Bir zamanlar Alfa Yayınları'nda birlikte çalıştığım Hayri Önder gerçekte kimdi? Merak ediyor musunuz? Aşağıdaki söyleşiye net gezintimde rastladım. Hayri Önder'le ilgili net aleminde pek de bilgi olmadığı göz önüne alınırsa bu söyleşi bir açığı gidermeye yarayabilir belki. İyi okumalar:
Balkanskidom'un Hajri Demirovski ile yaptığı söyleşi
Hayri (Hajri ) Demirovski 83 yaşında dünyalar tatlısı bir adam. Hayatı macera dolu. 2. dünya savaşında nazilerle savaşmış ve yaralanmış bir partizan. Tito'ya derin bir sevgi besleyen barış adamı. Bestekar, şarkıcı, ressam, berber (en çok burası ilginç) ve başka neler yok ki özellikleri içerisinde.
Bu aralar sürekli diyeliz belası ile uğraşmakta. Yine diyalize gitmesinin ardından ziyaret ettik evini . Aslında 30 dk. sözü vermişlerdi çünkü Hayri bey çok yorgundu. Ancak balkanlardan gelen sıcak hava dalgasını görünce gözleri bir anda parlayıverdi. Balkanskidom ekibi olarak bize çok lezzetli bir gün yaşattı.
ŠARENALAŽA; Kimdir Hayri Demirovski?
HAYRİ DEMİROVSKİ; 1926 Manastır doğumluyum. Yugoslavya’da yaşarken asıl ismim Ajri Demirovski’ydi. Türkiye’ye 1954’te göçtük. Soyadı kanunuyla değişen ismim Hayrettin Önder oldu. Askerliğimi ve mekteplerimi orada tamamladım.
ŠARENALAŽA; Sanatçı kimliğinizden önce eğitim hayatınızı dinlemek istiyoruz. Özellikle de berberlik hikayenizi.
HAYRİ DEMİROVSKİ; Bu hikâyeyi çok severim (gülüyor). Matbaacılık okuluna gitmeden evvel liseyi bitirmemiştim. O zamanki aklımla geleceğe dair endişeler kuruyordum. Mutlaka kolumda bir altın bileziğim olsun istiyordum. Dağ başına bile gitsem aç kalmayacak bir mesleğim olmalıydı. Derken berberlik kurslarına katıldım ve ayıptır söylemesi çok iyi bir berber oldum. Zaten hayat felsefem yaptığım şey ne olursa olsun en iyisini yapmak zorunda bırakmıştır beni. Öyle ki kimsenin beni eleştirmesine tahammülüm olmazdı. Allah’a çok şükür yüzüm yere hiç eğilmedi. Nitekim seneler sonra savaşlardan ötürü işsiz kaldığımda mesleğime geri döndüm. O bileziği her zaman gururla kolumda taşıdım.
ŠARENALAŽA; Peki Matbaacılık?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Gençlik teşkilatındaydım, beni Zagreb’e yolladılar. Balkanlar’da ilk kurulan Yüksek Matbaacılık okulunda eğitim gördüm. Uzun zaman da orada kaldım. Okulumuz üç yıllıktı ama ben bir senede mezun oldum.
ŠARENALAŽA; Balkanların ilk matbaacılık okulundan bir yılda mezun olmak çok mühim olsa gerek. Nasıl oldu bu?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Bu çok önemli bir olaydı hayatımda. Okulumuzda altı yüz tane öğrenci vardı. Hırvat, Sırp, Boşnak, Makedon ya da bayan olması gözetmeksizin kardeşçe eğitimimizi gördük. Bir yılın sonunda bir sınav gerçekleştirildi ve ben birinci olarak tamamladım. Sahip olduğum diplomada bütün profesörlerimin imzası mevcuttur. Açıkçası Tito’ya minnettarız. O olmasaydı Yugoslavya eğitimden bihaber cehalet içinde kalırdı.
ŠARENALAŽA; Tito’ya gelmeden önce kariyerinizle alakalı öğrenmek istediğimiz çok şey var. Yüksek Matbaacılıktan sonra neler oldu?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Evet. Sanat, her zaman tutkum oldu. Yaptığım çalışmalar Türkiye’de birçok önemli isimle çalışmama olanak sağladı.
ŠARENALAŽA; Türkiye’ye geldiğinizde mi resim yapmaya başladınız?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Hayır. Ama Türkiye’ye göç ettiğimizde ilk Eyüp semtine gelmiştik. Bir berber dükkânı açtım. Belediyelerin kırmızı tabelalarını asıyorlardı. Ben de yaptırmak için bir tabelacıya gittim baktım 10 lira istiyor (benim 2 günlüğüm kadar para ) başladım resim yapmaya. Günde beş liraya yapmaya başladım. Sonra film afişleri, kitap kapakları, lobiler, kaligrafiler derken matbaaları tanıdım. Sonra dergi çıkardım. O zamanlar Akbaba dergisinin tirajı 11 bindi. Benim dergim (Salata) 60 bin. Zamanla arttı ve 150 bine ulaştı. Birkaç ay sonra Hürriyet grubu Gırgır dergisini yayınladı. Beni çağırdılar ve “Hayri ağabey artık senin dergini dağıtmayacağız” dediler. Gırgır’a rakipmişim. Beş yüz bin lira tazminatımı ödemediler bende kapattım. Rıfat Ilgaz’ın Hababam sınıfının ilk kitaplarını basan bendim. Kandemir Konduk o zaman çok zor durumdaydı. Çok iyi bir adamdı. Müjdat Gezen, Altan Erbulak aynı dergide çalıştık. Kandemir konduk… Herkes bende çalışıyordu. O zaman hiç biri meşhur değildi. Velettiler daha o zaman.
Kandemir Konduk içlerinde farklıydı ne konu verirsen çiziyordu. Kandemir büyük kabiliyetti. Çok yaratıcıydı. Sonra baya meşhur oldu. Şimdi kendini alkole vermiş çok üzülüyorum.
ŠARENALAŽA; Yugoslavya’da çok popüler bir sanatçı oldunuz. Bu hikâyede enteresan anekdotlar biliyoruz. Mesela Milli marş olmayı hak eden parçanız “Bitola moj roden kraj” var. Ancak bizim sizi tanımamız sizin açınızdan bu kadar kolay olmadı değil mi?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Evet (gülüyor). Küçük yaştan beri akordeon çalıyordum. Müzik eğitimi hiç almadım. Halen nota bilmem. Sevdalinka gecelerimiz olurdu. Beni oraya davet ederlerdi. Çalıp söylerdim. Makedoncayı ve Hırvatçayı, Slovenceyi ana dilim gibi konuşurum. Dile her zaman yatkındım. Allah vergisi olduğunu düşünüyorum. Bir gün Manastır radyosunun Makedonca şarkı söyleyen gençler aradığını duyduk. Tanıdıklarım gitmem için ısrar ettiler. Sırada bekleyen bir sürü Makedon sanatçı ve sanatçı adayı vardı. Her birini sırayla içeri alıyor, söyleyeceği şarkıyı dinliyor ve dışarı yolluyorlardı. O kadar Makedon ismin arasında sıra bana geldiğinde ismimi anons eden adam Ajri Demirovski dedikten sonra “biz Türk değil Makedon arıyoruz” diye çıkıştı. Ona Makedonca söyleyebileceğimi söylediğimde beni küçümsediğini hatırlıyorum. Eleştiriye kapalı biri olarak yüzünde yakaladığım o küçümseme beni içten içe kızdırıyordu. Birde gencim, kanım deli akıyor (gülüyor)! Şahsıma hakaret edildiğini düşündüm. Başka bir şarkı hazırlamıştım ama hal böyle olunca eski ve meşhur bir şarkıyı seslendirdim.
ŠARENALAŽA; O şarkıyı hatırlıyor musunuz?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Hatırlamaz mıyım?
ŠARENALAŽA; Biraz mırıldanır mısınız?
HAYRİ DEMİROVSKİ; ( ……………………………………………………………… Paşe Turski diye gidiyor ....(oldukça eski olan bu şarkıyı Edito da ben de bir türlü çıkartamadık )
ŠARENALAŽA; Peki yarışmada neler oldu?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Jüri birinci kupleden sonra orkestrayı durdu. Şaşakalmış biçimde yanıma doğru yürüdü ve alnımdan öptü. Az önceki davranışı yüzünden özürler diledi. Bir Türk’ün bu kadar iyi Makedonca konuşabildiğini düşünememişti. Haklıydı da. Böylece beni radyoya aldılar ve şarkı söylemeye başladım. Radyoda benden daha kıdemli sanatçılar vardı. Hepsi çok iyiydi. Öncelikle Makedonlardı. Bir de aralarında ben (gülüyor). Haftada iki gün program yapıyordum. Kendime bir repertuar hazırlıyorum tam seslendireceğim repertuarım diğerlerinden biriyle mutlaka çakışıyordu. En yeni ben olduğum için popüler parçaları seslendirmeye pek yerim kalmıyordu. Petra’lar, Vetra’lar, Monica’lar cayır cayır söylerken bana kala kala eski şarkılar kalıyordu.
ŠARENALAŽA; Nasıl ilerleyebildiniz bu aksaklıklar içinde?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Bir yeniliğe ihtiyacım vardı. Bende oturup bir şarkı yazdım. Hem Türkçe hem Makedonca okuyacaktım. Sözleri şöyleydi; “Sevdim seni alamadım, ben sana more doyamadım”. Parçayı İlk okuduğumda herkes nereden bulduğumu sordu. Beste benimdi ama alaylıydım o yüzden kimseye kendim yaptım diyemezdim. İnanmazlar ya da alay ederler diye korkuyordum. Her Cumartesi istek günüydü radyoda. Yaptığım parça neredeyse en çok istek alan parça olmuştu. O ivmeyle birkaç tane daha yapıverdim. Ajri ne söylerse herkes beğendi. Ufak ufak tanınmaya başladım. Bestelerimi soran herkese “bilmem ne köyünden bir kadından-bir erkekten aldım” diye yalan söyledim. (gülüyor)
ŠARENALAŽA; Ne zamana kadar sakladınız yeteneğinizi?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Makedon tiyatrosunun önünde kurtuluş günü için yapılacak festivale kadar…
Büyük bir konser verilecekti. Artık epey popüler sayılıyordum. Tiyatronun müdürü vardı genç bir adam. Ona itiraf ettim ilk. Şimdiye kadar bestelerimi kendi başıma icra ettiğimi ve artık yalan söylemeyeceğimi söyledim. Çok şaşırmasına rağmen beni yüreklendirmekten sakınmadı. O konserde “Bitola moja roden kraj” adlı eserimi seslendirdim. Herkes büyülendi. O tarihten beride besteci olduğum için utanmaktan vazgeçtim. Böylece ilerledim. İşte bu şarkı marş oldu.
ŠARENALAŽA; Yaptığınız her işte başarılı olmuşsunuz. Tebrik ederiz. Gelelim 1950’lerin Yugoslavya’sına. Bir kesim mesela Sancak tarafı Tito’yu çok sever ama Üsküp tarafı lanet olsun der. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Arnavut’lara sorsanız iyi değildi, Torbeşler’de iyi değildi derler. Özbeöz Yörük’üm ben, yani Türk’üm. Krallık zamanını yaşadım, savaşı gördüm. Gazi oldum. Tito zamanı çok güzeldi. Ama Jadranka’yla evlendikten sonra her şey mahvoldu diyebilirim. Bunlardan ziyade Tito kalem tutmayan hiçbir el bırakmadı. Irk, dil, din ayırt etmeksizin herkesi eğitime sürükledi. Hakkını kimse yiyemez. Türk dediğimiz bölgede sefalet vardı. Zorla eğitti onları. Onları kooperatife soktu. Bir tek doktor bile yoktu orada. Şimdi sorsanız “gâvur” derler. Bence ayıp. Günahtır… Tito, bize toprağın bölünemeyeceğini öğretti. Herkesi eşit kıldı. Onun devrettiği bayrağı taşıyamadı Yugoslavya ve kendi arasında bölündü. Tarihimiz olarak utanç duymalıyız.
ŠARENALAŽA; Tito sevildi, sevilmedi ama 30-35 senelik bir Yugoslavya vardı ve parçalandı. Bosna savaşı yaşandı. Oradan 1954’te Türkiye’ye gelip Türkiye’den bakan bir Türk olarak, her şeyden önce insan olarak savaş hakkında ne düşündüğünüzü sormak istiyorum.
HAYRİ DEMİROVSKİ; Ben muhlis bir insanım. Din, dil, ırk benim için fark etmez. Hepsini Allah yaratmıştır. Eğer Allaha inanıyorsak nasıl sorgularız onu? Benim mantığım almıyor. Taşı, kuşu, tilkiyi de Allah yarattı. Almanların o kamplarını gördüm. En cins, en yakışıklı erkekleri, en sağlam kadınları toplamışlardı. “SS” kampları buradan doğmuştur. Bunlar ana, kardaş bilmezlerdi. Özel yetiştirilmişlerdi, robot gibiydiler. Makineleri çeker “heil Hitler” diyerek tararlardı yüz kişiyi. Anası Rum, babası Yahudi, anası Türk ya da bilmem ne ama sırım gibi gençlerdi. Çok kaliteliydiler. Duyguları alınmış gibiydiler. Miloseviç bu insanlar aracılığıyla eskiden kardeş olan Sırp’ı Boşnağa karşı savaştırdı. Tito’dan bize kalan en önemli olgu “hepimizin Yugoslav” olduğuydu. Bizim okulda her yerden öğrenci vardı, kadın erkek… Hepimiz birdik. Ayırt edilmiyorduk. Boşnak Sırp’la evlenmiş, Hırvat deseniz öyle. Sonra bu birliği parçalamak isteyen faşist zihniyetler aslında Tito’ya karşıydılar. Onlara Çetnik deniyor. Ustaşeler ve Çetnikler. Tito öldükten sonra Miloseviç idareyi ele aldı ve Kosova savaşı çıktı. Maksadı Yugoslavya’yı parçalamaktı. Almanları karıştırdı işin içine. Yazık oldu Yugoslavya’ya. . Çok kırıcı bir olaydır Bosna savaşı.
ŠARENALAŽA; Boşnaklar hakkında ne düşünüyorsunuz? Balkanlar parçalandı ve herkes eskiye göre farklı yaşıyor. Sizce bu durum bir gün düzelir mi?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Amerikalılar istediğini yapıyorlar. Ekonomi onların elinde. Afrika’sı da, İran’ı da, herkes Amerika’nın dilediği sistemde yaşıyor ya da ölüyor. Bütün ülkeler Amerika’ya karşı zayıf. Eski Yugoslavya adına hiçbir şeyin düzeleceğini sanmıyorum. Olan bize oldu. Kökten dincilik aldı yürüdü.
ŠARENALAŽA; Gençlik teşkilatındayken Alman’lara karşı savaştınız değil mi?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Evet partizandım (gülüyor)
ŠARENALAŽA; Birçok yerde yaşamış biri olarak 50’lerin Yugoslavya’sında en beğendiğiniz şehir hangisiydi?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Bence Zagreb’den daha güzel yer yoktu. Aşağı Zagreb’de kültür düzeyi yüksek bir sosyolojik popülarite, üst Zagreb’de ise üst tabaka aileler. İnanılmaz bir yerdi. Zagreb’de çok anım var. Taşını, toprağını soluyarak ölünebilir orada. En kültürlü millet Hırvat’lardır. Slovenlerde kültürlüdür ama egoisttir, şovenisttir. Boşnaklar ise aristokrattır. Hümanisttir...
ŠARENALAŽA; Yaklaşık 45 senedir Türkiye’de yaşıyorsunuz. 2000 senesinden beri İzmir’e yerleştiniz. Özel bir sebebi var mı?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Burayı seviyorum. Sakin (gülüyor)
ŠARENALAŽA; Manastır’a birkaç kez gittiniz. Neler hissettiniz? Savaştan önce ve savaştan sonra ne farklılıklar gördünüz?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Kelimelerle anlatmak mümkün değil. O yüzden şarkı yazarak anlatmaya çalıştım. Elveda Rumeli adlı dizide yayınlandı. “Manastır doğum yerim”
ŠARENALAŽA; Söyleşiniz için çok teşekkür ederiz. Yorgun olmanıza rağmen bizi kırmadınız.
HAYRİ DEMİROVSKİ; Kapım her zaman açık Cevat Kardeş J
HAYRİ DEMİROVSKİ; 1926 Manastır doğumluyum. Yugoslavya’da yaşarken asıl ismim Ajri Demirovski’ydi. Türkiye’ye 1954’te göçtük. Soyadı kanunuyla değişen ismim Hayrettin Önder oldu. Askerliğimi ve mekteplerimi orada tamamladım.
ŠARENALAŽA; Sanatçı kimliğinizden önce eğitim hayatınızı dinlemek istiyoruz. Özellikle de berberlik hikayenizi.
HAYRİ DEMİROVSKİ; Bu hikâyeyi çok severim (gülüyor). Matbaacılık okuluna gitmeden evvel liseyi bitirmemiştim. O zamanki aklımla geleceğe dair endişeler kuruyordum. Mutlaka kolumda bir altın bileziğim olsun istiyordum. Dağ başına bile gitsem aç kalmayacak bir mesleğim olmalıydı. Derken berberlik kurslarına katıldım ve ayıptır söylemesi çok iyi bir berber oldum. Zaten hayat felsefem yaptığım şey ne olursa olsun en iyisini yapmak zorunda bırakmıştır beni. Öyle ki kimsenin beni eleştirmesine tahammülüm olmazdı. Allah’a çok şükür yüzüm yere hiç eğilmedi. Nitekim seneler sonra savaşlardan ötürü işsiz kaldığımda mesleğime geri döndüm. O bileziği her zaman gururla kolumda taşıdım.
ŠARENALAŽA; Peki Matbaacılık?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Gençlik teşkilatındaydım, beni Zagreb’e yolladılar. Balkanlar’da ilk kurulan Yüksek Matbaacılık okulunda eğitim gördüm. Uzun zaman da orada kaldım. Okulumuz üç yıllıktı ama ben bir senede mezun oldum.
ŠARENALAŽA; Balkanların ilk matbaacılık okulundan bir yılda mezun olmak çok mühim olsa gerek. Nasıl oldu bu?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Bu çok önemli bir olaydı hayatımda. Okulumuzda altı yüz tane öğrenci vardı. Hırvat, Sırp, Boşnak, Makedon ya da bayan olması gözetmeksizin kardeşçe eğitimimizi gördük. Bir yılın sonunda bir sınav gerçekleştirildi ve ben birinci olarak tamamladım. Sahip olduğum diplomada bütün profesörlerimin imzası mevcuttur. Açıkçası Tito’ya minnettarız. O olmasaydı Yugoslavya eğitimden bihaber cehalet içinde kalırdı.
ŠARENALAŽA; Tito’ya gelmeden önce kariyerinizle alakalı öğrenmek istediğimiz çok şey var. Yüksek Matbaacılıktan sonra neler oldu?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Evet. Sanat, her zaman tutkum oldu. Yaptığım çalışmalar Türkiye’de birçok önemli isimle çalışmama olanak sağladı.
ŠARENALAŽA; Türkiye’ye geldiğinizde mi resim yapmaya başladınız?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Hayır. Ama Türkiye’ye göç ettiğimizde ilk Eyüp semtine gelmiştik. Bir berber dükkânı açtım. Belediyelerin kırmızı tabelalarını asıyorlardı. Ben de yaptırmak için bir tabelacıya gittim baktım 10 lira istiyor (benim 2 günlüğüm kadar para ) başladım resim yapmaya. Günde beş liraya yapmaya başladım. Sonra film afişleri, kitap kapakları, lobiler, kaligrafiler derken matbaaları tanıdım. Sonra dergi çıkardım. O zamanlar Akbaba dergisinin tirajı 11 bindi. Benim dergim (Salata) 60 bin. Zamanla arttı ve 150 bine ulaştı. Birkaç ay sonra Hürriyet grubu Gırgır dergisini yayınladı. Beni çağırdılar ve “Hayri ağabey artık senin dergini dağıtmayacağız” dediler. Gırgır’a rakipmişim. Beş yüz bin lira tazminatımı ödemediler bende kapattım. Rıfat Ilgaz’ın Hababam sınıfının ilk kitaplarını basan bendim. Kandemir Konduk o zaman çok zor durumdaydı. Çok iyi bir adamdı. Müjdat Gezen, Altan Erbulak aynı dergide çalıştık. Kandemir konduk… Herkes bende çalışıyordu. O zaman hiç biri meşhur değildi. Velettiler daha o zaman.
Kandemir Konduk içlerinde farklıydı ne konu verirsen çiziyordu. Kandemir büyük kabiliyetti. Çok yaratıcıydı. Sonra baya meşhur oldu. Şimdi kendini alkole vermiş çok üzülüyorum.
ŠARENALAŽA; Yugoslavya’da çok popüler bir sanatçı oldunuz. Bu hikâyede enteresan anekdotlar biliyoruz. Mesela Milli marş olmayı hak eden parçanız “Bitola moj roden kraj” var. Ancak bizim sizi tanımamız sizin açınızdan bu kadar kolay olmadı değil mi?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Evet (gülüyor). Küçük yaştan beri akordeon çalıyordum. Müzik eğitimi hiç almadım. Halen nota bilmem. Sevdalinka gecelerimiz olurdu. Beni oraya davet ederlerdi. Çalıp söylerdim. Makedoncayı ve Hırvatçayı, Slovenceyi ana dilim gibi konuşurum. Dile her zaman yatkındım. Allah vergisi olduğunu düşünüyorum. Bir gün Manastır radyosunun Makedonca şarkı söyleyen gençler aradığını duyduk. Tanıdıklarım gitmem için ısrar ettiler. Sırada bekleyen bir sürü Makedon sanatçı ve sanatçı adayı vardı. Her birini sırayla içeri alıyor, söyleyeceği şarkıyı dinliyor ve dışarı yolluyorlardı. O kadar Makedon ismin arasında sıra bana geldiğinde ismimi anons eden adam Ajri Demirovski dedikten sonra “biz Türk değil Makedon arıyoruz” diye çıkıştı. Ona Makedonca söyleyebileceğimi söylediğimde beni küçümsediğini hatırlıyorum. Eleştiriye kapalı biri olarak yüzünde yakaladığım o küçümseme beni içten içe kızdırıyordu. Birde gencim, kanım deli akıyor (gülüyor)! Şahsıma hakaret edildiğini düşündüm. Başka bir şarkı hazırlamıştım ama hal böyle olunca eski ve meşhur bir şarkıyı seslendirdim.
ŠARENALAŽA; O şarkıyı hatırlıyor musunuz?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Hatırlamaz mıyım?
ŠARENALAŽA; Biraz mırıldanır mısınız?
HAYRİ DEMİROVSKİ; ( ……………………………………………………………… Paşe Turski diye gidiyor ....(oldukça eski olan bu şarkıyı Edito da ben de bir türlü çıkartamadık )
ŠARENALAŽA; Peki yarışmada neler oldu?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Jüri birinci kupleden sonra orkestrayı durdu. Şaşakalmış biçimde yanıma doğru yürüdü ve alnımdan öptü. Az önceki davranışı yüzünden özürler diledi. Bir Türk’ün bu kadar iyi Makedonca konuşabildiğini düşünememişti. Haklıydı da. Böylece beni radyoya aldılar ve şarkı söylemeye başladım. Radyoda benden daha kıdemli sanatçılar vardı. Hepsi çok iyiydi. Öncelikle Makedonlardı. Bir de aralarında ben (gülüyor). Haftada iki gün program yapıyordum. Kendime bir repertuar hazırlıyorum tam seslendireceğim repertuarım diğerlerinden biriyle mutlaka çakışıyordu. En yeni ben olduğum için popüler parçaları seslendirmeye pek yerim kalmıyordu. Petra’lar, Vetra’lar, Monica’lar cayır cayır söylerken bana kala kala eski şarkılar kalıyordu.
ŠARENALAŽA; Nasıl ilerleyebildiniz bu aksaklıklar içinde?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Bir yeniliğe ihtiyacım vardı. Bende oturup bir şarkı yazdım. Hem Türkçe hem Makedonca okuyacaktım. Sözleri şöyleydi; “Sevdim seni alamadım, ben sana more doyamadım”. Parçayı İlk okuduğumda herkes nereden bulduğumu sordu. Beste benimdi ama alaylıydım o yüzden kimseye kendim yaptım diyemezdim. İnanmazlar ya da alay ederler diye korkuyordum. Her Cumartesi istek günüydü radyoda. Yaptığım parça neredeyse en çok istek alan parça olmuştu. O ivmeyle birkaç tane daha yapıverdim. Ajri ne söylerse herkes beğendi. Ufak ufak tanınmaya başladım. Bestelerimi soran herkese “bilmem ne köyünden bir kadından-bir erkekten aldım” diye yalan söyledim. (gülüyor)
ŠARENALAŽA; Ne zamana kadar sakladınız yeteneğinizi?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Makedon tiyatrosunun önünde kurtuluş günü için yapılacak festivale kadar…
Büyük bir konser verilecekti. Artık epey popüler sayılıyordum. Tiyatronun müdürü vardı genç bir adam. Ona itiraf ettim ilk. Şimdiye kadar bestelerimi kendi başıma icra ettiğimi ve artık yalan söylemeyeceğimi söyledim. Çok şaşırmasına rağmen beni yüreklendirmekten sakınmadı. O konserde “Bitola moja roden kraj” adlı eserimi seslendirdim. Herkes büyülendi. O tarihten beride besteci olduğum için utanmaktan vazgeçtim. Böylece ilerledim. İşte bu şarkı marş oldu.
ŠARENALAŽA; Yaptığınız her işte başarılı olmuşsunuz. Tebrik ederiz. Gelelim 1950’lerin Yugoslavya’sına. Bir kesim mesela Sancak tarafı Tito’yu çok sever ama Üsküp tarafı lanet olsun der. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Arnavut’lara sorsanız iyi değildi, Torbeşler’de iyi değildi derler. Özbeöz Yörük’üm ben, yani Türk’üm. Krallık zamanını yaşadım, savaşı gördüm. Gazi oldum. Tito zamanı çok güzeldi. Ama Jadranka’yla evlendikten sonra her şey mahvoldu diyebilirim. Bunlardan ziyade Tito kalem tutmayan hiçbir el bırakmadı. Irk, dil, din ayırt etmeksizin herkesi eğitime sürükledi. Hakkını kimse yiyemez. Türk dediğimiz bölgede sefalet vardı. Zorla eğitti onları. Onları kooperatife soktu. Bir tek doktor bile yoktu orada. Şimdi sorsanız “gâvur” derler. Bence ayıp. Günahtır… Tito, bize toprağın bölünemeyeceğini öğretti. Herkesi eşit kıldı. Onun devrettiği bayrağı taşıyamadı Yugoslavya ve kendi arasında bölündü. Tarihimiz olarak utanç duymalıyız.
ŠARENALAŽA; Tito sevildi, sevilmedi ama 30-35 senelik bir Yugoslavya vardı ve parçalandı. Bosna savaşı yaşandı. Oradan 1954’te Türkiye’ye gelip Türkiye’den bakan bir Türk olarak, her şeyden önce insan olarak savaş hakkında ne düşündüğünüzü sormak istiyorum.
HAYRİ DEMİROVSKİ; Ben muhlis bir insanım. Din, dil, ırk benim için fark etmez. Hepsini Allah yaratmıştır. Eğer Allaha inanıyorsak nasıl sorgularız onu? Benim mantığım almıyor. Taşı, kuşu, tilkiyi de Allah yarattı. Almanların o kamplarını gördüm. En cins, en yakışıklı erkekleri, en sağlam kadınları toplamışlardı. “SS” kampları buradan doğmuştur. Bunlar ana, kardaş bilmezlerdi. Özel yetiştirilmişlerdi, robot gibiydiler. Makineleri çeker “heil Hitler” diyerek tararlardı yüz kişiyi. Anası Rum, babası Yahudi, anası Türk ya da bilmem ne ama sırım gibi gençlerdi. Çok kaliteliydiler. Duyguları alınmış gibiydiler. Miloseviç bu insanlar aracılığıyla eskiden kardeş olan Sırp’ı Boşnağa karşı savaştırdı. Tito’dan bize kalan en önemli olgu “hepimizin Yugoslav” olduğuydu. Bizim okulda her yerden öğrenci vardı, kadın erkek… Hepimiz birdik. Ayırt edilmiyorduk. Boşnak Sırp’la evlenmiş, Hırvat deseniz öyle. Sonra bu birliği parçalamak isteyen faşist zihniyetler aslında Tito’ya karşıydılar. Onlara Çetnik deniyor. Ustaşeler ve Çetnikler. Tito öldükten sonra Miloseviç idareyi ele aldı ve Kosova savaşı çıktı. Maksadı Yugoslavya’yı parçalamaktı. Almanları karıştırdı işin içine. Yazık oldu Yugoslavya’ya. . Çok kırıcı bir olaydır Bosna savaşı.
ŠARENALAŽA; Boşnaklar hakkında ne düşünüyorsunuz? Balkanlar parçalandı ve herkes eskiye göre farklı yaşıyor. Sizce bu durum bir gün düzelir mi?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Amerikalılar istediğini yapıyorlar. Ekonomi onların elinde. Afrika’sı da, İran’ı da, herkes Amerika’nın dilediği sistemde yaşıyor ya da ölüyor. Bütün ülkeler Amerika’ya karşı zayıf. Eski Yugoslavya adına hiçbir şeyin düzeleceğini sanmıyorum. Olan bize oldu. Kökten dincilik aldı yürüdü.
ŠARENALAŽA; Gençlik teşkilatındayken Alman’lara karşı savaştınız değil mi?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Evet partizandım (gülüyor)
ŠARENALAŽA; Birçok yerde yaşamış biri olarak 50’lerin Yugoslavya’sında en beğendiğiniz şehir hangisiydi?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Bence Zagreb’den daha güzel yer yoktu. Aşağı Zagreb’de kültür düzeyi yüksek bir sosyolojik popülarite, üst Zagreb’de ise üst tabaka aileler. İnanılmaz bir yerdi. Zagreb’de çok anım var. Taşını, toprağını soluyarak ölünebilir orada. En kültürlü millet Hırvat’lardır. Slovenlerde kültürlüdür ama egoisttir, şovenisttir. Boşnaklar ise aristokrattır. Hümanisttir...
ŠARENALAŽA; Yaklaşık 45 senedir Türkiye’de yaşıyorsunuz. 2000 senesinden beri İzmir’e yerleştiniz. Özel bir sebebi var mı?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Burayı seviyorum. Sakin (gülüyor)
ŠARENALAŽA; Manastır’a birkaç kez gittiniz. Neler hissettiniz? Savaştan önce ve savaştan sonra ne farklılıklar gördünüz?
HAYRİ DEMİROVSKİ; Kelimelerle anlatmak mümkün değil. O yüzden şarkı yazarak anlatmaya çalıştım. Elveda Rumeli adlı dizide yayınlandı. “Manastır doğum yerim”
ŠARENALAŽA; Söyleşiniz için çok teşekkür ederiz. Yorgun olmanıza rağmen bizi kırmadınız.
HAYRİ DEMİROVSKİ; Kapım her zaman açık Cevat Kardeş J
Hajri Demirovski
Hajri Demirovski'ye yaşayan bir tarih dersek yalan söylemiş olmayız. Makedonya'nın Bitola şehrinde doğan, 1954 yılında Türkiye'ye göç eden ve 2000 yılından bu yana Karşıyaka'da yaşayan Hajri Demirovski ( Türkiye'de aldığı soyadı ile Hayri Önder) hem Makedonya'ya, hem de tüm Makedon göçmenlerine büyük bir iz bırakmıştır.
Pesna Za Gorno Vranovci adındaki Vaska İlieva şarkısından sonra nazarımda en güzel göçmen şarkısı - ve kuşkusuz Bitola'yı en güzel anlatan şarkı - Bitola, Moj Roden Kraj'ın söz ve müziği Hajri Demirovski'ye aittir.
Hajri Demirovski bu şarkısıyla ve Makedonca bestelenen 80 eseriyle ülke kültür ve sanatına büyük katkıları bulunan bir kişidir. Bu özelliğine binaen yakın bir tarihte kendisine Bitola belediye başkan yardımcısı ve Meclis Başkanı Liljana Kuzmanova tarafindan hemşehrilik beratı verildi.
Ödül töreni sırasında Evliya Çelebi'nin 1661 yılında Bitola'yı ''Yesil-mavi ortami, havasi, yaz sicaginda insani oksayan serin dag rüzgari, akarsulari..'' ile tarif ettigini belirten Kuzmanova, sehirlerinin Hayri Demirovski'ye de ilham kaynagi oldugunu söyledi.
Demirovski'nin, Makedonlar'a unutulmaz eserler biraktigini, efsane haline gelen ''Bitola Moj Roden Kraj''in nesiller boyunca seslendirildigini kaydeden Kuzmanova, ''Gelecekte de bir milli marsimiz gibi seslendirilecektir. Adinizi tarihimize altin harflerle yazdiniz. Bu nedenle belediye konseyinin verdigi en büyük ödül olan Manastir Belediyesinin Fahri Vatandasi ödülü size layik görüldü. Oy birligiyle alinan ve alkislanan bu karar, tüm vatandaslarimiz tarafindan da takdirle karsilandi'' dedi.
O, ünlü Makedon şarkıcılarınca da ses bulmuş eserini yine yakın bir geçmişte, üstelik kendi sesinden Elveda Rumeli adlı dizi içerisinde dinleme fırsatı bulduk... Şarkının Türkçe versiyonu da yine dizi içinde Demirovski tarafından seslendirildi...
bitola moj roden kraj
vo tebe sum rodena za mene si raj
bitola güzel memleketim
ben sende doğdum, sen benim yarimsin
bitola moj roden kraj
jas te sakam od srce znaj
bitola moj roden kraj
jas te sakam za tebe peam
bitola güzel memleketim
seni bütün kalbimle seviyorum
bitola güzel memleketim
seni seviyorum, sana şarkı söylüyorum
mnogu gradovi sela jas projdov
kako tebe mil za mene nigde ne najdov
çok şehir ve kasabalar gördüm
senden daha güzeline rastlamadım
- nakarat -
vo tebe sum odel gol i bos,
vo tebe porasnav jas ne sum ti gost
ben sende yürüdüm çıplak ve yalın ayak
ben sende büyüdüm, misafirin değilim
- nakarat -
ej roden kraj koj bi mozhel
zbogum da ti reche da ne zaplache
ah memleketim, nasıl olur da
sana elveda derim de ağlamam
bitola moj roden kraj
jas te sakam od srce znaj
bitola moj roden kraj
jas te sakam za tebe peam
bitola güzel memleketim
seni bütün kalbimle seviyorum
bitola güzel memleketim
seni seviyorum, sana şarkı söylüyorum...
http://youtube.com/watch?v=0sPEgzLad_Q
Ve...
korumaya çalışanlarla birlikte mücadele etti. Yugoslavya kurulduktan sonra devlet tarafından yeni açılan matbaa okuluna parasız ve sınavsız alındı. Dört yıllık okulu üç yılda bitirerek ilk diplomayı aldı. Üsküp Radyosu sınavını kazanarak çalışmaya başladı ve besteler yaptı.
1954 yılında anavatanıTürkiye 'ye göç etti. İstanbul'da çeşitli işlerde çalıştı, kısa sürede yazarlar arasında yer edindi. "Salata" adlı karikatür dergisi ve "Çapkın Hırsız" dergisini çıkarırken Rıfat Ilgaz, Kandemir Konduk, Nejat Uygur, Sinan Gürdağcık, Oğuz Aral ve Tekin Aral ile çalıştı. Emekli olduktan sonra Karşıyaka'ya yerleşen Önder, yakalandığı hastalık sebebiyle bir süredir tedavi görüyordu.
Hayri Önder'ingençlik dönemlerinde yazdığı şarkısı "Doğduğun Yer Bitola (Manastır)", Makedonya'nın kurulmasından sonra halkın oylarıyla yılın şarkısı seçildi. Manastır Belediye Meclisi, tarihinde ilk defa 2007'de fahri hemşehri unvanını Önder'e verdi. Oradan bir heyet Karşıyaka'ya gelerek, beratını ve plaketlerini kendisine takdim etti.
Türkçe ve Makedonca dışında Sırpça, Bulgarca ve İtalyanca da bilen Hayri Önder, üç çocuk babasıydı. Önder'in cenazesi, bugün Karşıyaka Mevlana Camisi'nde öğlen namazını müteakip kılınacak cenazesi namazından sonra kaldırılarak, Doğançay Mezarlığı'nda defnedilecek.
Pesna Za Gorno Vranovci adındaki Vaska İlieva şarkısından sonra nazarımda en güzel göçmen şarkısı - ve kuşkusuz Bitola'yı en güzel anlatan şarkı - Bitola, Moj Roden Kraj'ın söz ve müziği Hajri Demirovski'ye aittir.
Hajri Demirovski bu şarkısıyla ve Makedonca bestelenen 80 eseriyle ülke kültür ve sanatına büyük katkıları bulunan bir kişidir. Bu özelliğine binaen yakın bir tarihte kendisine Bitola belediye başkan yardımcısı ve Meclis Başkanı Liljana Kuzmanova tarafindan hemşehrilik beratı verildi.
Ödül töreni sırasında Evliya Çelebi'nin 1661 yılında Bitola'yı ''Yesil-mavi ortami, havasi, yaz sicaginda insani oksayan serin dag rüzgari, akarsulari..'' ile tarif ettigini belirten Kuzmanova, sehirlerinin Hayri Demirovski'ye de ilham kaynagi oldugunu söyledi.
Demirovski'nin, Makedonlar'a unutulmaz eserler biraktigini, efsane haline gelen ''Bitola Moj Roden Kraj''in nesiller boyunca seslendirildigini kaydeden Kuzmanova, ''Gelecekte de bir milli marsimiz gibi seslendirilecektir. Adinizi tarihimize altin harflerle yazdiniz. Bu nedenle belediye konseyinin verdigi en büyük ödül olan Manastir Belediyesinin Fahri Vatandasi ödülü size layik görüldü. Oy birligiyle alinan ve alkislanan bu karar, tüm vatandaslarimiz tarafindan da takdirle karsilandi'' dedi.
O, ünlü Makedon şarkıcılarınca da ses bulmuş eserini yine yakın bir geçmişte, üstelik kendi sesinden Elveda Rumeli adlı dizi içerisinde dinleme fırsatı bulduk... Şarkının Türkçe versiyonu da yine dizi içinde Demirovski tarafından seslendirildi...
bitola moj roden kraj
vo tebe sum rodena za mene si raj
bitola güzel memleketim
ben sende doğdum, sen benim yarimsin
bitola moj roden kraj
jas te sakam od srce znaj
bitola moj roden kraj
jas te sakam za tebe peam
bitola güzel memleketim
seni bütün kalbimle seviyorum
bitola güzel memleketim
seni seviyorum, sana şarkı söylüyorum
mnogu gradovi sela jas projdov
kako tebe mil za mene nigde ne najdov
çok şehir ve kasabalar gördüm
senden daha güzeline rastlamadım
- nakarat -
vo tebe sum odel gol i bos,
vo tebe porasnav jas ne sum ti gost
ben sende yürüdüm çıplak ve yalın ayak
ben sende büyüdüm, misafirin değilim
- nakarat -
ej roden kraj koj bi mozhel
zbogum da ti reche da ne zaplache
ah memleketim, nasıl olur da
sana elveda derim de ağlamam
bitola moj roden kraj
jas te sakam od srce znaj
bitola moj roden kraj
jas te sakam za tebe peam
bitola güzel memleketim
seni bütün kalbimle seviyorum
bitola güzel memleketim
seni seviyorum, sana şarkı söylüyorum...
http://youtube.com/watch?v=0sPEgzLad_Q
Ve...
Hayri Önder vefat etti (22 Ekim 2009)
"Elveda Rumeli" isimli televizyon dizisinde kendi bestelediği şarkıları seslendiren, Hayri Önder (Demirovski), İzmir'in Karşıyaka ilçesindeki evinde vefat etti. Hayri Önder'in doğum yeri Makedonya'nın Manastır şehri için yazdığı şarkısı halen orada en çok dinlenenler arasında yer alıyor.
Manastır'da 1927 yılında dünyaya gelen Önder, Nazi işgali döneminde küçük yaşta dağa çıkıp ülkesini 1954 yılında anavatanı
Hayri Önder'in
Türkçe ve Makedonca dışında Sırpça, Bulgarca ve İtalyanca da bilen Hayri Önder, üç çocuk babasıydı. Önder'in cenazesi, bugün Karşıyaka Mevlana Camisi'nde öğlen namazını müteakip kılınacak cenazesi namazından sonra kaldırılarak, Doğançay Mezarlığı'nda defnedilecek.
ALINTI: Balkanskidom.com
1 yorum:
Allah rahmet eylesin. Film gibi bir hayatı varmış gerçekten de. Böyle biri ile aynı ortamı solumuş olmanız, birlikte çalışma şansı bulmanız ne kadar güzel.
Yorum Gönder