Tim Lott
Çeviri - Ömer Kalaycı
Kaynak - The Guardian
---
Uygulamalar, video oyunları ve kitaplarla günümüz çocukları çizgi
romanların bir zamanlar ne kadar büyük olduklarını anlamıyor
Şuan en çok beklediğim sergi British Library’deki (İngiliz Müzesi) Comics Unmasked:
Art and Anarchy in the UK (ÇR Maskesiz: Birleşik Krallıkta Sanat ve Anarşi).
Serginin önermesi basit, ÇR’ların sadece çocukça saçmalıklar olmayıp, önemli
sosyal, politik ve sanatsal ortamlar oldukları.
Bunun doğru olduğuna eminim ancak tüm evrimsel hızına rağmen ÇR’lar bir
zamanlarki kadar güçlü değiller. Elbette yetişkin ÇR’ları oldukça karmaşık ve
meydan okuyan bir şeye dönüştüler – sergide 16 yaş altındakilerin yanlarında
yetişkin olmadan girmelerini engellemeye yetecek kadar tartışmalı malzeme
bulunuyor – ama çocuklar açısından ÇR’ların yerini uzun zamandır uygulamalar,
video oyunları ve iyi çocuk kitaplarının bolluğu almış durumda.
Şimdilerde çocuklarım Louise ve Eva için ÇR almak amacıyla rafları kontrol
ettiğimde iki şey dikkatimi çekiyor. İlki bağımsız ÇR’ları bulmanın zor olduğu.
İstisna olan The Phoenix hariç, 2012’de başlayan dehşet bir yayın, çocuk
ÇR’larının temel prensiplerine dönmeye çalışıyor – hediye yok, sadece hikaye.
Neredeyse tüm dergiler, Simpson’lardan Küçük Poni’ye hatta Ben 10’e kadar TV
ilişkili. İkincisi, nerdeyse hepsi aslında bağlantılı ÇR’ı olan bir oyuncak –
ÇR’da KDV olmadığı için, “hediye” etmeyi oyuncak ve oyun satmanın ucuz bir yolu
olarak kullanabilirsiniz. Gördüğüm bir ÇR’nın sekiz adet hediyesi vardı. ÇR’nın
altın çağı, en azından çocuklar için olanı sona ermiş.
Benim kuşağım için ÇR’nın önemi abartmamak zor. 1960’larda çocuklara
haftada bir ÇR dağıtılması yaygındı – benim favorilerim Victor ve Beano idi –
ve ÇR’ın kapıdan içeri düşmesi haftanın doruk noktasıydı.
Şeritlerin öyküsel formu, okuyucunun diyelim ki Alf Tupper’e (Tough of the
Track) geçen hafta olanların devamını merak eder halde bir halde bırakıldığı
anlamına geliyordu ve yeni bölüm benim açımdan saplantıya varan bir hırsla
tüketilirdi. Günümüz ÇR’larının herhangi birinin böylesi bir etkisi olduğunu
sanmıyorum.
ÇR’lar okuma alışkanlığı edinmekte ve o zamanlarda bile oldukça karmaşık
olabilen öyküsel anlatım biçimine alışmakta harika bir aracıydı.
Elbette Amerikan DC ve Marvel yayınları biçimsel anlamda çok deneyseldiler.
Mesela Doctor Strange’in bir nüshasında yol bulmaya çalışan herhangi biri
sadece akıl uçuklatan hikaye ile zorlanmakla kalmıyor, genel planların grafik
karmaşası aklını ve gözünü her yöne doğru kamaştırıyordu.
Günümüzde DC ve Marvel ÇR’ları karakterlerinin ekrana uyarlanmış hallerini
seyreden çocuklar kağıda basılı orjinallerin gücünü anlayamazlar. Bir zamanlar
Süpermen’in Ölümü (daha sonraları çıkan grafik romanla karıştırılmasın) adlı
bir Süpermen sayısı çıkmıştı. Süpermen sonunda yeşil Kriptonit ile yok
ediliyordu. Okuduğum zaman gözyaşlarına boğulduğumu hatırlıyorum, şu an bile
anlayamadığım kadar derinden etkilenmiştim. Dergilerin çocukların hayal
güçlerini etkileme gücü olağanüstüydü.
Yaşım ilerledikçe, Nasty Tales (Eddepsiz Hikayeler) ve Fritz the Cat (Kedi
Fritz) gibi daha yıkıcı ve alternatif dergileri, daha sonraları Art
Spiegelman’ın Maus’u (Fare) ve Daniel Clowe’un muhteşem Ghost World’ü (Hayalet
Dünya) gibi daha yetişkin grafik romanlar okudum. Son zamanlarda oturup Alan
Moore’un alkışlanan Watchmen’ini okumaya çalıştım ama üçüncü sayfadan öteye
geçemedim. Farkına vardım ki benim için bitmiş – en sonunda çizgi roman
yaşlarımı geçip büyümüşüm.
Şimdi daha çok Mat Groening’in Simpson’lardaki çizgi romancı Jeff
Albertson’u betimlerken ki görüşündeyim. Albertson çizgi romanları oldukça
ciddiye alanların (genelde erkekler) satiri. Çizgi romanlar halen en azından
çocuklar açısından en büyük günlerini geride bırakmış, önemli ama minör bir
sanat biçimi. Çocuklarımın benim yaşadığım büyülenmeyi hissetmemelerine
üzülüyorum ama belki de bu sadece kültürel bir çölde vaha bulan susamış bir
adamın heyecanıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder