Türkay Demir
Yazının Tamamı ve Kaynak - T24...
Yazının Tamamı ve Kaynak - T24...
Spillius’un künye bilgilerini yazarken 1924 Kanada Ontario doğumludur demiştim. Ontario sözcüğünü yazarken, Ontario Kurtları geldi aklıma. Tabii Ontario Kurtları deyince de Kaptan Swing hatırlanıyor. Bilenlerin bildiği gibi (bakınız bu ifade “bilindiği gibi” ifadesinin bütün sevimsizliğini üzerinden atabiliyor) Kaptan Swing İngiliz hâkimiyetine karşı sürdürülen bağımsızlık savaşında değişik yaş, cinsiyet ve sosyal sınıfa mensup kişilerden oluşan ve bir tür gerilla faaliyeti sürdüren Ontario Kurtlarıyla birlikte hareket ediyordu.
Kaptan Swing bizde 70’li 80’li yıllarda çok popüler olan, ama nedense “zararlı kitaplar” olarak adlandırılan çizgi romanlardan birisidir. Bunların mahalle arasındaki adı “Teksas-Tommiks”tir. Türkiye’de en tanınan çizgi romanlar kendilerine (soyadlarının İtalyanca telaffuzundan yola çıkarak) “EsseGesse” adını vermiş olan bir grup İtalyan çizerin yarattıklarıdır: Teksas, Tommiks, Kaptan Swing, Kinova ve Tom Braks[1]. (Bunların asıl adları Türkçedekinden farklı. Sırasıyla Il Grande Blek, Captain Miki, Comandante Mark, Kinowa ve Alan Mistero.) Teksas-Tommiks’in tür adına dönüşmesinden de anlaşılacağı gibi en popülerleri bu ikisiydi.
Kaptan Swing İtalya’da yaratılmış ve Fransızca, Sırp-Hırvatça, Türkçe, Yunanca, Danca ve Norveççeye çevrilmiştir. Romandaki maceralar 1775-1783 yılları arasında Kuzey Amerika/Kanada’da geçer. Peki ama neden bu konu yaklaşık iki yüzyıl sonra ve çok ayrı bir coğrafyada böyle ilgi çekmiştir? Ayrıca neden başka dillere çevrilmiş ama anlatılanlar İngilizce konuşulan yerlerde geçmesine karşın İngilizceye çevrilmemiştir?
Bizde gördüğü ilgi birçok başka ülkedeki ilgiyi aşmış olmalı. Çünkü Türkiye’de Korkusuz Kaptan Sving (Swing değil) adıyla bir film de çekilmiştir. Çizgi romanlarla ilgili sitelere göre[2] ne çizgi romanın orijinalinin yayınlandığı İtalya’da, ne konunun geçtiği Kanada’da ne de dünyanın diğer ülkelerinde Kaptan Swing ile ilgili başka bir film çekilmemiştir. Benzer şekilde Zagor’un üç sinema uyarlamasının üçü de yine Türkiye’de yapılmış,[3] ayrıca üç de Kinova filmi çekilmiştir1.
Hisar Film’in siz sinemaseverlere bir hediyesi olan” Korkusuz Kaptan Sving filminin yönetmenliğini Tunç Başaran yapmış, Kaptan Swing’i Salih Güney, Gamlı Baykuş’u Süleyman Turan, Mr Blöf’ü ise Ali Şen oynamıştır[4].
İtalya’dan sonra Türkiye için de sorabiliriz; acaba neden bu çizgi romanlar Türkiye’de böylesine büyük bir ilgi gördüler, neden bu çizgi romanların filmleri başka ülkelerde değil de Türkiye’de çekildi? Bu çizgi romanlar hangi ihtiyaca cevap veriyordu, o ihtiyaçlar bugünün koşullarında nasıl tanımlanabilir ve eğer bugün bir karşılıkları varsa şimdi hangi araçlarla gideriliyor?
Swing okurlara yakışıklı, cesur, yenilmez bir genç adam olarak sunulur. Kendisiyle özdeşleşen okurun gözünde çevresine karşı bir üstünlük duygusu uyandırsa da kişiliğinde kibir ve küstahlıktan eser yoktur. Kaptan Swing tam kararında bir özgüven sergiler ve etrafına sıcak bir güven duygusu yayar. Kırmızı urbalılarla savaşmakta tecrübelidir ve kendisini hep başarıya ulaştıran geniş bir bilgi birikimine sahiptir1.
Diğer çizgi roman kahramanları da olumlu özellikler taşır. Tom Miks aslında bu dünyada yalnız kalmış 16 yaşında bir ergendir. Cesaret ve kararlılıkla üstesinden geldiği bazı görevlerden sonra Yüzbaşı rütbesiyle ödüllendirilmiştir. Yardımcı kahramanlar Doktor Salasso ve Konyakçı Tom Miks’e göre daha keyfine düşkün tiplerdir ve adeta Tom Miks’in aşırı sorumlu ve olgun tavrına bir tezat oluştururlar.
Bu kahraman tipolojisinin şimdilerde seyredilen filmlerdeki ve oynanan oyunlardaki kahramanlarla pek bir ilgisinin olduğunu/kaldığını sanmıyorum. Bu eski kahramanlar sonuçta doğru olanı yapmak için sorumluluk alan, özgürlük için savaşan, gücünü yanlış işlerde kullanmaktan kaçınan kişilerdi. Ana kahramanların ideal kişiliklerini korumak için olsa gerek etraflarında her zaman daha zayıf, daha keyfine düşkün, daha sorumsuz, daha eğlenceli tipler olurdu (Konyakçı, Doktor Salasso, Gamlı Baykuş, Çiko, Profesör Okaliptus, Mr Bluff, Köfteci Tonton). Aslında böylelikle asıl kahramanlar gerçekçi olamayacak kadar idealize edilir ve derinlikten biraz yoksun “çizgi roman kahramanları” olarak kalırlardı. Öte yandan tüm bu özelliklerine karşın, resimli olmalarından dolayı bu kitaplar “gerçek” okumanın önünde bir engel oluşturdukları kanısıyla fena halde aşağılanırlardı. Ana kahramanlarının genelde kişisel olmayan amaçlar için fedakârlıkla, zekâyla ve dürüstlükle maceralara atılmasına karşın bu çizgi romanların anababalar ve öğretmenlerce genellikle olumsuz değerlendirilmeleri ilginçtir. Yine ilginç sayılabilecek bir biçimde daha sonra bu çizgi romanların itibarları iade edildi ve eskisi kadar olmasa da yine alıcı buldular. Ama bu ikinci dönemde Marvel kahramanları gibi çok ciddi endüstriyel rakipleri vardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder