Ümit Kireççi
...
Çizgi Düşler Yayınları Brendon'u büyük bir çabayla 42. sayıya ulaştırdı. İşin kötüsü Brendon İtalya'da 100. sayısında bitti. Aşağıdaki yazı Brendon'un 13. cildinde yer almıştı.
Brendon’un hikayelerinin karamsar bir gelecek içinde
yaşandığını okuyan herkes biliyor artık. Hatta bu geleceğin bir tür kıyamet
sonrası kurulan yeni bir düzende sürdüğüne de şahit oluyor. Bu alt yapıya göre
Brendon’un dünyası teknoloji ve bilimden uzaklaşarak bir tür ilkel – orta çağ
yaşam sistemine dönmüş gibidir. Hikayelerde de dinsel ögeler ön plana çıkıyor,
buna folklorik unsurlar da ekleniyor, ilkel, batıl inançlar üzerine kurulu bir
yapı meydana geliyor.
Bu yapıda şamanlar, din adamları, rahipler, tarikatlar,
dini semboller, ritüeller, adı bilinen veya yeni uydurulan tanrılar, iblisler,
söylenceler, eski veya yeni mitolojik unsurlar öykülerin hemen her birinde
ortaya çıkıyor okura sunuluyor.
Belki bu tarz bir alt yapı birçok okura tuhaf geliyordur.
Belki birçok okur “gelecekte geçen öyküler bilimkurgu edebiyatının
terminolojisinde yer alan post-apokaliptik kavramıyla açıklanan bir düzlemde
yer alıyorsa belki de dini inançtan çok bilim olgusu yer almalıydı içinde” diye
düşünüyordur. Haklılar da. Ancak insanların büyük felaketlerde dini inançlarına
sığınmaları, yeni bir sistem ve düzen kurarken önce dini sistemi yaymaları, bir
şekilde batıl veya değil “iyi-kötü” çatışmasında hemen dinle ilişkili melek
veya şeytanlara bel bağlamaları kaçınılmaz oluyor gibidir. Kaldı ki bilimkurgu
edebiyatında yer alan “post-apokaliptik” kavramındaki “apokalips” bile dini bir
kaynaktan gelmektedir ve “kıyamet” anlamını taşımaktadır; ki dinden uzak
kalınamadığı gerçeğinin adeta altı kalın bir çizgiyle çizilerek vurgulanmıştır.
Tanık olduğumuz üzere Brendon yazarlarının farklı
ulusların dinsel tarihlerinden faydalandıkları gibi romanlardan ve bazı halk
hikayelerinden de faydalanıldıklarını görüyoruz sık sık. Bu ciltte yer alan ilk
öykü bizi folklorik bir masala, halen kutlanan ve farklı sanat dallarına
uyarlanmış bir bayrama ve muhteşem bir romana götürüyor bizleri.
“Işıksız Krallık”ı Chiaverotti yazmış, Rotunda çizmiş.
Ancak öykünün alt yapısına bakarsak araya birkaç on yazar ve çizer daha
alabilirmişiz gibime geliyor.
“Işıksız
Krallık”ın öyküsü
At tüccarı Ffolkes atlarını ürkütenin ne olduğunu anlamak
üzere evinden çıktığında Balkabağı kafalı bir süvari tarafından öldürülür. Brendon,
bu olayı araştırmaya başlar ve karmakarışık bir olayın içinde bulur kendini.
İşte bu karmaşıklık da bu yazının her yanına yayılır öyküde olduğu gibi.
Önce Balkabağı Kafalı süvarinin kabak kafasını ele
alalım.
Halloween
Cadılar bayramı olarak da bilinen Halloween bayramı bugün
ülkemizde de popüler olmaya başlayan bir bayramdır. Ya da bayram değildir de
dini bir etkinlik olmaktan sıyrılarak eğlencelik bir anlam kazanmış eğlence
şeklidir.
Buna göre 31 Ekim akşamı herkes farklı ama çoğunlukla korkunç
canavar kostümü giyerek sokaklara çıkıyor, yetişkinler ve gençler parti
verirken çocuklar kapı kapı gezerek “trick or
treat” diyerek şeker toplamaktadır. Bu bayramın simgesi de balkabağına
oyulmuş olan gülümseyen korkunç insan yüzüdür.
Halloween sözcüğü “Azizler günü arifesi” anlamına gelen All Hallows' Eve’den (bir varsayıma
göre holy evening’den) türetilmiştir. Buna göre
Hristiyanlık dininin bilinen ve bilinmeyen tüm azizlerini anmak üzere
düzenlenen Azizler günü 1 Kasım’da kutlanmaktadır.
Ancak Halloween’in köken olarak
Hristiyanlıkla yakından uzaktan ilgisi bulunmamaktadır. Pagan inançlara
hükmetmek isteyen kilisenin yapıntı ve uydurma işlerinden biridir sadece.
Bayramın asıl kökeni Pagan Keltlerdir.
Asıl adı Samhain olan Halloween
kışın gelişini kutlamak için düzenlenmektedir. 1 Kasım tarihi yazın bitişi
kışın başlangıcı olarak kabul edilmektedir. İrlanda dilindeki Sam (yaz) ve hain
(son) sözcüklerinin bir araya gelmesiyle oluşan Samhain görüldüğü üzere “yazın
sonu” anlamına gelmektedir. Hıristiyanların bu kendileriyle ilgisi olmayan günü
nasıl devşirdikleri de eminim daha iyi anlaşılmaktadır sanırım. Hatta bu
konunun daha iyi anlaşılması için yılbaşı ve noel’i de örnekleyebiliriz.
Keltçe’de “noio” ile “hel” sözcüklerinden türetildiği iddia edilen noel sözcüğü
aslında “yeni güneş” anlamına gelmektedir ve paganların yılbaşı haftası olan
aralık sonuna verilen isimdir. Hıristiyanlar bu günleri kendi dinlerinin bir
parçası haline getirmek için Roma imparatorluğu dönemlerinde popülerleşmesini
de fırsat bilerek Hz. İsa’nın doğum günü olarak ilan etmişlerdir. Böylece
Katolik kilisesinin bu kurnazlığıyla daha çok sıcak aylarda doğduğuna inanılan
Hz. İsa miladi takvimin en soğuk gününde doğmuş oldu. Dahası yılbaşı Christmas
olarak isimlendirilerek değişim perçinlenmiştir.
Ama biz dönelim Samhain-Halloween’a.
Kışı karşılamak için kutlanan bu bayramın ikinci bir işlevi daha varmış. O da
ölülerin ruhlarının yaşayanları ziyaret etmesi. Cadılar bayramının ortaya
çıkmasını sağlayan işte ritüelin bu kısmı olsa gerek çünkü ölülerin ruhlarının
geri geleceğini bilen insanlar yüzlerini maskelerin ardına gizler onlardan
saklanırmış. Bu maskeler zamanla doğaüstü varlıklarla ilişkilendirilince de bu
gelenek daha korkutucu bir yapıya bürünmüş. Belli ki Hıristiyanlık zamanında da
bir kenara atılmayarak “arife” adı altında bir kenarda tutulmuş. Zamanla da
bugünkü halini almıştır.
Bu noktada not düşmekte fayda
olacağına inandığımdan Anadolu’dan bahsetmek istedim. Bugün geleneksel olarak
kutlanan ama dinle hiçbir ilgisi olmayan bayram veya geleneksel etkinliklere
sahibiz. Pagan Anadolu inançlarından gelen bu bayramlar; örneğin Nevruz,
İslam’la ilgisi olmayan ancak ilişkilendirilmeye çalışılan bazı kutlamaların da
kökenleridirler. Bu bayramlarda pagan kültürden gelen şeyler yapılır. Örneğin
eskiden bereketi simgeleyen erkek organı şeklindeki dev ikonlar köy
meydanlarında gezdirilirken bugün bu biçimsiz bir odun gezdirme halini
almıştır. O odunun neden gezdirildiği de bilinmemektedir. Yine gecenin gelişi,
güneş veya ay tutulmalarında tencere tava çalmak ve ay’ı, güneşi, günü kurtarmak
gibi gelenekler süregelmiştir. Maske takmak, korkutucu olmak da bu gelenekler
arasında yer almaktadır. Çoğunlukla bu ritüeller günümüzde “Köy Seyirlik”
oyunlar olarak adlandırılmaktadır. Geleneksel olarak amatörler tarafından köy
meydanlarında sergilenen bu oyunlar kökenlerini hepten unutmuş olmakla birlikte
birçok farklı sebeple icraa edilmektedir. Ancak hasadı, bereketi, mevsimleri,
geceyi ve gündüzü karşılamak üzere kurgulananları daha yoğun olarak
oynanmaktadır. Hatta yüze kara çalmalar, düğünlerde canlandırmalar sürmektedir.
Şimdi de sıra Fener Jack’de…
Jack O Lantern
Ben, bu isme ilk olarak Örümcek
Adam sayfalarında rastlamıştım. Yeşil Cin’in ekipmanlarını alan biri kendini
Hobgoblin olarak tanıtıyordu önce. Daha sonra da yaklaşık aynı ekipmanlara
sahip Jack O Lantern ortaya çıkıyordu. Ancak bu sefer goblin maskesinin yerini
bir alevli bir balkabağı alıyordu.
İşte bu Jack O Lantern Brendon’da
da çıkıyor karşımıza. Hem de Halloween’in bir parçası olarak. Burada bir karşım
olduğunu fark etmişsinizdir. Ancak bu katmanların altında farklı bir alt katman
daha olduğunu görmek beni yazarın becerisini alkışlamaya itti desem yalan
olmaz.
İşte balkabağı kafanın hikayesi
bu. Ama Brendon öyküsündeki üçüncü katman bu efsaneyle birleşen bir romandan
alıntı.
Sinema filmi “Sleepy Hallow”
desem kaç kişi hatırlar hikayeyi? Tim Burton’un 1999 yılında yönettiği, Johnny
Depp’in başrolünde oynadığı film bizde “Başsız Süvari” adıyla gösterime girmiş
de olsa aslında adı “The Legend of Sleepy Hollow”dur ve eseri 1820’de kaleme
almış olan Washington Irving’dir. Kuzey Avrupa mitolojinde geçen “The Wild
Hunt” (Vahşi Av) söylencesini içinde barındıran Başsız Süvari romanı bu
söylencelerin Almanya versiyonuna daha yakındır. Ancak Hollanda versiyonunu da
bolca içinde barındırmaktadır.
Kaynak: Melek Köksalan Araştırması - FMV Işık Okulları Dergisi
Buna göre başı olmayan bir süvari vardır ve sihirle uğraşan bir genç kız vardır ve intikam peşinde koşturan bir kılıç vardır ve…
Filme dair çok fazla ip ucu
veremeden devamını yazmam mümkün görünmediğinden sadece bu kadar yazmamın
yerinde olacağını düşünüyorum. Ancak yine de romanın kurgusuyla yaklaşık aynı
rotaya sahip olan Brendon “Işıksız
Krallık” hikayesi arasındaki benzerlikler sadece bu kadarla
kalmaz. Özellikle 63. sayfadaki “Nesbit” ismine bayıldım. Filmdeki Masbath (Mesbit) ismiyle benzerliği
dikkatten kaçacak gibi değil. Sonra yargıç var, sonra ileri gelenler var, kadın
var, sihirli ağaç var, sihirli işaretler var v.s.
Son olarak belirtmemde yarar
var, Sleepy Hollow şu sıralar dizi film olarak da izleyicilerle buluşuyormuş.
Merak eden, farklı uyarlama karşılaştırması yapmak için bile izleyebilir.
Sağ olasın Chiaverotti, sayende okudum da okudum, yazdım
da yazdım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder