Kahramanların silahları, fiziki özellikleri, aşk durumları pek çok şeyi anlatır bize. Silah bildiğimiz üzere, örtük fallik bir simgedir. Yüzbaşı Tommiks’ten başlayacak olursak –ki ilgi sırasına göre doğrusu bu olacaktır.
Yüzbaşı Tommiks ergenlik çağından yeni çıkmış, utangaç bir genci hatırlatır. Çok iyi silah kullanır ve ufak cüssesine rağmen çok iyi dövüşür. Albayın kızı Suzi ona hep turta yapar.. Çünkü turta sıcak, yumuşak ve hafif ıslaktır!.. Erkeklerin dünyasında, “uzuvlarının” küçüklüğünü silahtaki başarısıyla örtmesine rağmen, kadınlar karşısında henüz silahını denemeye hazır değildir, bu nedenle Suzi’ye yaklaşamaz. Çocukluğumuzda Tommiks okurken, çocuk görünümüne rağmen erkeklerin dünyasında iyi silah kullanan, iyi dövüşen Tommiks’le özdeşleşmeyi seviyorduk. İşte bu nedenle çizgi roman aşkı çoğunlukla Tommiks’le başlar. Babalar oğullarına önce Tommiks alırlar çünkü bütün çocuklar, büyüklerin dünyasında çok başarılı olan bebek suratlı Tommiks’le özdeşleşmekte zorluk çekmezler.Sonraki aşamada Zagor gelir. Ergenlik çağına yaklaşırken “uzuvlarımızın” bir işe yaradığını görürüz. İşte bu noktada Zagor’un ereksiyon simgesi olan baltası daha çok ilgimizi çekmeye başlayacaktır. Çizgi romana ilk başladığımızda pek ısınamadığımız, hattâ biraz korktuğumuz Zagor, ergenlik çağında kahramanımız olmuştur artık. Ancak cinsellik o kadar da önemli değildir bizim için; baltamız açıkta ve hazır bekliyor; ama biz kahramanlık yapmak istiyor, erkekliğimizi göstermek istiyoruz. Biraz dikkat edersek sözünü ettiğimiz baltanın, bildiğimiz baltalardan daha farklı bir şekilde tasarlanmış olduğunu görürüz. Kesici değil ve şekli aklımıza farklı şeyler getirebilecek gibi duruyor!
Mister No ve Martin Mystere ise, kadınlarla ilişki kurmaya başlamış, cinselliğini yaşayan erkeklerin kahramanlarıdır. Zaten, daha çok üniversite çağında başlar Martin Mystere ve Mister No merakı… Turta gibi aracı simgelere ihtiyaç yoktur, kadın kadın olarak karşımızdadır. Balta da gerçek yerine dönmüştür, çünkü artık ne zaman ve ne şekilde işe yarayacağı biliniyordur.
Gelelim Amerikan kökenli, süperkahraman çizgiromanlarına. Elbette en “süper”inden başlayacağız. Bir önceki dönemde okuduklarımızın aksine yanında yardımcısı olmadan dünyayı çekip çeviren, her işin üstesinden gelen, “bir uçak, bir kuş; hayır hayır bir Süperman”le karşı karşıyayız artık. Büyük çoğunluğun aksine, Süperman mutlu azınlığı, şanslı azınlığı simgeler aslında. Onunla mukayeseye, münakaşaya girmek baştan gereksizdir. Adı üstünde süper o, hem de aileden süper. Kolejde okumuş, mürebbiyeler ve dadılarla büyütülmüş, beşten fazla dil bilen ve çağımız insanının olması gereken modelidir. Zira alanında ne kadar iyiysen, rakiplerini o kadar kolay ekarte edebilirsin. Süperman olmak lazım bazen, sözü burada tam oturuyordur aslında. Zaten her maceranın sonunda pelerinini savurarak, 45 derecelik açıyla ufka doğru bakışındaki edayı hatırlayacak olursak, şanslı geçmişinin ve rakiplerini nasıl ekarte ettiğinin önemli ipucunu görürüz. Normal insan görünümlü Clark Kent iken, sosyal alanda başarısız görünen, çekinser kalan, itilen, hor görülen kahramanımız, pelerinli kıyafetiyle hem bir seks objesi hem de başarı timsalidir. Clark Kent’in aşık olduğu kadını Süperman çoktan tavlamıştır. Aslında normal gibi görünse de şizofreninin başlangıcı da Süperman’in kimliğinde karşımıza çıkar. Hazır şizofreniden bahsetmişken, bunun en seçkin örneğine gelmeliyiz, Örümcek-adam.
Örümcek-adam; günümüz metropol insanının önemli sembollerindendir. Kendisinin kaderini değiştiren ve biyolojik dengesini alt üst eden deneyi aslında bir nevi sıkça karşılaştığımız “iş kazası”na örnek olarak gösterebiliriz. Zira artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Örümcek-adam’ın da yardımcısı yoktur. En çetrefil durumlarda kendi içbenliğiyle veya okurlarıyla konuşur. Bu da bize ay başı maaşını alır almaz hesap yapan ve ay sonunu nasıl denkleştireceğini düşünen insanı hatırlatıyor aslında. Ay sonunu getirme palanları yapan kişi ile Örümcek-adam meseleyi kazasız belasız halletmenin yollarını arayan kader ortaklarından başkası değildir aslında. Örümcek-adam’ın yardımcısının olmaması, onun mükemmelliğinden değil, metropollerdeki hakim bireysel yaşantıdan kaynaklanır. Sevgili halası bile onu bu yalnızlıktan kurtaramaz. Örümcek-adam’ın metropol insanını işaretlediği en önemli yönü biraz “aşırı-yorum” gibi görünse de, ek iş yapıyor olmasıdır. Yıllarca hem okula gitmiş, hem de Daily Bugle gazetesine fotomuhabirlik yapmış ve kendisinin fotoğraflarını çekerek yüklü telifler almıştır. Bu durum, Süperman’de de karşımıza çıkıyor aslında. Ancak Peter Parker, Clark Kent’ten farklı olarak, kimliğini gizlemek için gazetecilik yapmıyor, aynı zamanda Örümcek-adam’ın fotoğraflarını çekip Daily Buggle gazetesine vererek, maaş+prim müessesesinin zaaflarından yararlanıyor. Ne yaparsınız ki, ekmek aslanın ağzındadır artık. Örümcek-adam da en az Tommiks kadar, cinsellik konusunda gereken doğru zamanı beklemektedir. Yine özdeşimin başarıyla kurulabileceği bir kahramandır. Onun çoğu kez devreye giren örümcek hisleri, adeta toplum içinde ereksiyona uğrayan ergen gencin, bir an evvel bu durumdan kurtulmak için aklına getirdiği sınav stresine paralellik gösterir.
Diğer bir Amerikan kökenli süperkahramanımız elbette Batman veya Bruce Wayne isimli işadamı olacaktır. Batman, intikam almak için başladığı yolculuğa süperkahraman olarak devam eden bir asilzadeden başkası değildir. Ancak çizgiroman dünyasının belki de en ironik kaderi onunkidir. Zira kendi geliştirdiği icatları ve süper kostümü olmadığı zaman, sıradan bir insanoğlu olan Batman, ‘normal insan’ olarak ‘normaldışı’ bir dünyada, Gotham City’de yaşamını sürdürür. Örümcek-adam ve Süperman, gerçek şehirlerde gerçekdışı güçlere sahipken, Batman hayal ürünü bir şehirde, gerçek bir insan olarak yaşamakta ve aslında normal olmayan düşmanlarıyla savaşmaktadır. Zira bütün rakipleri bir şekilde; fizyonomisi değişmiş, mutant özellikleri olan kişilerdir. Batman’ın diğer çizgiroman kahramanlarına göre diğer bir özelliği de, çoğu kadın düşmanını kendine âşık edebilen bir kahraman olmasıdır. Tabi Bruce Wayne de, yine cinselliğini yaşayabilen bir kişidir. Dolayısıyla Mister No veya Martin Mystere ile paralellik gösterir. Dolayısıyla Bruce Wayne yeni sevgililer edindikçe, bizler de cinsel ve duygusal hayatımızı garanti altına almışız demektir. Kendisi her ne kadar mutlu azınlık içinde yer alıp, dünyanın en zengin isimleri arasında yer alsa da maceradan maceraya koşması ve çoğu kez hayatını tehlikeye atması onun mütevazı kişiliğinin bir göstergesidir.
Gotham City’nin karanlık atmosferi elbette bizi diğer karanlık çizgiromanlara götürecektir. Bu çizgiromanlara dikkat ettiğimiz zaman alışıldık kahraman özelliklerinden çıkılmış ve artık bir ‘anti-kahraman’ olgusuyla karşı karşıyayızdır. Elbette V, Hellboy ve Sin City’nin sakinlerinden bahsediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder