Meta ilişkilerinin ve günlük yaşama dair basit kullanım nesneleri dışında özel mülkiyetin olmadığı bir köydür Şirinler köyü. Bir popüler kültür ürünü olarak Şirinler’in kapitalist üretim ilişkileri içerisinde dolaşımdaki bir meta oluşu ise madalyonun diğer yüzüdür.
Kaya Özkaracalar - soL
Bilgisayar canlandırması karakterleri canlı oyuncularla bir arada perdeye getiren Hollywood yapımı ikinci uzun metraj Şirinler filmi “Şirinler 2” (The Smurfs 2) ABD’yle eşzamanlı olarak ülkemizde de vizyona girdi. Şirinler’in son yıllardaki bu iki filmden de önce küresel düzeyde geniş kitleler nezdinde tanınması, 1980’lerde Amerikan televizyon çizgi filmleri üreticisi Hanna-Barbara Stüdyoları’nın yapımı olan televizyon çizgi filmleri dizisi üzerinden olmuştu. Türkiye’de de Şirinler, aslında 1960’lardan beri çizgi roman mecrasında belirli bir okuyucu kitlesine ulaşmış olsalar da 1984’ten itibaren TRT’de yayınlanmaya başlanan Hanna-Barbara yapımı bu çizgi film dizisiyle her ailenin aşina olduğu bir isme dönüşmüşlerdi.
Bir süre sonra da Şirinler’in aslında komünist olduklarına ve çocuklara gizlice komünizm ideallerini aşıladıklarına ilişkin görüşler ortaya atılacak ve bir hayli ilgi görecekti.
Amerikan kültürel ikliminde daha çok bir teşhir ve suçlama edasıyla dile getirilen bu iddianın ne ölçüde gerçeklik taşıdığını ve ardından Hollywood’un bu malzemeyi nasıl yeniden şekillendirmeye giriştiğini tartışmadan önce ve bu tartışmayı daha sağlıklı yapabilmek için, Şirinler’in tarihine bakmakta yarar var. Şirinler her ne kadar küresel ölçekte Amerikan kültür endüstrisi tarafından pazarlanmış olsalar da menşei ABD’ye değil, kıta Avrupası’na ve çizgi roman mecrasına dayanan bir popüler kültür ürünü.
Şirinler veya orjinal adlarıyla Les Schtroumpfs, efsanevi Fransızca Belçika çizgi roman dergisi Spirou’nun kadrosunda yeralan Peyo adlı Belçikalı çizgi roman sanatçısı tarafından, 1958 yılında yaratılmış.
Konuk karakterden başrole yükseldiler
Peyo, Şirinler’i ilk başta süreklilik arzedecek bir çizgi roman olarak değil, Spirou’da yayınlanmakta olan “Johan et Pirlouit” adlı (Türkiye’de bir dönem Küçük Prens adı altında yayınlanmıştı) ve ortaçağlarda geçen bir başka çizgi roman serisinde bir seferlik yan kahramanlar olarak tasarlamış. Ancak bu minik tiplemeler ilgiyle karşılanmış olmalılar ki yalnızca Johan ve Pirlouit’in sonraki bazı diğer serüvenlerine de konuk olmakla kalmamışlar, ayrıca kendi bağımsız serüvenleriyle de okuyucuların karşısına çıkmışlar.
Peyo, Şirinler’i ilk başta süreklilik arzedecek bir çizgi roman olarak değil, Spirou’da yayınlanmakta olan “Johan et Pirlouit” adlı (Türkiye’de bir dönem Küçük Prens adı altında yayınlanmıştı) ve ortaçağlarda geçen bir başka çizgi roman serisinde bir seferlik yan kahramanlar olarak tasarlamış. Ancak bu minik tiplemeler ilgiyle karşılanmış olmalılar ki yalnızca Johan ve Pirlouit’in sonraki bazı diğer serüvenlerine de konuk olmakla kalmamışlar, ayrıca kendi bağımsız serüvenleriyle de okuyucuların karşısına çıkmışlar.
Şirinler’e ebelik yapan Spirou, 1938’de yayın hayatına başlamış köklü bir dergiydi ve anti-faşist, sol eğilimli bir kadro tarafından kurulmuştu. Bu dergi İkinci Dünya Savaşı yıllarında Belçika’nın Nazi Almanyası tarafından işgali sırasında bir dönem işgal kuvvetleriyle işbirliği yapmadığı için kapatılmıştı, editörünün de yeraltı direnişinde aktif görev almış olduğu kaydedilir. Her ne kadar Şirinler, bu dönemden yıllar sonra ve ikinci kuşak kadronun yönetimi altında yaratılmış olsa da, en azından böyle bir mazisi olan bir yayın organının içinde doğmuştu.
Özel mülkiyetin olmadığı eşitler topluluğu
Peyo’nun artık klasikleşmiş çizgi romanlarındaki Şirinler’e baktığımızda -ki 1980’lerin televizyon çizgi filmlerinin senaryoları, bu çizgi romanların öykülerinin uyarlamasıdır- gerçekten de komünal bir toplum yapısı görürüz.
Peyo’nun artık klasikleşmiş çizgi romanlarındaki Şirinler’e baktığımızda -ki 1980’lerin televizyon çizgi filmlerinin senaryoları, bu çizgi romanların öykülerinin uyarlamasıdır- gerçekten de komünal bir toplum yapısı görürüz.
Meta ilişkilerinin ve günlük yaşama dair basit kullanım nesneleri dışında özel mülkiyetin olmadığı bir köydür Şirinler köyü. Bu arada çizgi romanlardaki anlatılarda kötü büyücü Gargamel’in Şirinler’i altın imalatında kullanmak üzere yakalamak istemesi ise, Şirinler’in muarızının neyi temsil ettiğini de açıkça ortaya koyar.
Yaşı ve bilgisi itibariyle doğal lider konumundaki Şirin Baba hariç, herhangi bir hiyerarşi de mevcut değildir Şirinler arasında. Köyün ortak işleri imece usülüyle görülür ve bunun ötesinde herkesin yeteneği ölçüsünde katkı yaptığı ve herkesin ihtiyacına göre yararlandığı bir ortaklaşa yaşam pratiği sürmektedir.
Şirinler arasındaki oldukça belirgin işbölümüne karşın Şirinler’in hepsi sahip oldukları haklar ve yaşam düzeyleri açısından eşittirler. Şirin Baba’nın doğal liderliği belki bu eşitliğin kısmi bir istisnası olsa da, liderlik konumu ona karar alma otoritesi dışında herhangi bir ayrıcalık sağlamamıştır, o da herkesle aynı standartta bir yaşam sürmektedir.
Bu arada “Kral Şirin” başlıklı çizgi roman serüveni (Spirou’daki ilk yayın tarihi 1964; Türkçe’deki albüm edisyonu GNR Kitap, 2011), Şirin Baba bir seyahatteyken ona vekalet etmek üzere seçimle işbaşına gelen bir Şirin’in zorba bir yönetim kurarak kendini kral ilan etmesi ve kendisini eleştirenleri hapse attırması karşısında Şirinler’in ayaklanmasını içeren öyküsüyle bir hayli dikkat çekicidir...
Özgün bir 'komünizm' yorumu
Özetle, Şirinler’in toplumu gerçekten de sınıfsız-sömürüsüz bir toplum modelidir. Öte yandan, Şirin Baba’nın sakallı oluşu ve hepsi mavi kostümlü tüm diğer Şirinler’den ayrı olarak kırmızı bir kostüm giyiyor oluşu görsel kodlar olarak Marx’ı çağrıştırsa da Şirinler’in komünizmi, Marx’ın tarif ettiği komünizmin son aşamasına da tam olarak denk düşmemektedir, çünkü işbölümü ortadan kalkmış olmak bir yana, sosyal hayatın temel dinamiklerinden biri olarak yer almaktadır.
Özetle, Şirinler’in toplumu gerçekten de sınıfsız-sömürüsüz bir toplum modelidir. Öte yandan, Şirin Baba’nın sakallı oluşu ve hepsi mavi kostümlü tüm diğer Şirinler’den ayrı olarak kırmızı bir kostüm giyiyor oluşu görsel kodlar olarak Marx’ı çağrıştırsa da Şirinler’in komünizmi, Marx’ın tarif ettiği komünizmin son aşamasına da tam olarak denk düşmemektedir, çünkü işbölümü ortadan kalkmış olmak bir yana, sosyal hayatın temel dinamiklerinden biri olarak yer almaktadır.
Hiçbir çizgi romanda Şirinler köyünün tarihine ilişkin herhangi bir ipucu aktarılmadığına göre Şirinler’in adeta tarihi yoktur diyebiliriz, bu aşamaya devrimle veya evrimle ulaşmamışlardır, onlar kendilerini bildikleri beri -bildiğimiz kadarıyla- hep böyledirler.
Dolayısıyla Şirinler’in komünizmi, adeta “ilkel komünal toplum” ile “ütopik sosyalizmin” karması bir komünizme daha yakındır. Aslında Şirinler anlatısı açısından doğal ve tutarlı bir durumdur bu çünkü Şirinler köyünün bilinen bir tarihi yoktur ama Şirinler tarihin dışında değildir: yukarıda geçerken kaydettiğimiz gibi Şirinler çizgi romanları ortaçağda, yani kapitalizm öncesinde geçmektedir; dolayısıyla Şirinler’in komünizminde kapitalizm-sonrası bir komünizme özgü niteliklerin olmaması tutarlı bir temsildir.
Kapitalizmin metası olarak 'Şirinler'
Kuşkusuz Peyo’nun Şirinler çizgi romanlarındaki atemsillerde bütün bu meta ilişkilerini dışlayan komünizan yön bir yana, bir popüler kültür ürünü olarak Şirinler’in kapitalist üretim ilişkileri içerisinde dolaşımdaki bir meta oluşu ise madalyonun diğer yüzüdür. Hatta Şirinler, daha 1960’lı yılların başlarından itibaren oyuncaklardan başlayarak bir dizi yan ürüne kaynaklık eden bir marka olmanın yanı sıra bambaşka marka ürünlerin reklamında da kullanılagelmektedir.
Kuşkusuz Peyo’nun Şirinler çizgi romanlarındaki atemsillerde bütün bu meta ilişkilerini dışlayan komünizan yön bir yana, bir popüler kültür ürünü olarak Şirinler’in kapitalist üretim ilişkileri içerisinde dolaşımdaki bir meta oluşu ise madalyonun diğer yüzüdür. Hatta Şirinler, daha 1960’lı yılların başlarından itibaren oyuncaklardan başlayarak bir dizi yan ürüne kaynaklık eden bir marka olmanın yanı sıra bambaşka marka ürünlerin reklamında da kullanılagelmektedir.
Madalyonun bu yüzünü not edip, bu yazının odağı olan Şirinler’in kurmaca anlatılarına geri dönecek olursak, Hollywood, Şirinler’i iki yıl önce ilk kez sinemaya uyarladığında, Şirinler’in komünizmiyle rövanşist biçimde hesaplaştığını görürürüz. Artık Şirinler’in yaşadığı çağ, günümüz olarak değiştirilmiştir ve Şirinler o filmdeki serüvende ABD’ye yaptıkları zoraki ziyarette Amerikan yaşam tarzına hayranlıkla tanıklık ederler, hatta Şirine Amerika’da insanların hep aynı giysiyi giymiyor oluşlarını şaşkınlıkla ve özenerek tespit eder!
Konusu Fransa’da geçen Şirinler 2’de ise ilk filmdeki gibi bir Amerikan propagandası yok ama yine önceki filmde olduğu gibi bu filmin de konusu içindeki bir yan öykü olarak Şirinler reklam sektöründe çalışan insan karakterlere yeni reklam kampanyaları için esin kaynağı oluyorlar. Böylece gerçek yaşam ile kurmaca öykü arasında manidar bir paralellik kurulmuş oluyor... Şirinler’in kapitalist Batı toplumlarıyla temas etmelerinin, kendi toplumlarında bir etki yaratıp yaratmayacağı ise şimdilik meçhul.
Kaynak - Sol
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder