5 Mayıs 2013 Pazar

"Bilek Kesenler" ÇR Uyarlamasına Radikal Kitap'ta İNceleme Yazısı

Fantastik bir âlemin normal halleri



Etgar Keret’in en bilinen kitabı Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü’nün içindeki hikâyelerden biri olan “Kneller’in Mutlu Kampı” öyküsü önce beyazperdede arzı endam etti, şimdiyse çizgi roman oldu.

Etgar Keret’in en bilinen kitabı Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü’nün içindeki hikâyelerden biri olan “Kneller’in Mutlu Kampı” öyküsünden uyarlanan çizgi roman aslında genel temayülü terse çeviriyor. Zira genellikle çizgi romandan sinemaya  uyarlama yapılırken, bu öykü önce sinemaya, şimdi de çizgi romana uyarlandı. Öykünün sinemaya uyarlanmış halini kısaca değerlendirecek olursak “kötüydü” demek yerinde olur. Suya sabuna dokunmayan bir halde senaryolaştırılan hikâye özellikle öykünün sonuna yapılan müdahaleyle de filmi bir klişeler yığınına boğulmuş zavallı bir aşk hikâyesine çevirmişti. Filmin tek iyi yanı Tom Waits’di… Bir de müzikleri. Çizgi roman ise, öykünün sonuna sadık kalarak, asli işlevini yerine getiriyor.
Bir öykü çizgi roman olarak işlense veya sinemaya uyarlansa da iş, öykünün iyi veya kötü olmasında bitiyor. Öykü kötüyse onu görselleştirme çabaları öykünün kötülüğüyle orantılı olarak katlanarak artıyor ne yazık ki.
Kitabın öyküsüne gelince; aşk, sevdiğini arama ve yol hikâyelerinin harmanlandığı bildiğimiz soslu mevzulardan. İstisnai durum Dondurma bölümündeki Arap Mahallesi ve Cin barındaki sahneler. Bir İsrailli ile bir intihar bombacısı olan Arap barmenin konuşmaları gidişatı biraz değiştirse de, hikâye yine bildik rotasına hemen dönüyor.
Mevzuyu kısaca aktarırsak; İntihar eden Mordy, başarılı olan girişiminin ardından bu dünyanın çok benzeri olan başka âlemde, bir pizzacıda çalışmaya başlar. Her şey terk ettiği dünyanın aynısıdır. Tek fark; burasının biraz daha sıkıcı ve bütün nüfusunu da intihar eden insanların oluşturmasıdır.  Mordy bir gün markette alışveriş yaparken intihar eden bir arkadaşıyla karşılaşır. Üç beş kelamdan sonra arkadaşı Mordy’nin sevgilisi olan Desiree’nin de intihar ettiğini söyleyince Mordy onu aramaya çıkar. Yolda karşılaştıkları ve arabaya aldıkları bir otostopçu kız da o âlemin yetkililerini aramaktadır. Çünkü oraya yanlışlıkla geldiğini, geriye dönmesi gerektiğine inanmaktadır. Hikâye böylece “yüreklerinin götürdüğü yere” doğru gider…
Çizimlere gelince de;  İspanyol çizer Miguelanxo Prado’nun ilk dönem çizgilerine benzettiğim Asaf Hanuka ne yazık ki Prado’nun yaptığı çizgi istikrarını kitap içinde koruyamamış.
Anlatılan dünyayı oluştururken kullandığı çizgisel deformasyon bazı yerlerde gayet iyiyken (Arap mahallesi ve Cin barı, kitabın girişindeki leş bar), çoğu yerde de bunu beceremeyen amatör bir anlatıma dönüyor. Çizer tabiriyle “şişirme kareler” bolca bulunuyor. Özellikle açılı portrelerde bu zaaf kendini çok fazla gösterdiği için karakter takibi zorlaşıyor, dünya ikna ediciliğini kaybediyor. Kısacası dokümanlı çalıştığı kareler iyi, dokümansız yaptığı kareler kötü diyebiliriz.
Ayrıca kitabın geneline hâkim olan kadraj açılarının aynı olması grafik bir tekdüzelik yaratıyor. Takriben dört sene evvel dünya klasiklerinin çizgi roman versiyonlarının yayımlanmasıyla başlayan çizgi roman furyasında ne yazık ki ucuza alındığı için dünyanın bütün çöp çizgi romanları burada yayımladı. İyi örneğin mumla arandığı bir hale dönüşen pazar, çizili her şeyin çizgi romanmış gibi algılanmasına yol açtı. Ama nasıl ki her kalemi eline alanın iyi bir öykücü, romancı olamadığı gibi her çizer de çizgi romancı değildir. Çünkü çizgi romanın kendine has maharet gerektiren özellikleri, disiplini vardır.
Anlatım etkisini artıran farklı açılar, aynı sahneyi farklı açılardan gösterme, yakın plan, geniş plan, kadraj alma, dramatik yapıya göre ışığı ve gölgeyi belirleme gibi artık sinema terminolojisinde anılan terimleri sinema sanatından önce kullanan çizgi romanı bunlardan ayırdığımız zaman ortaya kuru bir çizgi yığını kalır.
Çizgi roman her ülkede farklı gelişimler gösterir. Kabaca, Avrupa, Amerika ve Japon çizgi romanlarının farklı seyirlerde yol alması, özellikle de Avrupa çizgi romanının, Fransız, İtalyan, Belçika gibi ekollerle anılması bunun sonucundadır. Toplumsal yaşamda nükseden her türlü değişim, o ülkede yapılan çizgi romanın içeriğini ve biçimini de değiştirir. Lakin bütün bu değişimler, fraksiyon ayrılıkları, çizgi tercihleri, çizgi romanı çizgi roman yapan temel unsurlarını değiştirmez. Biçim ne kadar değişirse değişsin, bunlar kendi estetiğini yaratır. Underground çizgi romanlar gibi…
Bu değişirse şöyle bir şey olur; kötü yönetmen iyi bir hikâyeyi mahvetme kabiliyetine sahipse, iyi bir çizer de iyi bir hikâyeyi sadece çizgisel inandırıcılığını kaybettiği için mahvetme kabiliyetine sahiptir. Çizgi romanda iyi çizgi diye bir şey yoktur. Sadece anlattığı dünyayı inandırıcı kılma maharetine sahip çizgi vardır. İyi bir çizgici olan Asaf Hanuka’nın mahareti ne yazık ki bu kitap için yeterli olmamış.
Kaynak - Radikal / Kitap

Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails