13 Ekim 2007 Cumartesi

Gençlere Altın Öğütler ve Marvel

Comicslerde “Protesto Etme Hakkı”na Dair Mesajlar

Yaşasın AB standartları! Gönül isterdi ki demokratikleşmeyi ve insan haklarını bizim politikacılarımız içlerinde var olduğu için gerçekleştirsin, yapay bir kabukla baskı ve zorunlulukla değil ya neyse.... Yeni standartlara göre artık sokaklara dökülen ve protestoculara yer gösterilecek, “protesto etme haklarına” saygı gösterilecekmiş. Dahası güvenlik güçlerinin bir tek protestoculara çiçek atması eksik kalacakmış. İyi valla...

Herhalde “nerde o eski günler” diyerek anmayacağımız en önemli değişiklik bu olacak. O eski, türbanlıysa toz kondurma, türbansızsa copla tozunu al, saçından çekerek temizle görüntülerini özleyecek kimse olmayacaktır da. Olmasın zaten. Kötü şeylerdi onlar. Kötüydü de çizgi romanda, özellikle kişi olarak kendimin de çok sevdiğim comicslerde durum nasıl? Duruma bakılırsa şu söz doğru görünüyor: Biz gidiyoruz mersine comicsler gidiyor...

AB “protesto etme hakkı” diye bir hakkı savunurken, o çok sevdiğimiz amerikan comicslerinde maalesef durum tam bir facia. Genel olarak bilinen gerçek odur ki amerikan politikası gerek Hollywood sinemasında, gerekse çizgi roman sayfaları arasında her daim kendine yer bulduğudur. İşte örnekleri:

Protesto

Bugün, amerikan politikasının gençlere öğretilmesi yayın çizgisini özellikle MARVEL ve DC yayınevlerinin fazlasıyla uyguladığı bir gerçek. Bu iki yayınevi otosansür kuralları arasında yeri olmamakla birlikte “amerikan kurum ve kuruluşlarının olası herhangi bir eyleminin protesto edilmesini” gençlere asla öğütlememekte, olası protesto eylemlerini de “kötü” adamların oyunu gibi göstermektedir. Bu beyin yıkayabilen “kötü” adamlar, gençlerin beynine zorla girerek onları etki altına almakta, onları otoriteye karşı ayaklandırmaktadır. Gençler bu tip beyin yıkamalardan uzak durmalıdırlar.

Bu protesto olaylarını özellikle ülkemizde yayınlanan comicslerden takip etmek olası. Bir sayısında DEMİR ADAM ve diğer kişiliği olan Tony Stark’a karşı protesto yapıldığı görülür. Ancak Amerikan silah teknolojisinin tezahürü olan Demir Adam düşmanlarını alt edince bu savaş ve silah karşıtı protestonun “gizli düşmanlar” (çinli Sarı Pençe, Mandarin...) tarafından tertip edildiği görülür. Yani Amerikan silah endüstrisine karşı çıkmak yanlıştır. Karşı çıkmak düşmanla işbirliği yapmaktır, hainliktir. Peki ya emek?
Onun da yanıtı hazır, daha fazla hak isteyen işçiler ayaklanınca yine Demir Adam bir iki düşmanı pataklar ve hainlik tuzağına düşecek olan aldatılmış zavallı işçileri vatana karşı suç işlemekten kurtarır.

Sonra, öğrenci hareketi de kontrol altına alınmalıdır. Özellikle ÖRÜMCEK ADAM okuyanlar eski sayılarda Peter Parker üniversite öğrencisiyken zırt pırt beyni ele geçirilmiş öğrenci olaylarına karıştığını hatırlarlar. Bu öykülerin çoğunda öğrenciler gece uyurlar, ama bir şekilde “kötü” adam onları etki altına alarak bir yeri soymaya, bir yerleri yakıp yıkmaya gönderir. Hatta bir sayısında “Beyin Kurdu” adlı zavallı ve sefil, tımarhanelik bir “kötü” yine öğrencileri yataklarından kaldırarak yanına çağırır, onların beyninden beslenmeye çalışır. Neyse ki kahraman yetişir ve öğrencilerin beynini kurtarır.




Başka bir öyküde de Örümcek Adam yetmişli yılların hippilerinin bir protestosunu dağıtır. Savaş karşıtı olan protesto görüntüde masumane de olsa kahramanın ortaya çıkardığı gerçek sonucu aslında hiç de masum değildir: Protestocular robottur! Ya, aynen öyle. Savaş karşıtı yetmişli yılların hippileri görünümündeki kalabalık aslında birer yıkıcı savaş makinesi olan robotlardır ve ipleri birilerinin elindedir. “Böylesi yönetim karşıtı protestolara katılmak işte böyle yapar adamı” öğüdü dergiyi okuyan bütün gençlere gizliden gizliye empoze edilir.

Peki hepsi bu mu? Hayır değil. Ülkemizde Alfa yayınlarının yayınladığı FANTASTİK DÖRTLÜ’nün bir sayısında Alev Adam haricindeki üyeler uzaya çıkarlar. Alev Adam, Johnny Storm üniversite kampüsünde kalır. Ne olur dersiniz? Evet bildiniz: “Kötü” adam gençleri ve Johnny’yi etkisi altına alır, Örümcek Adam gelir durumu düzeltir. Ancak bu defa devlet okulları yerine “özel üniversite” seçilmiştir. Öğrenciler diplomat, elçi, işadamı çocuklarıdır. “Kötü” adam, barışı engellemek için (aynen öyle der) bu gençlerden gizli bilgileri getirmelerini ister. Onlar da uygularlar. Ama olmaz, kahraman bu plana engel olur.

Görüldüğü üzere gençler beyinleri yıkanmaya hazır bombalardır bu comicslere göre. Buna göre her tür otorite, yönetim, savaş protestosu onları “kötü” adamların elinde maşa, robot, beyni yıkanmış zavallılar olmaya hazır hale getirmektedir. Uyumlu, sakin, söz dinler gençlik doğru gençliktir. Peki hepsi bu mu? Değil.

Din

Özellikle DR.STRANGE’nin ülkemizde basılmamış öykülerinde bu olgu çok irdelenmektedir. “Kötü” adamların evreni ele geçirmek için kurduğu sürüyle tarikat ortaya çıkar ve bizdekine benzer “satanist avıyla” kahraman gençleri zehirleyen kişileri yakalar, başka boyuta gönderir, efendisine yem yapar, şer yuvalarını dağıtır.
Bir örneğini bugün FOX KİD’S de yayınlanan Örümcek Adam serisinde görmek mümkün. Mary Jane baba hasretiyle yanarken babası kılığına bürünmüş olan ”kötü”nün eline geçer ve başka boyuttan büyük bir iblisin (DORMAMMU) çağırılması eyleminde maşa olarak kullanılır. Neyse ki kahramanlar vardır.

Aşırı dinciliği savunacak değilim, ancak, insanların hür iradeleriyle inanç veya inançsızlık arayışına girmelerinin engellenmeye çalışılması, dahası yönlendirilmelerini çok doğru bulmuyorum. Seviyorum, okuyorum ama comicsler bazen çok anti-demokratik oluyorlar. Fazlasıyla.

Çevreciler

Greenpeace’le adını iyice duyuran çevreci eylemler bugün yeni üretilen bir tabirle “eko-terörist”lerin eylemleri olarak adlandırılmaya başladı. Bu görüşe göre para babalarının tekerine çomak sokacak her tür eylem terördür ve güvenlik güçlerince durdurulmalıdırlar. Sevindirici olan bu isteklerine çok uyulmuyor olması.
Herkesin hatırladığı bir filmi burada örnekleyerek başlamak doğru olur sanırım. Film “Armageddon”, baş rolde Bruce Willis. Filmin ilk sahnesinde bir grup Greenpeace üyesinin denizden petrol çıkaran bir petrol kuyusunu protesto ettiği görülür. Hemen akabinde eğilirler çünkü bir golf topu onlara doğru uçarak gelir, gemiye hızla çarpar. Bruce Willis, protestocuları aşağılarcasına ve hayli küstah bir tavırla onlara nişan alarak golf oynamaktadır. Zenginlerin sporu golf, protestoculara karşı. “Para kazanılacak, bu spor sürecek, boşuna bağırıyorsunuz” deniyor sanki.
Filmin sonlarına doğru asıl taşlama gelir. Dünyaya yaklaşan göktaşını durdurmak üzere uzaya çıkmış olan ekip, büyüüüük bir nükleer bomba kullanacaktır ve dünyayı kurtaracaklardır. İşte taşlama: Kızılderili gibi hareketler yapan kişi bir yandan da “nükleere hayır, nükleere hayır....” sloganı atmaktadır. Mesaj ortada: Dünyayı nükleer kurtaracak, siz neye karşı çıkıyorsunuz? Haydi çıktınız, dünya kurtulunca siz de kurtulmuş olmayacak mısınız?
Bunu seyreden bir gencin çevreci olması beklenir mi? Ya okuyan?
Bu konuda MARVEL ve DC yayınevleri iki farklı yol izlemeyi tercih ediyorlar. Ülkemizde hiç yayınlanmamış olan yayınlardan örnekle şunları görüyoruz:
Marvel, çevrecileri kötü ve canavar göstermeyi yeğlemektedir.
DC ise çoğunlukla bu kişileri toplum dışı gösterdikten sonra sisteme entegre etmeyi tercih ediyor. O kişilere doğru yolu gösteriyor.

NEW WARRIORS adıyla yayınlanan ve tamamı gençlerden oluşan süper kahramanlar grubunda Marvel, okuyucu gençlere mesajını şu yolla verir: Doğa savaşçıları adlı süper güçlü dört tip (hava, ateş, su, toprak güçleri olan), Brezilya’da yağmur ormanlarını yağmalayan kişilere savaş açarlar. İş cinayet işlemeye kadar varır. Karizmatik ve havalı bu tipler kahramanlarca durdurulurlar. Bu işin bir yönüdür. İkinci yöndeyse ağır bir itham vardır. Kahramanların gittiği teröristleri barındıran bir arap ülkesinde bu tipler yine ortaya çıkarlar. Ama bu defa karizmatik hava gitmiştir, “çirkinleşmişlerdir”! Gözleri delice bakmaktadır, biçimleri canavarlaşmıştır ve daha da fenası arap teröristler hesabına çalışmaktadırlar.
Açıkçası böylesi bir mesajın okuyucu genç üzerinde nasıl bir etki yapacağı ortadadır. Değilse de öykünün devamına bakalım: Kahramanlardan biri ikilemde kalır ve birini öldürür karmaşada. U.S. ordusu onu sorgular ve serbest bırakır. Mesaj alınmıştır.

DC’nin yöntemi daha softtur. BATMAN’in sayfaları arasında ortaya çıkan iki karakter de çevreci ve anarşistken sistemin parçası haline getirilirler.
Ülkemizde yayınlanan Batman serisinde, herkes İngiltere’de geçen macerada Batman’a yardımcı olan HOOD karakterini hatırlar. Karakter sistemin bir parçası olan kahramana yardım eder, evet ama, gerçek hayatında kendisi tilkilerin avlanmasını engellemeye çalışan bir çevrecidir. Elit olmanın bir sporu olarak gösterilen tilki avının engellenmesi aslında sisteme karşı bir eylemken, kahramana yardım etmesi onu affedilir kılıyor.

Diğer karakter ise bir süre kendi dergisi de yayınlanan “ANARKY” karakteridir. Bu karakter 15 yaşında bir gençtir ve dünyanın savaşla, kirlenmeyle, açlıkla yok edilişini görerek kafayı sıyırır. Sonra da bankaları bombalamaya, fabrikalara saldırmaya başlar bir kostüm giyerek. Suçlu konumuna düşer ve polisçe aranır. Ama bu kadarı yetmez. Anarky, tanrı olmaya kalkışır ve bütün insanların birbirlerinin düşüncelerini okumalarını sağlayacak olan bir araç yapar. Sanal bir gerçeklikte dünyanın yalansız mutlu olacağı yerde nasıl kaosa sürüklendiğini görür ve düşüncesi değişir. Yalan, savaş, sömürü, açlık, kirlilik olmazsa insanın insan olamayacağını keşfeder ve Batman’i örnek alarak kendine gizli bir üs inşaa ederek “kötü”lerle savaşır. O artık sistemin koruyucusudur.

***

İnsan hakları diye çığlık attığımız bu günlerde, muhalefet etme, yanlışa baş kaldırma, protesto etme, düşüncemizi sunma yönünde temennilerimizi dile getirirken okuduğumuz çizgi romanlarda hayli yanlış yönlendirmelerin olduğunu görmek açıkçası çok can yakıyor. Burada umut ettiğim iki şey ortaya çıkıyor: Umarım gençler okuduklarının sanatsal yapısıyla propaganda yapısını birbirinden ayırt edebiliyorlardır. Ve yine umarım bugün oğul Bush’un insan hakları yönünde gösterdiği yolun yanlışlığının farkına vararak aynı gençler çizgi romanı lanetlemek yerine zihniyeti lanetlerler. Dahası edilgen kuzular olmazlar.

İlk olarak SERÜVEN dergisinde yayınlanmıştır.
Yazan: Ümit Kireççi

Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails