5 Şubat 2018 Pazartesi

Tarihi Çizgi Romanda Alışkanlıkları Yıkan Alternatif Bir Duruş: KARABALA

Ümit Kireççi – umitlila@gmail.com
...
“Karabala” ilk sayısıyla birlikte “tarihi çizgi roman” kategorisinde ele alındı okurlarca. Elde kılıç, altta at, tarihi bir doku, onurlu bir kahraman, zalim mi zalim düşmanlar… Bu verilere bakarsak bir bakıma bu tarihi çizgi roman görüşünün doğru olduğunu söyleyebiliriz. Ama açıkçası ben içeriğe biraz daha dikkatli bakınca Karabala’nın “bağımsız (alternatif) çizgi roman” türüne girdiğini düşünmeyi tercih eder oldum.

Şimdi neden öyle düşündüğümü açıklamak için adım adım ilerleyelim.


Bugün çizgi romanın ayrıldığı ekollere bakarsak karşımıza dört ekol çıkar: Manga, comics, frankofon ve fumetti. Japonya, Amerika, Fransa-Belçika ve İtalya menşeili bu ekoller sayfa sayısı, yayınlanma periyodu, baskı boyut, kapak kalitesi, kağıt seçimi, renklendirme şekli, çizim farklılıkları ve tarzları gibi birçok teknik ayrıntıyla birbirlerinden ayrılmaktadırlar. İlginçtir ki “diğer ekoller bana karışık geliyor, içeriklerini sevmiyorum, bana hitap etmiyor, tersten okuyamıyorum, küçük geliyor, büyük geliyor v.s.” türü gerekçelerle her ekolün karşı çıkanı olduğu gibi her ekolün kemikleşmiş bir okur kitlesi de oluşmuştur.

Bu ekollerde eserlerin doğru okura ulaşması için şu ya da bu şekilde bazı türler saptanmıştır. Sanatçılar da editörler de bu türler içinde yer almaya gayret ederler. En azından yurt dışında böyledir. Bizdeyse her basılan eser çizgi roman üst başlığı altında değerlendirilir ve o şekilde sunulur. Eserin hedef kitlesinin saptanması ve fizibilite çalışmaları çoğunlukla es geçilir. Bununla birlikte western, tarihi, mizah, süper kahraman, ciltli, fasikül ve çocuk çizgi romanları gibi içeriklerine de çizimlerine de bakılmaksızın belirlenmiş bir tür ayrımımız da yok sayılmaz.

Gelelim türlerden sonra karşımıza çıkan bir diğer ayrıma:

1 – Ana Akım (Mainstream)
2 – Bağımsız (Alternatif) Akım
3 – Ucuz Akım
4 – Ticari Akım

Ana Akım, ekollerin genel toplumsal eğilimlerine göre şekillenen çizgi romanlara verilen isimdir. Bu akımda çizgi romandaki kahraman toplumun beklentilerine uyar, onun temsilcisi olur, onun sesini duyurur. Politik yönelimler de bu akımın kapsamı dahilindedir. Genel bakış açısı neyse ana akım kahramanının hayata, olaylara, kişilere, farklılıklara, siyasete, ekonomiye, koşullanmalara v.s. bakışı da yaklaşık olarak aynıdır. Çok az sorgulama yer alır bu akımda. Haliyle çizgiler de senaryolar da okurun alıştığı bir tarzı barındırır. Hemen her yazar, hemen her çizer çok az yorum katarak üretir yaratısını. Ana akım, beklentiye uygun iş üretildikçe sürer. Bu arada da okuru şaşırtmak için türlü numaralar çevirir kalıcı olabilmek adına.


Bağımsız Akım işte yukarıdakinin temsil ettiği her şeyi yıkmayı amaçlar. Veya en azından uymamayı. Bu akımın sanatçıları bir yayınevi politikası veya bu politikayı takip eden editör altında yaratmazlar sanatlarını. Ortaya çıkan çizgi romanlar içerikte sanatçıların kişisel bakış açılarını, kişisel siyasi gözlemlerini, ideolojilerini, eleştirel yaklaşımlarını, bireysel veya toplumsal sorgulamalarını içerir. Çizimdeyse sanatçının sanatsal kaygıları ön plana çıkar bu akımda. Çizer isterse ana akımda yer alabilecek çizgileri hepten deforme eder, isterse anlatımı ve kurguyu bozar, isterse de ana akımın çizim anlayışına uyarken çizgilerin içine serpiştirdiği küçük unsurlarla okuru allak bullak eder. Ayrıca bu akım bir kahramana bağımlı kalmayacağı gibi bir kahramanın dizisi şeklinde boy gösterebilir ama toplumun temsilcisi olmaktan uzak durur. Böylece sanatçı ya hepten yayınevine bağımlı olmadan ya kendi başına yayıncılık yaparak ya da okur sayısı beklentisi içinde olmadan özgürce eser üretebilir. Özetle bağımsız akım adından da anlaşılacağı üzere bağımsızdır. Veya diğer adı gibi Ana (popüler) Akıma alternatiftir.

Diğer iki akım, yani Ucuz ve Ticari akımlar ise tamamen ticari kaygı taşıyan abuk pornografiden reklam broşürlerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Bu akımın sanatçısı için amaç çoğunlukla sanatsal eser üretmekten çok günü kurtaracak kadar para kazanabilmektir. 


Ve Gelelim Karabala’ya

Veya önce biraz da tarihi çizgi romanların etrafında dönelim.

Tarihi çizgi romanlar; en azından zamanında Türk sanatçılarının elinden çıkmış olanlar, bir döneme damgasını vurmuş şüphesiz büyük eserlerdir. Ve neresinden bakarsak bakalım ana akım içinde yer alan çizgi romanlardır.

Biraz detaylı bakarsak bu çizgi romanlarda genel eğilim Türklük esası üzerine kurulduğunu görürüz. Daha sünni bir eğilimi barındırırlar ve ümmetçilikten uzak olmakla birlikte sadece devlete biat edilmesi koşulunu dayatırlar okura. Hedef kitle sadece erkeklerdir ve adeta onların macera, tutku, cinsellik ihtiyaçlarını karşılamayı temel almıştır. Üstelik içerikler son derece yakınken çizgiler de birbirlerine çok yakındır bu çizgi romanlarda. Bununla birlikte Sezgin Burak eseri “Tarkan” haricindekiler tarihi dokuya daha çok yaslanırken fantastik unsurlardan uzak durmayı tercih ederler. Ayrıca bu çizgi romanlarda klişeleşmiş kahramanlık, onur, erdem, şeref, haysiyet, namus, şehadet, feda, vatanseverlik, maçoluk, çapkınlık gibi konuların dışında asla ve asla toplumsal olaylara veya gerçek bireylerin arayışlarına el atılmadığı görülür. Bu, bu türün sanatçısının bir seçimi olarak karşımıza çıkar. Saygı duyulacak bir karardır ve sanatsal olarak ana akım içinde değerlendirilmeleri de kaçınılmaz olur. 

Haliyle de Amerikan menşeili comics ekolü Conan adlı çizgi roman bu türün; bir bakıma, parodisi olarak karşımıza çıkar. Elbette doğrudan bizdeki tarihi çizgi romanı hedef almasa da genel bir yapıyı hedeflediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Evet, Conan yukarıdaki tarihi çizgi roman kahramanı tanımına ancak çapkınlık ve bir tür onur, şeref oranı açısından benzerlikler gösterse de Conan’ın hayatta kalmak için hırsızlık, korsanlık, yağmacılık yapması onu diğerlerinden ayırır. Bir de kökenine aidiyet hissetmekle birlikte şehadet, feda, v.s. gibi eğilimlerinin olmayışına inanç noktasındaki hayli Deist duruşu da eklenince alıştığımız tarihi çizgi roman kahramanın bir tür parodisinin ortaya çıkmadığını söylemek çok zor geliyor bana.

Ancak yine de Ana Akım içinde kendine yer bulan bir karakterdir Conan. Bu sebepledir ki Sergio Aragones bir bakıma onu ve türevlerini tiye aldığı “Groo”yu yaratır ve hem tarihi çizgi romanları hem de Conan tarzı parodilerin klişelerini eleştirir mizah üzerinden. Nuri Kurtcebe’nin “Gaddar Davut”uyla çok önceden yapmayı başardığı bir kurgudur ve her daim kendine Akım Akım içindeki aykırılıklar olarak yer bulmuşlardır.


Evet, Artık Karabala’ya Gelelim, Geldik

İlk cildiyle “ben farklıyım” diyen bir eser olduğunu ilan etmişti Karabala. Temel olarak Ana Akım - tarihi çizgi roman türüne uygun tarihi dokusu vardı, kılıç, at, kadın, ana, düşman, yiğitlik ve mazlumu koruma unsurları… Ancak bir tür büyü, zamansızlık, tarihi benzerliklerle birlikte herhangi bir kültürü işaret etmeyen evrensellik, şiirsel bir çizgi ve yalın gizem dokusu da vardı. Farklılığı hemen karesinden duyuruyordu kendini.

Şimdiyse ikinci cildi buluşuyor okurla. Şimdiyse başlıyor içeriği özetlemeden, hikâyeyi tekrar etmeden yazmanın zorluğu.

Hikmet Yamansavaşçılar, ikinci ciltle ne anlatmak istediğini ortaya koymaya başlamış, üçüncü cilde giden ve tüm bilinmeyenlenlerin açıklandığı geniş bir serim yapmış bu ciltte. Ancak farklı bir eser yarattığını her adımda hissettirmeyi kenara bırakmamış.

Farklı ama nasıl?

Şöyle ki, temel kurguya ve çizgiye olağandışı bir yorum katmasa da eserini diğer tarihi çizgi roman türlerinden ayıracak ve onu Bağımsız Akıma dahil edecek içeriğe yönelmeyi tercih ederek!

İlk evvela Yamansavaşçılar okurun özdeşleme (empati) dozunu zorlamış. Okurun hikayedeki her çaresiz karakterin yaşadıklarını daha iyi anlayabilmesi ve hatta yaşayabilmesi için filmtografik bir anlatımı tercih etmiş. Eserde kadrajlar ayarlanmış, okurun bazen kendini kısa, bazen diz çökmüş, bazen kıstırılmış hissedebileceği açılar kullanılmış. Geleneksel yapılarda sıkça yer alan portre çizimleriyle genel veya bel hizası açılarına yüklenmek yerine farklı kadrajlar cesurca denemiş.

Tarihi çizgi romanlarda yok sayılan veya ancak anlamsız çizgilerle gösterilen fon kolaycılığı bir yana bırakılmış, Karabala’da zengin bir fon kullanımına gidilmiş. Hatta bunun için hayli uğraşılmış da denebilir çünkü kar altındaki topraklarda geçen macerada “her yer beyaz” denilerek fon boş bırakılsa okurun sorgulamayacağı bilinmesine rağmen gölgelere ve çıkıntılara hayli emek sarf edilmiş.  

Bu arada şiddetin dozunu arttırmış sanatçı. Geleneksel yapıya görseli sert ve iç acıtıcı ölümler katmış. Bununla da kalmamış daha ikinci cildin ilk ölümüyle birlikte gerçek hayattan bir görüntüyü esere aktararak okurun kendini tokat yemiş gibi hissetmesine neden olmuş.
Böylece gündemi takip eden ve onu eserinde kullanmaktan çekinmeyen Yamansavaçılar, beylik tarihi söylemin dışına çıkacağını da bu şekilde gösteriyor olmuş. Bu yolla sanatçı eserin birçok yerine gündemde yer alan söylemleri ve siyasi çekişmeleri, tecavüzü, kadına uygulanan şiddeti, küçük yaşta evlendirilen kızları ve oğlan çocuklarına taciz ve tecavüzleri acı bir şekilde serpiştirerek geleneksel tarihi türden farklı bir yerde durduğunu vurgulamıştır.
Belli bir kültüre dayanmayan, zamansız ve evrensel bir eser olmasıyla Karabala neresinden bakılırsa bakılsın tek başına bir kültürün veya bir devletin genel toplumsal eğiliminin temsilcisi olmamayı seçmiştir.


Üstüne üstlük Karabala için sadece “erkek” hedefli bir çizgi roman da diyemiyoruz. Karabala, genel çizgi roman okur kitlesi erkeklerden oluştuğu için ve belki de macera kurgusundan dolayı yine de öyle nitelenebilir ancak kadın karakterlerin ilerleyen ciltlerde çok önemli rollere bürüneceğinin işaretleriyle aslında kadın okurları da hedef almıştır. Özellikle toplumsal sorunları dile getirişi ve bunları ortaya döküşüyle de her cinsiyete hitap ettiğini söylemek yanlış olmaz. Her cinsiyet diyorum çünkü eşcinselliği hiç ele almayan veya ancak aşağılamak için kullanan birçok yapıtın karşısında Karabala olağanüstü bir ayrımcılığa dikkat çekerek insanın cinsel kimliğinden ibaret olmadığını gösteriyor. Dahası kahramanı kahraman yapan özelliklerin cinsiyetle özdeş olmadığının da altını çiziyor. 

Bitiş

Velhasılıkelam, benim görüşüm bu yöndedir, Karabala hem içerik olarak hem anlatım tekniği olarak hem de sanatçının bakış açısı olarak Bağımsız Akım çizgi romanları arasında yer almaktadır.

Bugüne kadar bizde Bağımsız Akımı daha çok mizah çizgi roman türünün temsil ettiği görülmüştür. Bu akımda yer almak üzere mizaha kaymayan, olaya ciddiyetle bakan, macera kurgusunu kullanan bir çizgi roman basıldıysa bu her yönüyle Karabala’dır.  

Ve yine Karabala kesinlikle Türk çizgi roman tarihinde bir milat olma yolunda ilerlemektedir. 

Not - Bu yazı KARABALA ikinci cilt için özel olarak kaleme alınmış kitapta yer almıştı. İkinci cildi okumamış olanlar için bu yazının yol gösterici olacağına inanıyorum.





Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails