Comics yayını Comics bir durumda...!
Belki de ülkemizde yapılan en büyük yanlışlardan biri çizgi roman sanatının bir bütün olarak değerlendirilmesidir. Oysa yayınlanmakta olan çizgi romanlara baktığımızda mentalite ve işleniş olarak çok büyük farklılıklar olduğu görülür. Satış grafiğini dikkatle incelersek ortaya okuyucunun profili çıkmaktadır. İşte bu iki nokta, okuyucu profili ve çizgi roman ekolleri noktaları yeteri kadar dikkate alınmadığından ülkemizin ciddi bir çizgi roman yayınlama sorunu baş göstermektedir. Özellikle comics yayınlayan yayınevlerinin ciddi sorunları bulunmaktadır.
Bugün yaygın olarak yayınlandığını bildiğimiz yayınlar İtalyan ve Amerikan ekolüne aittir. Kabaca teksas-tommiks, kiarca çizgi roman olarak ele alınan bu iki ekol, aslında çizgi roman olmanın dışında neredeyse hiç benzerlik göstermemektedir. İtalyan çizgi romanı “masalsı” bir anlatımı ve konu seçimini tercih ederek “tip” düzeyinde kahraman üretirken, Amerikan çizgi romanı belirlenmiş bir “konsept” etrafında “karakter” düzeyinde kahramanlar üretmektedir.
Tip düzeyindeki kahramanların işlenişi belli bir şablon şeklinde gerçekleşmektedir. Şablon neredeyse hiç bozulmamaktadır ve bu Mehmet Rifat’in Propp’un kitabı için yazdığı önsözdeki kurgu tanımıyla örtüşmektedir:
“V. Propp’un üzerinde çalıştığı masallarda her şey bir kötülükle başlar; kötülük belli bir ailede, belli bir çevrede bir eksiklik yaratır (sözgelimi bir kişinin kaçırılması), bir kahraman bu eksikliği gidermekle görevlendirilir, ona eyleminde birileri yardım ederken, birileri de karşı çıkar. Kahraman, bir çok deneyden, sınamadan geçerek eksikliği gidermeye çalışır ve sonunda görevini başarınca ödüllendirilir.” [1]
Çoğunlukla bu ödül “tip” kahramanın kahkaha atması olur. Sözgelimi Çiko aç olduğunu söyler, Mister No borca içmek ister v.s. . Geride kalan ölüler, felaketler, acılar hemen unutulur ve olmamış gibi davranılır.
Ülkemizde en çok bu ekolün kabul edildiği gerçeğinden yola çıkılırsa okuyucu profili hakkında genel bir fikir edilebilir. Ancak İtalyanların da farkına vardığı üzere “tip” kahraman artık yeni jenerasyonun ihtiyaçlarını karşılamamaktadır. Aseksüel, ideoloji ve düşünsellikten uzak “tip” kahramanlar dönüşüme uğramaya başlamaktadır. Buna en iyi örnek Zagor’un bazı sayılarda cinsel ilişkiye girmesi, hayatı sorgulaması gösterilebilir.
1980’li yıllarda İtalyan masalsılığına amerikadaki en yakın yayınevi DC idi. “CRISIS OF INFINITY EARTHS” öyküsüne kadar bütün kahramanların öyküleri (özellikle ülkemizde yayınlanan Süpermenlerden hatırlanacağı üzere) masalsıydı. Konular bir yana kahraman kavramı da İdeal ölçülerden makul ölçülere çekilmiştir ( Süpermen gezegeni yerinden oynatamaz, güneşin içine giremez, zamanı uçarak değiştiremez gibi...). İdeal bir kahraman tiplemesi, beylik doğruluk erdemlerinin temsilcisi olarak altı kalın bir şekilde çizilmiş siyah-beyaz mücadelesinin iyi tarafı olarak kabul görür ve mücadelesini okuyucuya örnek biri olmak üzere yaşar. Oysa okuyucu gerçek hayatta öğreticilikten ne kadar kaçıyorsa, çizgi romanda da yer alan bu tarz genel erdemler pompalamasından da uzak durmaya meyleder.
Daha gerçekçi, masalsılıktan uzak, günümüz okuyucusunun ihtiyaçlarını karşılaması beklenebilecek olan “karakter” kahraman konusunda da şöyle bir sorun ortaya çıkmaktadır: Amerikan çizgi romanı kahramanları KONSEPT çalışmalarıdır.
Ülkemiz yayınevleri bunu bir türlü görememektedirler. Gerek yayıncının hoşuna gitmesi, gerekse okuyucunun talebi elbette ki comics yayınını zorunlu kılmaktadır. Ancak gözden kaçan bir nokta bulunmaktadır. Nasıl ki amerika’da da okuyucu her kahramanın dergisini satın almıyorsa, ülkemizde de aynısı olacaktır. Hele ki “konsept” olarak ne kadar amerikanlaşsa da kendi öz kültürüne uymayan bir kahramanın dergisini hiç almayacaktır.
Yayınlanmış olan dergilere baktığımızda yayın sebeplerinin üç ana grupta toplandığını görürüz:
Telif : Çoğunlukla birkaç dergi içinde akan öyküler nedeniyle tek dergide akan öykülü kahramanlar tercih edilmiştir.
Yanlış saptamalar: Amerika’da çok tutması bir derginin bizde de tutulacağı düşüncesi
Popülizm: Filmi varsa yayınlanmalı, biz arkadaşlarla baktık beğendik....
Telif konusu tamamıyla maddi bir konudur. Yayıncılara seçimleri konusunda kısmen de olsa hak vermemek yanlış olur.
Kültürler arası fark ortada. Amerika beklentisiyle Türkiye beklentisi farklı olduğu için orada tutan burada da tutar mantığı baştan hatalıdır.
Popülizm ise çıkmaz sokaktır. Filmi var, reklamı yapılıyor diye dergi yayınlamak birkaç koldan zarar anlamına gelmektedir. Öncelikle çizgi romanın kendisi zarar görmektedir. Filmi yoksa çizgi roman satmaz kanaati hemen ortaya çıkarak zaten kötü olan intibaı körüklemektedir. Bununla birlikte yayınlanmış dergiyi alan okuyucu her defasında üç-beş sayı sonra durdurulan basım nedeniyle hayal kırıklığına uğrayarak çizgi romandan soğumaktadır. Bu olay özellikle comicslerde yaşandığı için zararı gören birebir ekolün kendisi olmaktadır.
Daha detaya inilirse bugüne kadar yayınlanmış olan dergilere bir bakılmalı, özellikle dergilerin “konsept”leri dikkatle analiz edilmelidir. Yayınlanmış olan dergiler ve konseptleri:
Captain Amerika: Açıklamaya gerek var mı?
Spawn: İncil’in ters yüz edilmişi
Thor: Anglo-Sakson bir tanrı
Witchbalde-Lady Death: Çıplak, kanlı, renkli (okuyucu hafife alınmakta sanki)
Punisher: Kontr-Gerilla’nın çizgi romancası (Ülkemiz için yararı tartışılmalı)
Iron Man: Amerikan silah endüstrisinin tezahürü
Hulk: Modern Frankenstein öyküsü
Daredevil: Amerikan adalet sistemi ile kişilik bunalımı arasında gidip gelmekte
Fantastik Dörtlü: Bilim kurgu
Sandman: Yunan mitoloji tanrısının Anglo-Sakson mitiyle birleşmiş amerikanca yorumu
Yukarıda bazı yayınların içerik ve “konsept” gereği iletileri görülmektedir. Bu yayınlar Fiske’nin;
Gönderge
Gönderen.......İleti.......Alıcı
Kanal
Kod [2]
...grafiğini aynen uygulamaktadırlar. Kahraman, macerasını yaşarken gerçekçi düzlemdeki fon, yan karakterler, sosyal durum, şiddetin düzeyi, diyaloglar ve baş düşman gibi etmenler, belirli kodlamalarla, yayın kanalıyla, çizgi-yazı birlikteliği sonucu basılmak suretiyle gönderilerek alıcıya ulaştırılmaktadır. Okuyucu, kendisine ve deneyim ve bilgilerine ve yaşantısına tanıdık gelen ana tema ve öykü dışındaki kodlamaları da görerek dergiye yakınlık duymakta, dünya görüşüne de uyuyor ise beğenmektedir. Bu İRONİK anlatımdır ve okuyucu doğrudan ya da dolaylı kodlamalarla sunulan bu bildiği şeyleri görmekten ayrıca zevk almaktadır.
Yukarıdaki dergilerin bu şekilde ele alındığında türk okuyucusuna kendilerini beğendirmelerini beklemek büyük bir hatadır, yayıncılarımız da inatla bunu sürdürmektedir.
Oysa geçmiş yayınlar arasında yer alan Örümcek Adam ve Conan diğerlerinin arasından sıyrılmaktadır. Yayıncıların bu iki derginin başarısının (hatta kendini iyi veya kötü olarak bir türlü ifade edemeyen X-Men de dikkate alınmalıdır) nerede yatıyor olabileceğini incelemesi gerekir.
Örümcek Adam, 60’lı yıllarda ortaya çıkan ve çok popüler olan Varoluşçuluk felsefesinin gençliğin hayatı sorgulama yaşlarıyla kaynaşması nedeniyle çok tutmuştur. Buna bir de dönemin politik eğilimleri katılınca okuyucu içinden çıkamadığı çıkmazı “sorumluluk” kavramıyla aşmak istemiştir. Bu derginin bizdeki yayın tarihi 70 sonu 80 başlarıdır. Yeni gençlik, ideolojiden uzak, bireyci bir çözüm arayışı içindedir ve sürekli kendi kendine konuşan bir yaşıtı ona yol göstermektedir.
Kaldı ki 80’li yıllarda yayınlanan Conan da aynı dönem bireyciliğinin “köşe dönme”, “gemisini kurtarma”, “paçayı sıyırma” arayışlarına tercüman olmuştur. Buna karşın aynı ayardaki Red Sonja ve Kral Kull dergileri sadece barbarlığın hatrına okunmuştur adeta. Hatta yayıncı okuyucu profilini ve dönemini doğru şekilde analiz edememiş, “Barbarlar” adında başarısız bir dergi yayınlamıştır.
Comicslerde yer alan “karakter” kahraman (bir çok yazar “sorunlu” kahraman kavramını kullanarak eksik anlaşılmasına neden olmaktadır), aslında doğru ele alınırsa okuyucunun özlemini duyduğu büyük bir eksikliği giderecekken okuyucu analizi yapılmadan, profil çıkarılmadan, hedef kitle belirlenmeden yapılan yayınlar nedeniyle zarar görmektedir.
Yukarıda saydığımız eksiklilere ek olarak ciddi bir sorun da yayıncıların her şeyden önce bu işi profesyonelce yapan kadrolar kurmamasıdır. Yayınevi sahibinin öznel beğenileri ve eş-dost önerileriyle yayınladıkları dergiler örneklerde görüldüğü üzere tutmamaktadır. Artık sektör olarak çizgi roman sektörünün profesyonel kadrolara ihtiyacı vardır. Bu profesyonel kadronun oluşumu da sıradan koleksiyonerlerden, tanışlardan değil, eğitimli, sistemli, disiplinli kişiler tarafından oluşturulmalıdır.
İlk kez SERÜVEN dergisinde yayınlanmıştır.
Yazan: Ümit Kireççi
[1] Propp, Vladimir; Masalın Biçimbilimi, Mehmet Rifat, Önsöz, B/F/S yay., s.7
[2] Yengin, Hülya; Medyanın Dili, Der yay., İstanbul-1996, s.90
Belki de ülkemizde yapılan en büyük yanlışlardan biri çizgi roman sanatının bir bütün olarak değerlendirilmesidir. Oysa yayınlanmakta olan çizgi romanlara baktığımızda mentalite ve işleniş olarak çok büyük farklılıklar olduğu görülür. Satış grafiğini dikkatle incelersek ortaya okuyucunun profili çıkmaktadır. İşte bu iki nokta, okuyucu profili ve çizgi roman ekolleri noktaları yeteri kadar dikkate alınmadığından ülkemizin ciddi bir çizgi roman yayınlama sorunu baş göstermektedir. Özellikle comics yayınlayan yayınevlerinin ciddi sorunları bulunmaktadır.
Bugün yaygın olarak yayınlandığını bildiğimiz yayınlar İtalyan ve Amerikan ekolüne aittir. Kabaca teksas-tommiks, kiarca çizgi roman olarak ele alınan bu iki ekol, aslında çizgi roman olmanın dışında neredeyse hiç benzerlik göstermemektedir. İtalyan çizgi romanı “masalsı” bir anlatımı ve konu seçimini tercih ederek “tip” düzeyinde kahraman üretirken, Amerikan çizgi romanı belirlenmiş bir “konsept” etrafında “karakter” düzeyinde kahramanlar üretmektedir.
Tip düzeyindeki kahramanların işlenişi belli bir şablon şeklinde gerçekleşmektedir. Şablon neredeyse hiç bozulmamaktadır ve bu Mehmet Rifat’in Propp’un kitabı için yazdığı önsözdeki kurgu tanımıyla örtüşmektedir:
“V. Propp’un üzerinde çalıştığı masallarda her şey bir kötülükle başlar; kötülük belli bir ailede, belli bir çevrede bir eksiklik yaratır (sözgelimi bir kişinin kaçırılması), bir kahraman bu eksikliği gidermekle görevlendirilir, ona eyleminde birileri yardım ederken, birileri de karşı çıkar. Kahraman, bir çok deneyden, sınamadan geçerek eksikliği gidermeye çalışır ve sonunda görevini başarınca ödüllendirilir.” [1]
Çoğunlukla bu ödül “tip” kahramanın kahkaha atması olur. Sözgelimi Çiko aç olduğunu söyler, Mister No borca içmek ister v.s. . Geride kalan ölüler, felaketler, acılar hemen unutulur ve olmamış gibi davranılır.
Ülkemizde en çok bu ekolün kabul edildiği gerçeğinden yola çıkılırsa okuyucu profili hakkında genel bir fikir edilebilir. Ancak İtalyanların da farkına vardığı üzere “tip” kahraman artık yeni jenerasyonun ihtiyaçlarını karşılamamaktadır. Aseksüel, ideoloji ve düşünsellikten uzak “tip” kahramanlar dönüşüme uğramaya başlamaktadır. Buna en iyi örnek Zagor’un bazı sayılarda cinsel ilişkiye girmesi, hayatı sorgulaması gösterilebilir.
1980’li yıllarda İtalyan masalsılığına amerikadaki en yakın yayınevi DC idi. “CRISIS OF INFINITY EARTHS” öyküsüne kadar bütün kahramanların öyküleri (özellikle ülkemizde yayınlanan Süpermenlerden hatırlanacağı üzere) masalsıydı. Konular bir yana kahraman kavramı da İdeal ölçülerden makul ölçülere çekilmiştir ( Süpermen gezegeni yerinden oynatamaz, güneşin içine giremez, zamanı uçarak değiştiremez gibi...). İdeal bir kahraman tiplemesi, beylik doğruluk erdemlerinin temsilcisi olarak altı kalın bir şekilde çizilmiş siyah-beyaz mücadelesinin iyi tarafı olarak kabul görür ve mücadelesini okuyucuya örnek biri olmak üzere yaşar. Oysa okuyucu gerçek hayatta öğreticilikten ne kadar kaçıyorsa, çizgi romanda da yer alan bu tarz genel erdemler pompalamasından da uzak durmaya meyleder.
Daha gerçekçi, masalsılıktan uzak, günümüz okuyucusunun ihtiyaçlarını karşılaması beklenebilecek olan “karakter” kahraman konusunda da şöyle bir sorun ortaya çıkmaktadır: Amerikan çizgi romanı kahramanları KONSEPT çalışmalarıdır.
Ülkemiz yayınevleri bunu bir türlü görememektedirler. Gerek yayıncının hoşuna gitmesi, gerekse okuyucunun talebi elbette ki comics yayınını zorunlu kılmaktadır. Ancak gözden kaçan bir nokta bulunmaktadır. Nasıl ki amerika’da da okuyucu her kahramanın dergisini satın almıyorsa, ülkemizde de aynısı olacaktır. Hele ki “konsept” olarak ne kadar amerikanlaşsa da kendi öz kültürüne uymayan bir kahramanın dergisini hiç almayacaktır.
Yayınlanmış olan dergilere baktığımızda yayın sebeplerinin üç ana grupta toplandığını görürüz:
Telif : Çoğunlukla birkaç dergi içinde akan öyküler nedeniyle tek dergide akan öykülü kahramanlar tercih edilmiştir.
Yanlış saptamalar: Amerika’da çok tutması bir derginin bizde de tutulacağı düşüncesi
Popülizm: Filmi varsa yayınlanmalı, biz arkadaşlarla baktık beğendik....
Telif konusu tamamıyla maddi bir konudur. Yayıncılara seçimleri konusunda kısmen de olsa hak vermemek yanlış olur.
Kültürler arası fark ortada. Amerika beklentisiyle Türkiye beklentisi farklı olduğu için orada tutan burada da tutar mantığı baştan hatalıdır.
Popülizm ise çıkmaz sokaktır. Filmi var, reklamı yapılıyor diye dergi yayınlamak birkaç koldan zarar anlamına gelmektedir. Öncelikle çizgi romanın kendisi zarar görmektedir. Filmi yoksa çizgi roman satmaz kanaati hemen ortaya çıkarak zaten kötü olan intibaı körüklemektedir. Bununla birlikte yayınlanmış dergiyi alan okuyucu her defasında üç-beş sayı sonra durdurulan basım nedeniyle hayal kırıklığına uğrayarak çizgi romandan soğumaktadır. Bu olay özellikle comicslerde yaşandığı için zararı gören birebir ekolün kendisi olmaktadır.
Daha detaya inilirse bugüne kadar yayınlanmış olan dergilere bir bakılmalı, özellikle dergilerin “konsept”leri dikkatle analiz edilmelidir. Yayınlanmış olan dergiler ve konseptleri:
Captain Amerika: Açıklamaya gerek var mı?
Spawn: İncil’in ters yüz edilmişi
Thor: Anglo-Sakson bir tanrı
Witchbalde-Lady Death: Çıplak, kanlı, renkli (okuyucu hafife alınmakta sanki)
Punisher: Kontr-Gerilla’nın çizgi romancası (Ülkemiz için yararı tartışılmalı)
Iron Man: Amerikan silah endüstrisinin tezahürü
Hulk: Modern Frankenstein öyküsü
Daredevil: Amerikan adalet sistemi ile kişilik bunalımı arasında gidip gelmekte
Fantastik Dörtlü: Bilim kurgu
Sandman: Yunan mitoloji tanrısının Anglo-Sakson mitiyle birleşmiş amerikanca yorumu
Yukarıda bazı yayınların içerik ve “konsept” gereği iletileri görülmektedir. Bu yayınlar Fiske’nin;
Gönderge
Gönderen.......İleti.......Alıcı
Kanal
Kod [2]
...grafiğini aynen uygulamaktadırlar. Kahraman, macerasını yaşarken gerçekçi düzlemdeki fon, yan karakterler, sosyal durum, şiddetin düzeyi, diyaloglar ve baş düşman gibi etmenler, belirli kodlamalarla, yayın kanalıyla, çizgi-yazı birlikteliği sonucu basılmak suretiyle gönderilerek alıcıya ulaştırılmaktadır. Okuyucu, kendisine ve deneyim ve bilgilerine ve yaşantısına tanıdık gelen ana tema ve öykü dışındaki kodlamaları da görerek dergiye yakınlık duymakta, dünya görüşüne de uyuyor ise beğenmektedir. Bu İRONİK anlatımdır ve okuyucu doğrudan ya da dolaylı kodlamalarla sunulan bu bildiği şeyleri görmekten ayrıca zevk almaktadır.
Yukarıdaki dergilerin bu şekilde ele alındığında türk okuyucusuna kendilerini beğendirmelerini beklemek büyük bir hatadır, yayıncılarımız da inatla bunu sürdürmektedir.
Oysa geçmiş yayınlar arasında yer alan Örümcek Adam ve Conan diğerlerinin arasından sıyrılmaktadır. Yayıncıların bu iki derginin başarısının (hatta kendini iyi veya kötü olarak bir türlü ifade edemeyen X-Men de dikkate alınmalıdır) nerede yatıyor olabileceğini incelemesi gerekir.
Örümcek Adam, 60’lı yıllarda ortaya çıkan ve çok popüler olan Varoluşçuluk felsefesinin gençliğin hayatı sorgulama yaşlarıyla kaynaşması nedeniyle çok tutmuştur. Buna bir de dönemin politik eğilimleri katılınca okuyucu içinden çıkamadığı çıkmazı “sorumluluk” kavramıyla aşmak istemiştir. Bu derginin bizdeki yayın tarihi 70 sonu 80 başlarıdır. Yeni gençlik, ideolojiden uzak, bireyci bir çözüm arayışı içindedir ve sürekli kendi kendine konuşan bir yaşıtı ona yol göstermektedir.
Kaldı ki 80’li yıllarda yayınlanan Conan da aynı dönem bireyciliğinin “köşe dönme”, “gemisini kurtarma”, “paçayı sıyırma” arayışlarına tercüman olmuştur. Buna karşın aynı ayardaki Red Sonja ve Kral Kull dergileri sadece barbarlığın hatrına okunmuştur adeta. Hatta yayıncı okuyucu profilini ve dönemini doğru şekilde analiz edememiş, “Barbarlar” adında başarısız bir dergi yayınlamıştır.
Comicslerde yer alan “karakter” kahraman (bir çok yazar “sorunlu” kahraman kavramını kullanarak eksik anlaşılmasına neden olmaktadır), aslında doğru ele alınırsa okuyucunun özlemini duyduğu büyük bir eksikliği giderecekken okuyucu analizi yapılmadan, profil çıkarılmadan, hedef kitle belirlenmeden yapılan yayınlar nedeniyle zarar görmektedir.
Yukarıda saydığımız eksiklilere ek olarak ciddi bir sorun da yayıncıların her şeyden önce bu işi profesyonelce yapan kadrolar kurmamasıdır. Yayınevi sahibinin öznel beğenileri ve eş-dost önerileriyle yayınladıkları dergiler örneklerde görüldüğü üzere tutmamaktadır. Artık sektör olarak çizgi roman sektörünün profesyonel kadrolara ihtiyacı vardır. Bu profesyonel kadronun oluşumu da sıradan koleksiyonerlerden, tanışlardan değil, eğitimli, sistemli, disiplinli kişiler tarafından oluşturulmalıdır.
İlk kez SERÜVEN dergisinde yayınlanmıştır.
Yazan: Ümit Kireççi
[1] Propp, Vladimir; Masalın Biçimbilimi, Mehmet Rifat, Önsöz, B/F/S yay., s.7
[2] Yengin, Hülya; Medyanın Dili, Der yay., İstanbul-1996, s.90
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder