Ümit Kireççi - umitlila@gmail.com
...
Açıkçası tüketici olarak çizgi roman okurlarının da en az diğer her tür sanat eseri veya sanat dışı ürün tüketenler kadar talepkar olma hakkı vardır. Şüphesiz bu bir gerçektir ve tartışılamaz.
Ancak talep etmeyle doğru şeyi “talep etme” konusu farklı şeylerdir ve okurun “şantaja” varan tehdit söylemlerini onaylamak mümkün değildir.
Evet, sanat bu ülkede ilk gözden çıkarılan şeylerin başında gelir. Ve evet, sanatla/eğlence sektörüyle iştigal eden yapımcılar, uygulayıcılar, sanatçılar hep kolay hedef olmuştur. Bu biraz kültürle ilgilidir biraz da sahipsiz olmakla ilgilidir biraz da alıcının kendini konumlandırdığı yerle ilgilidir.
Konumlandırma demişken… Çizgi roman okurlarında belli bir grup dönüp dolaşıp reel koşulları görmezden gelerek kendini kahramanlaştırıyor, yayıncıların kendisi sayesinde ayakta durduğu varsayımıyla harekete geçiyor, kendini muktedir ve vazgeçilmez bir konuma yerleştiriyor.
“Yayıncıları desteklemek için yayın satın almak” gibi anlamsız bir alışkanlık edinen bir grup okur yayıncıları fiyatları indirmemesi halinde desteğini çekmekle tehdit ediyor örneğin.
Hatta bu yetmiyor sosyal medyadaki tanışlarını örgütleyerek bu tutumunu eyleme dönüştürmeye çabalıyor.
Bu “her yayını alma” kahramanlığına ilaveten de “her şeyi okuma isteği” duygusu eşlik ediyor. Açıkçası oburluk düzeyinde okumak, çizgi roman okumayı istemek son derece güzel ve olumlu bir taleptir. Ancak her lokantada yemek yiyememek gibi, her kıyafeti giyememek gibi, her arabayı kullanamıyor olmak gibi de sınırlamalar söz konusu bu alanda. İnsan neden bütün çizgi romanları okumak istesin ki?
Her okurun bir ilgi alanı vardır. Her alıcının öyledir. Edebiyatla ilgilenen her kitabı okumak için çabalamaz. Sinema izleyicisi bütün filmleri izlemek için debelenmez. Ne mali koşullar buna uymaz ne zaman ne sağlık. Bir grup çizgi roman okurunun olanaksızın peşine düşmesini saygıyla karşılıyor olmakla birlikte anlamlandıramıyorum. Hele de bunu yayıncıları tehdit etme boyutuna taşımasına hiç anlam veremiyorum. Merak ettiğiniz çizgi romanı okuyun kardeşim, sonra alın elinize bir sanat dergisi onu okuyun, romanlara bakın, film –dizi izleyin… “Sergi gezmek istiyorum” diye ortalığı velveleye veren ve “tablolar çok pahalı” diye krize giren bir plastik sanatlar meraklısı gördünüz mü siz? “Hollywood, batırırım seni üleyn” diye bağrınan bir sinema izleyicisine rastladınız mı? Bir sakin, relaks….
Ama ilginçtir ki kavgada da hep aynı şey olur. Saldırgan veya güçlü olan silahlı olan değil güçsüz olan mağdur olan tutulur kavga ayırma bahanesiyle. O kişi de hep dayak… Bir grup okurun ayakta kalmak için uğraşan yayıncılara saldırmasını da tam buna benzetiyorum.
Ne kağıt zammı, ne dolar, ne matbaa, ne dağıtımcı, ne şu, ne bu… Haklı olan sadece o bir grup okur oluyor hep. Tehdide şantaja varıyor talepleri. Haklı saptamalar bile değersizleşiyor söylemin vardığı noktada. Haklı talepler silinip gidiyor. Çünkü o bir grup okur kendileri yetmiyormuş gibi yanlarına iş birlikçi çekmeye uğraşarak üstü örtük bir şekilde “seni batırırız yayıncı” diyor her fırsatta.
Uzun sözün kısası küçük bir camia çizgi roman piyasası. Küçük ve büyümeye; daha çok da ayakta kalmaya, çalışan bir piyasa. Seksen milyon insanın yaşadığı bir ülkede bu işi layıkıyla yürütmeye çalışan yayıncı sayısı iki elin parmağından az ve okur sayısı da komik bir rakamda geziniyor. Türk işi çizgi roman üretimi ise sıfırdan biraz fazla. Tüm bunların içinde de bir grup okur yayıncı batırma ve büyük iş başarma peşinde koşturuyor. Ne diyelim daha bilmiyorum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder