Ümit
Kireççi – umitlila@gmail.com
...
“Karabala” ilk sayısıyla birlikte “tarihi çizgi roman”
kategorisinde ele alındı okurlarca. Elde kılıç, altta at, tarihi bir doku,
onurlu bir kahraman, zalim mi zalim düşmanlar… Bu verilere bakarsak bir bakıma
bu tarihi çizgi roman görüşünün doğru olduğunu söyleyebiliriz. Ama açıkçası ben
içeriğe biraz daha dikkatli bakınca Karabala’nın “bağımsız (alternatif) çizgi
roman” türüne girdiğini düşünmeyi tercih eder oldum.
Şimdi neden öyle düşündüğümü açıklamak için adım adım
ilerleyelim.
Bugün çizgi romanın ayrıldığı ekollere bakarsak karşımıza
dört ekol çıkar: Manga, comics, frankofon ve fumetti. Japonya, Amerika,
Fransa-Belçika ve İtalya menşeili bu ekoller sayfa sayısı, yayınlanma periyodu,
baskı boyut, kapak kalitesi, kağıt seçimi, renklendirme şekli, çizim
farklılıkları ve tarzları gibi birçok teknik ayrıntıyla birbirlerinden
ayrılmaktadırlar. İlginçtir ki “diğer ekoller bana karışık geliyor,
içeriklerini sevmiyorum, bana hitap etmiyor, tersten okuyamıyorum, küçük
geliyor, büyük geliyor v.s.” türü gerekçelerle her ekolün karşı çıkanı olduğu
gibi her ekolün kemikleşmiş bir okur kitlesi de oluşmuştur.
Bu ekollerde eserlerin doğru okura ulaşması için şu ya da
bu şekilde bazı türler saptanmıştır. Sanatçılar da editörler de bu türler
içinde yer almaya gayret ederler. En azından yurt dışında böyledir. Bizdeyse
her basılan eser çizgi roman üst başlığı altında değerlendirilir ve o şekilde
sunulur. Eserin hedef kitlesinin saptanması ve fizibilite çalışmaları çoğunlukla
es geçilir. Bununla birlikte western, tarihi, mizah, süper kahraman, ciltli,
fasikül ve çocuk çizgi romanları gibi içeriklerine de çizimlerine de bakılmaksızın
belirlenmiş bir tür ayrımımız da yok sayılmaz.
Gelelim türlerden sonra karşımıza çıkan bir diğer ayrıma:
1 – Ana Akım (Mainstream)
2 – Bağımsız (Alternatif) Akım
3 – Ucuz Akım
4 – Ticari Akım
Ana Akım, ekollerin genel toplumsal eğilimlerine göre
şekillenen çizgi romanlara verilen isimdir. Bu akımda çizgi romandaki kahraman
toplumun beklentilerine uyar, onun temsilcisi olur, onun sesini duyurur.
Politik yönelimler de bu akımın kapsamı dahilindedir. Genel bakış açısı neyse
ana akım kahramanının hayata, olaylara, kişilere, farklılıklara, siyasete,
ekonomiye, koşullanmalara v.s. bakışı da yaklaşık olarak aynıdır. Çok az
sorgulama yer alır bu akımda. Haliyle çizgiler de senaryolar da okurun alıştığı
bir tarzı barındırır. Hemen her yazar, hemen her çizer çok az yorum katarak
üretir yaratısını. Ana akım, beklentiye uygun iş üretildikçe sürer. Bu arada da
okuru şaşırtmak için türlü numaralar çevirir kalıcı olabilmek adına.
Bağımsız Akım işte yukarıdakinin temsil ettiği her şeyi
yıkmayı amaçlar. Veya en azından uymamayı. Bu akımın sanatçıları bir yayınevi
politikası veya bu politikayı takip eden editör altında yaratmazlar
sanatlarını. Ortaya çıkan çizgi romanlar içerikte sanatçıların kişisel bakış
açılarını, kişisel siyasi gözlemlerini, ideolojilerini, eleştirel
yaklaşımlarını, bireysel veya toplumsal sorgulamalarını içerir. Çizimdeyse
sanatçının sanatsal kaygıları ön plana çıkar bu akımda. Çizer isterse ana
akımda yer alabilecek çizgileri hepten deforme eder, isterse anlatımı ve
kurguyu bozar, isterse de ana akımın çizim anlayışına uyarken çizgilerin içine
serpiştirdiği küçük unsurlarla okuru allak bullak eder. Ayrıca bu akım bir
kahramana bağımlı kalmayacağı gibi bir kahramanın dizisi şeklinde boy
gösterebilir ama toplumun temsilcisi olmaktan uzak durur. Böylece sanatçı ya
hepten yayınevine bağımlı olmadan ya kendi başına yayıncılık yaparak ya da okur
sayısı beklentisi içinde olmadan özgürce eser üretebilir. Özetle bağımsız akım
adından da anlaşılacağı üzere bağımsızdır. Veya diğer adı gibi Ana (popüler) Akıma
alternatiftir.
Diğer iki akım, yani Ucuz ve Ticari akımlar ise tamamen
ticari kaygı taşıyan abuk pornografiden reklam broşürlerine kadar geniş bir
yelpazeyi kapsar. Bu akımın sanatçısı için amaç çoğunlukla sanatsal eser
üretmekten çok günü kurtaracak kadar para kazanabilmektir.
Ve
Gelelim Karabala’ya
Veya önce biraz da tarihi çizgi romanların etrafında
dönelim.
Tarihi çizgi romanlar; en azından zamanında Türk
sanatçılarının elinden çıkmış olanlar, bir döneme damgasını vurmuş şüphesiz
büyük eserlerdir. Ve neresinden bakarsak bakalım ana akım içinde yer alan çizgi
romanlardır.
Biraz detaylı bakarsak bu çizgi romanlarda genel eğilim Türklük
esası üzerine kurulduğunu görürüz. Daha sünni bir eğilimi barındırırlar ve
ümmetçilikten uzak olmakla birlikte sadece devlete biat edilmesi koşulunu
dayatırlar okura. Hedef kitle sadece erkeklerdir ve adeta onların macera,
tutku, cinsellik ihtiyaçlarını karşılamayı temel almıştır. Üstelik içerikler
son derece yakınken çizgiler de birbirlerine çok yakındır bu çizgi romanlarda.
Bununla birlikte Sezgin Burak eseri “Tarkan” haricindekiler tarihi dokuya daha
çok yaslanırken fantastik unsurlardan uzak durmayı tercih ederler. Ayrıca bu
çizgi romanlarda klişeleşmiş kahramanlık, onur, erdem, şeref, haysiyet, namus,
şehadet, feda, vatanseverlik, maçoluk, çapkınlık gibi konuların dışında asla ve
asla toplumsal olaylara veya gerçek bireylerin arayışlarına el atılmadığı
görülür. Bu, bu türün sanatçısının bir seçimi olarak karşımıza çıkar. Saygı
duyulacak bir karardır ve sanatsal olarak ana akım içinde değerlendirilmeleri
de kaçınılmaz olur.
Haliyle de Amerikan menşeili comics ekolü Conan adlı çizgi
roman bu türün; bir bakıma, parodisi olarak karşımıza çıkar. Elbette doğrudan
bizdeki tarihi çizgi romanı hedef almasa da genel bir yapıyı hedeflediğini
rahatlıkla söyleyebilirim. Evet, Conan yukarıdaki tarihi çizgi roman kahramanı tanımına
ancak çapkınlık ve bir tür onur, şeref oranı açısından benzerlikler gösterse de
Conan’ın hayatta kalmak için hırsızlık, korsanlık, yağmacılık yapması onu
diğerlerinden ayırır. Bir de kökenine aidiyet hissetmekle birlikte şehadet,
feda, v.s. gibi eğilimlerinin olmayışına inanç noktasındaki hayli Deist duruşu
da eklenince alıştığımız tarihi çizgi roman kahramanın bir tür parodisinin
ortaya çıkmadığını söylemek çok zor geliyor bana.
Ancak yine de Ana Akım içinde kendine yer bulan bir
karakterdir Conan. Bu sebepledir ki Sergio Aragones bir bakıma onu ve türevlerini
tiye aldığı “Groo”yu yaratır ve hem tarihi çizgi romanları hem de Conan tarzı
parodilerin klişelerini eleştirir mizah üzerinden. Nuri Kurtcebe’nin “Gaddar
Davut”uyla çok önceden yapmayı başardığı bir kurgudur ve her daim kendine Akım
Akım içindeki aykırılıklar olarak yer bulmuşlardır.
Evet,
Artık Karabala’ya Gelelim, Geldik
İlk cildiyle “ben farklıyım” diyen bir eser olduğunu ilan
etmişti Karabala. Temel olarak Ana Akım - tarihi çizgi roman türüne uygun
tarihi dokusu vardı, kılıç, at, kadın, ana, düşman, yiğitlik ve mazlumu koruma
unsurları… Ancak bir tür büyü, zamansızlık, tarihi benzerliklerle birlikte herhangi
bir kültürü işaret etmeyen evrensellik, şiirsel bir çizgi ve yalın gizem dokusu
da vardı. Farklılığı hemen karesinden duyuruyordu kendini.
Şimdiyse ikinci cildi buluşuyor okurla. Şimdiyse başlıyor
içeriği özetlemeden, hikâyeyi tekrar etmeden yazmanın zorluğu.
Hikmet Yamansavaşçılar, ikinci ciltle ne anlatmak istediğini
ortaya koymaya başlamış, üçüncü cilde giden ve tüm bilinmeyenlenlerin
açıklandığı geniş bir serim yapmış bu ciltte. Ancak farklı bir eser yarattığını
her adımda hissettirmeyi kenara bırakmamış.
Farklı ama nasıl?
Şöyle ki, temel kurguya ve çizgiye olağandışı bir yorum
katmasa da eserini diğer tarihi çizgi roman türlerinden ayıracak ve onu
Bağımsız Akıma dahil edecek içeriğe yönelmeyi tercih ederek!
İlk evvela Yamansavaşçılar okurun özdeşleme (empati) dozunu
zorlamış. Okurun hikayedeki her çaresiz karakterin yaşadıklarını daha iyi
anlayabilmesi ve hatta yaşayabilmesi için filmtografik bir anlatımı tercih
etmiş. Eserde kadrajlar ayarlanmış, okurun bazen kendini kısa, bazen diz
çökmüş, bazen kıstırılmış hissedebileceği açılar kullanılmış. Geleneksel
yapılarda sıkça yer alan portre çizimleriyle genel veya bel hizası açılarına
yüklenmek yerine farklı kadrajlar cesurca denemiş.
Tarihi çizgi romanlarda yok sayılan veya ancak anlamsız
çizgilerle gösterilen fon kolaycılığı bir yana bırakılmış, Karabala’da zengin
bir fon kullanımına gidilmiş. Hatta bunun için hayli uğraşılmış da denebilir
çünkü kar altındaki topraklarda geçen macerada “her yer beyaz” denilerek fon
boş bırakılsa okurun sorgulamayacağı bilinmesine rağmen gölgelere ve
çıkıntılara hayli emek sarf edilmiş.
Bu arada şiddetin dozunu arttırmış sanatçı. Geleneksel
yapıya görseli sert ve iç acıtıcı ölümler katmış. Bununla da kalmamış daha
ikinci cildin ilk ölümüyle birlikte gerçek hayattan bir görüntüyü esere aktararak
okurun kendini tokat yemiş gibi hissetmesine neden olmuş.
Böylece gündemi takip eden ve onu eserinde kullanmaktan
çekinmeyen Yamansavaçılar, beylik tarihi söylemin dışına çıkacağını da bu
şekilde gösteriyor olmuş. Bu yolla sanatçı eserin birçok yerine gündemde yer
alan söylemleri ve siyasi çekişmeleri, tecavüzü, kadına uygulanan şiddeti,
küçük yaşta evlendirilen kızları ve oğlan çocuklarına taciz ve tecavüzleri acı
bir şekilde serpiştirerek geleneksel tarihi türden farklı bir yerde durduğunu
vurgulamıştır.
Belli bir kültüre dayanmayan, zamansız ve evrensel bir eser
olmasıyla Karabala neresinden bakılırsa bakılsın tek başına bir kültürün veya bir
devletin genel toplumsal eğiliminin temsilcisi olmamayı seçmiştir.
Üstüne üstlük Karabala için sadece “erkek” hedefli bir
çizgi roman da diyemiyoruz. Karabala, genel çizgi roman okur kitlesi
erkeklerden oluştuğu için ve belki de macera kurgusundan dolayı yine de öyle
nitelenebilir ancak kadın karakterlerin ilerleyen ciltlerde çok önemli rollere
bürüneceğinin işaretleriyle aslında kadın okurları da hedef almıştır. Özellikle
toplumsal sorunları dile getirişi ve bunları ortaya döküşüyle de her cinsiyete
hitap ettiğini söylemek yanlış olmaz. Her cinsiyet diyorum çünkü eşcinselliği
hiç ele almayan veya ancak aşağılamak için kullanan birçok yapıtın karşısında
Karabala olağanüstü bir ayrımcılığa dikkat çekerek insanın cinsel kimliğinden ibaret
olmadığını gösteriyor. Dahası kahramanı kahraman yapan özelliklerin cinsiyetle
özdeş olmadığının da altını çiziyor.
Bitiş
Velhasılıkelam, benim görüşüm bu yöndedir, Karabala hem
içerik olarak hem anlatım tekniği olarak hem de sanatçının bakış açısı olarak
Bağımsız Akım çizgi romanları arasında yer almaktadır.
Bugüne kadar bizde Bağımsız Akımı daha çok mizah çizgi
roman türünün temsil ettiği görülmüştür. Bu akımda yer almak üzere mizaha
kaymayan, olaya ciddiyetle bakan, macera kurgusunu kullanan bir çizgi roman
basıldıysa bu her yönüyle Karabala’dır.
Ve yine Karabala kesinlikle Türk çizgi roman tarihinde bir
milat olma yolunda ilerlemektedir.
Not - Bu yazı KARABALA ikinci cilt için özel olarak kaleme alınmış kitapta yer almıştı. İkinci cildi okumamış olanlar için bu yazının yol gösterici olacağına inanıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder