The Avengers grubuyla toplu halde ya konuk oyuncu
olarak Örümcek Adam hikayelerinde ya da dilimizdeki kısa süreli kendi çizgi
roman dizisinde tanışmıştı yıllar önce. Yenilerde ise Gerekli Şeyler’in
sayesinde son versiyonlarından birini okuyoruz keyifle. Eminim New Avengers okurları
mutludur ancak ne büyük bir bilgi eksikliğimiz olduğu da dikkatlerinden
kaçmıyordur. Kolay mı 1963 yılıyla 2012 yılı arasında hiç azalmayacak gibi
görünen ortalama “bin” sayılık açık var…
Bu yazıyla Avengers hakkındaki kişisel görüş ve
saptamalarımı derlemeye çalıştım. Ama kuru kuru bilgi paylaşmak yerine DC Comics’in
JLA’sı ile karşılaştırmalı gitmenin de tadını çıkarmak istedim.
The
Avengers tarihçesi
Marvel Comics’in yayınladığı Avengers topluluğu ilk
kez kendi çizgi roman dizisinde “The Avengers” adıyla Eylül 1963 yılında ortaya
çıktı. Yaratıcıları ise böylesi bir grubu toparlama fikrini DC Comics’in
Justice League of America grubundan alan efsanevi ikili yazar Stan Lee ile
çizer Jack Kirby’dir.
"Earth's Mightiest Heroes"
(Dünyanın en güçlü kahramanları) sloganıyla bilinen topluluğun ilk üyeleri Iron Man (Tony Stark), Ant-Man (Dr. Henry Pym), Wasp (Janet Van Dyne),Thor, ve Hulk (Bruce Banner)’dır. Orjinal Captain America’nın bir buz dağı içinde bulunarak kurtarılması
ve gruba dahil edilmesi 4. Sayıda gerçekleşir. Topluluğun her
yeni kadro oluşturmasının ardından basına poz verirken veya düşmanla mücadeleye
girişirken “Avengers Assemble” narasının atılması da grubun alamet-i
farikalarından biridir.
Kısa JLA tarihçesi
Gardner Fox yaratısı olan Justice League of America
topluluğu DC Comics’in ikonik figürlerinin bir araya toplandığı bir
gruptur. Grup
ilk kez The Brave and the Bold dizisinin
Şubat-Mart 1960 tarihli 28. sayısında ortaya çıkmış, Ekim 1960 tarihinde
de kendi çizgi roman dizisine kavuşmuştur. Grubu oluşturan ilk kahramanlar Superman, Batman, Wonder Woman, Flash (Barry Allen), Green Lantern (Hal
Jordan), Aquaman ve Martian Manhunter idi. Zaman
içinde topluluk birçok başarılı kahramanı konuk etmiştir.
JLA’nın Masalsı Alt Yapısına Kısa Bir Bakış
Masal nerede başlar, mitoloji
nerede sürer ve din bunlardan nasıl ayrışır?
DC Comics "masal" alt yapısını kullanan ve
içimizdeki dini noktalara da dokunarak destansı-efsanevi kahramanların
özelliklerini işlemeyi alışkanlık haline getirmiş bir yayınevidir. Bu sebeple
onun kahramanlarına "ikonik" denir çoğunlukla. Tanrısaldırlar! Yunan Mitolojisi üzerinden bakarsak...
Superman (Güneşten güçlerini alır) -Güneş tanrısı Helios
Superman (Güneşten güçlerini alır) -Güneş tanrısı Helios
Batman - Savaş Tanrısı
Green Lantern - Silah Ustası Hepahistos
Flash - Haberci tanrı
Plastik Man - Sarhoş tanrı Bachus
Wonder
Woman - Savaş Tanrıçası AThena Green Lantern - Silah Ustası Hepahistos
Flash - Haberci tanrı
Plastik Man - Sarhoş tanrı Bachus
Aquaman - Deniz tanrısı Poseidon (Roma adıyla Neptün)
Green Arrow - Okçu tanrı Apollo - Robin Hood çakması
vs; ki bu pantheonu farklı birçok mitolojiye benzetmek mümkün, kalıp aynı çıkacaktır!
Bu karakterler yenilmezlerdir ve sorunları kolaylıkla çözümlerler. Dahası her zaman kazanacaklarını bilir okuyucu!
Muhteşem "Crisis on Infinity Earths" öyküsüne kadar öyle tanrısaldılar ki Superman dünyayı yörüngesinden çıkarabiliyor, Flash canı istedi mi zamanı döndürüyordu vs (Bu öyküyle birlikte biraz duruldular. Uzayda öyle rahat uçuşlar olmamaya başladı, fizik kurallarıyla oynanması engellendi.)
DC'nin bu işleyiş kısımları bana da inanılmaz bir zevk veriyor açıkçası. Masal gibi bir kalıp: Zorluk, mücadele ve kazanma. Sonra bir yenisi. Sonra bir başkası...
Marvel’ın Gerçekçi Alt Yapısı
Marvel "dünyevidir"
ve tanrısallıktan uzak insan merkezlidir. Aslında tiyatro ve roman
karakterlerine en yakın olanlardır ve bu bakımdan da daha sanatsaldır bence.
Ancak bu da bunaltıcı bir dünya sunar. Kişi hata yapar ve bunun bedelini öder.
Tragedyalarla Hristiyanlık inancının karması bir görüş ve bedel ödemenin farklı
yolları…
Masalın, özetle DC'nin "tip"leri yerine "karakter"leri vardır Marvel'ın. Bunlar bizim gibi kişilerdir. Yani bizde, gerçek hayatta hiç kimse Batman gibi çocukken anasını babasını kaybeden bir milyarder velet gibi ortaya çıkıp bin tane ders alıp mükemmel kahramana dönüşmez, Marvel kahramanlarında da öyle. Onlar daha hayatla mücadele halindedirler.
Mesela Daredevil mali sıkıntıda olan kör bir çocuktur başlarda. Örümcek, mali durumu kötü bir yetimdir. Bunlar hayattan insanlardır ve bizler gibidirler. Düşmanları kozmik bilmemnelerden önce sosyal koşullar, insan ilişkileri, aşk, içe kapanıklık, horlanma, aşağılanma gibi insani sorunlarlardır.
DC kahramanlarının zaafı "kriptonit" gibi masalsı şeylerken sözgelimi Marvel kahramanlarının zaafı güven, aşk, parasızlık, alkol gibi şeylerdir. Her biri bir tür prens veya asalet ünvanlı şanslı kişilerken DC'de (çiftçi ailenin büyük gazeteci oğlu, milyarder, prenses, kral, göklerde dolana pilot...), Marvel'ın paralı ve şanslı tek karakteri Iron Man gibidir o da alkolden muzdariptir ve yıllardır bunun acısını çekmektedir. Thor ise tanrı tek tiptir ancak babasıyla yaşadığı sıkıntılar hemen her öyküsüne yansır neredeyse. Wonder Man'in ölüm korkusu vardı yıllarca. Silver Surfer'in en büyük zaafı "sevgi" oldu hep. Vs, vs...
Bu nedenlerden ötürü Marvel kahramanlarının her zaman kazanmayacağını biliriz. Örümcek'in sevgilisi Gwen ölür, sık sık dayak yer, birçok zaman yenilir öyküler öyle biter, parasızlığı, yengesi, sonradan eşi Mary Jane, iş, bilim... Hayat gibi yani. İnsan her zaman kazanamaz ve Marvel'da süper kahramanlar da insandır!
Benim görüşüm odur ki DC'nin 1985 öncesi hikayelerinin tamamıyla sonrasının bir kısmı bizde çok revaçta olan İtalyan çr'si ile benzerlik taşır. Haliyle Fumetti okuma geleneği yerleşmiş olan ülkemizde DC'nin de daha çok beğenilmesi kaçınılmaz olacaktı, öyle de oluyor.
Düşünsenize, etraf ceset dolu, canavar koca bir köyü yok etmiş, yaralılar yerlerde ve Çiko ne kadar acıktığını söylüyor bu maceranın sonunda herkes gülüyor ona söylediği komikmiş gibi. Cesetler ve yaralılar hala çevrede…
Masalın, özetle DC'nin "tip"leri yerine "karakter"leri vardır Marvel'ın. Bunlar bizim gibi kişilerdir. Yani bizde, gerçek hayatta hiç kimse Batman gibi çocukken anasını babasını kaybeden bir milyarder velet gibi ortaya çıkıp bin tane ders alıp mükemmel kahramana dönüşmez, Marvel kahramanlarında da öyle. Onlar daha hayatla mücadele halindedirler.
Mesela Daredevil mali sıkıntıda olan kör bir çocuktur başlarda. Örümcek, mali durumu kötü bir yetimdir. Bunlar hayattan insanlardır ve bizler gibidirler. Düşmanları kozmik bilmemnelerden önce sosyal koşullar, insan ilişkileri, aşk, içe kapanıklık, horlanma, aşağılanma gibi insani sorunlarlardır.
DC kahramanlarının zaafı "kriptonit" gibi masalsı şeylerken sözgelimi Marvel kahramanlarının zaafı güven, aşk, parasızlık, alkol gibi şeylerdir. Her biri bir tür prens veya asalet ünvanlı şanslı kişilerken DC'de (çiftçi ailenin büyük gazeteci oğlu, milyarder, prenses, kral, göklerde dolana pilot...), Marvel'ın paralı ve şanslı tek karakteri Iron Man gibidir o da alkolden muzdariptir ve yıllardır bunun acısını çekmektedir. Thor ise tanrı tek tiptir ancak babasıyla yaşadığı sıkıntılar hemen her öyküsüne yansır neredeyse. Wonder Man'in ölüm korkusu vardı yıllarca. Silver Surfer'in en büyük zaafı "sevgi" oldu hep. Vs, vs...
Bu nedenlerden ötürü Marvel kahramanlarının her zaman kazanmayacağını biliriz. Örümcek'in sevgilisi Gwen ölür, sık sık dayak yer, birçok zaman yenilir öyküler öyle biter, parasızlığı, yengesi, sonradan eşi Mary Jane, iş, bilim... Hayat gibi yani. İnsan her zaman kazanamaz ve Marvel'da süper kahramanlar da insandır!
Benim görüşüm odur ki DC'nin 1985 öncesi hikayelerinin tamamıyla sonrasının bir kısmı bizde çok revaçta olan İtalyan çr'si ile benzerlik taşır. Haliyle Fumetti okuma geleneği yerleşmiş olan ülkemizde DC'nin de daha çok beğenilmesi kaçınılmaz olacaktı, öyle de oluyor.
Düşünsenize, etraf ceset dolu, canavar koca bir köyü yok etmiş, yaralılar yerlerde ve Çiko ne kadar acıktığını söylüyor bu maceranın sonunda herkes gülüyor ona söylediği komikmiş gibi. Cesetler ve yaralılar hala çevrede…
Aslında her iki
yayıneviyle her iki grupta kahramanların bütün sorunlara rağmen kazanacakları
her sayıda bellidir. Ancak bu kazanmanın şekli JLA’da aşağı yukarı belliyken
Avengers’de bedel ödemek zorunda kalabileceğini okuyucu her zaman bilir. Sonra
sayılarca yas tutulacağı da bilinir Marvel’da, kahramanın hayatının değişeceği
de… Gerçek hayattaki gibi.
JLA – Avengers Farkları
JLA tabanlı olmakla birlikte The Avengers grubu
diğerinden daha insancıldır ve “ikonik” olmaktan uzaktır. Bu da onların en
temel ayrımlarından biridir.
Avengers kahramanları sıradan insanlar gibi hata
yapar ve bu hatalarının bedelini öderler. JLA gibi tanrısal değil, insandırlar. Dahası
öyküler de masalsı bir alt yapıya değil, gerçekçi süreçlere sahiptir ve gökten
inen (deus ex machina) tarzı çözümlerden uzak mantığa, zekaya, bilime ve
inandırıcı kurguya dayanır sonuca öyle gider.
Bununla birlikte JLA gibi şişirilmiş beylik erdem
pompalamasından da uzaktır Avengers. Hoşgörü son derece önemlidir. Örneğin
Hawkeye, Scarlett Witch, Quicksilver, Vision, Wonder Man gibi eski düşman ve
rakipler gruba dahil edilerek iyi yönleri ön plana taşınarak topluma
kazandırılmışlardır. JLA’nın ilk kurucuları da sonradan gruba dahil edilenler
de erdemli ve asil insanlardır ve neredeyse hayatları boyunca hata yapmamış,
kural ve kanunlar dışına çıkmamışlardır. Prens ve Prensesler gibidirler. İnsani
yanları pek azdır.
Ancak şurası kesindir ki her iki grup da
demokratiktir. Her ikisinde de herhangi birini ön plana çıkararak masanın başucuna
oturtmaktan uzak tutacak yuvarlak masa vardır ve oylamalarla grubun lideri
belirlenir. Hatta abartılı demokratik seçim örnekleri de okurum gözüne sokulur.
Bununla birlikte her iki grup arasındaki en belirgin
fark yayınevlerinin “köken” ve “siyasi bakış açılarının” yansımalarındadır.
DC Comics kahramanlarının ve onların temsil ettiği
gerçek dünyanın (Amerika’nın) kökenini Mısır ve Ortadoğuya bağlamaktadır. Mısır
mitolojisi, İbrani tarih ve dini, Kabala, Masonluk sembol ve öğretileri hemen
her sayıda karşımıza çıkmaktadır. Hristiyanlık ve haçlı seferleri ve değerleri
her fırsatta vurgulanarak hemen her öyküde en az bir kez okura sunulmaktadır.
Supergirl’in bir dönem “melek” oluşu, Azrael’in “melek” oluşu, Zauriel gibi
gerçek bir meleğin dünyaya inip JLA’ya katılması, The Demon’da şeytanların ön
plana çıkarılışı ve sevimli cehennem resmi sunulması vs hep bu anlayışın
yansımasıdır. Son dönemlerde özellikle New Gods ırkının ön plana çıkarılması ve
onlarla dolu dini hikayelerin işlenmesi de ayrı bir önemli göstergedir.
Avengers ise kökenini Arthur ve yuvarlak masa
şövalyelerine bağlar hep. Marvel’a göre Amerika’nın kökeni adeta İngiltere’dir
ve bunu çok sık işlerler. Excalibur, Captain Britain, Black Knight gibi oluşum
ve kahramanlarla sık karşılaşılması da bu yüzdendir. Ancak tüm bu İngiliz köken
inanışına rağmen Amerikalı Amerikalıdır ve kendi tarihini hep o kutsal kıtada
yazmıştır. Kahramanlar köklerini unutmamakla birlikte, geçmişi bilerek onunla
yüzleşmelerine karşın kendi topraklarının ve tarihlerinin insanlarıdırlar ve
geçmişe bağlı kalmak gibi takıntıları bulunmamaktadır. Ancak Excalibur gibi bir
grubun varlığı, Captain Britain gibi de bir kahramanın Marvel evreninde önemle
ön plana çıkarılması büyük oranda İngiltere-Amerika köken bağlılığının dışında
politik işbirliğinin de altını çizmektedir.
Bu arada Marvel’ın hayali şehirler üzerinden masalsı
alt yapıyla aktarılan hikayelerden uzak durarak tarihiyle ve gündemiyle
yüzleşme becerisi bulunmaktadır ki bu yanı özellikle dikkate değerdir bence.
Quesada’nın Marvel’ın başına geçer geçmez yayınların
tamamında yeni ve büyük DC Comics benzerlikleri yapması bu süreçte
yayınevlerini birbirine yaklaştıran ya da siyasi bakış açılarını yok sayarak
alıntılar yapılmasının önünü açması bazı karışıklıkları ortaya çıkarmış olsa da
temel farklılıklar çok şükür yerini korumaktadır.
Bu arada JLA ile
belki de en belirgin farklılıklarından biri, Avengers daha Amerika sınırları
içindedir. Uzaya çıkarlar, mikro evrene inerler, boyutları aşarlar, Latveria
gibi bazı ülkelere dalarlar, mitolojik mekanlara akarlar falan ama üsleri basit
bir malikanedir ve insanlar arasında yaşarken daha insani görevlerle
uğraşırlar. JLA ise uzaydaki uydudan izlerler dünyayı çoğunlukla.
Tanrısaldırlar ve bizi gözlerler tepemizden. JLA ise kurulduğundan bu yana
birçok ülkede diktatör devirmiş, Birleşmiş Milletlerin ve Nato’nun ordularına
liderlik etmiş, Irak benzeri Qurak ile Libya, İran benzeri Bialya adlı ülkelere
zırt pırt gidip savaş açmıştır. JLA bu bakımdan istilacıdır ve "ulvi bir
emirle" her halta müdahale edebileceğine inanmıştır. Avengers ise "Earth's
Mightiest Heroes" yakıştırmasını hak etmek ve gerçekten dünyanın en büyük
gücü olabilmek için ancak 1998 yılındaki çizgi roman dizisini beklemiştir.
Not – Bu yazıyı Gölge
e-dergiye yetiştirme sözü vermiştim paylaşımdan bir gece önce ancak düzenlemem
vaktimi aldı. Bu yazı sevgili Mehmet Kaan Sevinç’e ithaf olunur.
Ümit Kireççi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder