Aşağıda eseri dilimize kazandıran ekibin editörü sayın Arzu Taşçıoğlu'yla yapılan söyleşiyi bulacaksınız.
Ümit - Arzu hanım merhaba. Öncelikle yayınevini tanımak ister okuyucularımız...
Arzu Taşçıoğlu - Plan B, adının da ifade ettiği gibi, Türkiye’deki yayıncılığa bir alternatif yaratmak için kurulmuş bir yayınevi. İlk günden beri, klasik yayıncılığın girmediği ya da girmeye cesaret edemediği alanlara yöneldik. Normalde sermaye, riski azaltmak için genellikle denenmiş olana yöneliyor, bu da yayımlanan kitapların oldukça sınırlı bir çerçeve içinde kalmasına yol açıyor. Biz bunu kırmak istedik. Yayımlanmasını çok istediğimiz kitaplar vardı, bunları yayımlamak için kurduk Plan B’yi. Jonathan Lethem, Toby Litt gibi daha önce Türkçe’de hiç yayımlanmamış ama dünya edebiyatında kabul görmüş genç yazarları ve manga örneğindeki gibi denenmemiş konuları seçiyoruz. Biz çok sevdiğimiz, okumak istediğimiz kitapları yayımlıyoruz, Türkiye’de bizim gibi bunları okumak isteyen başka okurlar da olacağını düşünerek.
Ümit - Yayınevinin genel hedeflerini anlatabilir misiniz?
Taşçıoğlu - Yayıncılık konusundaki boşlukları saptayıp bunları doldurmak ya da bu alana dikkat çekecek bir yayın yapmak. Örneğin edebiyatımızın yurt dışına tanıtılmasına yönelik bir derginin eksikliğini gördük ve bir buçuk yıl önce bu boşluğu doldurmak için Turkish Book Review adında Türkiye’nin ilk İngilizce kitap tanıtım dergisini çıkarmaya başladık.
Yayıncılığa başladığımızda çağdaş edebi kurgu, özellikle modern kent romanları ve kara mizah, küreselleşme karşıtı hareket ve kara mizah konularına yoğunlaştık.
Ümit - Diğer yayınevlerinden farklı olarak neleri başarma arzusundasınız?
Taşçıoğlu - Edebiyatımızın ve yayıncılığımızın dünya edebiyatıyla olan ilişkisini değiştirmek, dünyanın bize, okurumuzun edebiyata bakışını farklılaştırmak.
Ümit - Hedef kitleniz nedir?
Taşçıoğlu - Üniversite gençleri, aydınlar, meraklı insanlar. Bilimkurguya, komediye, çizgi romana burun kıvırmayan okurlar. Bir kitabın hem edebi değeri olan bir eser hem de eğlenceli olabileceğini bilen kişiler.
Ümit - Çizgi romanla ilgili bir esere nasıl karar verdiniz? Programınızda var mıydı?
Taşçıoğlu - Çizgi roman, yayınevimizin çizgisine çok uyuyor. Aslında bizim romanlarımızı okuyanların büyük bir bölümü, aynı zamanda çizgi roman okuru. Mesela şu sıralar Jonathan Lethem’ın Yalnızlık Kalesi adlı yarı otobiyografik romanını yayına hazırlıyoruz, çizgi romanla çok yakından ilgili bir kitap. Daha önce çizgi romanla ilgili birkaç kitabı yayın programımıza almak istedik ama olmadı, bunlardan biri de Freak Brothers’dı. Bundan sonra da çizgi romanla ilgili başka kitaplar yayımlamayı düşünüyoruz.
Ümit - Manga Tarihini ortaya atan kim oldu? Bu eserin dilimize kazandırılması sürecinde emeği geçenleri tanıyabilir miyiz?
Taşçıoğlu - Paul Gravett’in Manga: Japon Çizgi Romanının Tarihi isimli kitabını ben seçtim ama süreç şu şekilde gelişti. Sanırım beş yıl kadar önceydi, Sabri Gürses, Plan B için Jonathan Lethem’ın Öksüz Brooklyn adlı kitabını çeviriyordu. Yayınevimizin çizgisine uygun olacağını düşünerek Frederik L. Schodt’un Manga! Manga! adlı kitabını getirdi. Bu çok güzel bir kitaptı ama modern manga hakkında bilgi alabilmek için Schodt’un bir sonraki kitabı olan Dreamland Japan’la birlikte okunması gerekiyordu.
Manga konusunda yayımlanacak ilk kitabı seçecek olmak insanın üzerine bir sorumluluk yüklüyor, ben de manga konusunda yayımlanan kitapları toplayıp incelemeye başladım. Bu sırada Frankfurt Kitap Fuarı’nda Paul Gravett’in kitabını tanıtan bir broşür gördüm, kitap henüz yayımlanmamıştı. Çıkar çıkmaz hemen kitabı inceledim, ideal bir kitaptı. Kitabın metni çok kapsamlıydı, Gravett çizgi roman konusunda son derece yetkin bir yazardı, üstelik Manga: Japon Çizgi Romanının Tarihi çok sayıda manga örneğine renkli olarak yer veren, çok eğlenceli bir kitaptı.
Kitabın metnini İngilizce’den Rüstem Baksoy çevirdi. Orijinal kitapta, Japonca olarak bırakılmış birçok örnek vardı. Biz bu mangasız ortamda, ne kadar çok örneği çevirebilirsek o kadar iyi olur diye düşündük. Hüseyin Can Erkin, son derece titiz bir çalışmayla Japonca kısımları bizim için Türkçeleştirdi.
Çevirinin editörlüğünü ben yaptım, Deniz Vural ve Senem Tüfekcioğlu’yla birlikte kitabı yayıma hazırladık. Sonra da herhangi bir renk sorunu yaşanmaması için, ortağım Deniz Vural’la birlikte, baskı sırasında matbaada her formayı kontrol ettik.
Ümit - Özellikle neler etken oldu manga kitabını basmanızda? Satışı zor bir alan ve okuyucu kitlesi gün be gün azalıyor gibi. Neleri göze aldınız?
Taşçıoğlu - Tıpkı diğer kitapları yayımlarken olduğu gibi, içgüdülerimize güvendik. Bu kitabı çok sevdik, çok güzel bir kitap, niye başkaları da sevmesin, diye düşündük. Yani bu, kitapçıda görünce insanın kendi kendine hediye almak isteyeceği türden bir kitap. Neleri göze aldığımıza gelince... Oldukça yüksek bir baskı maliyeti ve teliflerin yanı sıra, Türkçe’de literatürü olmayan bir konuda çevirilerin yapılması ve düzeltilmesi, balonların tek tek temizlenip içlerine çevirilerin yerleştirilmesi gibi, yoğun bir emeği harcamayı göze aldık. Umarım buna değer, kitap çok sayıda okura ulaşır.
Ümit - Neden Manga tarihi? “Manga basılmayan bir ülkede okuyucu tarihini bilse ne olur?” sorusu doğru bir soru mudur?
Taşçıoğlu - Tabii doğru bir soru ama tersinden de bakabiliriz konuya. İnsanların çok büyük bir bölümü, mangayı Şeker Kız Candy gibi iri gözlü şirin kızlardan ve dev robotlardan ibaret sanıyor. Manganın derinliği konusunda insanları bilgilendirirsek, manganın önemli bir sanat ve edebiyat dalı olduğunu gösterirsek, mangaya olan ilgi de artar diye düşünüyorum.
“Manga: Japon Çizgi Romanının Tarihi” sadece manganın tarihini değil, İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne Japon kültürünün tarihini de anlatıyor. Atom bombasıyla çok ağır bir yara alan, ardından da yıllarca büyük bir baskı altında yaşamak zorunda kalan bir halkın yaratıcılığını, kendini ifade ediş tarzını inceliyor. Paul Gravett manganın gerçek derinliğini görmemizi sağlıyor. Bence kitabın en etkileyici yanlarından biri bu.
Ayrıca kitabın konusu sadece manganın tarihiyle sınırlı değil. Gravett manganın ne olduğunu, türlerini, Japon kültüründeki önemini, hem popüler hem de marjinal sanatçıları, manganın arka planını, nasıl yaratıldığını ve şu anda dünya kültüründeki yerini de anlatıyor.
Ümit - Çizgi roman basan yayınevleri manga basmama gerekçesi olarak onlarca mazeret sundular yıllarca. Japon’lar ülkemizi istemiyor, satışın az olacağından korkuyorlar, çok yüksek telif ücreti talep ediyorlar bunlardan bazıları! Bu konuda sizin izlenimleriniz oldu mu?
Taşçıoğlu - Çizgi roman telifleri genellikle yüksek ve ajansları da biraz kaprisli. Bizim ülkemizdeki düşük baskı rakamlarını küçümsüyorlar. Mesela birkaç yıl önce Frankfurt Kitap Fuarı’nda kült bir çizgi romanı yayımlamak için bir ajansla fiyat üzerinde anlaştık, biz sözleşmeyi beklerken bir ay sonra bir e-posta geldi, ajans baskı sayısını (dolayısıyla fiyatı) iki katına çıkarmış, bunun altına çalışamayız diyordu. Tabii vazgeçtik.
Japonya’da Shonen Jump adlı manga dergisinin üç milyon sattığını göz önünde bulundurursanız, biz şu manga kitabını yayımlamak istiyoruz ama 1000 ya da 2000 adet basacağız dediğinizde, onlara şaka gibi geliyor olabilir.
Ama burada gerçek bir talep olduğunu Türkiye’deki yayıncılara gösterebilirsek, yayıncıların da bu konuda daha ısrarcı olacağını düşünüyorum.
Ümit - Çizgi roman sanatı ve okur ilişkisi için neler söylemek istersiniz?
Taşçıoğlu - Bunu ben size sormalıyım. Çizgi Roman Okurları Platformu bu ilişkiyi yansıtan bir girişim, bu çok heyecan verici. Okurlardan geri dönüş alma açısından bu platform yayıncılar için önemli. Doğası gereği çizgi roman, eskiden beri okurla etkileşim içinde olan bir tür. Okur, yayıneviyle mektuplaşabiliyor, gönderdiği mektubun bir sonraki sayıda yayımlandığını görebiliyor. Tabii bu ülkeden ülkeye değişiyor. Örneğin manga, okuruyla büyük bir etkileşim içinde, okur mektuplarını çok ciddiye alıyorlar.
Ümit - Son görüşlerinizi soru sormadan size bırakıyorum…
Taşçıoğlu - Umarım bu kitap çok sayıda okura ulaşır ve başka yayıncılar da bu ilgiyi görüp, manga yayımlamaya başlarlar.
2 yorum:
Paul Gravett'in bu başarılı çalışmasını ben de hemen edinip, okudum.
Birkaç ufak editör hatası [Kazuo Koike'nin adının Kazou Koike olarak geçmesi gibi] görmezden gelinirse; bu konuda çevirisi yapılmış en kapsamlı eser olması nedeniyle, tebriği ve teşekkürü hak ediyorlar.
İlettik efenim yayınevine :)
Yorum Gönder