Ümit Kireççi
2 Temmuz 2007 (Çalakalem yazma günleri)
Kaynak - ÇROP Worpress
...
ÇİZGİ ROMAN DÜNYASININ KARŞITLIKLARI VE KUTUPLARI
Her sanat dalında olduğu gibi çizgi romanda da uzman ve sanatseverlerin içerikleri veya yaratım noktasında ortak karara varamadığı eserler vardır. Resim sanatını ve felsefe dünyasını adeta ikiye bölen “bu bir pipo mudur?” sorusunun sorulmasının üzerinden çok da zaman geçmemiştir nitekim. “Evet resimdeki bir pipodur!” “hayır bu bir piponun resmidir!” tartışması eminim soru tekrar sorulsa yeniden başlar. Tavuk ve yumurta ilişkisini mecburen konu dışı olduğundan bir kenara koyuyorum.
Evet, çizgi roman dünyasında kimi eserler vardır ki üzerinde ortak bir uzlaşıya varılamaz. Ancak tek tek eserler üzerinden ilerlemeden önce daha geniş çaplı bir tartışmayı ve uzlaşmazlığa da değinmek gerekir: Ekoller arası uzlaşmazlık.
İtalyan çizgi romanını okuyanlar FUMETTİ’leri ayakları yere basan, gerçekçi çizgi roman olarak tanımlarken (Çelik Blek neden olağanüstü güçlüdür, Zagor ağaçtan ağaca atlarken kolları neden kopmaz gibi soruları hiç sormazlar) süper güçlerle donanmış Amerikan COMICS dünyasını eleştirmekten geri durmaz. Bununla birlikte FRANKOFON denilen Belçika – Fransa tarzı çizgi romanı daha “sanat” olarak değerlendiren kesim fantastiklikte neredeyse comicslerle yarışabilecek ekolü desteklerken bu defa comicslere “seri üretim, popüler kültür” teziyle saldırmayı marifet
saymaktadır.
Buna karşın COMICS okurlarımız ve bilirkişilerimiz nedense sayıları hiç kadar çok olduğundan olsa gerek diğer ekollere saldırmak yerine “benim keyfim bu, benimki bana seninki sana” tarzı bir anlayış içindedir. Yeni yeni türeyen fazlaca saldırgan comicsçi tutumu da maalesef olgunlaşmamış temeller üzerinde ilerlediğinden hakaret ve ağır ithamlarla vücut bulduğundan kendini daha kötü durumlara sokma başarısını göstermektedir. Bu arada uzakdoğunun MANGA’sı dikkat çekecek şekilde sessiz sedasız bir ilerleme kaydetmektedir. Amerika’dan daha fabrikasyon işler üretmesine rağmen belki de ANİME kalitesi sayesinde bir türlü saldırılamayan bir sektör olarak kendine okuyucu buluyor. Ya da bizim okurlarımız Japonca bilmediği için okuyamayarak saldıracak bir şey bulamıyorlar Manga konusunda. Sonuçta bunlar bizde basılmıyor.
İşte böylesi bir çizgi roman okur ve uzman portföyümüz var bizim. Ekollerin takipçileri tercih sebeplerini ortaya dökecek, tanıtacak, savunacak, iletişimleşecek, bilgilendirecek yayın, paylaşım, yazışma yapmamaktadırlar. Yeni yeni özellikle manga ve comics okurlarının daha sistemli yürüttükleri internet paylaşımını saymazsak diğer ekol okurlarının kişisel çabaları dışında sistemli ve ekipsel çabalarına rastlayamayız. Paylaşım yapan grupların da birbirleriyle sıkı dirsek teması içinde olduklarını söylemek de bir o kadar zordur. Oysa diğer sanat dallarında ekolün ne olduğu umursanmadan ana sanat dalının adı altında her eğilim destekleşirken çizgi romancılar ne farklı ekoller olarak, ne de ekoldaşlar olarak destekleşmemektedirler dense yeridir.
Elbette bu temelden gelen olumsuzluklar çizgi roman dünyasını kenetlendirecekken bölmekte, savunmasız bırakmaktadır. Uzmanlaşmış olanlar yeni okurlara yol göstermek yerine beğeniyle okuduklarına saldırarak kişileri okumaktan soğutmakta, yeni gelenlerde savunma yapmaya kalkışınca olgunlaşmamış ağızlarda en haklı mevzuu bile sevimsizleşebiliyor. Ve doğal olarak eserler de savunmasız kalıyor.
KİNOVA, OLUMSUZLUKLARIN KESİŞME NOKTASI
Biraz geyik yaparsam KİNOVA için Türk’tür diyebilirim. Aslında Kinova bir beyazın kahramanlık lakabı olmaktan çok Kızılderili kabilesi adıdır. Eeee, bazı iddiacılara göre Kızılderililer Türk ise ve hatta bunun için gösterilen kanıtlardan biri “IOWA” kabilesi ismiyse ben kesin haklı oluyorum. Ne diyor iddiacılar IOWA’nın okunuşu AYOVA’dır. Bu durumda “ay” ve “ova” kelimeleri de Türkçe olduğuna göre “AY OVA” kabilesi de Türktür.
Kinova ne peki? “KİN – OVA”… Kelimeler Türkçe ve netice olarak o kabile kindarmış ve ovaya yerleşmiş, birileri de onlara “Çok kinli ovalılar” demiş, zaman içinde de bazı sesler ve kelimeler düşünce geriye KİNOVA kalmış. Hem zaten KİNOVA çizgi romanının konusu da ailesi Kızılderililerce öldürülen bir adamın “kinlenip” intikam almaya kalkışmasını anlatmıyor mu? Adam kinli, adı da Kinova daha ne?
Çok zorladığımı düşünenler olabilir tabii. Beni gibi! Ancak Kastamonu’nun ismi “Kastın neydi Moni?” sorusundan geldiğini iddia eden koca bir vilayetimiz var bizim. Kim zorluyor bilemem (Osmanlılar Kastamonu kalesini kuşatıra alamazlar. Prenses Moni şehrin kapılarını burçlardan bakarak görüp aşık olduğu Osmanlı beyine açar. Babası onu burçlardan atarken soruyu sorar; ki Türk değildir ve soruyu neden Türkçe sormuştur bilmiyorum, şehrin adı da zaman içinde öylece konur.)
Öyle işte olaya geyik olarak bakarsak benim tezim harika görünüyor. Kinova Türk’tür Türk kalacak!
Ama geyik bir yana ciddiyete davet edilir, uyarsak Kinova çok ciddi bir muammadır. Bir dönem ülkemizde en çok okunan çizgi romandır Kinova. Fanatikleri vardır. Bugün belli yaşa ulaşmış onlarca insan Kinova denince hayallere dalarlar. Hatta bir dönem ülkemizde tüm kellere Kinova denmiş varın anlayın artık ne kadar popüler olduğunu ve hayatımızda ne derece yer aldığını.
Ve elbette hayatımızda bu kadar yer eden ve sevilen bu esere karşı çıkanlar da olmuştur. Kinova bu kişilere göre faşisttir. Bazı popüler kültür uzmanları nedenini açıklayamasalar da süslü laflarla Kinovayı WASP (White Angel Sakson Protestan) olarak nitelerler (bakınız ÇR yazıları “ÇİZGİ ROMAN’A ÖLÜM”).
Bu yazıda çok da fanatiği olmadığım, çizgi roman okuru olarak eserin her karesini savunmak isteyen biri olarak uzun bir anti tez sunacak değilim. Kinova’yı tanıtmaya geçmeden önce çizgi roman dünyamızla ilgili ilginç olumsuzlukları ve bu olumsuzlukların eser bazında hangi noktalara ulaşabileceğini anlatmayı tercih ettim. Bundan sonrası, evet, Kinova hakkında yalın bilgi olacak.
KİMDİR BU KİNOVA, NECİ?
Kinova, 1950 senesinde daha sonra çizgi roman dünyasının lokomotif ekibi olacak olan üçlü tarafından, ESSEGESSE tarafından ilk çalışmaları olarak üretildi. Yıllar sonra ülkemizde isimlerinin verildiği ve kendilerini onore etmeyi hedefleyen magazin dergileri (HOZ Comics) çıkarılacak olan ustaların diğer çalışmalarına da değinmek gerekir. Asıl isimleri Guzzan, Sartoris ve Sinehotto olan ESSEGESSE’nin yakından bildiğimiz Tommiks ( Capitan Miki), Çelik Blek (İl Grande Blek), Tom Braks (Alan Mistoro), Kaptan Swing (Comandante Mark) ustaların diğer yapıtlarıdır ve Kinova’dan sonra kendilerinin özgün yaratılarıdır.
Dedik ya sene 1950. EsseGesse üçlüsü Kinova’yı İtalya’da okuyucuyla buluşturuyorlar. A. Lavezzolo’nun senaryosunu yazdığı ilk sayıyı takiben EsseGesseüçlüsü çizer de çizerler. Seri İtalya dışında bir çok ülkede de basılmaya başlar.
Nihayet takvim 1956 senesini gösterirken Kinova ülkemizde Bill Kid dergisi 34. sayısında dolgu olarak basılır. İlgi çeken yayın sonunda 11 Şubat 1959 senesinde Kinova artık tek dergi olarak basılmaya başlanır. Kinova bizde o kadar tutar ki, orijinal seri İtalya’da 45. sayısıyla okurlarına veda ederken ülkemizde bir de 46. sayı çıkar. 46. sayıyı yerli çizerler hazırlarlar. Ancak devamı gelmez.
Veee Kinova’nın hikayesi:
Altın aramaya giden bir kervanda bulunan Sam Boyle eşi ve çocuğuyla yolculuk etmektedir.
Kervan başında Kara Sığır adlı reisin olduğu Pavnee kabilesi savaşçıları tarafından saldırıya uğrar. Boyle’un eşi öldürülür, kendisi de kafa derisi yüzülmek suretiyle ağır yaralanır. Oğlu ise reis tarafından evlatlık olarak alıkonulur.
Yaşadıklarının etkisiyle ve sevdiklerini yitirmenin (oğlu yaşamaktadır ama o bilmemektedir) acısıyla Boyle intikam almaya karar verir. Buna göre o artık karşılaştığı her kızılderiliyi öldürecektir.
Boyle kendisine ördek derisinden boynuzlu yeşil bir maske yapar. Bu şekilde Kızılderililerin batıl inançlarını da kendi yararına kullanabilecektir.
SON SÖZLER
Kinova neden çok tutmuş, okuyucu neden onu çok sevmiş, bu konuda bir çok iddia ortaya atılmakta. Ve yukarıda yazdığım gibi bir çok eleştiri de peşi sıra gelmekte.
Ancak ben iki noktaya dikkat çekmek istiyorum:
- Kinova’yı çizen EsseGesse üçlüsü özellikle içinde kan, kin, nefret, cinsellik bulunmayan çok değerli yapıtlarla isimlerini duyurmuşlardır. Tommiks veTeksas bugün bile çok satanlar arasındadır. Kinova gibi bir anti-kahramanın ardından nahif, kırılgan, doğruluk erdemleriyle dolu kahramanların senaryolarını yazıp çizen ekip ilginç bir şekilde Kinova’nın temeli olan tüm unsurları kenara bırakmışlardır. Vatan sevgisi, adalet, yasaların üstünlüğü ön plana çıkarılmış, kişisel kan davaları bir yana bırakılmıştır. Bu eleştirilerin bir kısmını destekler niteliktedir açıkçası. Çizerler bile bazı aşırılıklardan sıkılmışlar dense yeridir.
- Farklı yaştan FUMETTİ okurlarının üzerine basa basa karşı çıktığı ve eleştirdiği süperhero ekolündeki en çok dile getirilen unsur süperlilik ve gerçekçilikten kopukluk idi bunu yukarıda yazmıştım. Ama unutmadan hemen ekleyeyim hero kostümleri de en az bu kadar eleştirilen ikinci unsurdur. Taytlara takmış bir grup, süslere takmış bir diğeri, tayt üzerinde dona takanlar, maskeye takan diğer grup… Maske… Sanırım o yıllarda en çok okunan dergi Kinova daha comicsler çok okunmazken okunan ilk maskeli kahramanlardan biriydi bizde. Eleştirmeden önce bir kez daha mı düşünmek gerekir nedir?
Bir zamanlar Kinova bu zamanlar Punisher… Çizgi roman çatısı altında amma da çok ortak noktalar var, farkına vardım şimdi
Kinova… Bugün basılsa yeni okur kitlesi acaba ne der? Bir süre önce galiba tek ciltlik bir baskısı olmuştu. Acaba satışları ne oldu, hangi rakamda kaldı? Acaba Kinova bugün hitap edebileceği bir kitleyi bulabilir mi ülkemizde? Başka bir zaman incelemek lazım galiba. Mümkünse tüm çizgi romancılar bir arada. Çizgi roman ana sanat dalı başlığı altında, saygı duyarak. Sonra zaten içeriğini de inceleriz, temalarını da sorgularız, mesajlarını da eleştiririz.
***
Bu yazıyı yazmama vesile olan Bilgin Adalı ve Funny Roger Rintintin’e, kaynak olarak da Yapı Kredi Yayınlarıyla (Sanat Dünyamız) Talat Güreli’ye teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder