1 Ekim 2012 Pazartesi

"Uçma Sanatı" Yazarı Antonio ALTARRİBA ile Söyleştik

1. ÇROP Çizgi Roman İnceleme Yazısı Yarışması için seçtiğimiz “Uçma Sanatı” eserinin yazarı Antonio Altarriba ile keyifli; kendi tarifiyle "bilgilendirici", bir söyleşi yaptık. 
Sorular Gölge e- Dergi yazarı Ahmet Yüksel’in desteğiyle hazırlandı, sayın Canan Maraşlıgil onları Fransızca’ya çevirdi, Muğla Üniversitesi Öğr. Gör. Yrd. Doç. Dr. Özden Fidan destek verdi, İzmir Ekonomi Üniversitesi Fransızca okutmanı Utkan Boyacıoglu da yanıtları dilimize kazandırdı. 
Çizgi roman adına eylemlerimiz devam ediyor. Bu eseri okumamıza vesile olan Versus Kitap’a teşekkürlerimizi sunuyor yazılarınızı yarışmamıza bekliyoruz. Son katılım tarihi 15 Ekim 2012.  
ÇROP  – Son derece renkli ve çok yönlü bir kişi Antonio Altarriba. Fotoğraf, kitap, çizgi roman… Sizce kimdir o, onu bize nasıl tanıtırdınız?

Altarriba - Kurguya karşı her zaman bir tutkum oldu. Bunun nedeni gerçeklikten kaçmam mı yoksa onu daha iyi kavrama çabam mı bilmiyorum. Çünkü çoğu zaman hayal ürünü öyküler yaşama daha aydınlık bir bakışa izin verirler. İşte bu yüzden onları okumayı, dahası onları yaratmayı seviyorum. Roman, çizgi roman ya da fotoğraf dizileri biçiminde... Anlatım biçimleri arasında ayrım yapmadığımdan değil. Tam tersine. Seçtiğim anlatım biçimi konusunda çok duyarlı olduğum için. Ama ister yazılı olsun ister görsel çıkış noktası hep imgedir. Güçlü bir imge, alışılmamış, yaratım sürecini tetikleyen. İşte bu yüzden bir “anlatıcı”dan çok bir “imgeleyici” olduğumu söylüyorum
.
ÇROP – Çizgi romanla tanışmanız nasıl gerçekleşti? Çizgi roman yazarlığına sizi iten önemli bir eser var mı? Eserlerinizi “roman, öykü” gibi türlerle dile getirebilirdiniz bir yazar olarak. Sizi bir çizerle çalışma zahmetine iten, görsel bir anlatımı tercih ettiren ne oldu?

Altarriba - Çocukluğumdan beri okurum çizgi romanları. İspanya’nın fakirlik çektiği yıllarda (1952) doğdum. Ekonomik krizin ve Franco Diktatörlüğünün sansürüyle yaşıyorduk. Çizgi roman, ulaşılması daha kolay ve sinemadan daha ucuz bir görsel gereçti. Diyebilirim ki okumayı çizgi roman kareleri sayesinde söktüm. Bu da benimle çizgi romanlar arasında güçlü bir duygusal bağ kurdu. Bu durum beni edebi okumalar yapmaktan alıkoymadı. Ama çizgi roman dilinde kendimi gitgide daha rahat hissediyorum. Bana çok zengin geliyor.   İmge ile metin arasındaki ilişkilerin örüntüsü sonsuz bir yelpaze oluşturmakta. 
ÇROP  – Çizgi roman yazarlığı öncesinde beslendiğiniz çizgi romanlar nelerdi?

Altarriba - Söylemesi zor… O kadar çok ki… Little Nemo, Krazy Kat, Popeye, The Spirit gibi amerikan klasiklerini çok seviyorum. Ama Avrupa’ya daha meyilliyim. Moebius, Tardi, Fred, Marc-Antoine Mathieu, Schuiten-Peeters, Crepax... Unutmadan, elbette Arjantinli büyük usta Alberto Breccia...

ÇROP – Uçma Sanatı… Uçma Sanatı öncesinde diğer çizgi roman çalışmalarınız neler oldu? Son derece yoğun bir eseri yazmadan antrenman yapmışsınızdır muhakkak.

Altarriba - Yarım düzine kadar albümüm ve yayınlanan pek çok kısa öyküm var. (yalnız çizgi romanlardan söz ediyorum). 70’li yılların sonundan beri senaryolar yazıyorum. Yani oldukça deneyimliyim. Aslına bakarsanız “El arte de Volar”nin anlatı malzemesi belli bir olgunluğa eriştiğimden beri aklımda. Senaryonun yazımına on beş ayımı verdim. Kim dört yılda çizdi. (Diğer işlerle eşzamanlı çalışması gerekiyordu). Toplamda beş yıl. Ben Nisan 2004’te yazmaya başladım. Kim son kareyi çizdiğini söylemek için beni Şubat 2009’da aradı. Babamın 99 yaşında olacağı gündü.

ÇROP  - Uçma sanatı yazma fikri aklınıza nasıl geldi? Buna sizi babanızın hayatı mı itti, İspanya’ya olan sevginiz mi, dünya genelinde yaşanan benzer siyasi ve kapitalist gelişmelerine bir karşı duruş sergileme isteği mi?

Altarriba - Her şeyi başlatan babamın intiharı oldu. Bir suskunluk ve yas dönemi geçirdim. Babamı bu kararı almaya iten nedenleri anladığımda kendimi yazmaya mecbur hissettim.  Babam kişisel seçimlerinden değil, üst üste gelen sıkıntılar ve siyasi yönelimlerinin sonucu maruz kaldığı aşağılamalardan ötürü öldü. Bu anlamda amacım, onun belleğindekileri aktarmak ve onu hak ettiği saygınlığa ulaştırmaktı. Bilinçsiz bir biçimde, acımı dindirmenin yollarını da arıyordum. Bu durumda yazmak benim için tek tedavi yoluydu. Yazarken anladım ki babamı anlatmak, İspanya tarihinde de bir yolculuk yapmak demekti. Ve aynı zamanda daha adil bir dünya için mücadele eden bir kuşağın sorunlarına doğru bir yolculuk. Her şey sonuna kadar dürüst bir adamın bakış açısıyla, belki basit ama cesurca yansıtıldı.
ÇROP - Hemen her bölüm ve sahne; mesela kitabın başındaki tarlaların mülkiyeti ve bölünmesi meselesi bile kitabın özeti gibidir, özenle düşünülmüş ve çalışılmış. Bu noktada akla gelen soru eser babanızın biyografisi gibi görünse de eserin ne kadarının kurgu ne kadarının gerçek olduğu oluyor?

Altarriba - El arte de Volar tarihi gerçeklere son derece sadık kalan bir kitaptır. Aile tarihimize olduğu kadar İspanya tarihine de. Kim ve ben çok araştırma yaptık. Yalnız olaylar üzerine değil, manzaralar, binalar, silahlar, giysiler üzerine de. Bu anlamda anlattığımız her şeyin aslına sadık olduğunu söyleyebiliriz. Kimi zaman anlatının imgesel değerini arttırmak ya da öykünün akışını kolaylaştırmak için kurgusal öğeler de ekledim. Örneğin babamın hiçbir zaman Durruti espadrilleri olmamıştır. Tüm anarşistler gibi O da bunlardan sürekli söz ederdi ama onlara asla sahip olmadı. Onları anlatıya sokmak, kitabın özgürlük düşüncesine ve uçuş imgesine vurgu yapan çok önemli bir bölümünde devamlılığı sağlamama yaradı.    

ÇROP – Uçma Sanatı İspanya’nın tarihine ışık tuttuğu gibi ciddi bir yüzleşme ve sorgulamayı da barındırıyor. İspanyol okur nasıl karşıladı Uçma Sanatı’nı?

Altarriba - Elbette tarihin sorgulanması da söz konusu. Çünkü tarihi kazananlar yazıyor. Özellikle İspanya örneğinde bu böyle. İç savaştan sonra kırkı yıl diktatörlük vardı. Ve Franco yönetimi, şer güçler olarak adlandırılan komünizmle, anarşizmle yani genel olarak sol düşünceyle mücadele üzerinden kendini tanımladı. İspanyol Kilisesi bu savaşı bir tür kutsal haçlı seferi olarak gördü. Bu durumda İspanya tarihi gözden geçirilmek ve yeniden yazılmak durumundaydı. Tarihi gerçeklerin ve kahramanlarının ortaya konması için. Bu alanda daha yapılacak çok çalışma var. Tarihin yeniden ele alınmasını destekleyen İspanyolların sayısı oldukça fazla. Ben bunu bilinçli olarak yapmadım. Ama bu ortak gereksinim kitabın oluşumuyla çakıştı ve kitap hem yenilenlerin torunları için hem de bugün kendilerini hala o günkü değerlerle tanımlayanlar için bir referans noktası oluşturdu. Böylece “Art de volar” İspanya’da bir çizgi romandan hiç de beklenmeyecek bir başarıya ulaştı.  

ÇROP - Globalleşen dünyanın gidişatı, kapitalizmin ulaştığı nokta, yaratılan apolitik edilgen tüketim toplumları… Siz bu gidişatın neresindesiniz, Uçma Sanatı’ndan çıkarılacak dersler desek neleri ön plana çıkarmak isterdiniz?   

Altarriba - Bizi birer tüketici hatta birer mal gibi gören bu vahşi kapitalizme karşı eleştirel bir duruşum var. Bana göre bu ekolojik intihar, kültürel fakirleşme, toplumsal yozlaşma ve gelir adaletsizliği karşısında bir an önce yeni düşünceler ve stratejiler ortaya konmak zorunda. Bu anlamda babamın yanında bu mücadeleyi verenlerin değeri ortaya çıkıyor. Artık 30’larda ya da 40’larda olmadığımız bir geçek ve düşünsel bir yenilenme gerekiyor. Öte yandan dünyada adaletsizlik hiç olmadığı kadar yaygın ve eleştirel tutum ve gönüllü bir direniş bizler için büyük önem taşıyor.
ÇROP - Çizer Kim ile nasıl çalıştınız? Siz mi karar verdiniz Kim ile çalışmaya yoksa “ben çizerim” mi dedi? Bu çalışma esnasında çok müdahale etme ihtiyacı hissettiniz mi çizere? “Yok, bu yer yanlış, bu adamın özelliği şöyle” diyerek yol gösterici oldunuz mu?

Altarriba - Senaryoyu yazmaya başladığımda bu kadar uzun ve kişisel bir öyküyü imgelere taşıyacak bir çizeri bulamayacağımı düşünüyordum. Editoryal desteğim vardı ama ekonomik desteğim yoktu. Bu durumda yalnızca sanat aşkıyla çalışmak gerekiyordu. O zamanlar Kim’i şahsen tanımıyordum. Elbette çalışmalarını görmüştüm ve ne denli başarılı bir çizer olduğunu biliyordum. Doğal olarak daha şematik ve karikatürsel bir biçemde eleştirel çizgi romanlar yapıyordu. Ama ben daha gerçekçi bir biçem yapabileceğini hissediyordum. Kitap, hazırlanmasını olanaklı kılan tam bir rastlantılar dizisinin sonunda meydana çıktı. Bu rastlantılardan biri de Kim ile bir çizgi roman festivalinde karşılaşmamızdır. Çok iyi anlaştık ve pek çok ortak noktamız olduğunu gördüm. Babası da Franco döneminin baskılarının mağdurlarındandı. O’na senaryodan söz ettim ve ilk satırları okur okumaz çizmeyi kabul etti. İşbirliği süreci çok iyi geçti. Ben çok belirgin ve betimleyici senaryolar yazarım. Bu durumu Kim çok rahatlatıcı buldu. Kimi simgesel ve düşsel sahnelerde sorunlar oldu. Bunlar çok güçlü bir kod değişimini gerektiriyor. Babamı bir dikiş makinasını sürerken ya da bir bisküvinin üzerinde uçarken göremiyordu. Ama sonuç olarak anladı ve şu an gurur duyduğu çizimler ortaya çıktı.   

ÇROP - Çizgi romanınız 5 ayrı ödüle layık görülmüş. Bu ödüller yeteri kadar tatmin edici mi sizce? Daha da önemlisi sizce verilen ödüller bir yapıtın gücünün ve değerinin onaylanmasında belirleyici midirler?

Altarriba - Böyle durumlarda ödüller çok önemlidir. Bu kitap küçük bir yayınevi tarafından basıldı ve halkın desteğiyle kulaktan kulağa duyurularak bulunduğu yere geldi. Ödüller tarihe farklı bakışın resmen tanınması anlamına geliyordu. Özellikle babam ve tüm o mücadeleci kuşak adına bunları önemli buluyorum. Ödülleri her zaman onların adına aldım.

ÇROP - Siz Uçma Sanatı dışında da çizgi roman senaryoları yazdınız, İspanya çizgi romanının tarihçesini kaleme aldınız. İspanya’da çizgi roman ne durumda? İspanyol çizgi romanından son derece güçlü yapıtları tanıyoruz. Ancak bunlar Fransa’da basılınca tanınıyor. Sizin bu süreçle ilgili görüşünüz nedir?

Altarriba -İspanya’daki çizgi roman endüstrisi biraz istikrarsızdır. Üretim yılda 2000 yayın civarındadır. Ama bunların yalnız %15’i İspanyol yapıtlarıdır. Düşük satışlar en büyük sorun. Yayın başına 1000 ile 2000 arası baskı yapılıyor. Bu şartlar altında çok daha güçlü olan Fransa pazarı Avrupa piyasasına açılma platformu rolünü üstleniyor. İspanyol yazarlar biliyorlar ki yurtdışında tanınabilmek için önce Fransa’da tanınmalılar. Bu yüzden İspanya, Türkiye hatta İtalya ve Almanya gibi destekleyici pazarlardan gelen yazarların aralarında bağlantılar kurmak zorlaşıyor.   
ÇROP – II. Dünya Savaşı, Amerika ve Yahudi soykırımını anlatan çizgi romanlar güçlü lobiler sayesinde çok daha popüler oluyor, çok daha fazla satıyor, biliniyor. Onları sanatsal olarak küçümsemiyorum ancak yine de son derece başarılı bir eserin sahibi olarak soruyorum size: Sizce eseriniz dünya çapında hak ettiği kadar çok tanınıyor mu? Başka hangi ülkelerde okundu, hangi dillere çevrildi çizgi romanınız? Mesajınız geniş kitlelere ulaşabiliyor mu sizce?


Altarriba - Türkiye ve Fransa dışında kitabımız İtalya’da, Almanya’da, Kore’de çevrildi. Yakına Brezilya’da da yayınlanacak. Fransa’da kitap büyük ilgi gördü ve büyük bir kitle tarafından tanındı. Amerikan endüstrisinin yahudi soykırımı öykülerinden İspanya’ya göre çok daha fazla yararlandığı doğrudur. Ama ben babama güveniyorum. Kitabı yükseklere taşıyan O ve bu yükselişin süreceğini biliyorum. Yavaş ama kararlı bir biçimde daha büyük kitlelere ulaşmaya devam edecektir.    

ÇROP – Diğer çizgi roman eserlerinizde erotizmin çok yoğun olarak kullanıldığını gördüm ancak lisan sorunundan dolayı okuyamadım. Onlar ne anlatıyor? İçerikleri Uçma Sanatı kadar yoğun mu? Erotik öğelerin bulunduğu bir eserin arka planı da belli görüşleri barındırabilir. Sizin diğer yapıtlarınız da okumak isteriz. Türk okuruna onları tanıtacak olsanız neler söylerdiniz?

Altarriba - Erotizmi en önemli anlatım gereçlerinden biri olarak görüyorum. Dinler ya da diğer güç odakları tarafından sürekli olarak inkar edilen veya yönlendirilmeye çalışılan erotizm, davranışlarımızın temelden etkiler. Bu anlamda erotizm üzerine yazmak ahlaken özgürlükçü bir tutumdur. Ve anlatı açısından tam bir meydan okumadır. Bu derece yoğun ve bu derece ayrıntılı bir bütün nasıl ele alınmalıdır? Bunların hepsi yazar için bir meydan okumadır... Edebi erotik anlatılar ve çizer Laura ile birlikte erotik çizgi romanlar kaleme aldım. O’nunla değişik zaman ve kültürlerdeki duyarlılıkları keşfediyorum. Böylece antik Çin’de, klasik Yunan’da ya da İtalyan Rönesans’ında geçen öyküler hazırlıyoruz. Bu, Laura’ya görsel biçemlerle ve söz konusu dönemlerin estetik anlayışlarına göre oynamalar yapma olanağı tanıyor.       


ÇROP – Bu röportajı yaptığımız için mutluyuz. Emekleriniz için teşekkür ederiz.

Altarriba El arte de Volar”ın Türkiye’de de okunabilmesinden çok mutluyum. Bu, kimi öykülerin evrensel olduğunu, farklı kültürlerde de anlaşıldıklarını, duyumsandıklarını kanıtlıyor. Bunun için Murat Tanakol’a da teşekkür etmeliyim. Ayrıca Ümit Kireççi’ye ve yapıtıma ilgi gösteren ve onunla ilgili çözülmeler yapan ÇROP’a da ayrıca teşekkür ediyorum. Size iyi şanslar ve kolaylıklar diliyorum. Çizgi romanların yaygınlaşması, incelenmesi ve yazarlarının tanıtılması çok önemli. 

Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails