Türk çizgi roman aleminin abisi, araştırmacı ve sıkı çizgi roman okuru Hüsnü Çoruh ustamızın sosyal medya paylaşımlarını teşekkürlerimizle ÇROPBlog'a aktarıyoruz.
KORONA GÜNLÜKLERİ 31 - 20.04.2020
KORONA GÜNLÜKLERİ 31 - 20.04.2020
Evinizde bir dönem sonra tekdüze haline gelen ve canlılığını kaybeden iç dekorasyonu yeniden işler haline getirmenin yolu genellikle kahverengi eşyaların yerlerini değiştirmektir. İnsan bu değişimi sağladıktan sonra yaratıcılığını da sınamış olur ve çoğunlukla kendinin meydana getirdiği bir esermişcesine şöyle bir geri çekilip odanın yenilenmiş düzenine gururla bakar.
Kalabalık ailelerde karar verme asıl olarak evin kadınına ait olacağı için yenileme ameliyesi çekişmeli geçebilir. Neyse, yaratıcılığımdan pek şüphe duymasam da koltukların, masanın, büfenin ebatları ve salonun L şeklinde ortada bir sütun olan garip planı bana imkan tanımadı. Evet, alanının dışına çıkarak , kös kös bir ifadeyle , değişmeye inat eden salona şöyle buruk bir şekilde baktım. Sonra aklıma yeniymiş gibi bir fikir geldi, “ O vakit bende kütüphanenin görüntüsünü farklılaştırayım “. İlla bir değişiklik yapacaktım. Bazen bir istek bir illete dönüşür ve onu gerçekleştirene kadar size musallat olur. Tüm kitap, cilt, fasiküller yere indirildi. Daha kısa bir süre evvel yaptığım bu yorucu iş , bir kaç saat sonra nefesimi kesmeye başlayınca elime bir KARAOĞLAN cildi alarak koltuğa gömüldüm, işi bıraktım.
Bir taraftan da bir suçluluk hissi geldi – gerçi çoktandır vardı – çalışmamakla ilgili. Altmış yaş üzeri olanlara idari izin verilmiş ve beni de bu salgın süresince eve yollamışlardı. Maaşımı alıyor ve bundan bile gidip gelen bir tedirginlik hissi duyuyordum . Günde 40 lira verilip yaşaması istenen işçileri ve bu salgında sağlıklarını riske atarak iş arayanları duydukça ve okudukça. Hele arkadaşlarımın her gün dönüşümlü de olsa işyerine gidip sağlıklarını tehlikeye soktuklarını bilmek tuhaf bir rahatsızlık yaratıyordu. Bu düşüncelerle elimdeki 1964 yılına ait bir cildin sayfalarını çevirirken bu karakteri gazetede ilk gördüğüm yıllara uzandım.
KARAOĞLAN bizim neslin gözağrısıdır. Daha doğrusu yüzlerce çizgiroman serisi arasından hep öne çıkmış TEKSAS ve TOMMİKS’in hüküm sürdüğü ve biz çocukları deliye döndürdüğü yıllarda onların karşısına dikilmiş bizden bir kahramandır. KARAOĞLAN’ın hikayesini anlatmak için o günlerin toplum yapısına, o yılların eğitim anlayışına, yargılarına bakmak faydalı olacaktır. Bunun içinde 1950’lerin başındaki Amerika’ya geçelim önce. İzlerin başlangıcı bence orada.
Savaş sonrası Amerikası’nda bu ülkeye özgü çizgiroman serilerinin içinde çok özel bir yere sahip olan süper kahramanların popülaritesinde azalma başlamış, satışlar inişe geçmişti. Süpermen’i, Batman’i, Wonder woman’ı ve daha pek çok süper kahramanı savaşa dahil eden Amerika ( ayrıca savunma bakanlığı bir sanatçıya sipariş vererek cephedeki askerler için yeni kadın karakter yaratmasını talep etmişti ), psikolojik olarak bu hayal ürünü karakterler vasıtasıyla Alman Nazi İmparatorluğunun savaşı kazanma ihtimalinin getireceği endişeyi yok ediyordu. Fasikül kapakların da HİTLER yumrukla yere düşürülüyor ve içteki maceralarda Almanlara karşı zaferler kazanılıyordu. Aslında Dünya en büyük ve dehşet verici maceraları savaşın kendisinde buluyordu. Atom bombası bir taraftan, soykırım kampları diğer yanda okurlara gerçeğin maceralardan çok daha şok edici olduğunu hatırlatıyordu. Çizgi romanlarda sanal heyecan, gerçek Dünya’da ise dehşet geziniyordu. Savaş bittikten sonra ise travmalar başlıyor ve süperkahramanların sanal da olsa genç okurlardaki etkisi düşüyor ve çözüm yolları aranıyordu.
Aslında tüm dünyada ama ağırlıklı olarak Amerika’da genç kesimin işlediği suçlar artıyor, uyuşturucu hiç düşünülmediği kadar yaygın ve denetlenemez bir hale geliyordu. İşte ülke bu ruh halini yaşar iken Educational Comics , yaygın adıyla EC adlı kökeni eski yıllara dayanan yıllanmış bir yayınevi , E’nin içeriğini “entertainment” yani eğlence olarak değiştiriyor ve çeşitli yayınlarla piyasaya giriyor, kısa sürede ülkede en fazla tüketilen serileri çıkartıyordu. Tam bir patlamaydı. Eğlencenin içeriğini suç , savaş ve korku - dehşet serileri sağlıyordu. Bir anlamda korkunç bir savaştan Atom bombası sayesinde yaratılan bir dehşet sayesinde sıyrılan Amerikan gençliğinin psikolojisinin dışavurumuydu olup biten.’
Müsadenizle küçük bir ara veriyorum. Müziğe ihtiyacım var şu anda. Dosyalarımdan birkaç parça indireyim. Ne olsun ? ELVİS mi ?, yazmama destek sağlasın istiyorum. ELVİS başka zaman. Enstrümantal parçalar. NİNO ROTA ? Geçtim bu büyük besteciyi. KARAOĞLAN , 60’lı yıllar, evet en uygunu ENNIO MORRICONE… tamam onun eserleri , BİR ZAMANLAR BATIDA, İYİ KÖTÜ VE ÇİRKİN, DOLAR filmleri, BİR AVUÇ DOLAR İÇİN ve BİRKAÇ DOLAR İÇİN. Destansı parçalardır bunlar ve bu büyük müzik adamının ruhlarımıza sunduğu unutulmayacak güzelliklerdir. Düğmeğe bastım, gözlerimi kapattım ve büyük orkestra eşliğinde gelsin MORRICONE müzikleri.
Yazıya yarın devam etmek daha uygun olacak. KARAOĞLAN okur olarak yüreğimize işledi. Hem anılarla hem de araştırmacı olarak KARAOĞLAN ve aynı yoldan gidenleri anlatmayı sürdüreceğim. Bir çizgiromandan yola çıkarak ülkenin o dönemlerdeki ruh halini de sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Yormadan.
Sağlıcakla kalın. Umutla kalın. Yarına…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder