19 Mayıs 2012 Cumartesi

Mehmet Çağçağ - NTV Röportajı

'Erdoğan mizahı kullansa iktidardan düşmez'

Leman dergisi çizeri Mehmet Çağçağ, "Erdoğan, mizahçılara düşman ola ola en sonunda mizahı da öğrendi, espri yapmaya başladı. Öfkenin değil, mizahın dilini kullansa yıllarca iktidardan düşmez" dedi.



ntvmsnbc
Güncelleme: 11:18 TSİ 20 Nisan. 2012 Cuma
İSTANBUL - 90'lı yıllarda en çok satan ve mizah dergisinin sınırlarını da aşan bir dergiydi Leman. Yürüttüğü "Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık", "Cinsel Faşizme Hayır", "Arkadaşıma Dokunma" kampanyaları; "Lemantimedya" sayfası ve yarattığı karakterlerle 90'lı yıllarda fenomen oldu. Mehmet Çağçağ da, Gırgır dergisinden ayrılarak önce Limon devamında da Leman'ı kuran kadroda yer aldı. "Harala Gürele" ve "Daral&Timsah" köşelerini çizdi.
"Daral&Timsah" en popüler çizgi karakterler arasında yer aldı. Özellikle Timsah bir idole dönüştü.
"Konuşma Balonu" söyleşilerimizde bu hafta Mehmet Çağçağ ile Leman, "Daral&Timsah" ve siyasetçileri konuştuk.

Gırgır'ın ardından 90'lı yıllarda Leman en çok satan mizah dergisi oldu ve bir fenomen haline geldi. 90'lı yıllarda Leman'ı fenomen yapan neydi?Gırgır bir mizah dergisiydi ama Leman bir mizah dergisi olmanın dışında hem eleştirel hem sorgulayıcı hem de yeni bir hayat özlemiyle özgür bir dünya, özgür bir Türkiye özlemiyle harmanlandığı bir yapıydı. Salt güldürmek ve komiklik iddiası taşımıyordu. Gırgır’ın, kapak ve politik sayfa dışında Kemal Sunal filmlerine denk düşen bir komedi anlayışı vardı. Limon ve Leman deneysel bir metindi; yeni bir dil arayışıyla toplumdaki fikirleri sembolik değil; daha gerçekçi karakterlerle anlatmak peşindeydi. “Avanak Avni” gibi bir çocuk karakter bizde olacaksa Amerikan Comics tarzı sembolik bir karakter değil; annesi, babası, hayatı, acıları neyse öyle bir çocuk olmalıydı. Ya da baba ile oğlu arasındaki çatışmayı çizeceksek, hem bizim için iyisini talep eden, hem de muhafazakar pozisyona düşen babalarımızı çizmeliydik. İşte buradan “Kıllanan Adam” çıkıyordu. Ebeveyn, okul, sosyal çevre gibi bize yön veren olguların önce kendilerini ortaya çıkardık, deşifre ettik, bunun dalgasını geçtik, güldük… Kendi ailemizi, milletimizi, karakterimizi, kültürel detaylarımızı tanıyalım anlamında Leman deneysel bir atölye çalışması oldu. Karakterler oluşturdu, o karakterlerle herkesin evine, gönlüne girdi ama sadece bu değildi. Bunun dışında Leman, kendi yaşadığı döneme tanıklık etmek, kaynak tutmak hem de mücadele etmek için teşhir ve alay etti. İşkence ise onu teşhir etmek ama onu yapan zihniyeti de alaşağı etmek, alay etmek, onu ucuz ve kötü düşürmek, çirkin kılmak… Kocaman bir Susurluk albümü hazırladık. Herkes bunu sıradan bir albüm olarak algılıyor ama yıllar sonra çok değerli bir belgedir. 12 Eylül sonrası karanlık bir korku toplumu olmuş Türkiye ve korkunun izleri de devam ediyordu. Bütün bunların içine girip de bu mücadele içinden bir iz bırakmak, bir belge bırakmak Leman adına benim adıma onur duyduğum gurur duyduğum bir durum. Çok korku ve endişe taşımama rağmen, evime gelirken arkamı düşünerek, arkamdan bir elin her an kolumu tutabileceğini düşünerek yaşadım ki benzer şeyler oldu. Aşiretlerden, bölgesel bir takım figürlerden bir takım karanlık güçlerden, siyasilerden, tehdit mektupları aldık. Fakat, çok sevilen birisiyseniz bir şekilde dokunulmazlığınız oluyor, sizin seviliyor olmanızdan birileri korkuyor. Bu sevginin koruyucu bir kalkanı oldu üzerimizde hep. Şükür o günler geride kaldı, nispeten o kadar değil bugünkü baskı.

90'lı yıllar çok sert geçen yıllardı. İnsan hakları ihlalleri, terör, işkence... O dönemin siyasi ve toplumsal ortamı da Leman'ı etkiledi mi?Türkiye'deki gelmiş geçmiş en büyük sivil toplum eylemi “Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık” Leman’da başladı. Leman Kültür’de ilk şalteri Can Yücel indirdi. "Timsah" bile kendi meşrebine uygun bir şekilde o dönemi yaşadı. Niçin yaşadı? Kendi içinde, tek düze dünyasında bir genç, onu seviyorsa en azından kafasında bununla ilgili bir parantez açsın istedim. 12 Eylül duruşmalarının başladığı gün televizyonda genç bir kıza, “Neden buradasınız?” diye sordular. “Bilmiyorum, o dönemin etkilerini de yaşamadım” dedi ama hala yaşıyoruz etkilerini, o da fiziksel etkilerini yaşamamış o anlamda söylüyor. “Ama belgesellerde izledim, mağdurları gördüm ve sorumlu bir genç olarak burada olmak istedim” diyor. Bu çok önemli, insanlara siz tarihini anlatmazsanız kötü bir toplum oluşturursunuz. O yüzden bunların da tarih bilincinin oluşması açısından gösterilmesi gerekiyor.

Yine muhteşem bir söyleşi- devamı: NTVMSNBC

Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails