13 Ekim 2016 Perşembe

Giovanni Scognomillo Ustanın Hayatımdaki Yerine Baktım... Gördüm... Hemen Her Adımımda Elimden Tutmuş...

Ümit Kireççi - umitlila@gmail.com 
...
Sinema eleştirmeni, araştırmacı ve fantastik dünyaların duayeni Giovanni Scognomillo'yu kaybettik. Bu alemde olup da bundan haberdar olmayan eminim yoktur. Varsa da bana göre zaten bu alemden değildir. 

Şöyle anılarıma dalınca yazacaklarım olduğunu fark ettim... Paylaşmak istedim ustanın ardından.

Liseye gidiyordum hatırlıyorum, o zamanlar İskenderundaydım. Küçük şirin bir ilçe. Binlerce yıllık tarih üzerine kurulmuş ama kurulduğu kültürlerin tersine kitabevi yoksunu bir şehir. Ortaokul itibariyle yaşamaya başladığım şehirde çizgi roman satan bir tek kişi vardı o da okul önlerinde simitle ayran satan bir seyyar satıcısı. Onda da varsa yoksa Teksas-Tommiks. Kaldı ki onları da satmıyor kiraya veriyordu. Yeni çizgi romanları satan ise iki gazete bayii vardı. Bunlardan biri şehrin en işlek tek yönlü caddelerinden birinin köşesindeydi. Diğeri onun paralelindeki caddenin en ucundaydı ve sahile yakındı. Fırsat ve para buldukça her ikisine uğrar başta Conan olmak üzere Örümcek Adam, Süpermen, Zagor ve Gırgır alırdım.

Hayal gücüm sonsuzdu ve bu küçük şehirde çizgi roman beni ancak bir yere kadar doyurabiliyordu. Jules Verne adeta ilaç gibi gelmişti o yıllarda. Ancak ortaokul sıralarındayken tanıştığım ve çizgi romanlara destek olan, omuz veren Jules Verne romanlarının misyonunu tamamladığını fark ettim. Hem zaten o sıralar Martin Mystere'yle (Atlantis) tanışmış kurgusal fantastik dünyama yeni kapılar açmıştım. Conan'la başlayan mitoloji okumalarıma Jules Verne'yle coğrayfi keşifleri eklemiş Atlantis'le de bilimkurguya geçiş yapmıştım. Erich Von Daniken merakım işte tam da lise çağlarımda başlamış, Peter Kolosimo gibi birçok yazarın kitabını yalayıp yutarak okuyordum.

Giovanni Scognomillo'nun "Dünyamızın Gizli Sahipleri" kitabını da işte bu merak dalgası içinde almıştım. Çalışmayı yabancı bir araştırmacının kitabı sandığımı hatırlayarak gülümsüyorum şimdi... Neyse... Kitabı hemen okuyup kafama kimi bilgileri not etmiş yeni kitaplara yelken açmıştım. Yeni kitap dediğim de ustanın "Uzaydan Geldiler"iydi.

Üniversiteyi kazandığımın ilk yıllarında ilgi alanım değişmişti. Veya daha doğru bir deyişle gelişmişti. Korku/Gotik edebiyatını da kapsayan bir yelpazede sürüyordu okumalarım ve bir şekilde kendi oluşturduğum fantastik dünyayı yazmanın planlarını yapıyordum. Giovanni'nin "Dehşetin Kapıları-Korku Edebiyatına Giriş" araştırma kitabı tam da o yıllarda yetişmişti imdadıma. İmdadıma diyorum çünkü internetin olmadığı ve İngilizcemin yetersiz olduğu bir dönemde korku edebiyatı hakkında ayrıntılı bilgi edinmem mümkün değildi ve ben ilgi duyduğum bir alanla ilgili bilimsel veya sanat eleştirisel araştırma yapmazsam abartısız söylüyorum, ölürdüm!

İşte tam bu aralar konusu Andolu'da geçen, geçmişiyle gününü kaynaştırıp geleceğini hayal eden bir dünya kurma peşine takılmıştım. Azra Erhat, Halikarnas Balıkçısı gibi eli öpülesi insanların kitapları ve yazıları mitoloji-tarih-kurmaca dünyaları arasında bana arzu ettiğim bilgileri sağlarken "İstanbul Gizemleri" kitabı tam da eksikliğini hissettiğim somut verilere örnekler sıraladı bana. Havalara uçtuğumu hatırlıyorum kitabı okurken.

Yazdım. Şanslıydım. O dönemler hayalini kurduğum fantastik-çizgi roman hikayemi tamamladım ve çizdirerek belirli bir okur kitlesiyle paylaştım. Anadolu'nun paralel boyuttaki bir dünyasında başlattığım maceram Ankara'ya uzamış oradan da İstanbul'a akmıştı. 8 sayı süren SÜRGÜN işte bütün bu kaynaklardan beslenmiş ortaya çıkmıştı.

Bu arada ben Dramatik Yazarlık Bölümüne geçiş yapmış tiyatro yazarlığının yanında tez yazma aşamasına yaklaşmış, çizgi roman senaryosu hakkında araştırma yapmayı sıklaştırmıştım. Ayrıca da çizgi romanla ilgili araştırmalar yapmayı ve bunları yazmayı sevdiğimi fark etmiştim. Ancak kısmet bu ya bir-iki kitabın dışında çizgi romana dair neredeyse hiç kitap yoktu. Edebiyat - kültür dergileri sayfalarına sıkışmış son derece zor ulaşılabilir az sayıdaki ve nitelikli yazıda ara ki bulasıncılık oynuyordu. Ustanın "Korkunun Sanatları" kitabı; harika zamanlamasıyla, içindeki muhteşem çizgi roman bölümüyle arzu ettiğim eksikliği giderecek bilgiler sunuverdi. Hatta bu kısacık bölüm öyle bilgilerle doluydu ki bazı bilgileri tezime aktarıverdim.

Bu süreç yaşanırken kendisiyle Metin Demirhan'ın Beyoğlu Pasajındaki dükkanında tanıştığımızı hatırlıyorum. Nostromo konuşuluyordu. Bir de birlikte yeni kitap yazdıkları. Yalan yok çekinmiştim onunla konuşmaya. Kimdim ki ben "O" Giovanni Scognomillo'yla konuşayım. Geri durmuştum.

Yıllar Sonra tarihçi-yazar Yiğit Değer Bengi fantastik öykü seçkisi için bir öykümü isteyince buluştum ustayla tekrardan. Metis Yayınlarından çıkan "1002. Gece Masalları" kitabında bir aradaydık. Aynı kapak altında.

İşte ancak o zaman cesaretimi toparlayarak yazıştım onunla. Aylarca süren mail arkadaşlığı yaptık. Dereden, tepeden, kitaptan, fantastikten ve bir sürü şeyden konuştuk yazıştık...

Sonra da bir gün ustanın doğum gününde karşılaşıp yukarıdaki fotoğrafı çektirdik... Kalabalık içinde uzun konuşamadık. Tersi bilinse de asosyal kişiliğim galip geldi o gün ve ben kısaca hatırını sorup yakınında durup onu yormadan, kaçamak izleyip şu anda yazıya aktardığım anılarımın tadını çıkardım. 
...
Hayatımda iz bırakan, eserleriyle her attığım adımda yanımda olup bana yön gösteren büyük bir yazar büyük bir araştırmacıydın Giovanni Scognomillo. Belki hiç fakında değildin ama adeta benim ustam, hamim, el verenim, mentörümdün...

Işıklar içinde uyu... Veya karanlıklar :) 

Şunu bil, biz yazdıkça sen yaşamaya devam edeceksin

Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails