Okuma alışkanlığı ile çizgi romanların ilişkisini incelemeden önce, “okuma” ve “okuma alışkanlığı”nın tanımını yapmak, neden önemli olduğunu vurgulamak gerekir. Daha sonra, bu alışkanlığın şekillenmesinde çizgi romanın yapısal ve içsel özelliklerinin etkileri tartışılabilir.“Okuma” kavramı çeşitli açılardan tanımlanabilir. Bamberger (1990, s.1) “aklın gelişmesine kendi başına etki yapan çok düzeyli zihinsel bir işlem” diye ifade ederken, “okuma”yı biyo-sosyolojik açıdan ele alan bir tanımda da “Bir yazıyı meydana getiren harf veya işaretleri seslendirmek ve bunların ifade ettiği düşünceyi anlamak” (Kılıç, 1986, s.45; Yılmaz,1993, s.22 içinde) biçiminde tanımlanmaktadır. Staiger (1979, s.15; Yılmaz, 1993, s.21 içinde) ise “bir yazar tarafından görsel uyarıcı şeklinde kodlanan anlamın, okuyucunun aklında da bir anlam ifade etmesi şeklinde gerçekleşen bir etkileşimi anlatan terim” olarak ifade etmektedir. Bu etkileşim de, okunacak malzeme, okuyucunun sahip olduğu bilgi ile fiziksel ve entellektüel etkinlikler olmak üzere üç ana öğeyi içermektedir.Konumuz açısından Staiger’in tanımı, okunacak materyali de kapsadığı için daha uygundur.Okumanın önemine, Bülent Yılmaz şu cümleleriyle vurgu yapmaktadır: (Yılmaz, 1990, s.10) “Okuma, bireysel düzlemde, gelişmiş bir kişiliğin, toplumsal düzlemde ise verimli bir ekonomi, demokratik bir yapı ve sağlıklı bir toplumun en önemli koşul ve güvencelerinden birisidir.” Gerçekten de okuma sayesinde eğitimin daha verimli olduğu ve eğitimle de ekonomi ve kalkınmanın doğrudan ilişkili olduğu, UNESCO’nun yaptığı bir araştırmada somut biçimde ortaya konmuştur (Bamberger, 1990, s.4; Yılmaz, 1993, s.27).Okuma bireyin entellektüel gelişimini sağlar; anlama gücünü geliştirir; başkalarıyla iletişimini kolaylaştırır. Eleştirel düşünce yapısına temel oluşturur.Okuma alışkanlığı, temel okur-yazarlığın ötesinde bir kavramdır. Bireyin okuma alışkanlığı kazanması için geçmesi gereken aşamalar vardır.
Bunlar:
- Farkında olma
- İlgi
– Güdü
- Evrim
- Deneme
- Benimseme’dir (Yılmaz, 1993, s.29).
Farkında olma, okuma eyleminin önemini kavramaktır. Farkında oluş, ilgiye dönüşerek, okuma eylemini gerçekleştirecek, daha sonra benimsenerek, istekle yinelenecek ve sonuçta birey, okumayı bir yaşam tarzı haline getirecektir. O zaman bir “okuma alışkanlığı” oluşmuş demektir (Yılmaz, 1993, s.30).Öte yandan okuma, birey zevk aldığı sürece bir alışkanlık halini alabilir. Yani okuma, zorlama olmadan yapıldığında alışkanlığa dönüşür. Burada okuma materyalinin nitelikleri önem taşır. Ayrıca, bireyin de okumanın zihin geliştirici ve yaşam kolaylaştırıcı veya güzelleştirici etkisini ne kadar algıladığı da, okuma alışkanlığının oluşmasında bir etkendir. Bu düşünceler çerçevesinde, okuma alışkanlığını tanımlayacak olursak, “Bireyin, bir gereksinim ve zevk kaynağı olarak algılaması sonucu, okuma eylemini yaşamboyu sürekli ve düzenli bir biçimde ve eleştirici / irdeleyici bir nitelikte gerçekleştirmesidir.” (Yılmaz, 1993. s.30).
Çizgi romanlara gelince: Çok tartışılan bu yayınların okuma alışkanlığının kazandırılmasında acaba bir rolü var mıdır?
Öncelikle işe çizgi romanın tanımını yapmak, görsel ve içsel özelliklerini belirtmekle başlamak gerekir.Çizgi romanın tanımını yaparken, çizgi öyküden farklılığını açıklamak lazımdır. Gazete ve dergilerde dizi biçiminde çıkan, her seferinde 4-5 kare resimle konuyu ifade eden çizgi öyküler, kuşkusuz çizgi romanların öncüsüdürler. 1930’lu yıllardan başlayarak çizgi romanlar kendi başlarına bir kitle iletişim aracı olma benliğine kavuşmuşlardır. Bunlar, kitap veya dergi formatında yayımlanabilir; bir veya iki öykü içerirler (Tuncer, 1993, s.29).Her iki formatın ortak özellikleri şöyle sıralanabilir:
1- Birbirlerini izleyen resimlerle anlatılan bir öykü
2- Karakterlerin süregelen özellikleri
3- Konuşma veya metnin resim içinde yer alması
4- Resim ile metnin bir bütün oluşturması, hatta resmin ağır basması
5- Düzenli aralıklarla çıkması ( Dergiden farklı olarak çok yazarlı olmayıp, çeşitli konular içermemektedirler)
Çizgi romanların, güldürü (Ör. : Red Kit), macera (Ör. : Tarzan), kovboy (Ör. : Teksas), polisiye (Ör. : Dick Tracy), bilim kurgu (Ör. : Örümcek Adam), uzay (Ör. : Venüs), aile (Ör. : Fatoş), politika (Ör. : Peanuts), hayvan (Ör. : Mickey Mouse), klâsik roman (Ör. : Kral Arthur), tarih (Ör. : Malkoçoğlu) gibi çok çeşitli türleri vardır.
Konuları, her düzeyden kişinin kavrayabileceği kadar basit, ama her zaman ilginç ve macera doludur. Belirli bir kalıbı vardır: Düzen – Düzenin bozulması – Kahramanla kötülerin çatışması – Düzenin geri getirilmesi. Okur, bütün zorluklara, savaşımlara, tuzaklara karşın kahramanın başarıya ulaşacağını bilir ama yine de olaylar dizisini heyecanla izler. Bu yayınlarda, klâsik Yunan tiyatrosunda olduğu gibi iyi ile kötü (ki beyaz ve siyahla simgelenir) sürekli çatışır. Hayvan karakterler de çoğu kez insan özelliklerini taşır; düşünür ve konuşurlar (Ör. : Snoopy, Düldül). Çoğunlukla iyinin yanında yer alırlar.Görsel yanı zengin olan çizgi romanlar, metni iki tür yolla okura sunarlar: Pano ve konuşma balonları. Panolar resmin yanında veya altında yer alırlar; konu ve karakter tanıtımlarının, yer ve zaman bilgilerinin bulunduğu dikdörtgenlerdir. Resim içinde yer alan balonlarda ise, monolog, diyalog ya da düşünceler ifade edilir. Grafik öğeler yardımıyla konuşanın ses tonu, ritmi, yüksekliği ya da duygusal durumu okura iletilir. Ses taklitleri, yeni sözcükler, ünlem, soru işareti gibi özel işaretlerle kendine özgü, öyküye uygun söz dağarcıkları vardır (Tuncer, 2003, s.12). Çizgi roman, çocuklarla özdeşleştirilmesine karşın, her yaştan okura hitabeden bir özelliğe sahiptir. Ancak alışkanlıklarımızın, bu arada okuma alışkanlığının da kökeni çocukluktadır. Ünlü yazarımız ve Fuar onur konuğu olan Sn. Muzaffer İzgü, “çocuk okuru olmayan bir toplumun büyük okuru olmaz” (Pirlibeyoğlu, 2003, s.97) diyerek, okuma alışkanlığının çocukluktan geldiğini ima etmiştir.Çocuklar, çizgi romanları zorlama olmaksızın, zevkle okurlar. Bu tercihin nedenlerini araştıracak olursak, şu saptamalara varırız: (Larrick, Tuncer 1993, ss. 51-52 içinde)
- Çizgi romanlar çocuğun hareket ve macera isteğini doyurmaktadır.
- Olaylar hızla gelişmekte olup, öyküler kısadır. Bu da çocuk açısından çabuk doyuma ulaşmak demektir.
- Okunmaları kolaydır. Okumayan veya yavaş okuyan çocuklar, resimlerden öyküyü izleyip, anlayabilirler.
- Çizgi romanların sağlanmaları kolaydır. Hemen her yerde satılırlar; fiyatları da kitaba göre ucuzdur.
- Çizgi roman okumak herkesin yaptığı bir şeydir. Çocuklar grup onayına önem verirler. Herkes çizgi roman okurken birinin okumaması, dolayısıyla “konu” dışında kalması, o kişinin dışlanmasına yol açabilir.
- Birçok çocuğun okuyacak başka bir şeyi yoktur veya çizgi romanlar kadar sürükleyici kitapların varlığından haberdar değildir.
Okuma alışkanlığının tanımında vurgulanan “okuma eyleminin zorlama olmaksızın yapılmasının yani bir zevk vermesi halinde alışkanlığa dönüştüğü” gerçeği, çizgi romanlarla birebir örtüşmektedir. Çünkü her çocuk, aradığı macerayı, gerilimi, başarıyı, heyecanı bulduğu çizgi romanları kendi isteğiyle ve zevkle okumaktadır. Üstelik çoğu kez yetişkinlerin karşı görüşlerine rağmen …Ülkemizde çizgi roman nedense hep dışlanan bir tür olmuştur. Bu yayınların çoğunlukla zararlarından, en azından yararsız olduklarından bahsedilmiş; ama bu savı kanıtlayacak kapsamlı bir araştırma yapılmamıştır.Buna karşın “kütüphanelere çizgi roman sağlanması halinde, okur sayısının artacağı ve çizgi romanı kısa sürede okuyup bitiren bir çocuğun, mutlaka okumak için etrafını çevreleyen kitaplara yöneleceği” teziyle yola çıktığımız bir araştırmada, çizgi romanın okuma alışkanlığına destek verdiği saptanmıştır: Kütüphanenin okur sayısı beklendiği gibi artmış; ödünç verilen kitap sayısında da geçmiş yıllara oranla çoğalma görülmüştür (Tuncer, 1980). Kuşkusuz, bu araştırmanın yinelenmesi ve daha kapsamlı yapılması, savı daha da kuvvetlendirecektir. Açıklanması gereken bir husus da, kütüphanelere sağlanan çizgi romanların mutlaka bir değerlendirme süzgecinden geçirilmesidir. Yani kitaplara uygulanan ölçütler, elbette bu yayınlara da uygulanacaktır. Piyasada iyi ve kötü kitaplar olduğu gibi, çizgi romanlar arasında da çocuk ruhuna, ihtiyacına, deneyimine uygun olmayanlar da vardır. Ancak çizgi romanlar hakkındaki olumsuz önyargıların artık aşılması gerekir.Bugün Batı Dünyası ve Uzak Doğu ülkeleri, çizgi romanları film veya çizgi film olarak dünya piyasasına sürmekte ve bu filmler büyük bir popülarite, bazen de “Oscar” ödülü kazanmaktadırlar. Ayrıca bu ülkelerde, çizgi romanlar okuma sorununu çözmekte kullanılmaktadır. Özellikle ABD, Almanya, İngiltere gibi ülkelerde eğitimde çizgi romanlar veya çizgi roman teknikleri kullanılmaktadır. Ana okullarında çocuklar çizgi roman kahramanları aracılığıyla hâyâl güçlerini işleterek öyküler anlatırken, ilk ve orta düzeydeki okullarda çizgi roman konu ve karakterleri toplum değerlerini bulmak için tartışılmakta; üniversite düzeyinde edebiyat ve fen derslerinde yer almaktadır. Ayrıca, çizgi romanı kendi amaçları için kullanan dini kurumlar, siyasi partiler, sanayi kuruluşları ve sosyal kurumlar da bulunmaktadır (Tuncer, 1993, ss.63-73). Çizgi romanların okuma alışkanlığındaki rolünden bahsederken, bu rolün “tutkunluk” haline dönüşmemesi gerektiğine de işaret etmek gerekir. Okuma, sadece çizgi romanlarla sınırlı kalıyorsa, kuşkusuz bu desteklenecek bir tutum değildir. Okuma alışkanlığının, eleştirel okuma alışkanlığına ulaşabilmesi için, kişinin farklı eserleri de okuması gerekir.Çocukta en fazla çizgi roman okuma yaşı 10 – 11 arasıdır (Tuncer, 1993, s.58). Her ne kadar daha küçük yaşlarda da çizgi romanı okuyan çocuklar varsa da, doruk noktası bu yaşlara isabet etmekte, 14 yaşından sonra giderek azalma eğilimi göstermektedir. Yetişkinlik çağında ise, çizgi roman, daha çok günlük stresten bir kaçış; ruhsal ve zihinsel bir dinlenme molası olarak yaş, eğitim düzeyi, meslek türü fark etmeksizin okunmaktadır. Çizgi roman tutkunu çocuğa yasaklama getirmek, okuma alışkanlığına da set çekmek demektir. Onun yerine, çocuğun okuduğu ve zevk aldığı türe bakarak, o türde kitapları, yavaş yavaş önüne sürmek, yani çok hassas dengeli bir “okuma rehberliği” yapmak gerekir. Burada ebeveynin, öğretmenin ve kütüphanecinin işbirliği içinde olması şarttır. Çocuklarla çizgi romanların içeriğini tartışmak, çocuklarda okuma materyali hakkında değer yargıları geliştirecektir (Tuncer, 1993, ss.61-62). Bir süre sonra çocuk, kitaplar dünyasında da zevk alınacak pek çok eser olduğunu anlayacak ve giderek daha çok kitap okumaya başlayacaktır.
Sonuç olarak, zengin görsel yapısı, heyecanlı, meraklı kurgusu, kahramanlarının olumlu nitelikleriyle sempati / empati yaratmaları, öykülerin kısalığıyla çabuk sonuca ulaştırmaları ve okunmalarının, elde edilmelerinin kolaylıkları, ama öncelikle zevk için okunmalarından ötürü, çizgi romanlar okuma alışkanlığında büyük pay sahibidirler. 21. yüzyılda, diğer çekici medya ortamları (internet, bilgisayar oyunları, TV gibi) arasında, çizgi romanların okuma alışkanlığı yaratmadaki öncü rolü, önemini bir kat daha arttırmaktadır.
Kaynakça
Bamberger, Richard (1990). Okuma Alışkanlığını Geliştirme. (Bengü Çapar, Çev.). Ankara: Kütüphaneler Genel Müdürlüğü.Pirlibeyoğlu, Meltem (2003). Bilgece. Aydın: Deniz Ofset.Tuncer, Nilüfer (1980). Çizgi Romanlar. Ankara İl Halk Kütüphanesi’nde Yapılan Bir Deneyim. Yayımlanmamış doçentlik tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.Tuncer, Nilüfer (1993). Çizgi Roman ve Çocuk. İstanbul: Çocuk Vakfı.Tuncer, Nilüfer (2003). Çizgi Romanların Çekiciliği. Çoluk-Çocuk Dergisi, (Ocak) 22:12-13.Yılmaz, Bülent (1990). Okuma Alışkanlığı ve Yenimahalle İlçe Halk Kütüphanesi. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.Yılmaz, Bülent (1993). Okuma Alışkanlığında Halk Kütüphanelerinin Rolü. Ankara: Kütüphaneler Genel Müdürlüğü.
Yazan - Prof. Dr. Nilüfer Tuncer
not: Değerli hocamız Prof. Dr. Nilüfer Tuncer, bu bildiriyi 2007 “Okuyan Şehir Sakarya” etkinliklerinde katılımcılarına sunmuş, çizgi roman okurlarının mahrum kalmaması için Çizgi Roman Okurları Platformu (ÇROP) blogumuzda paylaşıma açılmasını uygun bulmuştur. Kendisine tüm çizgi roman okurları adına teşekkür ediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder