24 Haziran 2008 Salı

Allah’ın 99 adı çizgi roman kahramanı oldu

Güzelim ülkemizde gün olmuyor ki özellikle dini konularda bir tartışma patlak vermesin. Dini tartışmaların temelinde karşıtlıklar mı yatıyor yoksa batıla ve inanca yatkınlığımız mı yanıtlanması oldukça zor iki soru. Ancak şurası kesin, bilimsel düşünceye çoook uzağız. Hele sanata ve gerek dini gerekse din dışı değerlerimizi sanatla ifade edebilme becerisine çok çok daha fazla uzağız.
Sanat yoluyla düşünce aktarmak ve bunu incelikle yapmak da başka bir zaman tartışılabilir bir konu tabii.
Son zamanların en popüler sağlıkçısı Ender Saraç artık herkesçe tanınan bir isim ülkemizde. Sağlık öğütleri, sağlık önerileri, diyet, beslenme konularında haber olmadığı gün yok dense yeridir. Uzman (!) şimdi de bambaşka bir konuyla gündemde:
Allah’ın 99 isminden her biri farklı sağlık konularında yararlıymış.
Şöyle diyor kendileri:
“Bunu kavramak için kişinin reiki, evrensel enerji, meditasyon gibi spiritüel teknikleri bir de ince enerjileri bilmesi lazım. Zikir de meditasyon mantraları, reiki sembolleri gibi bir teknolojidir. Belli sesleri tekrar edip jeneratör gibi enerji üretirsiniz. Kuran’da geçen Allah’ın 99 isminden her biri, bir enerji köküdür. Bu dini, siyasi bir şey değil, bir teknoloji. Bunu mistik, dini, siyasi kalıplara sokan bizleriz. Artık hekimlerin bunlara sahip çıkması gerekir. Bilim adamları safsata deyip ihmal ettiği zaman bu bilgiler şarlatanlara akmaya başlıyor.”
Haklıdır, haksızdır, şarlatandır, değildir…. Saraç, bir incelemesini (!) paylaşmış.
Bu, Allah’ın 99 ismi konusunda parlayan son popüler haberdi. Bir de az eskisi var!
Çok yakın bir zamanda ilginç bir tartışma gelişmişti ülkemizde. Allah’ın adlarını taşıyan bazı dizi film karakterlerinin kötü tiplemeler veya örnek alınmaması gereken kişiler olarak gösterildikleri iddia edilmişti. Bazı komplo teorisyenleri bunun bilinçli bir “Allah – Din” karşıtlığı olduğunu bile yazmışlardı çeşitli gazetelerde.
Oysa olay oldukça basit görünüyor. Dilimizdeki bazı harfler serttir ve onlardan oluşturulan isimler anlam olarak herhangi bir şey çağrıştırmasalar da aklımıza çağrıştırdıkları anlamlar olur. Kadir, Gaffar gibi isimler de konunun baş kahramanları olduğu kadar yaptığım tespit için de son derece uygundurlar. Yazarlar birbirlerinden haberli habersiz basit bir kurala uymuşlardır. Yumuşak harfli isimler çoğunlukla; eğer tezat oluşturmak istemiyorlarsa, yumuşak kişiliklere verilen isimler olmuşlardır. Tabii çok yumuşak birine verilen sert isimler de bunun tersi bir durum arz eder.
Ancak konumuz dil bilgisinden ve yazarlık tekniklerinden çok tartışılan konunun çıkış noktası: Allah’ın 99 ismi ve onun verildiği kişiler noktası.
Bizde bazı kültürel, geleneksel ve dinsel değerlerin nasıl kullanılacakları belirsizliğini korurken Amerikalılar bunu çözmüşler. TESHKEL COMICS adlı yayıneviyle bizdeki kısır tartışmalardan habersiz; haberli olsalar bile umursamazlardı muhtemelen, Allah’ın 99 ismini süper kahramanlara vermişler:
THE 99 – NINETY NINE



2006 yılında ilk sayısı okuyucuyla buluşan bir seri, Kuveyt, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Umman, Katar, Ürdün, Lübnan, Mısır, Tunus, Fas ve Cezayir’de satışa sunulan bir çizgi roman serisi, 99.
Ülkemizde satışı olmasa da yerel distribütörler arasında biz de varız: Türkiye – Dünya Süper Dağıtım
Öyküsünü özetleyecek olursak:
Dr. Ramzi Razem “Nur taşlarını” (Noor stones) araştıran bir bilim adamıdır. Amacı dünyaya dağılmış olan 99 taşı bulmak ve insanlığın kurtuluşunu sağlayacak bilgeliği ve gücü bir araya getirmektir. Efsaneye göre yüce Bağdat şehrinden dünyaya dağılan bu taşlar insanlara olağanüstü güçler kazandırmaktadır. İlk sayıda teröristlerce kaçırılan bir kızın bir tılsımı bulmasını anlatmaktadır. Kız tılsımın sayesinde kurtulur ve evine ulaşır. Dr. Ramzi onunla yaptığı görüşmede kızın insanların içlerindeki iyiliği ve kötülüğü görebildiğini öğrenir. Ancak ilginç olan güç değil kısa süre içinde iki taşın ortaya çıkışıdır. Bunun bir işaret olduğuna inanan Doktor hemen diğer taşları ve taşıyıcılarını bularak insanlığı kurtarması gerektiğine karar verir.
Bu Doktor’un en büyük rüyasıdır. Serinin yazarlarından Dr. Naif Al-Mutawa da aynı rüyaya sahip olduğunu söylüyor ilk sayıdaki yazısında. Bunun için dünyayı gezmiş, gözlemlerde bulunmuş, incelemeler yapmış ve “evet” diyor “bazıları Dr. Ramzi Razem olduğumu düşünüyor, galiba o benim”.
Seriye dair kısa inceleme ve değerlendirmeye geçmeden önce çalışma ekibine göz atmak gerekir galiba:
Dr. Naif Al-Mutawa
: Teshkeel Media Group’un CEO’su ve kurucusudur. Psikoloji cliniğinde felsefe doktoralı bir doktor, UNESCO’dan ödüllü bir yazar.
Fabian Nicieza: Serinin diğer yazarı. 20 senedir Amerikan comcis sektörünün en bilinen yazarlarındandır. Özellikle X-Men, X-Force, New Warriors, Cable, Deadpool ve New Thunderbolts serilerinden tanınır.
Dan Panosian: Kariyerine New York’ta Marvel Comics’ın X-Men, Spider-Man, Hulk, Captain America ve DC Comics’in The Flash, Green Lantern ve Batman serilerinde çalışarak başladı. Image Comics’in Spawn, Prophet ve Pitt serilerinde çalıştıktan sonra reklam ve sinema sektöründe karakter tasarımcı olarak çalıştı..
John McCrea: Marvel, DC, Wildstorm, 2000AD, Dark Horse ve CrossGen yayınevleriyle çalıştı.. McCrea, prestijli Eisner ödülünü 1999 senesinde DC Comics çatısı altında yarattığı Hitman’le aldı. Ayrıca Hulk, Spider-Man, Demon, Superboy, Teen Titans, Judge Dredd, Batman, Wonder Woman, Punisher ve Star Wars Tales serilerini çizdi.
James Hodgkins: Başarılı bir illüstratörlük ve sanat yönetmenliğini DC Comics’de çinici olmak üzere bırakmış bir idealist.
Monica Kubina: The 99’u renklendiren kişi. Eşsiz özel becerilerini esere katmaktadır. Tahran da doğmuş, İtalya – Floransa’da sanat eğitimi görmüş Ermeni ebeveynlerce yetiştirilmiş.


Gelelim seriye dair inceleme ve değerlendirmeye:


THE 99 serisi daha ilk sayının ilk sayfasında “Amerikan sempatisi” kazandırmak üzere hazırlandığını gösteriyor. Basit bir amerikan tekniği: İlk sayfadan, ilk dakikadan, ilk görüntülerden itibaren “ana tema” gösterilir veya sonradan yapılacak açıklamalar için “önsemeler” bombardıman edilir.
İlk sayfa, “Splash page” tekniğine uygun hazırlanmış: Tam sayfa tek resim. Başlık sol üst köşede. Hızlı ve hareketli sayfa açılışı. Bu şekilde okuyucu aksiyona kapılır ve sıkılmadan okumaya başlar (Stan Lee, How To Draw the Marvel Way).
Bir araba patlamayla havaya uçmaktadır, Avrupalı modern giysili Arap öğrenciler savrulmaktadır, baş karakter tam merkezdedir ve kırmızı giymiştir, hız çizgileri patlamayı okuyucuya hissettirecek derecede serttir. Sol üst köşede bulunan başlığın hemen altında: American University of Sharjah yazısı okunmaktadır. Resimdeki şiddet ve bomba yüklü araç saldırısının yazıyla nasıl bütünleştiği ve neleri çağrıştırdığı ortada. Bu arada öykünün adı IŞIK ve KARANLIK’tır. İlk söz de baş karakterin kafa sesi görevini gören kutu yazısıdır ve kız şöyle demektedir: Önce ışık vardı.
Bundan sonra öykü flashback ve anlatım olarak devam eder. Dana İbrahim adlı genç kız bu patlamadan sonra fidye için kaçırılmış, karanlık bir odada gözleri bağlı tam altı ay kapalı tutulmuştur. Eline geçirdiği kaşıkla tünel kazan Dana, tünelde tılsımı bulmuş, daha sonra da onun yardımıyla kaçmıştır. Başına gelenleri Dr. Ramzi’ye anlatmaktadır. Ancak kızcağız hayata küsmüştür çünkü insanların içlerindeki kötülüğü görmesi ve hele de babasının kapkara içini görmesi şoke etmiştir. Doktorun ricasıyla ona da bakan Dana, içinin saf iyilik olduğunu görür ve hayata devam etme kararı alır.
1. sayının genel öyküsünde daha çok insan kaçırmak, öldürmek gibi şiddet eylemlerinin o ülke halkınca nasıl da kanıksandığı anlatılır. Daha doğrusu birinci bölümde. İkinci bir bölüm daha vardır ve bu bölüm UNESCO tarafından finanse edilen ve merkezi Paris’te bulunan ve çalışanları daha çok farklı milletlere mensup Müslümanlardan oluşan “THE 99 STEPS FUNDATION” adlı kuruluşun merkezinde geçer. İlk iki tılsımı bulan kişiler tanışırlar: İnsanların içlerindeki iyiliği ve kötülüğü görebilen Dana İbrahim ve olağanüstü kaba güce sahip, JABBAR olarak bilinen Nawaf Al-Billali.


Uzun görüşmeler sonunda kuruluşun amacı, hedefi, ideallerini anlatır Dr. Ramzi. Bu arada Jabbar şortlu ve atletlidir. Dana dayanamaz ve “dünyayı kurtaracaksak acaba Jabbar yarı çıplak olmasa” der tüm modernliğine rağmen Müslüman olan bir kızın mantığıya.
Doktor ilginç kostümler çıkarır ve bu isteğinin gerçekleşeceğini söyler. Öykünün son de cümlesi Dr. Ramzi’den gelir: “Daha önce içinizden biri Birleşik Devletlere gitmiş miydi?”
Amerika’yla başlayan dokundurmalar finalde de yerini almıştır görüldüğü üzere. Bu şekilde üstün bir yazarlık tekniği kullanılmış, ana tema girişte ve finalde vurgulanmıştır. Dahası bir sonraki sayının merkezinde Amerika olacağı da bir kez daha hatırlatılmıştır.
Bir kez daha diyorum çünkü derginin ortasında Örümcek Adam’lı sayfa zaten bağıra bağıra “kör göze parmak” mesajını vermişti zaten.
Belki de yıllardır ülkemizde yankılanan bir tespit vardır, ona kulak vermenin ve dikkate almanın zamanı gelmiştir: Batılı ilimle yaşar, doğu duyguyla. Öykünün üzerine kurulduğu yapıya bir bakalım: Bağdat’tan dünyaya yayılan mistik tılsım-taşlar. Comics sektörünün heroları bilim ve bilim kurgu üzerine kurulu alt yapıya sahipken; bizde üretilen bazı örnekleri de gözeterek söylüyorum, bu serideki kahramanlar “kader” gibi “seçilmiş Allah’ın sevgili kulları”nı kullanıyor. Amerikan örneklerinde kahramanlar bireysel düşünebilen, ilim ve bilimle yoğrulmuş, okumuş, kendi kaderini kendi çizebilen açık fikirli kişiler iken bu seride tam doğuya uygun alt yapı vardır: Kahraman olunmaz, birileri sizi seçer…
Belki de çizgi romanımızın özellikle heroik tarzda eserler üretmemesinin başlıca sebebi bu bakış açısıdır. Kim bilir. Hatta koca bir doğunun uygarlaşamaması….!
Bu seriye dair klasik bir noktayı hemen belirtmek gerekir o da Dr. Ramzi Razem’in ismi. DC Comics’de başlayan ve Stan Lee’nin de kullandığını açıkladığı teknik söz konusudur: İsim ve soy isim aynı harfle başlar. Peter Parker, Matt Murdoch, Wally West, Clarke Kent, Guy Gardner, Ramzi Razem… Bu şekilde yaratılan kahramanın akılda kalıcılığı klasik amerikan tekniğiyle sağlanmaya çalışılmış.
Koca ekipte tek müslüman var; bu dikkat çekici bir noktadır. Yazarlardan Nicieza daha çok “soup opera”- pembe dizi yazımını çizgi romanda başarıyla kullanan bir isim. Art arda heyecan verici, içi boş, melodramatik alt yapı ve sürükleyici klişeler üzerine kurulu senaryolar yazmada onun üzerine yoktur. Kurgu kalıplarını başarıyla kullanan yazarın yenilik, sanat üretmekten çok standart bir kalemi vardır. Özellikle Marvel Comics’in yayını sona erecek olan serilerin son dönemlerinde yazar olarak işin başına getirdiği biridir.
McCrea ise muhteşem bir çizerdir. Ama kesinlikle Amerika’da. 99 serisi çizimleri kötü ötesidir. Çizer önemsiz biri olsa vasat – sıradan derdim ama McCrea söz konusu olunca ağlanası çizimlere bakıp üzülmemek elde değil. Hele de Hitman’den sonra. Serinin artistik seviyesini şöyle değerlendirebiliriz: Günümüz comics çizimlerinin ulaştığı nokta göz önüne alınırsa çizgi roman türü olarak comics’e müslüman okuyucu alıştırma çalışması olarak basitten başlama fikri ağır basmış gibi. Tabii Arap yüz hatlarını çizmek konusunda çizerin de yetersiz kaldığını ayrıca vurgulamak gerekir.
Serinin içeriğini de şöyle özetlemek mümkün: Sevgili şiddet yanlısı ve dış dünyaya kapalı Müslümanlar, işte size gerçek uygarlık ölçütleri ve gerçek dünya. Bunu da size sizin değerlerinizi kullanarak anlatıyoruz. Batılılaşın, Amerika’yı sevin ve uygarlaşın. Biraz kendiniz kalabilirsiniz ama çizgi roman sayesinde sizi biz gibi yapacağız.

Tüm büyük amerikan comics yayınevlerinin desteğini arkasına almış bu bir proje “THE 99”. İnternet sayfalarında da bunu görmek mümkün. Hiç ayrım yapılmadan, Amerika’da rakip olan yayınevleri Teshkeel yayınevinin sitesinde yan yana haberleri yapılmakta, kahramanları tanıtılmaktadır.

Merak edenlere:

http://www.the99.org/index.php
http://www.teshkeel.com/

Son söz…

Yeniçeri, Dervish, Chimera Aslanı (DC Comics), İmam (Squadron Supreme), Gilgamesh, Samson, Midas (Marvel Comics) ve niceleri. Dünya mitolojisi ve değerleri Amerikan comics sektörüne hizmet ediyor. Artık bu değişir mi bilinmez. Ancak kesin olan bir şey varsa o da kendi değerlerimizi kullanmanın zamanı geldi de geçiyor çünkü biz onları unuturken birileri hatırlıyor. Propaganda, din veya politik borazancılık, öykünme ve çalıntılar dışında çalışmalar yaparak doğru konseptlerle çizgi romanlar yaratmamız gerekiyor. Ya da ağzımız açık bakmaya alışıp dövünmeyi bırakmalıyız. Yukarıda da söyledim, ya bilimsel düşünüp üretime geçmek gerekecek ya da Allah tarafından seçilmeyi bekleyeceğiz!

Araştırma: Ümit Kireççi


1 yorum:

Çizgi Roman Okurları Platformu (ÇROP) dedi ki...

1 - cok güzel kahramanlık yapım
Ömer (17 Haziran 2007)

2 - çok güzel bir site. Bu siteyi yapanın geçmişine rahmet

İbrahim Dayı (24 Temmuz 2007)

3 - Tesekkurler Ümit. İlim doğunun, bilimse batının ter döktüğü alanlar olarak bilinir. Bu iki alan zıt anlayışlardan yola çıktığı için birbirine çok zıt durdular yüzyıllarca. Birbirini dışlayan, ortak noktaları olmayan alanlar olarak algıladık ilim ve bilimi. Ne var ki son dönemde kuantum fiziğinin bulguları ve kuantum felesefesinin soylemleri bazı bilim adamlarının kuşkuyla da olsa ilimsel konulara ilgi duymalarına neden oldu. Ender Saraç bunlardan yalnızca bir tanesi. Söylediği şeyler yeni değil. Oldukça popüler ve medyatik bir kişi olması sesini duyurmasına yardımcı oluyor, hepsi bu…
“Son Söz”üne fazlasıyla katılıyorum. Sevgiler

Aysel Gürmen (24 Temmuz 2007)

4 - Son söz…e şapka çıkarıyorum!
Bozkurt (13 Mayıs 2008)

Linkler

Related Posts with Thumbnails