Özgün Bal
---
100
kurşunun olsa sıkar mısın, sabaha mı bırakırsın diye düşünenlerin serisi. Ne
demiş bir halk çizeri; düşerse aklına polisiye olaylar, dersin ki uçmasın
kaçmasın insanlar, olaylar da mantık çerçevesine uygun, e o zaman sıkalım 100
kurşun. Yok denmemiş tabii ki böyle bir şey de, dense bu inceleme için güzel
bir girizgah olabilirmiş.
Öncelikle tüm seriyi okumamış biri olarak ve
keyifkaçıran(spoiler) vermemeye dikkat eden bir okuyucudan gelecek bir inceleme
olacaktır bu. Seri genel olarak, 2-3 bölümlük mini hikayelerden oluşan polisiye
hikayelerden oluşmakta diyeyim. Bu mini hikayeler tek ciltte bir konu olarak da
karşımıza çıkabilir, çoklu da. Bunlara ayrı olarak üst bir kurgu olacağını
sezdirildi, en azından okuduğum kısımda. Yani belki de bir bulmacanın parçaları
olarak da anlatılıyor olabilir bu mini hikayeler, kim bilir. Konudan hiç
bahsetmeden işleyişinden bahsetmiş oldum sadece şimdiye kadar. Konuya da
değinelim madem biraz. Takım elbiseli karizma ajanımız Graves kendi uygun
gördüğü kişileri bulup ikinci bir şans sunuyor diyebiliriz. Kişilere özel
hayatından bilinmedik bilgiler verilip, bir takım adli veya kişisel olaylar
çözümleniyor ve "al sana kendi adaletini sağlama şansı!" deniyor,
ajan Graves tarafından. Yöntem olarak da başlıkta da belirtildiği üzere 100
kurşun ile birlikte bir silah tahsis ediliyor. Bu sınırsız, sorumsuz
kurşunların tespit edilmesine imkan yok. Üst makamlarda tanıdıkları var sanırım
ki takip edilemiyor ve yaptırım uygulanamıyor. Sözün özü, güzel yazmış Brian
Azzarello abi. Hem Vertigo'dan çıkmış bir seri, bu bile okumak için yeter
diyorum ve paragrafı bitiriyorum.
Gel gelelim, Çizgi Düşler'in neler kattığına bu seriye.
Öncelikle, baskı beni çok tatmin eden bir biçimde yapılmış. Kuşe kağıt yerine,
mat renkli kağıt gözü yormuyor ve renkler üstünüze üstünüze gelmiyor. Zaten
seri de gerçek hayatta geçen, doğaüstü bir kurgu içermeyen bir seri olduğundan
abartılı renklere patlamalara, çatlamalara gerek duymuyor. Hatta serinin
karanlık havasını da iyi yansıtmış. Bu kadar baskı övdükten sonra, çeviriye de
değineyim. Argolar ve karakterlerin havasını yansıtan çeviriler mevcut. Genel
olarak hoşuma gitti. Tek diyebileceğim, küfürlerdeki anlaşılan sansür olayı
şart mıdır acaba? Bir denetim kurulu olup olmadığını bilemiyorum ancak bana
yayınevinin kendi kararı gibi geldi. Bu da estetik bir zevk sadece, çok mühim
bir istek sayılmaz.
Genel olarak fikir veren, eseri aldırıcı etkide bir
inceleme serimlediğimi düşünüyorum, her ne kadar yayınevinden iskonto almıyor
olsam da. Okunur yani bu seri ben diyeyim. Bu yazı yazıldığında, ilk 3 cildi
Türkçe olarak çıkmış bulunmakta, darısı geri kalan 7 cildin başına. Çizgi roman
günler. Kurşununuz eksik olmasın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder