6 Nisan 2016 Çarşamba

Thanos'un Hayat Felsefesini Anlama Rehberi

Ümit Kireççi / umitlila@gmail.com 
...
Marvel evreninin yükselen yıldızı, en bi kötü adamı Thanos'un hikayesini ve hayat felsefesini biliyor musunuz? Bilmiyorsanız hayatının ve felsefesinin kökeni hakkında bilgi edinmek için Gerekli Şeyler Yayıncılık'ın basacağı Thanos "Yükseliyor" cildini okumanız gerekecek. Ama felsefesini tam anlamak için aşağıdaki yazıyı mutlaka biliyor olmalısınız.

Bu arada Gerekli Şeyler şöyle anlatmış basacağı şaheseri tanıtmak için:

"ÇILGIN TİTANIN KARANLIK KÖKENLERİNE ŞAHİT OLUN!

Kozmosun belası, perişanlığın eşsiz düzenbazı Thanos, trajedi, ihanet ve kaderin bu heyecanlı hikâyesinde hükümdarlığa yükseliyor. Ölüm ve yıkımın yarı-tanrısı nereden geldi ve daha da önemlisi, ne istiyor? Gerçek aşk, yalnızca bir çocuğun hayatının kan gölleriyle dolu olmasına yol açmayacak, ayrıca galaksinin çehresini Marvel Evreni’nin doğasını kökünden değiştirecek!

Thanos Yükseliyor çok yakında raflarda!"


Marvel ve Nietzsche

Aslında itiraf edeyim bu yazıya başlarken aklımda Nietzsche’yle Marvel Comics’in deli titanı Thanos arasındaki ilişkiyi irdelemek vardı. Biraz nihilizm, biraz ölüme duyulan özlem, hiçlik, “tanrı benim” anlayışı… Okudukça fikirler dallanıp budaklandı.


Nietzsche’nın Übermensch kavramına yıllar sonra bir kez daha baktığımda zihnimin derinliklerinden Der Spiegel dergisinde ismini hatırlamadığım Alman bir filozofun yayınlanan görüşleri çıktı gün yüzüne. Düşünür, Sofokles ve Eflatun’dan Übermensch (üstinsan) kavramına, oradan da süper kahraman olgusuna felsefik bir bakış açısı sunuyor, felsefede üstün insan arayışının popüler kültüre yansımasını sorguluyordu. Bu da benim yazımı Thanos’tan alıp biraz daha derinleştirmeme neden oluyordu… Oldu!

Temel olarak baktığımda, ben, Nietzsche’ye gelesiye kadar süper kahraman fikriyle en ilkel dinden tek tanrılı dinlere kadarki inançların tümü arasında daha büyük bir bağ görüyorum. İlkel insanların tanımlayamadıkları doğa olayları ve rüya gibi onlarca olayı “tanrılara” bağlaması kaçınılmaz olmuştur. Bu tanımlayamama ve üstesinden gelinse bile engellenemeyen olaylar dizisinden kurtulmak için “din” kavramını yaratma veya var olan bir dinin ardına sığınma ihtiyacı da bunun bir parçasıdır. Açıklanamayan doğa olayları dini ortaya çıkarıyorsa günümüzde tanrının gözyaşı olan bir yağmura veya hiddetini gösteren şimşeğe inanılmıyorsa din neden hala var diye sorulabilir bu durumda. Biliyoruz ki günümüzde bilim aracılığıyla birçok doğa olayının gizeminin çözülmüş olması insanları dinden uzaklaştırmamıştır. Bu sefer de en büyük bilinmeze karşı inanca sarılma ihtiyacı hasıl olmuştur: Ölüm!

Yukarıdaki tez benim “din” ve “inanç” üzerine ele aldığım görüşlerden biri olmanın ötesinde küçük bir gerçek kırıntısının gizli saklı ifadesidir de. İnsanlar öyle ya da böyle ölmekten korkmakta, mütevazı kısa yaşamlarını sağlık içinde sürdürmeye çabalamaktadırlar. Bu arada ölümlü olduğunu bilmek yine de aklını kaçırmadan, yılgınlığa kapılmadan ve nihai sona yaklaşırken ölmeyeceğin hayalleri kuramayacağın anlamı taşımamaktadır. Ara ara da olsa insanlar tanrılara başkaldırır, şirk koşar, eşit olmak ister gibi ölümsüz olmayı hayal ederler. Bu nedenledir ki yarı tanrı Herkül’ü, Samson’u, Gılgamış’ı, Siegfrid’i, Aşil’i kurgularlar. Bu hayal kahramanları insanlığın tanrıya yaklaşma hayalinin temsilcisi olurlar ve yine de insani zayıflıklara sahip olduklarından bir şekilde cezalandırılır veya ölürler. Siegfrid sırtındaki minnacık noktadan yara alır, Aşil topuğundan, Samson saçı kesilince yitirir güçlerini, Herkül zorlu bir ceza sürgünü alır, Gılgamış gururunun kurbanı olur ve günümüzde süper güçleri olup ve örneğin kriptonite zayıflığı olan Superman’e, oduna karşı zayıflığı bulunan Green Lantern/Alan Scott gibilerinin yaratılmasına ilham verirler.

Ama yine de felsefeye ve Nietzsche’ye dönersek onun Übermensch kavramının zamanlama olarak da süper kahramanların yaratılmasına ön ayak olduğunu söylememiz gerekir. Elbette insanlığın DNA’larında ölüm-ölümsüzlük diyalektiği barındırdığı söylenebilse de modern dünyanın felsefesinin ve politik koşullarının da süper kahraman fikrini tetiklediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Übermensch – DC Comics

1844 yılında Almanya’da dünyaya gelen ve 1900 yılında gencecik bir yaşta hastalığa yenik düşerek hayata veda eden düşünür bugün onca fikre kapı açmış da olsa maalesef hala Nazizmle birlikte anılmaktadır. Hatta “Übermesch” (Overman) kavramı ırkçı süper kötü almanlar olarak comics hikayelerinde sunulmaktadır. Oysa düşünürün derdi hiç de “üstün insan” “düşük insan” ayrımı yapmak olmamıştır. O, insanın hayvanla insan ötesi arasında sıkıştığına inanmış, insan yanımızı alt etmenin bizi Sufiliktekine benzer bir “insan-ı kamil” noktasına ulaştırabileceğine inanmıştır sadece. Bunun için de dini ve sunduklarını, toplumu, psikolojiyi sorgulamıştır. “Üstün güçleri olan insan” fikri maalesef Nasyonal Sosyalistlerce geliştirilmiş, “ari ırk” hareketi olarak değişmiş, başta Yahudiler olmak üzere hemen her ırka karşı temizleme hareketine dönüşmüş ve belki de az da olsa var öyle bir ihtimal Superman’in Yahudi kökenli yaratıcıları Shuster’la Siegel’a “üstün insanlı” başkaldırı ilhamı vermiştir.  

Süper kahramanın yaratılması yolculuğunda insanlığın ilkel benliğinden felsefeye, modern dünya bilinmezlerinden politik koşullara bu etkiler bilmem size de ikna edici geldi mi? 

Nietzsche ve Thanos

Marvel Comics’in şimdi hatırlamadığım bir sayısında Dr. Strange Thanos için “o bir nihilist” diyordu endişeli bir şekilde. Bir ihtimal bu Infinity Gauntlet crossover hikayelerinden birinde olmuştu emin değilim ama değilse bile tam hikayesiyle bağlantı kurmuş aklım.

Evet, Thanos bir nihilist. Kendisi mutasyona uğramış bir Titan ırkı ferdi ve biraz da deli. Ölümü kendine yoldaş seçmiş, annesini (bir anlamda yaratıcısını) öldürmüş, sonra da aşık olduğu ölüme kavuşmak için evreni dolanmaya başlamıştır. Yıllar içinde “ölmeden ölüme kavuşmak” için her yolu denemiş olan Thanos üstün güçlerle donanmak ve bir tanrıya dönüşmek için çabalayıp durmuştur. Infinity Gauntlet destanında bunu başarmışlığı var aslında ama bu defa da kadın olarak tasvir edilen Ölüm tarafından yine de kabul görmemiştir. Zira bu defa nazlanan Ölüm ona “tanrı olduğuna göre eş’im değil üstüm oldun” diyerek karşı koyar. 

Ennihayetinde Annihilation destanında Drax the Destroyer tarafından öldürülen Thanos; okuyanlar görmüştür, ilk defa huzura kavuşur. Ölümle kol kola çizilmişlerdir orada. Sevgi ve muhabbetle… 

Ta ki Guardians Of The Galaxy sayfalarında fanatik bir uzay dini tarikatı tarafından tekrar hayata döndürülene kadar. O hikayede büyük bir öfkeyle çevresine saldıran Thanos’un saf dışı edilirken sarf ettiği sözler “Beni geri çağırdığınıza pişman olacaksınız, bütün evren yok olacak” gibi şeyler olmuştur ki bu da bizi Gerekli Şeylerin dilimize kazandırdığı muhteşem Infinity hikayesine taşımıştır.

Özetle, Thanos ölüme aşık, hiçliğe özlem duyan, kendini tanrılaştırmak isteyen biridir ve bu kurgusal dünya görüşü Nietzsche’nin nihilizm teziyle fazlasıyla ilişkilidir. Latince “nihil” (hiç bir şey) sözcüğünden türeyen Nihilizm kavramı Thanos’un felsefesi olduğu kadar korsan çetesinin de adıdır “The Nihilists”. Nihil, hiç (Oblivion), Thanos’un özlem duyduğu kavramdır. Son olarak da, Nietzsche’nin; özünde derin anlamlar taşıyan ama basitçe, “tanrı’yı öldür tanrı sen ol” diye özetlenebilecek görüşüne uygun olarak Thanos’un sürekli tanrı olma hayalini kovaladığını hatırlatabilirim.  

Belki içinizde şüphe olabilir bu yazdıklarımdan sonra. Nietzsche’yle Thanos arasındaki bu ilişki çok anlamlı gelmeyebilir. O zaman da önerim Thanos: Infinity Abyss hikayesine bakmanız olur. Hikayede Thanos’a tanrı olarak tapan ve kendilerini öldürerek hiçliğe göndermesini isteyen fanatiklerin adları The Nihilists. Yetmezse toplantı alanlarına bakın: Nietzsche Arena. Thanos’un klonu burada fanatiklere “Greetings, my children of the Void!” olarak seslenir (Hiçliğin çocukları). Sonra da felsefesini anlatır Thanos “Önce saf hiçlik vardı. Sonra dehşetengiz bir kazayla yaşam başlayarak kaos dönemini başlattı. Denge tekrar sağlanmalıdır!”… 

Bilmem taşlar biraz daha oturdu mu sizde de?

Elbette Nihilizm tezini ilk ortaya atan kişi Nietzsche değildi. Ama görünen o ki bu “hiçlik” temelli tezini popüler kılmış ve dönemin politik ideolojilerinden bazılarına (Bakunin ve Hitler gibi) yol gösterdiği gibi varoluçuluk, postmodernizm, postyapısalcılık gibi felsefi akımlara etki etmiş, süper kahramanların ortaya çıkmasında ilham kaynağı yaratmış, Thanos ve çarpık felsefesinin temeli haline gelmiştir. Übermensch kavramı ise bugün hemen her biri çizgi roman karakteri adı olan şu kavramlarla karşılık bulmaktadır: "Overman, Overhuman, Above-Human, Superman, Superhuman, Ultraman, Ultrahuman, Beyond-Man”.

Bir de not düşeyim… Thanos’u sürekli var eden ve hiçliğe karıştırmayan bir durum yaşatılıyor felsefesine tezat olarak. Thanos’un hikayeleri; ironiktir ama, çoğunlukla onu 1973 yılında comics dünyasına kazandıran yaratıcısı Jim Starlin kaleme almış. Tanrısı belli, yaşatanı da belli.

Ex Nihilo…!

“Hiç” deyip duruyorum ve bunun latince kökenli nihilo’dan geldiğini de tekrar ediyorum ama bu Nihilo sizde bir şey çağrıştırmıyor mu?

Evet, doğru hatırladınız, baş rolünde yine Thanos’un olduğu Infinity hikayesindeki karakterlerden biridir Nihilo, tam adıyla Ex Nihilo.

Ex Nihilo’nun tamamı yine Latinceden gelmektedir Creatio ex nihilo. Anlamı da "yoktan var etmek/yaratmak". Marvel Comics’in bu yeni karakteri; ki sonradan tek olmadığı anlaşıldı, bir tür bahçe, yaşam yaratıcısı ve evrimin yöneticisi olarak ortaya çıktı ve kendini “ben Ex Nihilo’yum… Ben yoktan var ederim.” olarak tanımladı. 2012 yılında Jonathan Hickman’la Jerome Opena ortak yaratısı olan karakterin göğsünde bir de omega “tanrı” işareti olması da yabana atılacak gibi değil.

Bu aşamada ben içinde Thanos’un olduğu ve Nihilistlerin tanrı Thanosça öldürülme arzusuyla evrene dehşet saçtığı, hatta bir yerde tek bir emirle kendi boğazlarını kestikleri Infinity çizgi romanında bir de Ex Nihilo’yla karşılaşınca Marvel Comics yazarlarının Nietzsche felsefesinden daha çok yararlanacakları hissine kapıldım. 

Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails