15 Şubat 2008 Cuma

Yalınayak Gen ve düşündürdükleri

Ülkemizde kaliteli, anlatı olarak bir görevi olan çizgi roman çıkması oldukça ender görülen bir durum, 3-4 örnekten fazlası bulunmadığı gibi bu örneklerde, güya sıkı çizgi roman okurları tarafından sıkça çizim bahanesini arkasına saklanılarak aşağılanıyor (Maus,Persopolis).

Bu duruma uyan bir çizgi roman daha çıktı şimdi Yalınayak Gen. Hepimiz rahat güvenli yaşamlarımız içerisinde kafamızı önemsiz meselelere takarak acı çekmenin bir yolunu buluyoruz. Özellikle toplumu suçlayıp acı çekmemizin sebebini hep başkalarına yükleme alışkanlığımız var. (ben hep doğru yaparım hata hep başkalarının). Acaba acı çekmenin anlamını içimizden kaçı biliyor ya da gerçekten bilen var mı ?

Cinsel açlığını aşk sana yeni yetmelerin sevginin anlamını bilmeden sevdiğini sandığı kız tarafından reddedilmesi mi acı ? Bir yakınının alkollü araç kullanırken yaptığı hız yüzünden ölmesi mi ? Ya da kardeşinizini imkansızlıktan hasta olup ölmesi mi ?

Herkes bir acı yazabilir kendine, ya da bir çaresizlik öyküsü uydurabilir. Ama en azından bizim neslimizden bu ülkede yaşayan hiç kimse acıyı gerçekten yaşamadı eğer acı Yalınayak Gen'de anlatıldığı gibiyse. Kendi açgözlülüğümüz acı çekmeye hep sebep sağlıyor aslında.

Gen'in çizimleri vasatında altında, hani Maus'un çizimini kızım da çizer diyenler Gen'in çizimlerini aşağılayacak bir kelime bulmada zorlanabilirler. Cin Ali'den hallice diyebiliriz çizimler için. Üzerinde 15 yaş ibaresi bulunan bir çizgi roman için ilginç bir durum. Eser sahibinin yaşadıklarını anlatan bir çizgi roman Gen, içinde bulunduğu toplumu acımasızca yargılıyor, Atom Bombası için Amerikalılar suçlamıyor, doğrudan kendilerini suçluyor, anlamsız savaşı anlamsızca sürdüren kendi toplumu ve onun başındaki imparatoru eleştiriyor. Mac Arthur'un imparatoru ayağına getirtip kayıtsız şartsız teslim olma anlaşmasını imzalatmasını hep bir terbiyesizlik ve küçüklük kompleksi olarak yorumlamıştım yıllarca, ama Japonya hakkında bildiğim şehir efsanelerinin yerini gerçekler almaya başlayınca az bile yapmış diyorum.

Kitap çok ilginç olayları barındıryor, iki kardeşin tek bir pirinç tanesi için yumruk yumruğa kavga etmeleri. Annenin açlıktan, yeni doğan yavrusuna verebilecek kadar süt bile üretemeyen göğüsleri. Bin bir güçlükle elde ettikleri bir kaç yer elmasının ellerinden savaşan askerlerimiz açken siz nasıl bunları yersiniz diye alınması ve alanlar tarafından yenmesi. Savaşa karşı çıkmanın en büyük günah olması. Bunlar neredeyse en önemsizleri, ilk kitabın finalinde annenin içine düştüğü durumu ve çektiği acıyı tasvir edebilecek bir kelime olduğunu zannetmiyorum.

Belki de bu güne kadar savaşın anlamsızlığı ve acımasızlığı üzerine okuduğum en iyi eser olmuş. Tek eleştirebileceğim yanı gerçekten çok acıtması olmuş. hani bazıları çıkıyor çizgi roman eğlenmek içindir diyor ya. İşte bu kitap gösteriyor çizgi romanın ne olduğunu. Hani oturayım başına zevk alayım diye okumaya başlamayın, acımasızlığıyla tokat gibi çarpan bir çizgi roman bu. Çizgi romanı bir kültür, ciddi bir hobi ve sanat olarak kabul edenlerin kaçırmaması gereken bir eser.
Cüneyt Özem

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Sevgili Cuneyt'in Yalinayak Gen tespitini keyifle okudum. Ancak cizim kalitesinin "vasat veya vasatin da altinda" gorusunu savunmam mumkun degil. Elimdeki ornekte Tudem'in ozensizliginin neden oldugu bir baski ayarsizligi var, ama bu bile cizimlere vasat dememi imkansiz kiliyor. Bence konu oncullugunu cok iyi ifade eden ve satafatli olmasa da sadeligiyle bile goz kamastiran cizgiler bunlar . . .

Linkler

Related Posts with Thumbnails