1- Edebiyat uyarlamalarının çizgi roman kültürü içindeki yeri nedir?
Çizgi romanda Edebiyat Uyarlamalarının yer almasını konuşmadan önce o uyarlamanın çizgi roman olup olmadığı sorusuna yanıt aramak gerekir bence.
Çizgi roman özünde birbirini takip eden karelerin bir hikaye oluşturması olarak tanımlansa da çizgi romanı çizgi roman yapan aslında okuyucuyla eser arasında kurulan bağdır. Çizgi roman bir kahramanın hikayesini anlatır, onun adıyla anılan bir sürekli serisi vardır ve belli periyotta devam ederken onu bağlılıkla okuyan okuyucusunun duygularını dile getirir. Bu bağlamda çizgi roman için “kahramanıyla empati kuran okuyucunun birlikteliği” demek doğru olacaktır. Şunu da unutmamak gerek “her okuyucu her çizgi roman kahramanını ve ekolünü okumaz!”
Okur, kendisine hitap eden ve onu en iyi şekilde temsil eden kahramanın sürekli devam eden maceralarını okudukça mutlu olur ve çizgi romanı takip eder. Seri çizgi romanın etkisi çok güçlüdür. Buna karşın Grafik Novel (Albüm) adı verilen çizgi roman türüne bakmak gerekir. Bu tür eğer bilinen bir kahramanı anlatmıyorsa kendi başına yayınlanıyor, bir bütünlük içeriyor, başı sonu aynı sayı içinde yer alıyor ve çizgi roman özdeşleşmesine ulaştıracak bir sürece uymuyorsa daha çok içeriğiyle akılda kalmaktadır. Ancak çizgi roman okurunun özlediği ve hedeflediği çizgi romanın bu olduğu söylenemez. Seri ve Grafik Noveller arasındaki ortak özellikler çizgi, kare anlatım, çizgi roman dili gibi teknik olmazsa olmazlardır. Beklenti ve hedef ise asla ortak olmaz.
Edebiyat uyarlamaları işte bu tanımlamalar ışığında başları ve sonları aynı sayı içinde yer alan yapıtlardır ve kahramanlarının devamlılığının olmayışıyla Grafik Novel türüne girmektedir. Anlatım teknikleri olarak çizgi romandır ancak özellikle dil örgüsünün orijinal eserlere bağlı kalması nedeniyle de çizgi romandan hayli uzaktırlar. Uyarlamaların dili ve çizgi romana uyan kurgusu özel olarak ele alınarak yazılmamışsa ortaya çıkanın çizgi roman kareleriyle anlatılmış kaba uyarlamalar olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Çizgi roman, okuyucusunu saran, onunla yol kat eden, yılları aşan bir alışkanlık, bir yol arkadaşlığıdır. Çizgi romanın gerçek okuru başladığı bir kahramanın ardından başka bir çok çizgi romanı da okur. Buna karşın bugün çocukların dergilerinde yer alan çizgi romanlarla edebiyat uyarlamalarının çizgi roman alışkanlığı kazandıracakları şüphelidir. Özellikle çocukluktaki empati kurmayla başlayan çizgi roman okuma alışkanlığı yaşın ilerlemesiyle başka çizgi roman kahraman ve türlerine akacaktır. Buna karşın yetişkinleri hedef alan edebiyat uyarlamalarının çizgi roman okuru ile kahramanı arasındaki ilişkiyi yetişkinlerle bu saatten sonra hiç doğuramayacak olmasından dolayı edebiyat uyarlamalarını çizgi roman olarak kabul etmek çok da mümkün değildir bence. Bu sadık bir tv izleyicisinin dizi filmlerdeki edebiyat uyarlamalarıyla iyi bir okuyucu olduğunu iddia etmesi gibi olacaktır.
Bir zamanlar Milliyet Çocuk dergisi saman kağıda basılmış onlarca dünya klasikleri çizgi roman serisini ücretsiz dağıtmıştı. Yine Milliyet Yayınları bazı otobiyografi ve öykülerin çizgi romanlarını dağıtmıştı. Hatta Aksoy Yayıncılık yine aynı işe soyunmuştu. Şimdilerde bu çizgi romanları ancak bazı meraklıları biliyor ve konuşuyorsa çizgi romanı onlarca yıl sonra bile konuşuluyor yapan şeyin bu uyarlamalarda eksik olduğunu kabul etmemiz gerekir. Şimdilerde fırtınalar kopararak gündemde olan uyarlamaların yıllar sonra kütüphanemizdeki hoş çizgi romanlar olarak anılacaklarını söylemek doğru bir öngörü olacaktır şüphesiz.
2- Bu dört kitap gerçek anlamda Hamlet, Romeo ve Juliet, Macbeth ve Dava mıdır? Yoksa başka bir gözle başka bir yapıt olarak mı değerlendirilmeleri gerekir? Edebi metinden "yapıt/eser" olarak söz edilirken, çizgi roman uyarlamasına "ürün" tabirinin yakıştırılmasına dair bir eğilim seziyorum ve iyi bir uyarlama için bu tanımlama bana doğru gelmiyor. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Küçük Prens, Fırtına, Frankenstein ve adını zikrettikleriniz yukarıda da bahsettiğim gibi çizgi roman tekniğiyle yaratılmış, Grafik Novel türüne yakın eserlerdir. Ancak çizgi roman ruhunu yansıtmaktan uzaktırlar. Kaldı ki çizerinin ve çizgi romana uyarlayan yazarının adlarının neredeyse hiç anılmıyor olmasıyla da zaten “eser” değildirler bana göre. Eser, yaratıcı sanatçılarıyla anılır. Onu yayınlayan veya bir dile kazandıran yayınevinin adıyla değil. Bu bağlamda aniden ortaya çıkan yüzlerce çizgi roman okuru gazeteci ve habercisinin eserin emekçilerini es geçerek bir yayını tanıtıyor olması ister istemez o eseri “ürün” haline sokmaktadır. Elbete “çizgi romanın kendisi popüler kültürün ürünü” denmektedir. Hatta satışların çoğalmasıyla birlikte ortaya çıkan fabrikasyon bir üretim nedeniyle bu eserlerin mecrasına “endüstri” de denmektedir. Bu nedenle çizgi romana eserden çok ürün yakıştırması da yapılmıştır. Ancak bu geçmişteydi. Artık çizgi roman bir sanat dalıdır ve eski “ürün”lerin hepsi bir sanat dalının farklı dönemlerinin eserleridir. Çizgi romanı üründen sanat eserine dönüştüren şey uyarlamalar değil sanat değerinin anlaşılmış olmasıdır. Buna karşın basınımızın emekçilerini ve sanatçılarını yok sayan tavrı onu yeniden çizgi romanı yeniden ürün konumuna indirgemektedir.
Shekspeare, Kafka, Shelley büyük yazarlardır elbette ama uyarlamaları çizgi roman içinde yer alsalar da zaten sanat dalı olan bir çizgi romanı daha sanat yapmazlar. Hamlet’i sinemada yöneten Zafirelli bu sayede sinemayı daha sinema mı yapmıştır yani? Ya da türk dizi film sektörü şimdilerde edebiyat uyarlamaları yapıyor diye sanat mı olabildi?
Uyarlamaların yazarları yaşasaydı eminim eserlerini çizgi roman gibi önemli bir sanata uyarlayan sanatçılara teşekkür ederlerdi.
3- Türkiyeli okurların mangayla tanışıklığı ve Everest'ten çıkan iki kitabın bu süreçteki yeri
Manga yayıncılığıyla ilgili bir çok küçük deneme gerçekleşti bugüne kadar ama TUDEM’in yayınladığı “Yalınayak Gen”e kadar gerçek bir manga baskısı gerçekleşmedi bence. Cihan Demirci’nin usta desteğiyle basılan eser bir dönüm noktasıdır türk çizgi roman tarihinde. Dört ciltlik bir manga yayınlandı ve otobiyografik eser hemen her yaş (15 yaş ibaresine rağmen) okuru cezp etti. Okuldaki Sır, Savaşçılar, Tılsım gibi manga çizgilerine sahip diğer çizgi romanlarla Tudem yine koşusunu önde sürdürmektedir. Everest şimdi bu yayınevinin açtığı manga kulvarına girdi. Remzi ve Dünya yayınevlerinin de yer aldığı bu kulvar çok ciddi engellerin olduğu bir kulvar.
Türk çizgi roman okuru hemen hemen dünyadaki her okur gibi çocukluktan gelen bir alışkanlığın temsilcisidir. Bizde İtalyan westernleri ve türevi Fumetti’ler çok okunmaktadır. Comics ve Frankofon’lar bile kendilerine zor yer bulmaktadır. Manga ise içlerinde en az Türkçe basılmış olanıdır. Manga basan tüm yayınevlerini tutucu bir okur kitlesiyle dış pazardan mangayı takip eden ve bu türün en iyilerini zaten bilen ve okumuş olan okurlar beklemektedir. Şimdi yayınevlerine düşen tutucu okurlarda alışkanlık yaratacak yayınları tespit etmektir. Ya da Tudem gibi okuyucusunu çocukluktan alıp büyütecektir. “Edebiyat uyarlamalarıyla bir sürpriz olur mu derseniz?” umutsuz bir “Umarım” yanıtını veririm.
4- Türkiye'de ÇR okuma kültürü ve şimdilerde yaşanan canlanmaya ilişkin görüşünüz nedir?
Eğer uyarlamaların tekrar basımlarını baz alıyorsak buna yanıtım “yanılsama” olur. Ortada “çizgi roman okunma ve kültürü canlanması” yok. Zagor, Örümcek Adam, Yıldız Savaşları, Yürüyen Ölüler, Thorgal, Dampyr, Swing,Teks gibi yayınların satışlarında artış saptanmadıysa; ki ben çok olumlu etkilerin olduğunu işitmedim, çizgi roman okunmasında da bir artışın olduğunu iddia etmek kesinlikle yanılsamadır.
Şu anda içinde bulunduğumuz durum aniden patlayan bir Pokemon veya Bayblade veya Ben 10 modası durumudur. Bu da gözlemlediğimiz kadarıyla pedagogların ve yetişkinlerin hoşlanmadıkları şeylerdir. Tabii çocuklar yapınca. Yetişkinler tv ve gazetelerin gazıyla çocukların yaptıklarını yapınca ve işin içinde “dev yazarların eserleri” olunca tanık olduğumuz uyarlama satış patlaması da güzel bir şeye dönüşüyor gözlerde o ayrı.
Üzüntüm NTV Yayınlarının yıllardır Cnbc-e dergi üzerinden ücretsiz olarak dağıttığı son derece kaliteli baskıya sahip çizgi romanlar dahil diğer onlarca yayınevi ve eserlerinin şu andaki haber dalgasının onda biri kadar haber yapılmamış olmasınadır. Oysa çizgi roman hep vardı ve şimdi ancak edebiyat uyarlamalarıyla ülkemize giriş yapılmış gibi davranılıyor.
Bu uyarlama rüzgarı tatlı bir rüzgardır bence. İçinde çizgi roman olduğu için, yetişkinlere yönelik olduğu için (!), gerçekten önemli edebiyat eserlerini okuyuculara taşıdığı için, bunları hep çizgi romanla yaptığı için tatlı bir rüzgar. Eminim olumlu etkileri de olacaktır bu rüzgarın. İlla ki bazı polenler bazı yerlere ulaşacak ve onları bazı arılar toplayınca bal da olacaktır. Ama Çam balı mı olacak, çiçek balı mı onu zaman gösterecek.
Şimdilerde herkes bazı yayınevlerini kast ederek “çizgi roman” konuşuyor. Elbette kulaklarda kalıcı olması ve aşinalık yaratılması bakımından dünün öcü ve kaka çizgi romanının hoş bir şey olduğunun anlaşılması yolunda ilerleme kat edilebilir. Bu bakımdan bu tv ve gazetelerin verdikleri gazın bitmesini istediğimi de söyleyemeyeceğim.
Ümit Kireççi
Oyuncu-yazar
1 yorum:
“kahramanıyla empati kuran okuyucunun birlikteliği”
Bu söze bittim ben... Ellerinize sağlık, yine güzel bir röportaj olmuş.
Yorum Gönder