3 Kasım 2015 Salı

Gerekli Şeyler'den Nefret Etmek İçin Üç Sebebim Var

Ümit Kireççi
...
Benim gibi bir comics okuruna yapılacak şey değil bu bence. Bas işte Avengers'ini, İnfinity'ni, X-Men'ini v.s. Sana ne mangadan. Haydi bastın bana neden okutuyorsun da bir de üstüne sütlük sevdiriyorsun... Anlayacağınız Naruto, One Piece ve Titana Saldırı'yı okudum (üstelik tamamı değil) ve "asla manga okumam" derken manga sever oldum.

Eiiçiro Oda yaratısı One Piece'i yıllar önce tv'de izlediğimde sevmemiştim hiç. Anormal güçler, sürekli bağıran ve darbe alan tipler, sulu bir mizah, tuhaf hikayeler... Yok, sevmemiştim o zamanlar. 
Derken geçen ay ilk sayısını okuma gafletinde bulundum. Karşıma hayranı olduğum R. L. Stevenson'un "Hazine Adası"nın girişine benzeyen bir başlangıç çıktı. Bir han, onu işleten kadın, korsan olma hayali kuran bir çocuk (Monkey D. Luffy) ve handa kalan korsanlarla oraya gelip olay çıkaran bir başka grup. Sonra... İp ucu vermemek için öykünün devamındaki bazı detayları atlamak istiyorum. Ama işin özü şu ki çocuk bir tür süper güç kazanır ve evet, korsan olmak üzere denize açılır. Ve evet animedeki gürültü olmayınca mangası daha okunabilir geldi bana. Hatta okudukça alışmaya başladım. Belki zamanında animesini sevmeme sebebim alışkanlığıma hitap etmiyor olmasıydı bilmiyorum ama mangasını bir süre daha okuduktan sonra dönüp animesine de bakacağım. Ki "Gerçek çizgi roman İtalyandır, Mandrake'dir, Kızılmaske'dir, comicsler karışık ve kötüdür!" diyen ve alışkanlıklarını değiştirmeyen bir okur grubuyla aynı pencereden bakıyor olmayayım çizgi romana.

Masashi Kishimoto yaratısı Naruto'yla da tv aracılığıyla tanışmıştım. ÇROP olarak "MTV Çizgi film yayımlasın" kampanyası yapmıştık ki Naruto yayınlananlar arasındaydı. Bu sefer sevmiştim ben bir animeyi. Ama geç yayınlanması, iş yoğunluğu, yorgunluk takibinde zorlanmama sebep olmuştu. Kısmet bu ya, onu da yakın zamanda okudum ve çocuklara sanat eğitimi veren biri olarak Naruto'nun ilgi çekmeye çalışan ergen ruh durumunu görünce içim acıdı. Ninja ve aksiyon hikayesi okumak niyetindeyken pedagojik derinliği olan hayli özel ve önemli bir eseri okumanın tadını çıkarmaya başladım. Ve tabii bir veledin yaramazlıkları, zekasını yanlış kullanış şekli, acemiliği, tez canlılığı, yeteneğini harcamanın eşiğinde oluşu... Naruto, bana bir öğrencim, bir çocuğum gibi görünmeye başladı bir süre sonra. Daha çok fazla ilerlemedim hikayede ama bu pedagojik alt yapının yanı sıra ele alınan fantastik ninja kültürü de okunmaya değer olduğuna ikna etti beni.

Hajime Isayama yaratısı Titana Saldırı ise ilk kez elime aldığımda "acemice" göründü gözüme. Çizim ilkel gibiydi, anlatım yine öyle, karışık, v.s. Hiç okuyasım gelmemişti. İlk dört sayıyı alıp biraz da sabırla okumaya başlayınca gördüm ki "fena halde yanılıyordum". Yok, çizgide değil. Çizgi hala felaket bence ama hikaye ve hayal gücü muhteşem ve sinir bozucu. Bir zombi çizgi romanını okurken hissettiğim sıkıntı, gerilim, umutsuzluk duygularını aynen burada da hissettim. Hiç çıkışın olmadığı, hayatta kalmak için boşa mücadele edildiği izlenimi beni adeta depresyona soktu. Bir de üstüne devlerin yüzlerindeki salakça, çocuksu ve şiddet yüklü gülümsemeli ifade hepten delirtti beni. İnsanları ikiye bölerken, ısırarak çiğnerken hiç bir duygu yansıtmamaları da ayrı bir korkunçluktu. Üstelik sinema filminde de aynı sahneleri görünce yaşadığım dehşeti aktarmam mümkün değil bunu da belirteyim. Animesine ise başlamadım daha. Yakın zamanda başlar mıyım onu bilemiyorum. Mangasını ise sabırsızlıkla bekleyecek, adeta yutar gibi okuyacağım onu biliyorum ama.

***

İşte böyle. Gerekli Şeylerden nefret etmek için üç sebebim var benim. Üç öksüz velet ve onların fantastik hikayeleri. Mangaları... Hiç manga okumayacağım derken geldiğim noktaya bakın... Demek ki büyük lokma yemeli ama büyük laf etmemeli sözü son derece doğruymuş. 

Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails