16 Ağustos 2008 Cumartesi

LOVELESS – A Kin of Homecoming


Yazan: Brian Azzarello
Çizen: Marcello Frusin
İç Savaş’ta Kuzeylilere esir düşmüş olan Wes Cutter, savaştan iki yıl sonra, yanında yüzünü sürekli gölgelerin sakladığı bir yabancı ve yüklü bir katırla Güney’deki kasabası Blackwater’a geri döner. Erkek kardeşi Jonny, onun savaşta öldüğünü söyleyip, çatışmanın sona ermesinden birkaç ay sonra kasabadan ayrılmıştır. Şehir dışında karşılaştığı Barstom ve dört kişilik ekibinden, karısı Ruth’un da kasabayı terk ettiğini öğrenir. Ekip başı, herkesin iyiliği için, Wes’in oraya gitmemesini tavsiye eder. Ancak Cutter aynı görüşte değildir; karşısında dikilen beş kişiyi de Hak’ın rahmetine kavuşturur…

Albay Redd komutasındaki Kuzeyli askerler asiler çetesinin reisi Boyd Johnson’ın kasabanın dışındaki evine baskın düzenlerler. Ancak evde sadece iki kardeşi ve annesi bulunmaktadır. Diğer bir kardeş Tyler Johnson topaldır ve koltuk değnekleriyle kaçmaya çalışırken askerlerden biri tarafında vurularak öldürülür. Wes Cutter kasabaya girdiğinde tüm ahali hayalet görmüş gibi şaşırır çünkü öldüğünü sanmaktadırlar. Barda bir tek atıp, dini bütün birkaç Hıristiyan’la sohbet edip, sözleriyle onları rencide ettikten sonra eski arazisine ve evine gider. Ancak evi, Kuzeyli askerler tarafından işgal edilmiştir. Kaba kuvvet kullanarak ve tehdit ederek onları hem evinden, hem de arazisinden kovar. Ancak devlet, Güneydeki tüm ev ve arazilere el koymuştur. Artık hepsi Birleşik Devletler’in malıdır.
Albay Silas Redd, kasabanın ileri gelenlerinden Jeremiah Trotter’a Wes’in yaptıkları hakkında bilgi verir. Bay Trotter durumu makul karşılar, ona göre bir sorun yoktur. Barış, askerler tarafından sağlanmalıdır; aksi takdirde çok para kaybedecektir. Asıl dert, Redd’in barışı ve düzeni sağlamakla görevli askerlerinden birinin sakat bir beyazı öldürmüş olmasıdır.
Bu esnada İç Savaş sırasında Kuzeylilerin yanında çarpışmış olan zenci Atticus da evine döner. Onu tanıyanlar tıpkı eski günlerdeki gibi açık arazide ırgatlık yapmaktadırlar. Ve onların gözünde Atticus hâlâ hırçın bir köpektir…
Boyd Johnson ve çetesi şehrin dışındaki arazide katledilen Barstom ve adamlarının cesetleriyle karşılaşır. Cesetlerin gömülmemiş olması nedeniyle Mavi Ceketlilerin değil, zencilerin bu cinayeti işlediğine karar verirler. Geriye sadece kasabaya bir haberci gönderip, bu canileri yakalamak üzere adam toplamak kalmıştır. Tüm Güneyli beyefendilerden kendi ekibine katılmasını ister…
,
Albay Redd, o bölgenin vatandaşlarından biri olan Çavuş George Davis’i ve birkaç adamını daha yanına alarak Wes Cutter’ın arazisine gider. Şu anda Birleşik Devletlere ait olan evi ve araziyi terk etmesi için ona bir teklifi olan Jeremiah Trotter’la görüşmesini ister. Cutter görüşmeye razı olur ancak atına atlayıp askerlerle birlikte kasabaya gitmek üzereyken ağaçların arasındaki bir yabancı Çavuş George Davis’i tüfekle alnından vurur. Askerler, katili aramak üzere sık ağaçların bulunduğu koruya girerler. Ancak onları nahoş bir sürpriz beklemektedir. Çavuşu vuran kişi hepsini ortadan kaldırır. Bu esnada aynı çizimler üzerinde eski günlerde Wes ve Ruth arasında yaşananlar farklı bir renkle (gece mavisi üzerine, turuncu/kahve) okura nakledilir. Wes nişanlısı Ruth’a kardeşi Jonny’den borç alıp satın aldığı araziyi göstermektedir. Gelecekteki evlerini, kendi elleriyle nereye inşa edeceğini anlatmaktadır. Ruth durumdan pek hoşnut değildir. Müstakbel eşinin Jonny’den para almış olmasını tasvip etmemektedir. Tam bu sırada at üzerinde yanlarına gelen Boyd Johnson, Yankilerin sınırı geçtiğini haber verir. Bu bilgiyi Jonny’den almıştır…
,
İlk iki sayının kısaca özeti böyle… 128 Sayfalık ciltte üç sayı daha yer alıyor. Gölgelendirilmiş çizimler ve renkler, tek kelimeyle “nefis”. Şayet aynı ikili tarafından hazırlanan Hellblazer - Good Intentions (Volume 11) cildini okuma imkânı bulduysanız, çizerin 2001 yılından günümüze kendini nasıl geliştirdiğini (ve çok daha iyiye doğru yol aldığını) kolayca fark edebilirsiniz. Yalın bir çizimle okura aktarılan tüm karakterler çok şık. Ancak hikâyenin pek de sade olduğu söylenemez. Hatta tam tersine bayağı bir karışık fakat çok sürükleyici. Okurun merakı hiç bitmiyor ama neler olup bittiğini anlamak için beyninizin çeperlerini zorlamanız gerekiyor. Tıpkı Jonah Hex gibi Wes Cutter da Güneyli bir kahraman… Ancak mekân ve anlatılan dönem Jonah Hex’deki gibi sürekli değişmiyor. Tam tersine, hikâye İç Savaş’tan sonra Birleşik Devlet’lerin yönetimine geçen ve onlar tarafından yeniden yapılandırılmaya çalışılan Güney eyaletlerinden birindeki Blackwater kasabasında geçiyor. Beş sayılık ilk TPB cildi, kendi içinde bir öykü anlatıyor ancak konu kesinlikle bu kadarla sınırlı değil, devamı gelecek… Brian Azzarello, kendisiyle yapılan bir röportajda serinin 48 sayı süreceğini, önümüzdeki sayılarda sadece Marcello Frusin’in çizmeyeceğini, Daniel Zezelji’nin ve yeni bir çizer olan Werther Dell’Edera’nın da katkıda bulunacağını belirtiyor. Tex, Judas, Jeriko ve Zembla (!) gibi Western çizgi romanlarına ilgi duyanlara, Wes Cutter’ın yanındaki yabancının kim olduğunu, katırda ne yükü taşıdığını ve ilerleyen sayfalarda bunu nasıl değerlendirdiğini, Jeremiah Trotter’ın kitabın kahramanına nasıl bir teklifte bulunduğunu ve Cutter’ın bunu kabul edip etmediğini merak edenlere, içinde çok çeşitli karakterin bulunduğu, zekice işlenmiş bu Vahşi “Güney” öyküsünü tavsiye ederim.
,
OĞUZ ÖZTEKER
,

Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails