört sayılık bir planlama yaptım— sonra da zamanı gelince ikinci dört sayıyla ilgili. Tüm arkadaşlarım da destek verdiler. Planım şuydu: genel yapı itibarıyla ilk dört sayımızda yaşı biraz büyük eski çizgi roman okurlarına hitap eden bir dergi içeriğimiz olacaktı. Sonraki dört sayımız ise yeni yetişen nesle hitap edecekti. Bu 8 sayı tahminimden biraz daha uzun bir sürede, yani gecikmeli olarak çıkmış olsa da, dergimiz kendimize verdiğimiz misyonik görevi mutemadiyyen ve başarıyla yerine getirdi.Sonraki sayılarımızın konsepti ise tüm çizgi romancılara uygun olarak, günceli yakalayan ve gündemi takip eden bir yapıdaydı.İlk sayılardaki başarılı girişimiz ve “Çizgi roman Ölmez” iddiamızı simgeleyen ‘Devamı Var’ şeklindeki sloganımız sayesinde çizgi romana ilgi duyan başka arkadaşlarla tanışma fırsatı bulduk ve onlar da ekibimize katıldı (Tam bu dönemde çıkan L. Cantek imzalı ‘Türkiye’de Çizgi roman’ adlı kitap ise, yazarının bakış açısına göre “Türkiye’de Çizgi roman Bitmiştir” zannındaydı. Kaldı ki, bu onunla farklı bakış açılarımızdan biriydi ve olaylar onun etken olduğu donelerle zenginleşerek arkadaşlığımızın bitimine dek getirdi bizi).‘Darkwood Sakinleri Çizgi roman Kültürü Dergisi’nin ilk sayılarında yarı yarıya olan çizgi roman-inceleme yazısı dengesinin giderek yazı ağırlıklı olmasını öngörmüştüm. Zeynep Akkuş, Melih Tarı, Ender Ankara, Yener Çakmak, Lami Tiryaki ile dizi ve film yönetmenliği yapan arkadaşımız Kudret Sabancı’nın da aramıza katılması gücümüze güç, çizgi roman sevgimize sevgi katmıştı.
Ü – Eee, sonra, anlatın anlatın heyecanlı oluyor. Açıkçası muhteşem bir belgesel olmaya başladı bu söyleşi. Neler, oldu, o ekiptekiler neler yaptılar daha sonra?
H - Bu kadrodan Zeynep Akkuş, Teks sevgisi, bilgisi ve o sıralar yeni ilgi duyduğu İtalyanca konusunda sağladığı hızlı ilerlemeyle Maceraperest Çizgiler Yayınevine çevirmen-editörlük görevi üstlendi. Bense İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Kültür İşleri Daire başkanlığının katkılarıyla basılan, ücretsiz dağıtılan ve yayın hayatı 19 sayı süren ‘Mizah Kültürü’ dergisinde editörlük üstlendim. Ayrıca yine yayın yönetmeni olarak İthaki Yayınevine o döneme dek varolmayan bir kalite anlayışıyla dört adet çizgi roman albümü hazırladım. Bunlar sadece çizgi romanla alakalı çalışmalarımın bir kısmı…
Ü – “Bay çizgi roman” sadece çizgi romanla mı uğraştı peki? Hiperaktif beyinler pek tek noktada kalamazlar bildiğim kadarıyla! H – Aynen. Diğer açıdan, mesela 1998′den itibaren yayın kurulunu Cemal Kutay, Ord. Prof. Dr. Reşat Kaynar, Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, Prof. Dr. Nur Serter, Prof. Dr. Nükhet Güz, Prof. Dr. Sühely Batum, Prof. Dr. Tahsin Yücel, Prof. Dr. Toktamış Ateş, Prof. Dr. Yılmaz Altuğ, Prof. Dr. Haluk Yavuzer ve saire gibi seçkin akademisyenlerin oluşturduğu ‘Atatürk Öğrencileri Dergisi’ gibi yüksek kalitede ve elit bir dergide Araştırma Genel Koordinatörlüğü; veya Us Yayınevi, İm Yayın Tasarım gibi orta ölçekli yayıncılık kuruluşlarında da bilimkurgu konusunda yayın yönetmenlikleri üstlendim. Tüm bu sevgiyle yâd ettiğim performanslarım çalışkan, disiplinli bir insan ve araştırmacı olduğum için bana sunuldu. Kariyerim boyunca hemen hemen hiçbir zaman iş peşinde koşmadım, proje oluşturup birilerine sunmadım diyebilirim. İlk andan itibaren çalışma ve işbirliği teklifleri daima bana yapıldı.
Ü – Veee Darkwood Sakinleri… Zagor nasıl, Çiko nasıl diye zorlama bir espri yapmayacağım. Gerek yok. Derginiz Darkwood Sakinleri amacına ulaştı mı? Hedefi neydi, ne oldu?
H - Bu bağlamda ilk sayısı Ekim 1994’te çıkan ‘Darkwood Sakinleri Çizgi roman Kültürü Dergisi’, sadece dokuzuncu sanatla ilgili araştırmalara yer vermeyi ilke edinerek çıkan ilk dergidir. Şu sıralar çizgi romanla ilgili düşünen ve yazan pek çok kişinin ilk yazıları ‘Darkwood’da çıkmıştır. Dergimiz çıkış amacındaki gibi Dokuzuncu Sanatın kültürel ve sanatsal açılardan sağlıklı bir ortama oturması konusunda belirleyici unsur olmuştur. Son sayımız olan 12. sayı Şubat 2002’de basılmıştır İlk aşamadan beri Aşkın Güngör, Ali Düzgün, Ertan Sevgi, Hüsnü Çoruk, Zeynep Akkuş, Melih Tarı, Ender Ankara, Yener Çakmak, Kudret Sabancı, Lami Tiryaki ve adını saymamın uzun süreceği bir yazar kadrosu oldu. Sahibi ve genel yayın yönetmeni olarak benim de pek çok yazım bu dergi sayfalarında kaleme alındı.
‘Darkwood Sakinleri’nin her sayısı okurlardan çok büyük takdirler gördü. 1000′er adet yapılan beher sayının baskı miktarının 850’si elden dağıtılırdı ve bunlardan yaklaşık 650-700 civarı satış rakamı çıkardı. Bunu sağlayan önemli etken derginin seyrek periyotlarla çıkması, yani rafta uzun süre kalmasıydı kuşkusuz. Son üç sayımız üçer ayda bir çıkmasına rağmen yine bu rakamı yakalamıştı. Bu açıdan bakıldığında günümüzde bu sayıya Zagor, Teks veya başka bir çizgi romanla ilgili yayının ulaşabildiğini sanmam. Bu da çok üzücü ve geçenlerde bir yayın organına verdiğim röportajdaki ana başlık yapılan sunumuma denk düşüyor: “Eskiden okur sayısı çok yayın azdı, şimdi yayın çok okur sayısı az.”
Ü – Son tespitiniz maalesef doğru. Hatta sonradan yaptığınız “okur sayısı azaldı ama kaliteli okuyucu sayısı arttı” tespiti de bir o kadar doğru. Belki de kaliteli okuyucu sayısının artması bir umut ışığıdır. Sonuçta sanatı tüketen kütleler değil, sanatı anlayan kitleler görev üstlenir ve yaygınlaştırır.
H – Katılıyorum. Bu arada Darkwood Sakinleri’yle ilgili bir iki nokta var onları açıklayayım aklımdayken, Darkwood Sakinleri sadece üç büyük ilde, o da elden ve genelde sahaflara dağıtım yaptığımız bir yayındı. Önceki sayılarında %60 ve %40’larda olan çizgi roman/inceleme yazısı dengesi, ilk dört sayıdan sonra planladığımız gibi %80-90 inceleme yazısı ağırlığına döndü. Bunun bir nedeni de şuydu: Çizerlerin çalışmalarını okurlara sunabileceği pek çok yayın olmasına karşın, çizgi romanlar hakkında yazanların bu yazılarını yayınlatabileceği hiçbir dergi yoktu. Ve asıl eksiklik de bu yöndeydi. Enteresandır, İstanbul’un keşmekeşini geride bırakıp da Didim’e yerleştikten sonra, burada yaşayan bazı hayranlarımla tanıştım. Bir şekilde takip ettikleri ‘Darkwood Sakinleri’ni çıkaran kişiyi, yani beni karşılarında görünce çok şaşıranlar çıktı, çıkmaya da devam ediyor.
Ü – Yani gıcık İstanbul’dan kaçabilecek cesareti toplayabilenlerdensiniz. Eşiniz, araştırmacı, editör, doktor Özlem Alpin de yanınızda… Karı-koca çizgi romancı ve Didim… Eminim rahat duruyorsunuz orada… Duruyor musunuz?
H – Çok :)… Beldeyi mesken tutan İngiliz nüfusuyla anılan bir yer Didim. Şu sıralar ulusal basında çizgi roman yaparken edindiğim gazetecilik, dergicilik bilgilerini buradaki yerel basındaki arkadaşlarla paylaşıyorum. Haftalık olarak basılan bir İngilizce gazetenin ve sezonlarda çıkan bir İngilizce emlak dergisinin sanat direktörlüğünü yapıyorum. Benden Didimle ilgili bir çizgi roman isteyenlerin sayısı da giderek çoğalıyor.

1. BÖLÜM SONU

Söyleşinin 2. Bölümünü okumak için tıklayınız
Söyleşinin 3. Bölümünü okumak için tıklayınız


Ümit Kireççi
"Çizgi Roman Hayatın İçinde"

1 yorum:

Aşkın Güngör dedi ki...

Tesekkürler... Çok keyifliydi... Devami için fazla bekletmezsin umarim Ümbit:))

Linkler

Related Posts with Thumbnails