16 Temmuz 2012 Pazartesi

"Türkiye'nin İlk Manga Dergisi"yle Röportaj

Düzce Üniversitesi Çizgi Roman ve Animasyon Kulübü (DÜÇAT) Başkan Yardımcısı sayın Murat Magrebi "Türkiye'nin İlk manga Dergisi" ünvanıyla baskıya hazırlanan SHİROİNKU dergisi editörü Ahmet Torun'la kısa bir söyleşi yapmış. Bu söyleşiyi bizlerle paylaşan editör-çizer Ahmet Torun' ve arkadaşlarına başarılar diliyoruz:
Öncelikle şu anki ekibinizi ve öykülerinizi kısaca tanıtır mısınız? Şuan kesinleşen bir çıkış tarihi var mı? Sayıları hangi aralıklarla çıkarmayı düşünüyorsunuz?
ShiroInku, biraz acele ile kurulan bir dergi oldu. 2011 yazında bir hikaye çizmeye başlamıştım ve bunu nasıl yayabileceğimi düşünüyordum, daha sonra aklıma anime-manga forumlarında dolaşan çizerler geldi ve uzun zamandır hayallerimde olan "bir dergi çıkarma" fikrinin peşinden gitmeye karar verdim. Sonbaharda "ToruCon Çizim Yarışması" sayesinde iki heyecanlı çizerle tanıştım, bunlar henüz lisenin tadını çıkaran Öykü Yücetürk ve Ege Ovacık'tı. İkisi, çocukluktan beri bir manga oluşturma hayaliyle küçük küçük hikayeler çizmişlerdi ve artık "gerçek bir manga" oluşturmak için çabalıyorlardı. Ben de dergi fikrimi onlara açmaya karar verdim. Kısa sürede birbirimizden aldığımız gazla bu dergiyi ciddi ciddi konuşmaya ve dergi için eleman aramaya başladık. Aslına bakarsanız ShiroInku, Öykü ve Ege'nin halihazırda uydurdukları hayali şirketlerinin ismiydi, bunu beğendiğimiz için bu isimle devam etme kararı aldık. Ben ekibe yazarlık konusunda yetenekli gördüğüm yakın arkadaşım Ümit Köysu'yu dahil ettim. Zaman içinde forumlarda ve Facebook gibi ortamlarda takipçi, çizer ve yazar aramaya başladık. Gelenler ve gidenler oldu, bir ara dergimizde sekiz tane çizer bulunuyordu. Bunlardan dört tanesi çeşitli nedenlerden dolayı dergimizden ayrıldı. Şu anki kadromuz ve üzerinde çalıştığımız hikayeler şu şekildedir:
- Seri Adı: "Yolcu"
- Yazar ve Çizer: Ahmet Torun
Türü: Seinen - Polisiye/Fantastik/Psikolojik
Hikaye Özeti: Kimlik bunalımı içinde yaşayan bir gencin kendini buluş hikayesi ve bunun arkaplanında gerçekleşen çok daha büyük kehanetler ve din savaşlarının içinde hayatın anlamını ararken verdiği savaşlar.
- Seri Adı: "Kaira"
- Yazar: Ümit Köysu, Çizer: Ahmet Torun
Türü: Shonen - Aksiyon/Macera/Fantastik/Komedi
Hikaye Özeti: Kaira'nın babası, o daha çok küçükken evi bırakıp kendini hayatının en büyük keşfine adamış bir adamdır. Giderken Kaira'yı bakması için akıl hocası Kora'ya bırakmıştır. Kaira, babasının neden kendisini bıraktığını on altıncı yaşının doğum gününe kadar öğrenemez. On altıncı yaşını kutlarken Kora, Kaira'ya babasının ona bırakmış olduğu mektubu verir. Ve bundan sonra Kaira, hayatını babasını aramaya adar. Yakın arkadaşları Paora ve Ayane de onunla birlikte bu maceraya atılırlar.

- Seri Adı: "Metin Fox" (Geçici İsim)
- Yazar ve Çizer: Öykü Yücetürk
Türü: Seinen/Gag - Fantastik/Hayattan Bir Parça/Komedi
Hikaye Özeti: Bilinmeyen bir sebepten dolayı kedi kulakları ve bazen de kuyrukları ile doğan insanlar bulunmaktadır, bu insanların varlıkları bir topluluk tarafından gizli tutulmaya çalışılır fakat bunun için bütün kedi kulaklı insanları toplamaları gerekmektedir. Metin Fox ise bu topluluktan bağımsız olarak kulaklarını ve kuyruğunu 21 yaşına kadar gizleyebilmiş, bu sebeple ne bu topluluğun Metin'den, ne de Metin'in bu topluluktan haberi olmuştur. Fakat bir gün işlek bir caddede bir çocuğun şakasıyla işler değişir.
- Seri Adı: Henüz İsim Belirlenmedi
- Yazar ve Çizer: Ege Ovacık
Türü: Shoujo - Fantastik/Romantik/Komedi
Hikaye Özeti: Elf görünümlü ülke kralının kendine kadın arayış yolculuğu.
-Seri Adı: "Lucidity"
- Yazar: Özgür Özgen Fişek, Çizer: Cansu Yener
Türü: Gag - Fantastik/Komedi/Aksiyon
Hikaye Özeti: Ern 18 yaşında ailesinin baskılarına dayanamayıp evden kaçar. O sırada bir gruptan basçı olma teklifi almıştır. Bir süre grup elemanlarının evinde yaşar. Grup, en büyük gösterileri için sahneye çıkar ve Ern sahnede elektrik çarpması sonucu bilincini yitirir. Ern'in bilinci yerine geldiğinde dünya değişim geçirmiş ve herkes zombiye dönüşmüştür.

Dergimizden ayrılanlar çokça olduğundan ve okul yüzünden çizerlerin bir kısmı çalışamadığından çıkış tarihini defalarca erteleme kararı almak zorunda kaldık. Sonunda dört çizer ve iki yazar olarak (Bunun haricinde onaylamış olduğumuz fakat çizer bulamadığımız iki hikaye bulunmakta.) çıkartacağımız derginin pek tatmin edici olmayacağına karar verdik. Bu yüzden şu anda bir tarih veremeyeceğim. Yakın zamanda tanıtım amaçlı olarak serilerimizin bir kısmını internet adresimize yükleyeceğiz ve bunu internette yaymaya çalışacağız. Bu hamle sonucunda dergimize kaliteli çizer ve yazarlar gelmesini ümit ediyoruz. Eğer yeteri kadar çizer bulabilirsek yayın evleriyle görüşmeye başlayacağız. Ancak "Çizgi Roman Okurlar Platformu" gibi Türkiye'de çizgi roman adına söyleyecek sözü olan kişilerin bizi desteklediklerini bilmek bizi cesaretlendiriyor. Her ne olursa olsun, "Türkiye'de Manga" oluşturmaya çalışacağız, en azından kendim ve Ümit Köysu adına net konuşabilirim. Dergimize para kazanamama kaygısından dolayı gelmeyen çizerlerden de birazcık olsun risk almalarını istiyorum. Naruto, Death Note ve One Piece'in çevirisiyle şu anda manga satışları, çizgi romandan daha iyi gidiyor. İleride ülkemizde bu sektörün daha da büyüyeceğini söylemek müneccimlik yapmak olmayacaktır. Sadece biraz risk almak lazım, az bir süre içinde bu ülkede çizdiğimiz mangadan para kazanır hâle gelebileceğimize inanıyorum. Japonya'da aylık ve haftalık çıkan dergiler var, bizim de amacımız elbette haftalık bir dergi oluşturmak, ancak o hızda seri üretmek için başka bir işle uğraşmıyor olmak ve mangayı çok sevmek gerek, ileride her hafta yeni hikayeler üretebilen bir ekibimiz olursa ve bu işten para kazanmaya başlarsak dergimizin haftalık olarak basılmaya başlanmaması için bir neden göremiyorum.


Toshio Suzuki ve George Lucas arasındaki animasyon ve çizgi romanlarda bilgisayar teknolojisinden yararlanma konusunda bir fikir ayrılığı var.George lucas iş gücünü hafiflettiği için teknolojiyi savunurken. Suzuki "Çizer'in ruhunun kalemin ucundan akarak figüre hayat verir" der.Siz çizimlerinizde nasıl bir teknik uyguluyorsunuz? Bilgisayar teknolojisinden ne denli yararlanıyorsunuz?
Diğer sorunuza gelirsek, dergimizde hem elde hem de dijital ortamda çizim yapanlar var. George Lucas ve Toshio Suzuki gibi üstadların yanında bizim sözümüz geçerli olmaz elbette, zaten benim söyleyeceklerim ikisinin söyledikleriyle de çelişmeyecektir, zira bence ikisi de haklı. Suzuki'nin değindiği nokta çok önemli, çünkü el çizimi animasyonda karakterleri ve arkaplanları çizen insanlar, onlara kendilerinden parçalar eklerler. Çizer, animasyonun üretimi içinde sırf bir işçi değil, aynı zamanda "sanatçı" da olma şansı yakalar. Ancak üç boyutlu karakterler üreten insanlar için de benzer kavramların geçerli olduğunu düşünüyorum. "Kung Fu Panda", "Despicable Me" veya "Rattatouille" gibi animasyonların gerek karakter tasarımlarında, gerekse de animasyonlarında bunları modelleyip canlandıran insanların sanatını görmek mümkündür. Elbette bunun aksini kanıtlayacak yüz binlerce animasyon göstermek mümkündür. Aynı şekilde vektörel animasyonlarda da piyasadaki işlerin çoğunda o dijitallik, yapaylık bariz hissedilirken, sırf şekilleri eğip bükerek de sanat yapılabileceğini ispatlayan animasyonlar bulabiliriz. Suzuki'nin dijital ortama karşı bu tutumunda kendisinin ve stüdyosunun geleneksel animasyonda en iyilerden olmasının da payının olduğu yadsınamaz. Ayrıca yine Japonya'nın animasyon efsanelerinden Mamoru Oshii, animasyonlarda dijital mekan ve taşıtlar kullanmasının "günümüzde bu sahneleri elle çizebilecek düzeyde çizerlerin bulunamamasından" kaynaklandığını söylemesi de bu tartışmaya cevap niteliğindedir. Bilindiği üzere Oshii, 1995 yılında "Ghost in the Shell"de tamamen el çizimi animasyonlar kullanmıştı, fakat sonraki işlerinde yöntemlerini kısmen değiştirdi. Bense zaman içinde sanatın araçlarının değişmesinin gayet doğal bir şey olduğunu düşünüyorum.  Sonuçta el çizimi animasyonlar da bundan yüz sene önceye dahi uzanmıyor, teknoloji geliştikçe kültür de değişiyor ve buna uygun sanat araçları ortaya çıkıyor. Kırk sene önce ekranda kayan piksellerden ibaret olan oyunlar, günümüzde sanat eserleri olarak kabul edilebiliyor. Benim düşüncem bu yönde olmasına rağmen, geleneksel yöntemleri daha çok sevdiğimi itiraf etmeliyim.


Amerikanlar, “comics”leri ile ve ardından milyon dolarlar harcadıkları uyarlamaları ile kültürlerini cazip gösterip yayıyor. Japonlar “manga”larıyla ne kadar çalışkan olduklarını, güzel sade bir yaşam yaşadıkları kanısını bizlere iletiyor. Shiroinku ekibinin öykülerinde böyle bir temalar mevcut mu?
Son iki sorunuzu birlikte cevaplamak istiyorum. Amerikan ve Japon çizgi romanlarındaki farkın sadece bu kadar olduğuna inanmıyorum. Gerçi günümüzde bu iki alanda da genelin dışında eserler verilmeye başlandı, ben burada Amerikan çizgi romanlarından bahsederken bu sektörü günümüzdeki hâline getiren Superman, Spider-Man, X-Men, JLA gibi popüler serileri baz alarak konuştuğumu belirtmeliyim. Aynı şey Japon çizgi romanları için de geçerli; Astro Boy, Rurouni Kenshin, Dragon Ball, One Piece ve Naruto gibi serileri esas alarak konuşuyorum. Amerikan çizgi romanını Japon mangasından ayıran en büyük fark, aslına bakarsanız Batı ve Doğu Felsefesinin farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Amerikan toplumu, tüketim ve sınırsız olanakların ödünç alınabildiği, insanların hayatlarını istediklerine yakın yaşayabildikleri bir toplum. Batı'nın büyük filozofları, hayatın bir ızdırap olduğuna karar vermiş ve küçümsenmeyecek bir kısmı ya intihar etmiş, ya da hayatlarını bitmez tükenmez bir melankolinin içinde sona erdirmişlerdir. "Çünkü ölüm, her şeyin sonu demektir, öyleyse ölüm varsa zevklerin de, yaşananların da bir anlamı yoktur. " Doğu'da ise hayat, olduğu gibi kabul edilir. Acısı ve tatlısıyla hayat mükemmeldir. Ölüm, bitiş değildir, insan ölmek için yaşar. Zen, "kusurlunun mükemmelliğini" kabul etmekle erişilen bir yoldur. Samurayların ölümü kabullenmeleri ve Japonların ölen toplum büyüklerine Kami (Tanrı) olarak hitap edip onlara ölmemiş gibi saygı göstermeleri bunun yaşayan kanıtlarıdır. Dolayısıyla çizgi roman gibi bir sanat aracının ürünlerinin de bu düşünce tarzlarını yansıtmaması düşünülemez. Aynen Avrupa Rönesans Sanatı gibi Amerikan çizgi romanları da şekilci ve güzellikçidir. Amerikan çizgi romanında en önemli unsurlar -gerek hikayede, gerekse de çizimlerde- etkileyici unsurlardır. Bir çizgi romanın hikayesi insan duygularını ne kadar harekete geçiriyor, insanı nasıl heyecanlandırıp nasıl hüzünlendiriyor, hikaye ne ölçüde şaşırtıcı, çizimler ne kadar etkileyici, karakterlerin vücutları ne kadar kusursuz... Bunlar üzerine kurulan bir sanatın meyveleri de doğal olarak Superman gibi olmuştur. Japonya'ya dönüp baktığımızda ise orada çizgi romanın var olmasının dahi bir amaca hizmet ettiğini görürüz. Japon çizgi romanının günümüzdeki popülerliğine ulaşmasında en büyük paya İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hem kültürel hem de sosyal hayat anlamında çökmüş Japonlara "Yeni Japonya", "Kudreti İçinde Saklı Japonya" hayallerini aşılayabilmiş mangalar sahiptir. Fakat aynı zamanda, Japonya'nın bu ruhsal çöküntüsünü ve savaşın bıraktığı izleri, bu zaman döneminde çizilen mangalarda görürüz. Yalınayak Gen'de Keiji Nakazawa, savaşın geride bıraktığı dehşeti gözler önüne sererken Japonları yerden yere vurur. 


İşin biraz terminolojisine inmek gerekirse, Japonlar Amerikan çizgi romanlarına da “manga” demekte. Yani onlara göre comic-manga ayrımı yok. Kurucu ekip kuruluş aşamasında manga- çizgi roman ikileminde kaldı mı? “Türkiye'nin ilk Manga dergisi” sloganınız neden “Tükiye'nin ilk çizgi roman dergisi” değil diye soran potansiyel okuyucularınıza nasıl cevap veriyorsunuz?
Akira'da eski Japonya'yı dünyanın tanrısı hâline getiren fakat aynı zamanda onun sonuna neden olan Akira gibi pek çok eser bize bu tarihi anlatır ve Japonlar, başlarına gelenler için yine kendilerini suçlarlar. Bu konu hakkında anadilimizde bir eser için Mehmet Korkut Öztekin'in "Manga Bir Kültürel Direniş Aracı" isimli kitabını meraklılarına tavsiye ederim. Varmak istediğim nokta şudur ki: Çizgi roman, Japonya'da bir anlam aktarım aracı hâline gelmiştir. karın tokluğuna haftada on dokuz sayfa çizen mangakalar da bunun bir kanıtıdır. Çünkü manga, bu insanların hayatıdır. Mangakalar, mangaları olmadan bir hiçtirler, onların varolma sebebi, tüm hayalleri mangalarında gizldir. Tüm yaşadıklarını, tüm inandıklarını mangalarına aktarırlar. Bizim dergimize "manga" dergisi dememizin nedeni de budur. Çünkü biz, çizer olarak değil, mangaka olarak var olmak istedik. Amerikan çizgi roman çizerleri çizim işi yaparlar, anlattıkları hikayeleri bu insanlar yazmaz, bu insanlar sadece en etkileyici, en heyecanlı, en şaşırtıcı görüntüyü size vermeye çalışırlar. Amerika'da çizgi roman çizerliği bir iştir, bir görsel sanattır. Ancak Japonya'da mangakalık bir yaşam tarzıdır. Bence en büyük fark da burada.

Biz, Türk Çizerler olarak herhangi bir milliyetçi güdüyle yola çıkmadık ve hikayelerimizde de Türklük unsurunu işlemeyi düşünmüyoruz. Tabii ki bazı hikayelerimizde Türkiye'ye ve Türklere dair unsurlar olacaktır, hattâ olmalıdır; ancak bu ekipteki herkes Japon Kültürü'ne âşık, aramızda Japonya'ya yerleşme hayalleri için gerçekten çalışanlar da var. Dolayısıyla yaptığımız sanata da "Türk Çizgi Romanı" diyemiyoruz, bizim yapmaya çalıştığımız şey "Japon Çizgi Romanı"dır ve bunu Türkiye'de yapmaya çalıştığımız için de kendimize "Türkiye'nin İlk Manga Dergisi" demeyi uygun gördük.



Bize böyle bir röportaj fırsatı verip oluşumumuz ve hayallerimizden insanları haberdar ettiğiniz için çok teşekkür ederim.

Ahmet Torun
ShiroInku Manga Dergisi

Mail Adresimiz: shiroinku@ymail.com 
Facebook: facebook.com/shiroinkumanga
Twitter: @shiroinkumanga

1 yorum:

Ahmet Torun dedi ki...

Öncelikle röportajı paylaştığınız için teşekkür ederiz. Ahmet Yüksel beyin hatırlattığı üzere bizim hedefimiz "Türkiye'nin İlk Manga Dergisi" olmak, bizden önce bunu başaranlar elbette çıkabilir.

Bunun dışında gelişmeleri aktarayım. Cansu Yener ve Özgür Özgen Fişek kendi istekleriyle ekibimizden ayrıldılar. Ege Ovacık da hikayesinde bir takım değişiklikler yaptı. Şu anda çizdiği seri daha çok Gag mangayı andırıyor.

Linkler

Related Posts with Thumbnails