10 Temmuz 2015 Cuma

ÇROP 8 Yaşında Yirmi Yedinci Yazı: THE FLASH, VOL. 2: ROGUES REVOLUTION

Can Kirişcioğlu
...
İlk incelememde bahsettiğim gibi, The Flash’in yeni serisi çizimleri ve renklendirmeleriyle iyi bir iş çıkartsa olay kötü adamlar ve hikayeler konusunda o kadar da parlak değildi. Bu ciltte ise Flash’i Gorilla City’de, en büyük düşmanlarından Grood’un ellerinde buluyoruz.

İlk cillteki kötü adam sorunu bunda pek yok gibi, çünkü Flash’in en büyük düşmanlarından hem Rogues, hem Grood ile karşılaşıyoruz sonunda. Ama hikaye sorunu hala devam ediyor, hatta bence ortalık biraz fazla bile karışmış. İlk ciltteki 8 sayının yerine bu cillte 5 sayı (#9-#12, #0) bir de annual var. 


Biraz spoiler‘a girecek olursak, Gorilla City’deki hikaye Flash ve Speed Force ilişkisini güzel (ve ilginç) bir biçimde açıklıyorken hiç bir sorun yok, hatta karakterin orijin hikayesini anlatan #0 sayısının olması sebebiyle de (ki ciltte en son okuyacağınız sayı) bunun ilk ciltten daha da iyi olacağını düşünmüştüm, ne de olsa ilkinde karakterimizin geçmişi hakkında pek fazla bir şey öğrenememiştik. Sayının sonunda Barry’nin yurda (Central City) dönmesi ve Doctor Elias’ı Flash karşıtı bir konuşma yaparken bulunca ilk “Hoppala”mızı çekiyoruz. Ama #10’da Roguegillerden Weather Wizard’ın sahneye çıkmasıyla birlikte birden bu sayıyı çok sevdiğim çizerimiz Francis Manapul’un yerine Marcus To’nun resimlediğini fark ediyorum.


Daha önceki yazıda da belirttiğim üzere çizgi romanda hikaye çok da iyi olmasa bile artwork’u kuvvetli olduğu sürece ne olsa okuyabilecek biriyim, Flash’e ilk başlama sebebim de Manapul’dan başkası değil. Tabi ki aralarda bir kaç sayı başka çizerlerin çizmesine bir şey demem. Ama bu cildin yarısından fazlasında başka çizerler yer alıyor, ki annual’daki 5 bölümün de 5 farklı çizeri olduğunu düşünürsek, ciltte pek fazla bir bütünlük hissedemediğimi söylemeliyim. 


Sayılardan devam edecek olursak 10. sayıda Barry’nin Patty’nin peşine düşmesini okuyoruz, ama çok fazla okuyoruz. Bu sayıda normalden fazla diyalog kullanan Buccelato ve Manapul bizi konuşma baloncuğuna boğuyor resmen, özellikle Patty’nin bodrumda adamla konuştuğu sayfalarda biraz sıkıyor. Mark Mardon kendi ailevi işleviyle ilgilenirken Flash’le doğru düzgün karşılaşmıyor bile. Sayının sonunda ise Barry’nin Türk dizilerinden çıkmışcasına “Patty için Barry’nin ölü kalması lazım” demesi ise fazlasıyla yapay geldi.


Sonraki sayıda Barry’i birden gettolarda buluyoruz, bu sefer yine Roguelardan Captain Cold ve Heatwave karşımıza çıkıyor. Bu sayıda yine – Flash okuduğumuz için normal gerçi, ama yine fazla – çabuk geçiştirilmiş bir şekilde Barry’nin barmenlik kariyerine geçişine tanık oluyoruz. Bu sayıyı da yine Marcus To çiziyor bu arada. 12. sayı ise ortalığın tam anlamıyla karıştığı yer, Glider’ın önce sayılarda topladığı takımı bu sefer saldırıya geçiyor, hem kendi içlerindeki çatışmayı hem de Central City’de birden patlak veren olayları okuyoruz, ki burda başlayan hikaye Annual’ın son kısmında iyice sarpa sarıyor ve “Şimdi bu çocuk nasıl temizleyecek bu kadar şeyi?” sorusunu sordurup bırakıyor. 


Yani koca ciltte 9. sayıda Flash ve Speed Force hakkında öğrendiğimiz bir şeyler dışında olay üstüne olay, ve -henüz- cevaplanmayan sorular binip duruyor. Annual’da son kısmı hariç Rogueların hikayesine, ve Captain Cold’un takımına yaptıklarına tanık oluyoruz, #0 ise -sızan- Flash pilot bölümünde gördüğümüz hikayeyi -biraz farklı, doğal olarak- anlatıyor bize.


Sonuç olarak bu cilt, hem artwork hem de olayları sebebiyle ilki kadar bir “bütün” gelmiyor, bu sebeple okuması da biraz daha uzun sürdü; ama sırf yeni hikayelerini okumak için olmasa bile en azından nasıl sonuçlanacağını görmek için meraklandırıyor. Tabi ben hem karakteri çok sevdiğim, hem de elimde sonraki sayılar zaten fasikül olarak bulunduğu için okumaya devam edeceğim, ama eğer cilt cilt okusaydım devamını alma konusunda belki biraz tereddüt edebilirdim.

Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails