Ümit Kireççi
…
Arkabahçe Yayıncılık MARVELS - MUCİZELER'i dilimize kazandırdı. Kazandırdı tam yerinde bir ifade çünkü içeriğiyle çizgisiyle Marvels Comics dünyasını yerinden oynattı, çehresini değiştirdi...
Türkiye’de yayımlanan çizgi romanlar arasında en fukarası
hep comicsler olmuştu zamanında. Renkli ve büyük formatlı comicsler ya küçük,
ya siyah-beyaz, ya kopya basılmış okurla bir türlü hak ettiği gibi
buluşturulmamıştı yıllarca. Sonra bir gazetenin yan kuruluşu bizi BATMAN’in
renkli ve orijinal boyutlu haliyle tanıştırdı. Üstelik Türkçe olarak. Sonra
buna başkaları eklendi ama bu yayınlar kısa sürdü. 16 bin gibi rakam satmasına
rağmen yayıncı “az satıyor” diyerek baskıyı durdurdu. İşte o zaman ortaya
Arkabahçe Yayıncılık çıktı ve hiç unutmam kendisiyle o zamanlar röportaj
yaptığım Ahmet Kocaoğlu “Batacak da olsam hayalim kitapçı raflarını çizgi
romanla doldurmak istiyorum” dedi. Bir anlamda bunu başardı da.
Kocaoğlu önce orijinal comicslere ulaşımımızı kolaylaştıran
dükkanı genişletti. Sonra yayıncılığa hız kazandırdı ama bazı ciddi sorunlu
yayınların ardından kısa bir süre ara verdi çizgi roman işine. Arkabahçe bir
anda sır oldu gitti.
Yıllar sonraysa geri döndüğünde; “Arkabahçe” markası nasıl
hafızlara kazındıysa artık, son derece hızlı bir şekilde yükselişe geçti
yayınevi. Mola bitmiş, okurları ve adını efsane olarak duyan yeni okurları
hemen dükkana akın etti. Ardından da yayınlar peş peşe gelmeye başladı.
Arkabahçe Yayıncılık Türk okuruna hem düzelen baskısıyla hem de seçtiği çizgi
romanlarıyla “Mucizeler” yaşatmaya başladı. Bence de Marvel Comics’in “Marvels”
yani Mucizeleri de bu yayıncılığın zirvesi oldu.
Ben “Marvels” dizisiyle 1997 yılında tanışmıştım.
Amerika’dan ilk defa sipariş veriyorduk arkadaşlarla ama nedendir bilinmez
kapaklara ve iç çizimlere bayıldıysam da almama yönünde hareket etmiştim. Onun
yerine Kingdom Come’u listeye eklemiş 3 sayısını satın almıştım. Tabii sonradan
onun 4 sayı olduğunu öğrendiğimde yıkıldım ama olsun, yıllar sonra tamamladım
onu da.
İşte bu Marvels kısa dizisi şimdi Türkçe olarak elimde
bulunuyor. Ne yalan söyleyeyim, gururla bakıyorum sayfalarına…
1994 yılında Amerikalı okurla tanışan 4 ciltlik Marvels’ın
yazarı Kurt Busiek, çizeri Alex Ross’dur. Kurt Busiek el attığı her kahramana
ve yayına hayat veren farklı bakış açıları kazandıran güçlü bir yazardır benim
gözümde. Alex Ross ise fotoğraf benzeri çizgileriyle ve renklendirmeleriyle
çizgi roman dünyamın özel bir köşesinde saklıdır daima.
Belki hemen akla “Marvels’i yazar-çizerinin dışında özel
kılan bir şey mi var?” sorusu gelecektir. Hemen yanıtlayayım: Var!
Genel olarak comicslerin özellikle süper herolu olanlarında
büyük kavga sahnelerini okuruz. Binalar yıkılır, yollar parçalanır, dev
karakterler ve robotlar sıradan insanların tepesinden koşar geçer, metrolar
havaya uçar, şehirleri su basar, lazerler uçuşur v.s. Haydi olmadı hiç biri
binadan binaya uçan veya savrulan karakterler görürüz sayfaların dışından. Ama
birçoğumuz bunun gerçek hayatta olması halinde ne gibi tepki vereceğimizi
düşünmeyiz. Bakkala ekmek almaya çıktığınızda sokağa bir uzay gemisi düşse,
sinemada otururken perdeyi yırtan karakterler lazerler atarak kavga etse,
belediye beceriksizliğinden bağımsız şehrin her yanını su bassa, o sudan mavi
derili savaşçılar çıksa ne yaparız hiç düşündünüz mü örneğin. Veya sevgilinizin
gözünü boyamaya çalışırken kaslı bir adam üzerinizden uçarak geçse veya tanrıça
görkemiyle iri göğüslü, ince belli ve geniş kalçalı bir kadın karakter minnacık
mayosunun içinde yanınızdan geçse koşarak… Cidden ne yaparsınız, yaparız,
düşünürüz?
Mucizeler-Marvels işte tam da bu sıradan insanın tanık olduğu
olağanüstü olayları ele alıyor ve sıradan, süper gücü olmayan, ayakları yerden
kalkmayan insanın bir bakıma şaşkın ama bir bakıma da aciz kaldığının bilincini
aktarıyor.
Bunun yanı sıra da Marvel Comics’in 1939’da başlayan ve 1974
yılına uzanan yayıncılık hayatının da kısa bir panoramasını sunuyor.
Kahramanların ortaya çıkışı, şehirlerde boy gösterişleri, İkinci Dünya Savaşı,
teknolojinin gelişimi, buna bağlı olarak süper güçlülerin farklılıkları,
mutantların hayatımıza girişleri, tanrılar, melekler, mucizeler, kahramanlar
hep sıradan insanın tanıklığıyla sayfalara oradan da okura aktarılıyor.
Haliyle de Mucizeler türlü ödüllere layık bulunuyor. Kurt
Busiek de Alex Ross’da comics evrenlerinin vazgeçilmez yaratıcıları arasında
yerlerini almış oluyorlar. Öyle ki Kurt Busiek 1995 yılında kapaklarını Alex
Ross’un çizdiği “Astro City”yi yazmaya ve okurla buluşturmaya başlıyor. Sıradan
insanın tanıklığına ek olarak bu defa süper insanın içindeki sıradan insanı
ortaya çıkarıyor Busiek bu dizide.
Derken 1995 yılında bir başka efsane yazar, Warren Ellis
Mucizelerin devamı niteliğindeki iki sayılık RUINS’i kaleme alıyor ve Terese
Nielsen, Cliff Nielsen, Chris Moeller çizimleriyle comics dünyasına
kazandırıyor.
Bununla birlikte Alex Ross çizimleriyle bezenmiş Mark Waid-Alex
Ross ortak kaleminden çıkmış olan DC Comics kültü KINGDOM COME 1996 yılında
ortaya çıkar. Yine benzer bir temayı yine sıradan bir insanın gözlemi üzerinden
ele alarak bu sefer kahramanların trajedilerini, sıradan insana yaklaştıkları
acılarını, aşklarını ve kederlerini geleceğe taşıyarak anlatan eserde okuru
yine mucize benzeri bir dünya karşılaşmaktadır.
…
Anlayacağınız Arkabahçe Yayıncılık çizgi roman dünyamıza son
derece önemli bir eseri kazandırdı. Bu da yetmedi Daredevil, Iron Man ve
Fables’a yanı sıra Ms. Marvel gibi bir hikayeyi dağarcığımıza katarken DC
Comics’in son dönem bence en önemli dizisi olan GREEN LANTERN’i dilimize
kazandırmanın hazırlığına girişti.
Ahmet Kocaoğlu verdiği sözü tutmaya kararlı gördüğünüz
üzere. Dahası geri dönüşüyle adeta MUCİZELER yaratıyor. Arkabahçe Yayıncılığa
da, comics dağarcığımıza da, okurlarımıza da hayırlı olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder