Berke Kadam
...
Çizgi romanlar yıllardır sinemaya uyarlanıyor. Sam Raimi’nin Spider-Man üçlemesinin veya X-Men filmlerinin başarısı tartışılmaz. 90’ların sonu, 2000’lerin başına damga vuran bir Blade var. Superman ve Batman zaten uzun bir süredir sinemanın gediklileri. Fakat bu kadardı. Marvel, Iron Man filmiyle sahneye çıkmadan önce sinemaya başarıyla uyarlanan çizgi romanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Nerd/geek kültürünün ürünleri sinemayı fethine Iron Man ile başladı.
Iron Man çizgi romanlardakinden farklı uyarlandı aslında.
Robert Downey Jr’ın Tony Stark’ı çok daha ukala, egoist ve komikti. Bu da
izleyiciler tarafından fazlasıyla beğenildi. Iron Man, Marvel Cinematic
Universe’ün amiral gemisi oldu. Marvel, oyunculukta bir türlü dikiş
tutturamamış RDJ’ye Tony Stark rolünü vererek oynadığı kumarı kazanmıştı. RDJ
kariyerinin ikinci baharına yol alırken Marvel Studios da görülmeyeni, hayal
bile edilemeyeni yapıp The Avengers’a yürüyordu.
DC, sinemada sadece Christopter Nolan’ın Batman’iyle var
olurken Marvel film çekme haklarını elinde bulundurduğu kahramanların en
bilindik olanlarına film çekti. Tüm kahramanları aynı evrende soluk alıyordu,
jenerik sonrası sahnelerle bunu anlattı, en sonunda Dünya’ya uzaylılar
saldırdığında da hepsini aynı takım altında buluşturdu: The Avengers. Joss
Whedon, muazzam bir uyarlama yapmıştı. Geekler rüyalarını ekranda görmekle
yeterince tatmin olurken çizgi roman okumayan kitlenin de beğeneceği, aksiyon
ve mizah ayarını tam kıvamında tutturan bir film vardı karşımızda. Bu film
sayesinde süper kahramanlar iyice popülerleşti, ortak evren sistemi ise sinema
sektörünü değiştirdi. Her firma kendi sinematik evrenini oluşturmaya çalışıyor
ve geek kültürünün tanınması da ortaya çıkan işlerin kalitesini artırıyor.
Artık internet var. Artık rezil Daredevil veya Green
Lantern filmleri izleme olasılığımız çok düşük. Hayranlar tepkisini rahatça
ortaya koyabiliyor, tepkiler çabucak büyüyüp çığ oluyor. Bundan böyle geek
kültürü Amerikan filmlerinde ezilen tiplerin tekelinde değil, bu da sırf sinema
seyircisine hitap edeceğiz diye batırılan uyarlamaların sayısını azaltıyor. O
sinema seyircisi de geek oldu şimdi.
Bu sene çıkan Deadpool’a bakalım. X-Men Origins:
Wolverine’deki saçma sapan Deadpool uyarlamasıyla alakası yoktu. Çizgi
romanlarda okuduğumuz Deadpool neyse, Ryan Reynolds’ın oynadığı da oydu ve
Fox’un tahmin bile edemediği bir başarıya ulaştı. Pazarlama iyi yapıldı,
okurlar eli yüzü düzgün bir uyarlamayı uzun süredir bekliyordu, ciddi
uyarlamalar arasında da izleyiciye hele ki film kuraklığı yaşanan bir dönemde
çıkmasıyla soluk aldırdı. Evet, Deadpool veya Ant-Man gibi diğerlerine kıyasla
bilindik olmayan kahramanların sinemaya asıllarına oldukça yakın şekillerde
uyarlanışını izlediğimiz bir dönemdeyiz. MCU, Netflix dahil her yere el atmış
durumda. Arrow ile Flash’ın önderlik ettiği DC dizi evreni var mesela, evrenler
arası yolculuk yapıp Supergirl’le ortak bölüm çekilmesine şahit olabiliyoruz.
Marvel ve DC dışındaki çizgi romanların da ekrana uyarlanışına şahit oluyoruz
artık.
Tabii ki uyarlama yaparken değişen şeyler oluyor.
Avengers’taki Hawkeye ilk aklıma gelen örnek. Karakterin aslının mor ve maskeli
olduğunu söylesem filmi izleyen birçok kişi inanmayacaktır bana. Wolverine’nin,
X-Men filmlerinde gönderme de yaptığı, sarı renkli spandex kostümü de benzer
bir örnek. Her iki kahraman da filmlerde gri tonlarda ajan kostümleri
giyiyorlar ve benim bununla bir sorunum yok. Sinema farklı bir dünya, izleyicisi
de farklı, daha gerçekçi şeyler görmek istiyor. O yüzden bazı şeyler çizgi
roman sayfalarında kalmalı gerçekten. Iron Man’in ezeli düşmanı Mandarin
mesela. Sinemada komik duracak bir karakterdi bence ve Iron Man 3’te hiç
beklemediğimiz bir şekilde uyarlandı. Iron Man fan’ı olmamamın da neticesinde
ben beğendim bu halini ancak internet aleminde inanılmaz kötü tepkiler aldı.
The CW kanalında yayınlanan Arrow dizisi uyarlamaların
karakterleri ne kadar değiştirebileceğine daha sağlam bir örnek. Normalde esprili
bir kahraman olan Green Arrow, diziye Nolan Batman’inin televizyon şubesi
şeklinde uyarlandı. Son sezonda daha açık ve renkli bir atmosfere geçiş
yapsalar da üç sezon boyunca Batmanvari bir Arrow izledik – evet, Green bile
değildi. Bu tarz da kapüşonlu okçumuza acayip yakışmıştı kanımca. Daredevil’a
yakıştığı gibi. Daredevil ve Arrow, hele ki Batman seviyorsanız kesinlikle
izlemeniz gereken diziler.
Çizgi roman uyarlamaları altın çağını yaşıyor. 2015
Fantastic Four’u gibi kötü ürünler görsek de başarılı yapımlar kesinlikle
çoğunlukta. Adım attığımız yerden çizgi roman filmi veya dizisi çıkıyor.
Bazıları çizgi romana sadık kalıyor, bazısı yepyeni şeyler deniyor ve sonuçta
çeşitlilik yarattıklarını kabul edelim. Şimdiye kadar iki ayrı Spider-Man
uyarlaması izledik örneğin, ikisi de ayrı güzeldi ve Homecoming filmiyle
üçüncüsü gelecek. Green Arrow’a karanlık atmosferin ne kadar yakışabileceğini
gördük. Sevin ya da sevmeyin; çizgi romanlar ekranları fethetti ve keyfini
çıkarmaya bakmak alacağınız en doğru karar olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder