“Strangers in Paradise”
(Cennetteki Yabancılar) belki de ülkemizde yayınlanan en iddiasız, en
bilinmeyen çizgi romanlardan biridir. Gerekli Şeyler yayıncılık cesur bir
girişimle iki genç kızın hikayesinin anlatıldığı bu şaheseri yayınlayarak
okurlarımıza bir iyilik yapmakla birlikte çizgi roman sanatçılarımıza da eminim
yeni bir ufuk sunmuş oldu.
Çizgi Roman Okurları
Platformu (ÇROP)’un adına yarışma düzenlediği bu eseri dilimize başarıyla
çeviren Nevin Aslı Üner’le kısa bir söyleşi yaptım.
Nevin Aslı Üner'ı tanıyabilir miyiz?
Alman lisesi mezunuyum. iİgi
alanlarım burada şekillendi, özellikle müzik, edebiyat ve felsefeye duyduğum
özel merak burada başladı diyebilirim. Yıldız Teknik Üniversitesi'nde mimarlık
okudum. Üstüne aynı okulda mimarlık tarihi ve kuramında mastır yaptım. Şu an
ise İTÜ mimarlık tarihinde doktora programına devam ediyorum. Birkaç yıl süren
başarısız mimarlık denemelerinden sonra uzmanlaştığım alanda çalışmaya
başladım, mimarlığı konu alan çeşitli sergi, kitap projelerinde çalıştım, şimdi
ise özel bir kültür kurumunda Türkiye mimarlık tarihine yönelik bir arşiv
projesinde çalışıyorum.
Çeviri geçmişiniz ve varsa diğer çizgi roman
çevirileriniz hakkında bilgi alabilir
miyiz? Bu eser size nasıl ulaştı da çevirdiniz?
Aktif çeviri anlamında bir
tecrüben yok aslında. Yaklaşık 1 buçuk yıldır yakın arkadaşım olan Hoz Comics
ve Marmara Çizgi editörü İlke Keskin'in düzeltilerini yapıyorum. Bunlar
arasında Örümcek Adam, Çorak Topraklar, Demir Adam gibi çizgi romanlar var.
Ancak Strangers in Paradise ilk çeviri denemem.
Eşim Burç Üner, Gerekli Şeyler
yayınevi'nin editörü ve yayınevinin sahibi Alişan Cengiz'in yakın dostu.
Alişan, Strangers in Paradise'ı bir kadının çevirmesinin daha uygun olacağını
düşünüp çeviriyi bana önerdi, ben de hikayeyi ilgi çekici bulduğum için kabul
ettim hemen.
Çizgi roman okuru muydunuz, neleri okursunuz? Çizgi
roman çevirisi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Aktif bir çizgi roman okuru
olduğunu söyleyemem aslında. Çocukken herkes gibi Red Kid ve Asterix okudum
elbette. Lise yıllarımı İlke (Keskin) ile birlikte Gerekli Şeyler'de geçirdim,
bu da çok ciddi bir görsel aşinalık yarattı bende. Arkadaş çevremiz genellikle
çizgi roman dünyası içinde olduğundan (ve tabii ki hollywood'un katkılarıyla)
karakterlerin hemen hemen hepsini tanıdım, Arada sırada Spider-Man, Superman ya
da ilgimi çeken başka bir kahramanın hikayelerini okuyorum, ama kendime çizgi
roman okuru demem doğru olmaz.
Çeviri çok zorlayıcı bir
mecra bence, özellikle çizgi roman için. Bir balonu dolduracak diyalogları yine
aynı balona sığacak şekilde ve anlamından bir şey kaybetmeden yeniden ifade
etmek zorundasınız. Dikkat ve titizlik gerektiriyor. Çevremde bu işle uğraşan
yakın arkadaşlarım var ve onlardan gördüğüm kadarıyla şunu söyleyebilirim, iyi
çeviri yapabilmek için gerçekten çok sevmek gerekiyor bu işi. Sevdikçe daha çok
özeniyor ve iyi sonuçlar aldıkça da uğraşlarına değdiğini görüp işi daha çok
seviyorlar. Ortaya şahane sonuçlar çıkıyor böylece.
Merak edenlere sizin gözünüzden "Cennetteki Yabancılar"ı
anlatır mısınız biraz?
Cennetteki Yabancılar'ı
farklı yapan özelliklerden biri içinde süper kahraman olmayışı. Gündelik
hayatın içinde geçiyor ve karakterler süper kahraman olmadıkları gibi aslında
oldukça fazla problemleri ve zaafları var. İlk bakışta bir gençlik dizisi
görüntüsü çizse de karakterler gittikçe derinleşiyor kanlı canlı oluyorlar. Benim
gözümde çizgi romanı daha özel yapan şey ise içinde barındırdığı çok sayıda
müzik göndermeleriydi. Bu göndermeler hikayeyi daha çok içselleştirmemi sağladı
ve karakterleri bana daha çok sevdirdi.
Eser sizce sadece kadınlara mı sesleniyor?
Böyle olduğunu söyleyemem. Genel
olarak erkek-egemen gibi gözüken çizgi roman dünyasının içinde kadınlar üzerine
kurulmuş ve hikayeleri onların bakış açısıyla anlatan bir çizgi roman denebilir
belki, ancak kitabın baş karakteri, Katchoo, muhtemelen kendini toplum içinde
cinsel kimliği üzerinden tanımlamaktansa ölmeyi tercih ederdi. Aslında bu
kimliğinden kurtulmak için kendini özel olarak erkeksileştirdiğini dahi
söylemek mümkün. Sorunlu ve ezilmiş kadın kimliğini üzerinden atmaya ve kendini
olabilecek tüm farklı şekillerde ifade etmeye çalışan bir kadın Katchoo. Yani
hikaye bir anlamda kadın olmaktan memnun olmayan bir kadının hikayesi. Kadınlar
bu hikaye ve kurguyla kendilerini özellikle özdeşleştirebilse de, erkekler için
baş karakteri kadın olan bir çizgi romanın ilgi çekici olmadığını söylemek
mümkün mü?
Bir erkeğin; Terry Moore'un, kadın dünyası
gözlemlerini nasıl buldunuz?
Özellikle edebiyat
dünyasında klasikler başta olmak üzere bir erkeğin, kadınların hezeyanlarını en
az kadınlar kadar iyi analiz edebildiğini görüyoruz. Bu daha az duygusal
olmalarından, pozisyonel olmamalarından ve kadınların yaşadığı olaylara mümkün
olduğunca mesafelenebilmelerinden kaynaklanıyor olabilir. Tolstoy'un Anna
Karenina'sı ya da Flaubert'in Madam Bovary'si bu örnekler arasında sayılabilir.
Shakespeare'in Lady Macbeth karakteri sanırım bu örneklerin başını çekecektir.
Murathan Mungan bir kadının ağzından yazdığı Yüksek Topuklar'ı yayınladığında
edebiyat dünyasında olumlu anlamda yer yerinden oynamıştı. Terry Moore'un
yaptığı da farklı bir şey değil bence, ama sonucunun oldukça başarılı olduğunu
söyleyebilirim.
Muhteşem bir dil örgüsü oluşturmuşsunuz. Çeviri
kokmayan başarılı bir konuşma dili yakalamışsınız. İçeriği bu denli yoğun
çevirilerde hata beklenirken açıkçası macera kurgusu fazla, sözü az olan yüzeysel
çizgi romanlarda hatalar daha fazla oluyor bizde. Siz bu başarıyı nasıl
yakaladınız?
Öncelikle teşekkür ederim,
ben çevirinin bu kadar iyi tepkiler alacağını düşünmemiştim. Çeviri performansımın
içerikle ilgili olduğunu düşünmüyorum, dediğim gibi bu işi sevmek, titiz ve
dikkatli olmak önemli. Ben çizgi romana karşı özel bir sevgi beslemiyorum, ama
dile karşı öyle değil. Lise yılarından beri kitaplarla, dille ve sözcüklerle
aram iyi oldu, akademik kariyer ise yılda belli sayıda makale üretmeyi zorunlu
kılıyor, yani benim için yazının kendisi başlı başına bir iş. Yani eğer sonuç
iyi olduysa bu benim dilin ya da yazma işleminin kendisiyle kurduğum ilişki
dolayısıyladır diye düşünüyorum. Yazı ile ilgili yaptığım her işte mümkün
olduğunca özenli olmaya çalışıyorum. Üslup benim için çok önemli ve açıkçası
Türkçe hatalarına (en basiti herkesin çokça yaptığı -de ve -ki leri
ayrı/birleşik yazma problemi) tahammül edemiyorum. Bu bilgiler basit ilkokul
bilgisidir, bence bilmeyenlerin ya da dilin kendisiyle uğraşmayı sevmeyenlerin
de dil ve yazmaya yönelik işlerle uğraşmaması gerekir, çünkü bu okuyana
saygısızlıktır.
Ne dersiniz, bu çizgi roman okunmalı mı :) Niye?
Bilmem ki... Ben okuduğum
için memnunum en azından...
Başka çeviri projeleriniz var mı? Bizimle paylaşmak
ister misiniz? Çizgi roman çevirisi yapmak isteyebilecek genç arkadaşlara
önerileriniz nelerdir?
Şu an başka çeviri projem
yok çizgi roman alanında. Benim için sevimli bir deneme olarak kaldı bu kitap
şimdilik. Tavsiye konusunda ise, sanırım cevabını yukarıda verdim.
1996, 1997, 2001 yıllarında çizgi roman ödülleri almış
olan bu eseri basan Gerekli Şeyler’i, çeviriyi gerçekleştiren Nevin Aslı Ünver’
teşekkür ederim. Okuyanınız bol olsun.
Ümit Kireççi
umitlila@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder