23 Aralık 2020 Çarşamba

Dinozor Genç Yarışmasında Dereceye Giren Yazılar - 2 / Cüneyt Aksoy "Sobada Red Kit"

Çizgi Roman Okurları Platformu (ÇROP), Hayal'et e-dergi ve Kayıp Rıhtım'ın işbirliğiyle gerçekleşen yarışmaya çizgi roman anılarını paylaşan yetişkinler katıldı.

Çizgi roman okumanın heyecanını, acısını, hüznünü, sanatla iç içe olmanın güzelliğini kaleme alan yetişkinler çocuklara bir sanat dalıyla ilgilenmenin, çizgi roman sanatıyla ilgilenmenin coşkusunu aktardılar. 

Yarışma ikincisi sayın Cüneyt Aksoy'un yazısı:

...

SOBADA RED KİT

Sobada yanan sayfalara bakakaldım. Ağlasam fayda etmeyecekti. Kızgın değil, kırgındım. En sevdiği şey elinden alınmış çocuktum. Soba yanıyordu. Elliden fazla Red Kit’le ısınıyordu ev. Beş dakika sürmeyecekti alev. Oysa o ateş nasıl da saplanmıştı yüreğime. Soba yanıyordu. Yanan soba mıydı yoksa çocukluğum mu bilemiyordum. Duvardan atlayıp bir yerlerimi kırsaydım, bir uçurumun dibinde iki gün saklanıp babamı üzseydim, belki de onunla bir daha hiç konuşmasaydım.  Gölgemden hızlı silah çekseydim, bulup bir yerlerden bir revolver çekiverip kurtarır mıydım çizgi romanlarımı babamdan? Sanmıyorum. Babamdı o benim. Ama yanan? İçimdeki şen şakrak hayaller.

Her şey geçer zamanla derdi babam. Çok zaman geçti, bu sızı geçmedi oysa. Haksızdı çünkü. Adamın dediği gibi “Sevmek kısa sürdüyse de uzun sürer unutmak”.

Her hafta bir bölüm veriyordu gazete. Her cumartesi bir roman. Cumartesiler gelmek bilmiyordu. Acaba hangi macera bu hafta sonu. Sabah erkenden gazeteciye gidip eki var değil mi diyordum. Her gazete alana vermiyordu gazeteci. Sormayana kendiliğinden vermiyordu. Ya kendine saklıyordu ya da eşe dosta ahbaba dağıtıyordu. Diyelim ki ek yok dedi. Bırakıyordum sessizce gazeteyi ve aşağı mahalledeki satıcıya gidiyordum. Sessizce gidiyordum. Ama hızla. Çünkü o da ek bitti, az gelmişti, diyebilirdi. Kim bilir kaç kez üçüncü dördüncü gazeteciye gitmişimdir. Oysa geniş caddeleri tek başıma geçmeme izin vermezlerdi. Kim bilir kaç geniş cadde geçmişimdir çizgi roman için, Red Kit için.

Zamanla birikmişti fasiküller. Onar onar birleştirerek kitap haline getirecektik. Öyle vadetmişlerdi. Ve nitekim yine fasiküller halinde verilen bir başka gazete eki öyle birleştirilmişti. Cildi kırmızıydı. Dünyanın en yetenekli ve biraz da deli bilim adamının yaptığı robotun uzayda, bilinmeyen bir gezegende yaşadıkları, kötü yeşil derili imparatoru alt edişi, sonra bir virüs olarak küçülerek mikro dünyanın tiranlarıyla savaşı, patlayan yanardağlara dalışı, sesle insanları alt eden uzaylılara karşı dünyayı kurtarışı. Hepsi kırmızı cildin altındaydı. Red Kit’lerim de aynen öyle bir cilt olarak elimin altında duracaklardı. 

Daltonlar, kovboyun her daim alt ettiği başlıca rakibiydi. Boyları yaş sırasına göre uzayan, boyları uzadıkça saflaşan sivri karakterler. Sayı dört olunca baştaki ve sondakinin adlarını hatırlamak kolay, ortadakilerin adlarını hatırlamak zordu. Avarel’i ve Joe’yu herkes bilirdi. Unutsan hatırlatırdı sağdaki soldaki arkadaş. “Calamity Jane”, “Şarkı Söyleyen Tel”, “Hayalet Kasaba”, “Pat Poker’e Karşı”, “Oklohoma Çölü”, “Petrole Hücum” ve diğerleri arada çizgi film olarak karşıma çıkar, çizgi romanı çıkarıp burasını değiştirmişler derdim.

“Harp ve Sulh” du o zaman “Savaş ve Barış”ın adı. Gece yatmadan önce o kalın kitabı okurdum. Okuldan dönüp, ödevlerimi yapıp yemeği yedikten sonra ise Red Kit zamanıydı. Uzanıp, vitrini sırt kısmına bitiştirilmiş konforlu divanda dalıp giderdim, kovboylar, kızıldereliler, Çinli aşçılar…

Sonra bir gün sobada sona erdi hayaller, ta ki üç yıl sonra taşındığımız evde üst komşumuz iş için gittiği Belçika’dan dönerken benim Red Kit’ten bahsettiğimi hatırlayıp gittiği bir kitapçıda, oldukça pahalı olmasına rağmen beş macerayı büyük boy alıp gelinceye kadar. Biraz daha büyüktüm. Fransızca bilmiyordum. Ama Red Kit’i biliyordum. Şimdi Fransızca konuşuyorsam o kitaplardan. Her çizgisi, her diyaloğu zihnime kazındı. Yanan sobadan bana kırgın bir yürek kaldı o kesin. Ama bir yandan da küllerinden doğan ve faydasını gördüğüm bir çizgi roman sevgisi.

Babamı affetmemekle beraber onu üzmemek için yaptığından bahsetmiyorum. Belki de gölgesinden hızlı silah çeker ve beni Teksas hapishanesine tıkar, ben de Rin Tin Tin’le tanışırım. Yemek kaşığıyla bir tünel kazıp, hapishane müdürünün odasına çıkarım.  

Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails