Mehmetcan Akıskalı
---
İnceleme yazım Scott
Snyder tarafından yazılan ve Greg Capullo tarafından çizilen çizgi roman Yeni
52 Batman-Baykuşlar Divanı hakkında olacak.
Bu çizgi
romanı seçmemin nedeni, oldukça derinliği olan senaryo yapısı dışında Batman karakterinin bağlı olduğu
felsefik temalara yakınlığı ve genel olarak sanat dalını çeşitli sembollere
gizleyerek irdelemesidir.
Belki de dedektif olarak anılan Batman’in karşılaştığı
en büyük sorunlardan biri hayatında ölümden daha beter olan şeyin ne olduğu
sorusudur.Hikayenin başlangıcı Dick Grayson’ın Joker’in kılığına bürünerek
Batman’e Arkham Akıl hastanesinde tanıdık düşmanlarına karşı kavgasında yardım
edişi ile başlıyor.Bu nokta da senaryonun oldukça sıkı sıkıya kurulduğu Dick’in
baykuşlar divanının suikastçisi Talon ile akraba çıkışının bir ön temsili olmaktan
öte serinin 3. sayısı Ailenin Ölümüne atıfta bulunmasından
anlaşılıyor.İlerleyen karelerde Gotham nedir sorusuna Bruce Wayne’in cevabı “kendi
iblislerimiz” oluyor.Gotham’ı iyi tanıyan bir adam birden bire kendi anılarının yansımasını
şehrin karanlık tasvirine tutuyor.İşte bu an Bruce Wayne’in baykuşlar divanına
ve labirente uzanan yolun sınırını geçtiğinin göstergesidir.
Talonların hocası
takma adı ile “Sam Strings”in cesedi bulunduğunda Harvey Bullock’un yorumu ise
“Gidip sanatla haşır neşir olalım”oluyor.Burada tüm romanın senaryosu çift
anlam kazanıyor.Elimizde okuduğumuz
sadece iyi kurgulanmış bir Batman romanının dışında sanatın ana
karakterin düşüşünde ve kurtuluşunda nasıl rol oynayacağı da ele alınıyor.Sonra
ki karelerde “Sam Strings”in dişinden çıkan Atina baykuşu resimli bir kırık
var.Bu kırık Batman’in de açıkladığı gibi bizi antik yunan’a götürüyor.Asıl
soru antik yunan ile baykuşlar divanının ne gibi bir bağlantısı
olduğudur.Açıkça burada üzerinde durulmak istenen mağara alegorisinden başka
birşey değildir.Ki bu alegori sinema sanatının ve genelde cinayet romanlarının
ortak noktasıdır.Biz mağaranın içinde sadece gölge oyunlarını görürüz fakat
aslında suretlerin gerçek şekilleri hiçbir zaman bize belirmez.
Tıpkı
tekerlemede olduğu gibi “Hükmederler Gotham’a kara bir tünek ve betonların
ardından.”.Baykuşlar divanı için Gotham sadece gölgelerini oynattıkları bir
mağara.Cinayet romanlarında sadece dedektifler bu oyunun arkasını
görebilir.Batman ise dedektif olarak sahnede bulunmasının tek sebebinin bu
alegori olduğunun gayet bilincinde. Hikayenin devamında eski Wayne kulesinde
suikastçi Talon’un ilk defa Bruce Wayne’in karşısına çıkışını görürüz.Buradaki
oldukça zekice resim edilmiş dövüşün sonucunda Bruce Wayne’i düşüşten kurtaran
Wayne’in büyük büyük babası Henry tarafından
Gotham’a havayoluyla gelenleri karşılaması için inşa edilen on üçüncü
muhafız heykeli.Bu heykel romanın devamında hem labirentten kurtuluş yoluna
sinyal veriyor hem de serinin 2.sayısı Baykuşlar Şehrinde ki son dövüşe ışık
tutuyor.Romanın asıl çözümlendiği nokta Batmanin labirentin içine girmesinden
sonra başlıyor.Filozof Roland Barthes’e göre fotoğrafın içinde bir suret olmak
sıradan bir objeye dönüşmekten farksız.İşte bu yüzden mitolojide labirent
hikayesinde ki minotaur görevini burada aslında Talon yerine fotoğraf
makinesinin kendisi alıyor.Batmanin deyişi ile”Daima izleyen bir
minatour”. Batman’in en zayıf ve en mahrem anlarını fotoğraf makinesi paramparça
ediyor. Batman’i sıradan bir objeye çevirerek efsaneyi anlamsızlaştırıyor ve bir
bakıma flaşın her yanışı onu bir tür ölüme sevk ediyor.İşte bu dedektifin
karşısına hayatta ölümden daha kötü olan şeyin anın ve anılarının çerçeveye
sığdıralarak bir insan ve bir kahraman olarak değerinin küçük düşürülmesi
cevabını getiriyor. Gotham minyatürü ise bu durumu destekliyor.
Batmanin kendi
iblisleri bile baykuşlara yani yarasanın doğadaki avcılarının silahına
yetişemiyorlar.Bu iblislerin başında acı bir şekilde Bruce Wayne’in ailesi
geliyor. Superman’in yalnızlık kalesinde biyolojik ailesinin devasa heykelleri
olmasına rağmen Batman’in yarasa mağarasında ailesinin suretini hatırlatacak
hiç bir fotoğraf,heykel veya resim yok.İşte bu sebep ile Bruce Wayne’in ailesi
Batman’in rüyasında labirentte karşısına çıktığı zaman normal yaşlılık
görüntüsü ile çıkıyor. Bruce Wayne, Batman olarak ailesini anılarında muhafaza
etmeyi başarıyor.Aynı şekilde Baykuşlar divanı da resimlerde bile maskeli olarak
tasvir edilerek objeye dönüşmeyi red ediyorlar. Bunun aksine Talon’un ölümsüz
olmasının nedeni elektrum maddesi
değil.Ölüm ve yaşam arasında sıkışıp kalmasından kaynaklanıyor.
Ne tam anlamı
ile bizim zamanımızın parçası ne de elektrum maddesi almadan önceki
hali.Maurice Blanchot’un ceset görüntüsünün ne bu dünyaya ait ne de ahirete ait
olmasının muğlaklığını tasvir etmesi gibi Talon’da çift anlamlılığını hatta
daha doğrusu kamuflajını maskesi indirilene kadar koruyor.Batmanin labirentte
ailesi ile karşılaşmasının üzerine ki bu karelerde rüya ve gerçeklik iç içe
geçiyor, kitabı tamamen ters çevirmemiz delilik üzerine yapılmış bir
anamorfozdan başka birşey değil.Dokuzuncu sanat burada okuyucuyu karakterin
deliliğine zekice dahil ediyor. Batman gerçek anlamda labirentten çıkacak gücü
Talon’un asıl minatour olan fotoğraf makinesini yerinden oynatması ile
buluyor. Bu yer değişimi fotoğraf makinesinin yani minatour’un labirentteki tüm
otoritesini kırıyor.Bu yüzden Batman asıl otoriteden kurtularak Talon’un
sorusuna “Kamerayı oynattın”cevabını veriyor.Labirentten kurtuluş yolunu sağlayan
yine on üçüncü muhafız heykeli gibi görsel sanatın parçası olan fotoğraf makinesi
sağlıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder