12 Eylül 2013 Perşembe

Oğuz Kağan / Meryem Çimen "Türk Çizgi Romanı Cesarettir"

Şu sıralar Türk çizgi romanında cesaret verici gelişmeler oluyor. Türk yazar ve çizerler bir yolunu bularak önce sabırla çizmeyi alışkanlık haline getiriyor, ardından ortaya eserlerini koyuyor, sonra da bir yolunu bularak okuyucu karşısına çıkıyorlar sırayla. Mizah dışı türlerde gerçekleşen bu süreç umut verici. Çünkü mizah dergisinde yayınlanmamış, okuru hazır, satış garantisi olmayan bu yapıtların her biri gelecekte Türk çizgi roman tarihi yazıldığında adlarının geçmesini alınlarının haklarıyla kazanmış olacaklar. 
Meryem Çimen, Oğuz Kağan Destanı adlı yapıtıyla bu eserler arasında sayılacaklardandır: 

Yakın zamanda Kurtuluş Savaşı’nı konu alan bir dizi çizgi roman basmış olan yayınevinin sahibi “Bunlar gerçek kahramanlardır, bizim Örümcek Adam gibi hayali kahramanlara ihtiyacımız yok” demeci vermişti gazetelere. Onun görüşüne göre çizgi roman kahramanı sadece ve sadece gerçek karakterlerin hikayesini anlatmalıydı. Bu görüşü destekleyen onlarca gazeteci ve yazar da ellerine geçen her fırsatta aynını tekrar ederek muhteşem saptamalar yaptıkları inancındaydılar muhtemelen. Oysa bir bakıma çizgi roman tekniğini kullanarak belgesel yapıyor olmaları ürettikleri şeyi çizgi roman yapmıyordu. Bunun farkında değiller. Dahası, kurgu kahramanlar kötülenirken kendilerinin de kurgu yaptığı gerçeğini görmezden gelmekteler. Kurtuluş Savaşı kahramanı bazı kayıtların dışında ne demiş, nasıl demiş, sesi nasılmış, ifadesi nasılmış bunların hepsi eldeki bazı verilerden yola çıkılarak tamamlanmaktaydı. Bu durumda belgesel olarak ele aldığımızda bile bu çizgi romanlar gerçekten belgesel niteliği taşıyor muydu, yoksa kurgunun işin içine karıştığı kurmacalı bir belgesel türü müydü?


Burada bir yayınevini kötülemeye çalışmıyorum. Bu girişle ülkemize hakim olan çizgi roman algısının nasıl sığ olduğuna vurgu yapmak istiyorum sadece o kadar.


Çizgi roman hangi kültürde üretiliyorsa elbette o kültürün etkisini taşır. Bilerek veya bilmeyerek o eseri üreten sanatçı kendi kültürünün propagandasını yapar, örnek olur. Ülkemizde çizgi romanın çok az üretildiğinden daha çok çeviri eserler okunmakta, bu nedenle de başka ülkelerin idealleri ve kültürel değerleri okura ulaşmaktadır. Elbette buna karşı çıkmak birçok insanın en doğal hakkıdır. Ancak bu karşı çıkışta sanat eserini yaratan sanatçının özgür dimağının aşağılanmaması, yaratısının hor görülmemesi, kurgusal olarak hangi evrensel değerdeki mesajları vermeye çalıştığı inatla göz ardı edilmemelidir. Sanat eseri her ne kadar bazı yayınevlerinin yayın politikasına uygun olarak üretilse de neticede bir sanatçının eseridir ve bu sanatçı-ları sadece ve sadece bazı politikaların maşası olarak görülmesi yanlış bir tutumdur.

Çizgi roman hikayeleri, yerel veya küresel düzeydeki dünya kültürü malzemelerini kullanan sanatçının görüşüne ve bakış açısına göre yorumlamasıyla ortaya çıkar çoğunlukla. Bir mitolojik veya tarihi karakter her sanatçı tarafından isteğe bağlı olarak yorumlanır ve isteğe bağlı yönüyle ele alınabilir, görselleştirilebilir. Bu eserler için belgesel olma zorunluğu bulunmamaktadır. Hatta eldeki bütün verilere uyma zorunluğu da yoktur. Sanatçı malzemesini yorumlar, mesajına, dünya görüşüne, politik-siyasi bakış açısına göre değiştirir, modernize eder, istediği düzleme uyarlayabilir. Bu, özgür bir sanat yapıtının ruhuna en uygun uygulamadır ve sığ bir bakış açısıyla da taban tabana zıt olduğundan ilericidir, sorgulayıcıdır, eleştireldir. Okurunu başka düşünce biçimleri ve açılarla tanıştırır.

Meryem Çimen’in ele aldığı “Oğuz Kaan Destanı” bu bağlamda son derece cesur bir denemedir. Elinizdeki eseri bu gözle okuyarak değerlendireceğinizi, serüven ve ciddi konuları ele alan az sayıdaki Türk çizgi roman örnekleri arasında yer alışına hak ettiği değeri vereceğinizi umarım.  

Ümit Kireççi

3 yorum:

lordofsunshine dedi ki...

Bence Oğuz Kağan'a fena halde ayıp olmuş...

Adsız dedi ki...

Nedir bu yeteneksizlik abidesi çizimler, türk çizgi romanı bu kadar mı düştü ya, bir de bunu basmışlar, madem tarihi bir konuyu çiziyorsun, insan azıcık düşünür de utanır, ben bu işin adamımıyım diye. Kendilik farkındalığı denen bir şey var.. Yazık, çizgi roman meraklısı biri olarak kendim utanıyorum ya..
Ayhan Yolsever.

Adsız dedi ki...

Oğuz Kahan, mezarında ters dönmüştür. İlk okul talebelerimi çizmiş bunları?

Linkler

Related Posts with Thumbnails