2011 yılında Roman Kahramanları dergisinde Watchmen dosyası hazırlamamız istendiğinde gözümüzün korktuğunu hatırlıyorum. Temmuz-Eylül sayısında Naz Beykan, Hakan Tunga Kalkan ve Koray Özbudak röportajımla ve yazımla ben elimizden geleni yapmış, "Watchmen" Dosyası Roman Kahramanlarında diye duyurduğumuz farklı başlıklarda eseri incelemeye çabalamıştık.
"Watchmen üzerine yazmak…
Watchmen üzerine yazmak bir Dostoyevski, Tolstoy, Stendhal veya Hugo üzerine yazmaya kalkışmak gibidir. Diğer binlerce edebi eser arasından sıyrılan ve “Klasik” olarak tanımlanan bir avuç eserin kapsamları, içerikleri, üslupları, mesajları, estetikleri öyle üst düzeydedir ki onlar üzerine yazı yazacak kişilerin de o oranda donanımlı olması gerekir. İşte Watchmen de çizgi roman dünyasının “klasik eserlerindendir” ve biz, onunla ilgili yazanlar hep bir veya bin adım gerisinde kalarak yazacağız eksik donanımımızla. Ama daha iyileri yazılsın diye inatla yazmayı sürdüreceğiz."
diye başlamıştım yazıma. Şimdi bakıyorum da fazlasıyla haklıymışım. Eminim eser bir kez daha yorumlanacak olsa bugünün ortadoğu politikasını bir kez daha görebiliriz yıllar öncesindeki yaratıda.
Watchmen, ünlü yazar Alan Moore'un kaleme aldığı, Dave Gibbons'un çizdiği, John Higgins'in renklendirdiği 12 sayılık bir çizgi roman dizisi olarak hayat buldu. DC Comics'in bugün gerek sinema filmi uyarlamasıyla, gerekse "Before Watchmen" dizisiyle içini boşalttığı eser 1986-87 yılları arasında okurla tanıştı. Ve sevildi. Ve kült bir eser olarak okur tarafından onaylandı.
Öyküde orta yaşlı bir kahraman bir cinayete kurban gider, kostümüyle vedalaşmış bazı kahramanlar bu cinayeti çözmeye kalkışırlar. Bu sırada geçmişle yüzleşirken yeni koşullarını sorgular, siyasi, politik ve kişisel konumlarla durumları sergilerler. Sonunda da katili bulurlar ama galiba alışılmış kahramanlık kalıbı kullanılmadığından hayli karamsar bir final olur bu final.
Görünen hikayesini bir yana bırakırsak, 1940-1960'larda başlayan, 1980'lerde bitiyor gibi görünen ama günümüz dünyasına baktığımızda halen sürdüğünü gördüğümüz bir küresel dünya siyaseti ve yerel siyasetlerdeki yansımalarına yakinen tanık olduğumuz bir içeriğe sahip Watchmen. Hemen her bölümünde küresel ve yerel siyasetleri ilgilendiren, bazı hatalardan ders çıkarılmasını gösteren el kitabı gibidir adeta.
Gerek askeri, gerek sivil, gerekse polisiye militarizmin fayda sağlamayacağı bir dil ve edimin topluma ve toplumlara fayda sağlamayacağının altının çizildiği eserde bir yer var ki kesinlikle atlamamak gerekir.
Eserin 2. sayısındaki flashbackte cinayete kurban giden Comedian'ın bir başka kostümlü olan Nite Owl'la bir sokak gösterisine müdahalede bulunduğuna tanık oluruz. Sokak gösterisinde ev hanımları, gençler, feministler özetle toplumun her katmanından insan yer almaktadır. Nite Owl "Lütfen"li uyarılar yaparken Comedian'ın sözleri son derece kibirli, saldırgan ve küstahçadır. Halkı "Punklar (serseriler), Sıçan deliklerinize dönün, Göz yaşartıcı gazım ve plastik mermim var" diye uyarır uzlaşma aramadan. Elindeki otorite ve sınırsız yetkiden güç almaktadır. Halkın kendisine tepkisi "Sen tecavüzcüsün", "Biz kahraman değil normal Polis istiyoruz", "Oğlum Polis memuru benim" olur. Comedian kalabalığa göz yaşartıcı gazla saldırır, kalabalık dağılmak zorunda kalır.
Sonrasında Nite Owl'la aralarında geçen konuşma ilginçtir:
Nite Owl - Komedyen, bu bir kabus! Bütün şehir yanardağ gibi. Buna daha ne kadar devam edebiliriz?
Komedyen - Ha! Şunlara bak! Kaçın sefiller!
Nite Owl - Komedyen? Dedim ki...
Komedyen - Dediğini duydum. Hükumet Bağlantılarım yeni bir yasanın hazırlandığını söylüyor. O vakte kadar, toplumun tek koruması biziz. Gerektiği kadar devam edeceğiz.
Nite Owl - Koruma mı? Kimden koruyoruz?
Komedyen - Kendilerinden. Ne önemi var?...
Konuşmanın bundan sonrası diğer kahramanlarla ilgilidir ancak duvara grafiti yazarak tepkisini gösteren gençleri fark etmeleriyle Komedyen'in hedef gözeterek silahını doğrultması, gençleri göz yaşartıcı gaz kapsülüyle vurması bu konuşmayı süsleyen resimlerdir. Ve elbette o muhteşem yazıya denk geliriz "Who Watches the Watchmen?"
Burada olaylara bu şekilde müdahale eden kahramanlar gerçek dünyada neye tekabül ediyor bilmiyorum tam ancak belli ki sıradan polisler sendikal haklar için direniyor, onurlu ve insan gibi meslek yapmanın peşine düşüyorlar ki meydan bunlara kalmış. Komedyen'in sözlerinden de anlaşılıyor ki hükumet bir yasayla polisin de hakları olduğunu onaylamanın zorunluluğuyla hareket ediyor.
Bu eser 2009 yılında Gerekli Şeyler Yayıncılık tarafından Koray Özbudak aracılığıyla dilimize kazandırıldı. Halen edinmediyseniz çok şey kaçırırsınız. İşte yazıya konu olan sayfalar:
Ümit Kireççi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder