Amerikalı çizer Robert Crumb, 1943'de doğup 50'lerin paranoyak Mccarthy
Amerikasında ergenliğini geçirdikten sonra bu ülkede 80’lere kadar akıl
sağlığını muhafaza edebilip, tüketim kültüründen yeterince nasibini aldıktan
sonra ailesiyle birlikte apar topar Avrupa'ya göç etmişti. Ortaçağdan kalma taş
evler ve kaldırım taşlarıyla bezeli mistisizm kokan bir Fransız köyüne taşınmış
ve bulunmamak için muhtarlıktan adresini sildirmişti ;-)
Belki de yüzyıllar önce ortaçağ rahiplerinin, papazların, keşişlerin kutsal metinleri derlerken inzivaya çekilmeleri gibi o da köyün civarındaki dağlarda bulunan kulübelerden birini kiralayıp, Gül'ün Adı'ndaki Sean Connery misali haftalarca kafasındaki iddialı proje üzerinde dünyayla hiçbir ilişkisi kalmadan tüm enerjisini bu işe verdi; bahsettiğimiz, tüm kutsal kitaplarda bulunan Adem ile Havva, Nuh Tufanı ve diğer hikayelerin yer aldığı Tevrat'ın ilk kitabı olan "Yaratılış"/Genesis'in çizgi romanıydı. Daha sonraki bir röportajında bu işe sadece paraya ihtiyacı olduğu için başladığını söylüyordu, ama işi kabul ettikten sonra pişman olsada geri dönüşü olmayan ızdıraplı bir yolculuk oldu bu. Crumb çok titiz çalışırdı, bu kitap için daha da fazla detaya girdi ve çini taramalarıyla kırt!-kırt!,milim milim yol aldı.
İnternet ve bilgisayar dahi kullanmayan ustamız, (vallahi şaka yapmıyorum) gaz lambasının titrek ışığının aydınlattığı maun mutfak masasında en yakın dostu yadigar tarama kalemi mürekkebi ve yanlışları düzeltmek için kullandığı beyaz akrilik boyasıyla baş başa eski İbranice metinlere birebir sadık kalarak el emeği göz nuru bu müthiş eseri oluşturdu, sonuçta projeyi bitirmek 4 yılını aldı; pulu yalayıp yapıştırıp postaya verdi, editörüne yolladı.
Bazılarınız Crumb'ın evangelist ya da Romney
gibi Mormon tarikatı üyesi olduğunu düşünebilirler ama değil, Crumb insanlığın
bilinç altına işleyen, tüm tek kitaplı dinleri etkileyen bu yazıtı bir dünya
kültürü mirası gibi ele alıp, ucu M.Ö.2000 Mezopotamyasına kadar giden bu
hikayeler demetini eski ahitteki İbranice metinlere birebir kalarak çizdi, yani
hikayede ne varsa abartmadan onu, yılların verdiği tecrübeyle ve kendine has
über-bariz stiliyle çizgi roman diline çevirdi.
Eğer internetten sürekli bu güzel insanın ne yaptığını takip etmeden, atıyorum bir çizgi roman dükkanımızda bu kitabı elime rastgele alıp Crumb olduğunu keşfetsek herhalde şaşkınlıktan oracıkta düşüp bayılırdım(genelde kısa soluklu 10 sayfayı geçmeyecek hikayeler çizer-En uzunu belki de "Başlayanlar için Kafka" kitabıdır) ama bu projeyi ne zamandır takipteydim ve bu uzun soluklu hikayeyi okumaya hazırlıklıydım. Hayatı boyunca popüler kültürü tiye almış, alfa tipi maço/agresif insan cinsini(özellikle de erkek) satirize eden biri olan Crumb bu sefer tamamen ciddi düz illüstrasyon işi yaptığını söylüyordu. Nostaljide yaşayan, mistisizmi seven, agnostik, yerel folklor-mikro kültür dostu, modern insan hassasiyetli!-dünya vatandaşı çizerimiz için Yaradılış bölümlerinin orjinalinde geçen komplike, cinsel içerik ve şiddet ögelerini betimleyebilecek belki de galaksideki en uygun çizerdi.
Çizgi Romanın adaptasyonu o kadar akıcı olmuş
ki, hikayeler paneller içindeki balon yazılarıyla kol kola, su gibi akıp
gidiyor. İçindeki ağır illüstrasyon hafif karikatürize edilerek betimlenmiş
karakterler uzun süre kafanızda yaşıyor adeta. Postürler evet özellikle
Crumb'ın piskolojik tanımlayabileceğim insan pozisyonları, insanın ayaklarını
yerden kesiyor. Çizgi Roman'da ayrıca Crumb her zaman favorisi olan ve önceki
karikatürlerinde fantezilerini pornografik olarak betimlemekten çekinmediği iri
kadın kahramanı figürleri burada yine kullansa da bu sefer cinsellik katmaktan
çok hikayeyi aktarmak, ilerletmek için kullanıyor; dediğimiz gibi burada
abartıya kaçmadan hikayenin özünü olduğu gibi yorumluyor. Ancak yine de çok
ilginç bir sonsöz kitabın sonunda bizleri bekliyor, Crumb'ı şaşırtan, eski
yazıtlardaki hikayelerde betimlenen kadın rahiplerin, kadın şeflerin o zamanki
toplumlarda ne kadar güçlü nüfuza sahip olduğuymuş. Gerçekten de hikayelerin
kilit noktası hep kadınlar, tüm diplomasi ve politik aksiyonlar kadınlar
tarafından yönlendiriliyor. Örneğin Eski tanrıça heykelciklerini hatırlayacak
olursak mesela çatal höyükten çıkan bereket ana heykeli gibi kadınlar o zamanda
sadece ruhani yönü değil ama politik ve sosyal gücü de temsil ediyor.
Crumb soruyor acaba eski
toplumlarda anaerkil yönetim tarzı mı toplumları domine ediyordu? Şimdi her
yerde ataerkil yönetim biçimi egemen(Bknz. Meclis), acaba anaerkil zamanlarda
daha mı fazla sağduyu hakimdi? Avusturya'daki kazılarda bulunan Willendorf
Venüsü diye adlandırılan bereket ana kültünün M.Ö. yaklaşık 25.000 yıllık
olduğu karbon okuma yöntemiyle tespit edilmiş. Yukarıda bahsettiğim etnoğrafya
müzesindeki anatanrıça kültümüz ise 6000 yıllık olduğu düşünülüyor. Acaba
tarihin kanlı sayfaları anaerkil nüfuzun kaybolup yerini ataerkil yapıya
bırakmasından sonra mı artmaya başlıyor? Kimse bilemez bu soruların cevabını,
ama en azından yapabileceğimiz şey sıcak tavşan kanı çayımızı alıp cam kenarına
oturup yudumlarken tarihin belleklerinden gelen nesilden nesile aktarılan
insanlığın bu ortak hikayelerini, bence yaşayan en iyi çizer Crumb yorumuyla
panel panel okumak olur :-)
Not: İlk olarak W.W.Norton tarafından 2009'da yayına başlayan Tevrat(Tekvin)-Yaratılış/ilk 50 bölüm aradan çok geçmeden Türkiye'de Yurt Kitap tarafından Ocak 2011'de piyasaya sürüldü. Orjinal İngilizce'den çeviri: Ali İmren
Not: İlk olarak W.W.Norton tarafından 2009'da yayına başlayan Tevrat(Tekvin)-Yaratılış/ilk 50 bölüm aradan çok geçmeden Türkiye'de Yurt Kitap tarafından Ocak 2011'de piyasaya sürüldü. Orjinal İngilizce'den çeviri: Ali İmren
Kıvanç Sunar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder