30 Ekim 2011 Pazar

Sıra ne zaman Atatürk'e gelecek...

Tüm dünya bestsellerleri bile çizgi roman yaparken, biz hala en önemli insanlarımızın hayatlarını ‘çizittiremedik’ gitti. Başta Ulu Önderimiz…
Ben bu fikri ortaya atalı 12 yıl olmuş. Milliyet’te Sarıkız köşemi yazarken önermiştim. ‘Çocuk Mustafa’yı anlatarak başlayabiliriz bu seriye’ demiştim. Daha ortada Can Dündar’ınMustafa’sı yokken…

Hoş bir film o… Benim şiddetle arzusunu duyduğum ise, okuma yazma bilmeyen bebelerin bile bakıp anlayabileceği bir çizgi roman kahramanın hikayesi…
Çizgi roman daha doğrusu hayalim şu karelerle başlıyor;
Selanik’te bir ev… Kumral, mavi gözlü genç bir kadın, kapısına gelen yaşlı bir dedeye bir kap yemek veriyor. Dede bakıyor kızcağız çok mutsuz. Soruyor nedenini, “Çocuklarım ölüyor” diyor kız. Yaşlı adamın gözleri uzaklara dalıyor; “Korkma bu karnındaki yaşayacak… Üstelik bu dünyaya adını yazdıracak…”
Akşamına doğum yapıyor Zübeyde gelin. Ve oğluna, ölen diğer oğlunun adı olan Mustafa ismini veriyor.

***

İşte size Ulu Önder’imiz Atatürk’ümüzün, hiçbir senaristin uyduramayacağı mükemmellikteki hayat hikayesi… Daha doğrusu başlangıcı.
Çizgi romanın devamında, Mustafa’nın bebekliğini, ve büyümesini çarpıcı resimlerle izlerken, flash back’lerle de Zübeyde ve Ali Rıza beyin nasıl bir aşkla evlendiklerini, daha doğrusu Ali Rıza Efendinin gördüğü rüyanın etkisiyle ablası Nimet’e gidip, "Bana evlenmek için sarışın bir kız bulun" dediğini göreceğiz… Daha sonra da karısını hayatı boyunca nasıl "Gülzar-ı Cennetim Zübeydem" diye çağırdığını…
Gözlerimizle de göreceğiz ki Mustafa koyu bir aşk çocuğu.
Aynı zamanda peş peşe vefat eden ailenin diğer çocuklarından sonra şiddetle istenerek dünyaya getirilmiş bir evlat.
Çünkü kardeşlerinden biri Ömer, ilaçsızlık ve bakımsızlıktan ölmüş. Daha önce de Fatma’yı kaybetmiş aile. Mustafa ise bir kaza sonucu beşikten düşerek vefat etmiş. Ağabey Ahmed’in ölümü ise tam bir trajedi. Küçük çocuk sahil kenarındaki kumlukta açılan bir mezara defnediliyor ve o gece çıkan fırtınadaki dev dalgalar Ahmed’in minik cesedini yerinden çıkarıyor…

***

Anne Zübeyde işte bu kederi yaşarken, karnında Mustafa’yı taşımakta…
Ve sonrası…
Küçük Mustafa’nın, Ulu Önder Atatürk olana kadar geçen o muhteşem ‘insani’ hayatı…
Çizgi romanda elbette ‘gittiği rüştiye mektepleri, Harbiye yılları, askerliği, savaşları, 19 Mayıslar, Lozan’lar, Cumhuriyet ve sonrası’ da yer alıyor. Ama biz Atatürk’ümüzün gittiği her yerden yorgun argın eve dönüşünü izliyoruz, her seferinde… Evdeki hayatını, aşklarını, terk edişlerini, sevdalısının dudaklarına kondurduğu öpücüklerini…
Her neyse sevgili okurlar, bu da böyle bir hayal işte…
Ama vakit geç değil, belki biri çıkar da hayata geçirir…
Telaş etmesin, bu konuda emin olsun kendilerine pek çok senarist bulabiliriz.
Çizimleri ise, Akademilerdeki resim bölümü öğrencileri seve yaparlar. Olmadı harçlıklarını koyarsınız ceplerine.
Geliri mi? Elbette şehit ve harp malulü derneklerine…




Selda Uskan


seldatosun@gmail.com


Kaynak - FarklıHaber8

Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails