15 Eylül 2013 Pazar

Biz nasıl büyüdük; şimdi nasıl büyüyorlar (Çr Kuşağı Soruyor)

İsmet Çiğit
Bizim gençliğimizde, hatta orta yaş hallerimizde bugünkü gibi renkli televizyon, cep telefonu, kredi kartı falan yoktu. Bilgisayar, internet, tweet falan kimse bilmezdi.
Şimdi bırakın gençleri, ilkokul çocuklarının elinde ellerinden büyük aletler. Adı cep telefonu ama,  hani ancak pazarcı önlüğünün cebine girebilecek türden.
Hiç ellerinden düşürmüyorlar. Benim de oğullarım var. Sürekli olarak ellerinde bu aletler, parmakları çalışıyor. Bazen o cep telefonu dedikleri alet çalıyor, açıp uzun uzun “Kanka” muhabbetleri yapıyorlar.
Hadi benim çocuklarım artık büyük.
Baldızın 4 yaşında bir oğlu var Tuna..
Elinde “Tablet” denen koca bir alet.. Her yere girip çıkıyor. Müzik çalıyor, oyun oynuyor. Benim elime verseler, o aleti kullanamam. Trene bakar gibi bakarım.
Geçen akşam evde bana göre ilginç bir olay oldu. Pazar günü için bu yazıyı yazmak da o nedenle kafamda oluştu.
Evde, televizyon karşısında gecenin ilerleyen saatlerinde başlayacak bir maç yayınını bekliyorum. Film kanallarını gezerken, “Ten Ten” isimli filme takıldım.
Ten Ten, benim çocukluğumdaki kahramanlarımdan biri. Film, animasyon. Ama Steven Spielberg imzalı. Uzattım ayaklarımı, maça kadar çizgi film izliyorum. Oğlum da yanımda. Elindeki alet üzerinde parmaklarını oynatıp, duruyor. Bir an gözü televizyona takıldı. “Bu ne baba?” dedi.
-Ten Ten” dedim, “Sen tanımıyor musun?”
Yok tanımıyor, adını bile duymamış.
Oysa ben Ten Ten’i, yakın dostu alkolik Kaptan’ı, beyaz pamuk köpeğini, çevresinden hiç ayrılmayıp, gerektiğinde yardım eden ikiz polis dostlarını gayet iyi tanırım.
Sadece Ten Ten’i değil.. Red Kit’i çok iyi tanırım.. Atı Düldül’ün ne zaman ne yapacağını bilirim..Ezeli düşmanları Dalton’ları, özellikle Avarel Dalton’u çok severim..
Bizim çocukluğumuzda bunlar vardı. Sonra Teksas (Çelik Bilek), Tommiks vardı.
Kaptan Swing ve Gamlı Baykuş, Zagor Tenay, Tom Braks vardı.
Bütün çizgi romanları okur, her yeni albüm sayısının çıkışında,  Kapanönü mevkiindeki Gazeteci Kazım veya Gazeteci Mahmut’un kaldırım üzerine yayılı tezgahına gidip, ilk ben alırdım. Bizim yerli Çizgi Roman kahramanlarımız pek yoktu. Biraz Tarkan.. Gırgır’da Avanak Avni.. Onları da takip ederdim.
Ama Playboy, Penthaus çağlarımız gelene kadar,  Amerikan kültürünün eseri çizgi romanlarla büyümüştüm.
Elimizin altında internet yoktu. Dünyadan bihaberdik.
Çelik Bilek’in kırmızı urbalılarla savaşırken Suzi’ye olan mahcup aşkı; Avanak Avni’nin eve gelen kadın komşuların bacaklarını dikizlerken Dilaver’le kavgaları; Ret Kit’in at hırsızları ve Dalton Biraderlerle bitmeyen mücadelesi, Baltalı İlah Zagor’un Çiko ile birlikte adalet savaşı bizim çocuk dünyamızın tamamını dolduruyordu.
Bizim çocukluğumuz ve gençliğimiz mi daha sağlıklı ve mutluydu; şimdikilerin mi bunu tam kestiremiyorum.
Herkesin evinin yanındaki baz istasyonuna tepki gösterip, kaldırılmasını istediği; ama yine çoluk çocuk herkesin bu baz istasyonları sayesinde çalışan cep telefonu, tabletlerle günün 20 saati halvet oluşu; herkesin bankalara karşı çıkıp, ama yine herkesin cebinde birkaç kredi kartı taşıyıp, hepsinin limitlerini doldururca alışveriş yaptığı çelişkiler yumağı bir dünyada yaşıyoruz.
Bizim çocukluğumuzun, gençliğimizin çizgi kahramanları hiç yenilmezdi. Her maceranın sonunda, hepsi mutlaka zafere ulaşır, iyilerin kazanmasını sağlar, kötülere haddini bildirirdi.
Arkadaşlık ilişkileri, çizgi roman kahramanları arasındaki ilişkilerle örtüşürdü. Bizim çocukluğumuzdaki lakaplar da yine çizgi roman kahramanları ile onların can yoldaşı arkadaşlarının isimlerinden oluşurdu.
“Ten Ten” dediğim çok arkadaşım vardı. Çok arkadaşım da tipime bakıp, bana Çiko derdi.
Şimdikilere bakıyorum, hepsi birbirine “Kanka” diyor.
Oğlum telefonda konuşurken, bu defa karşısındakinin hangi Kanka olduğunu kesinlikle anlayamıyorum.
Hani bilsem, oğlum elindeki aleti kapatıp kenara koyacak, benimle oturup seyredecek, kanalı değiştirip başka bir filme geçeceğim.
Ama nasıl olsa şimdikilerin yegane ilgi alanı, o ellerindeki küçük aletler.. Mesaj atıyorlar. mesaj okuyorlar..
Spielberg imzalı Ten Ten animasyon filmi sonuna kadar izledim. Oğlum, elinde aleti Kankaları ile konuşa konuşa çıkıp gitti.
Bizim çocukluğumuzun, gençliğimizin çizgi romanlarının hiç biri şimdi yok. Teksas’ın, Tom Miks’in, Ten Ten’in, Ret Kit’in,  Zagor’un devri çoktan bitti. Hepsi öldü.
Oğuz Aral, Gırgır’da bebek Avni’yi ilerleyen yıllarda büyütmüş zampara bir delikanlı yapmıştı. Gırgır ve Avni de çoktan öldü.
Benim her hafta başında çizgi romanların yeni fasiküllerini almak için önlerine koştuğum Kazım’lar, Mahmut’lar zaten yok..
Çocuklar açıyor internetten  oyunları, zombilerle savaşıyorlar.. Kendilerine takım kurup, bilgisayar ortamında maçlar yapıyorlar.
Hani Sayın Başbakan sık sık, “Biz zıpır gençlik değil, dindar, inançlı gençlik yetiştirmek istiyoruz” diyor ya..
Sayın Başbakan da bizim kuşaktan.. Merak ediyorum acaba hiç mi Ten Ten, Ret Kit okumadı.
Biz daha iyi yetiştik. Biz daha mutlu büyüdük. Hayal dünyamız, o dünyadaki dostlarımız çok daha genişti. Belki de Ret Kit, Ten Ten dönemine dönmek, Avanak Avni’nin bütün maceralarını günümüz çocuklarına  okutmak gerekiyor...
Kaynak - Özgür Kocaeli

1 yorum:

Adsız dedi ki...

çok doğru tesbitler şimdiki kuşak herşeyden kopuk sevgi ve diğer insani duygulardan çok uzaklar halbuki bizler o çizgiler sayesinde ne çok şey öğrendik sağolun bu yazınız için.
serdary67

Linkler

Related Posts with Thumbnails