Funda Akarsu
---
Ultimate
Spider Man
Ultimate Marvel Evreni, şahsen benim çok zevk aldığım bir
evren oldu. Devasa bir dünyanın, bir hikayeler diyarının en başına dönme imkanı
sağladığı için belki. Belki de bunu yaparken karakterlerin süper kahraman
kariyerlerine değil, normal yaşamlarına daha ayrıntılı bakabildiği için.
Spider Man, Marvel'ın en ünlü coming-of-age hikayesidir
sanırım. Büyüme ve olgunlaşma bu hikayenin her zaman bel kemiğidir. Spider Man
ile ilgili en bilinen anekdot da, yine birey olarak sorumluluklarının farkında
olmanın ve topluma verebileceklerinin, senin görevin olduğunun altını çizen bir
manifestodur:
"Büyük güç, büyük sorumluluk getirir."
Bir yanda Iron Man, Thor, Captain America gibi halkın gıpta
ve hayranlık ile seyrettiği kahramanlar... Diğer yanda bir örümcek tarafından
ısırıldıktan sonra süper güçler kazanan lise öğrencisi Peter Parker. Amcasının
ölümünün getirdiği vicdan azabını kapatmak için -halk tarafından sürekli hor
görülmesine rağmen- hiç vazgeçmeden suçla savaşan, güreş müsabakasıyla edindiği
ilk kostümünü mahvettikten sonra bir süre eşofmanla takılan hatta yeri gelince
söküklerini dikmesi için Mary Jane'in odasına sızan... Yaralandığında sokak
çocuğu gibi burnunu çekerek bir hastanede kimliksiz tedavi olmak ve sonra da
oradan sıvışmak zorunda kalan, diğer kahramanlar gibi kendi tesisi, sonsuz
kaynakları olan bir süper güç değil, çaresiz bir çocuk olduğunu hissettiğimiz,
empati kurabildiğimiz biri.
Bir anlamda, Spider Man'i bu kadar popüler kılan kısmı çok
ustaca işleyen bir seri bu: denklemin örümcek değil, insan olan kısımlarına
adeta nokta atışları yapıyor.
Hikayenin ruhunun Peter'ın kişiliği olduğunu düşündüğüm
için Spider Man'in en sevdiğim düşmanı, hiçbir zaman Green Goblin olmadı.
Norman Osborn, Peter'ın eski hayatından yeni hayatına uzanan, ve Spider Man
olarak doğuşunda önemli yer tutan en ünlü düşmanıdır; Joker Batman için ne ise,
Green Goblin de Spider Man için odur... Ama Spider Man, vicdanını dürten
sorumuluk duygusu ile harekete geçtiğinde, kendi isteği ile peşine düştüğü başka
bir adam var: Kingpin. Nitekim benim de Ultimate Spider Man'de en sevdiğim
bölümler; Spider Man 'in, New York'a bir salgın hastalık gibi yayılan organize
suçun köküne inmeye çalıştığı ve bunun için tabiri caizse Hell's Kitchen'ın 1
numaralı adamına bodoslama dalmaya çalıştığı sayı 10 ve 12 arasıdır. Şimdiye
kadar yeni güçleri ile sarhoş olmuş bir ergen iken, hikayenin bu noktasında
Peter, bir aydınlanma yaşıyor.Tarih dersinde Nixon ve Watergate hakkında
yapılan bir tartışma sırasında, Nixon ve Kingpin arasında bir bağlantı kurarak
Kingpin'in zayıflığının kendini yenilmez, dokunulmaz olarak görmesi olduğunu
fark ediyor ve bunu aleyhine kullanmak için ustaca bir plan hazırlıyor. Bu
sefer kapıları kırıp pencerelerden dalmıyor; araştırıyor, öğreniyor ve planını
ustaca bir gizlilik ile yürütüyor.
Ve bu noktadan sonra, severek takip ettiğimiz Spider Man'e
dönüşüyor,kuvveti yerine zekasına güvenen ve maskesi ile değil, maskesinin
ardındaki ile var olan...Peter Parker olarak yaşadığı hayatı, Spider Man olarak
yaşadığı hayata ayak bağı olarak görmek yerine, ondan beslenerek çoğalan,
büyüyen, ve Ben amcasının istediği gibi, güçlerinin getirdiği sorumluluğun
bilincinde olan bir karaktere dönüşüyor. Bu aydınlanmanın ışığında ise seri
yeni bir yön kazanmış oluyor.
Kısaca Ultimate Spider Man, herkese rahatça tavsiye
edebileceğim, eğlenceli, sürükleyici ve Spider Man'in ruhunu çok incelikle
yansıtan bir seri... İyi okumalar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder