25 Mart 2016 Cuma

Marvel Comics’den Büyük Kapışma Kurt Adam Sübyancıya Karşı!

Ümit Kireççi
Bilmem çizgi roman ustaları Gerry Conway, Roy Thomas ve Mike Ploog üçlüsü Werewolf by Night karakterini yaratırken onun bir gün iblisler, şeytanlar, psikopatlarla vampirlerden daha tehlikeli bir manyakla savaşacağını planlamışlar mıydı? Daha büyük bir tehdit ve daha büyük bir felaketle… Bir Sübyancı, bir Pedofille… 

Marvel Comics’in 1998 yılında dağınık bir periyodla yayımladığı üç sayılık “Shadows and Light” dizisini ilk gördüğümde beğenmediğimi hatırlıyorum. Belki renkli çizgi romanlara özlem duymamdan kaynaklı bir histi bu emin değilim ama içeriğine baktığımda ve büyük ustalardan kısa hikayeler içerdiğini gördüğümde duraksamadan almıştım. Kapaklarını açıp bakmam ve hikayeleri okumamsa yaklaşık iki yılı bulmuştu. Fasiküller öylece yatmıştı rafta. Sonradan bu gecikmeye üzülmedim dersem yalan olur. Çünkü hikayeler kısa ama vurucu temaları ele alıyorlardı.

Benim ele almayı uygun bulduğum ve gündeme cuk oturduğunu gördüğüm hikaye Shadows and Light dizisinin Temmuz 1998 tarihinde çıkan üçüncü sayısında yer alıyor. Hikayenin kahramanı Werewolf by Night, hikayenin adı “… Even The Beast Hates!”. Bu hikaye Jim Starlin’le Tom Grindberg ustaları bir araya getirmiş. Jim Starlin bu Kurt Adama karşı özel bir ilgisi olmadığını belirtmekle birlikte biraz düşününce ortaya çocuk-genç tacizi, tecavüzü, istismarını konu alan romanlar yazan Andrew Vachss tarzı (fasikülde soy isim Dachss olarak yanlış yazılmış gibi görünüyor) bir hikaye çıkarmış. Tom Grindberg de birçok süper kahramanla çalışmış olduğu halde Kurt Adama ancak bu öyküyle ısınmış.

Canavar olabilirim ama öyle şeyler var ki onlardan canavarlar bile nefret eder!

Jack Russel, nam-ı diğer Werewolf by Night hikayenin sonunda bu sözleri dile getiriyor. Hem de uçurumdan aşağı yuvarlanan sübyancının ölüsünün ardından bakarken. Hayır, Sübyancıyı o öldürmez. Sübyancı kendi korkusunun ve zavallığının karanlık çukuruna düşer. Kendi benliğiyle yüzleşir ve yok olmayı tercih eder. Ancak bu süreç öyle kolay olmaz.


Gecedir ve “Her avcı avında iz bırakır” demektedir Kurt Adam hikayenin başında. Altı yaşındaki bir oğlan çocuğunun cesedini bulduğunda. Topraktan çıkardığında. İzlere bakar ve kendini avcı yerine koyan zavallının o çocuğu nasıl korkuttuğunu, bundan nasıl zevk aldığını, nasıl keyiflendiğini, çocuğa nasıl acı çektirdiğini, onu nasıl öldürdüğünü anlar. Böylece o sapığı yakalamaya ve ona aynı duyguları yaşatmaya karar verir.

Ertesi sabah insana dönüştüğünde izleri takip eder Jack Russel. Bir dağ kasabasına ulaşır. Sessiz sakin bir kasabadır burası. Jack hiç duraksamadan çocukların cıvıl cıvıl seslerinin geldiği yere yönelir ve onların masum oyunlarını izleyen ama izlemiyormuş gibi yapan, onlara yakınlaşmayı isteyen ama umursamıyormuş gibi yapan, onlara zarar vermek isteyen ama onları görmüyormuş gibi yapan adamı hemen buluverir bir ağacın gölgesi altında. Ona yaklaşır ve hiç duraksamadan konuya girer. “Dünkü marifetini buldum ağacın altında. İkimiz de aynı türüz. Avlanırız. Gel sana istediğini vereyim” der ve Sapık hiç ikiletmeden onunla buluşmayı kabul ediverir.



Gece yarısına az kala bir motelde buluşurlar. Sapık, oğlan fotoğrafları, parti, eğlence beklemektedir. Ancak Jack ona kurnaz hiçbir avukatın onu çıkaramayacağı, “hoşgörülü” bir yargıcın onu şaplakla cezalandırmayacağı bir sürpriz yapar. Kurt Adama dönüşür.

Bundan sonrası kaçma kovalamacadır. Sapık kaçar Kurt Adam kovalar. Sapık yardım isteyemez. Ne zaman birine seslenmek istese, ne zaman birilerine yaklaşmak istese Kurt Adam yolunu keser. Sapık hangi sokağa girse Kurt Adam orada onu bekliyor olur. Sapık, çocuklara yaşattığı yalnızlığı, çaresizliği, acıyı, işkenceyi, kabusu, korkuyu adım adım yaşar. Kurt Adam kedinin fareyle oynadığı gibi oynar Sapıkla. Onun altı yaşındaki minicik bedenlere ve ruhlara yaptığını ona yaşatır.


Ta ki Sapık kasabadan çıkıp bir uçurumun kenarında durmak zorunda kalana kadar… O uçurumun kıyısında göz göze gelirler. Öylece bakışırlar. Ve Sapık ilk defa o çocukların masum ağızlarından dökülen bir sözü zikredene kadar sürer bu bakışma: “Lütfen…!”
Sonra… Sonra uçurumdan düşer Sapık. Aşağı. Dibe. Ölüme. Ve dibe ulaştığında da ruhu düşmeye devam eder. Cehenneme. Cehennemin en derin ateş kuyusuna. Bir iblisin en derin işkence kuyusuna… Daha doğrusu uçurumdan sonrası benim hayal gücüm. Ama ben eminim, devamı öyle çizilmemiş olsa da canlısıyla kurgusuyla tüm Sapıkların düşecekleri rota bu olacaktır. Dip, en dip, en en dip…


Canavar olabilirim ama öyle şeyler var ki onlardan canavarlar bile nefret eder!


Ben de diyorum ki “İnsan olabilirim ama bunlara seyirci kaldığım sürece en nefret ettiğim kişi kendim olacağım!”

Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails