14 Eylül 2011 Çarşamba

Madendeki Hayalet - Teks 78

Yaşadıkları topraklarda bir türlü huzur bulamayan kızılderili kabilelerin en talihsizlerinden ve en acımasızlarından birisi de Apaçilerdir kuşkusuz. Yıllarca meksikalılara karşı verdikleri var olma ve varlıklarını koruma mücadelesinin acımasızlaştırdığı bu insanları daha sonraları kuzeyden gelen ve topraklarına göz koyan Avrupalı göçmenler daha da çok kızdırmış daha sert bir mücadelenin içine sürüklenmişlerdir. Bildiğimiz örgülü saçlı rengarenk giysili otantik ve romantik yerli görünümünün aksine alabildiğince özgür, saçlarını sadece bir bantla bağlayan ve kılık kıyafetleri doğanın şartları neyi gerektiriyorsa o şekilde olan bu savaşçı milletin asıl varlığı özlerindeki kudret ve inançlarıdır. Topraklarından sürüle sürüle Arizona'nın kuş uçmaz kervan geçmez dağlarında yakıcı güneş ve susuzlukta yaşamaya başlamışlar, her şeye rağmen ellerinde kalan bu son toprakları tanrılarının kendilerine sunduğu bir lütuf olarak algılayıp kutsal addetmişlerdir.

Dikkat Spoiler!

Apaçilerin bu dönem yaşamları Fransız ekolünün Belçika'lı popüler senaristi Jean Michel Chariler'in dikkatini çekmiş, efsane kahramanı Teğmen Blueberry serisinin 11. sayısı için Kayıp Alman'ın Madeni (La Mine de L'Allemand Perdu) isimli macerayı kaleme almıştır. 1972 tarihli bu macera ülkemizde de yayınlanmış ancak devamı olan Altın Kurşunlu Hayalet yayınlanmamıştır. Jean Giraud'nun tablo gibi detaylı resimleri ve olağanüstü renkleriyle macera hem müthiş bir görsellik hem de doya doya mizah ve macera doludur. 36. sayfadan başlayan iki maceraperest ihtiyar Jimmy ve Alman Prosit'in Apaçiler tarafından kovalandığı sahnelerdeki çizimler insanı maceradan koparıp hayran hayran baktırıyor. İnkılap'ın orijinal boyutlarında basarak hakkını verdiği bu albümlerin devamının gelmemesi ne yazık... Konu sıradan ama bir o kadar da ilginçtir. Madencilerin akın ettiği Arizona yöresindeki Palomito kasabasında "General Sarı Kafa'nın mağduru" zoraki şerif Blueberry'nin Apaçi rezervasyonundaki büyülü dağlarda altın bulduğunu iddia eden gizemli ve kaçık ihtiyar Prosit'le mücadelesi ve gelişen olaylar...

Konu daha sonra Bonelli'nin müthiş senaristi Mauro Boselli'nin dikkatini çeker. Oturur ve macerayı Arizona'nın Phoenix kasabasına taşır. Chariler'inki gibi olayın merkezine bir(hatta iki) almanı koyarak yepyeni bir Kayıp Alman'ın Madeni hikayesi Madendeki Hayalet(LaMininera Del Fantasma) yazar. Macera 2000 yılında 478.sayı (bizde düzenli serinin 78. sayısı) olarak yayınlanır. Çizimlerde Giraud'nun tersine oldukça karanlık tarzıyla Jose Ortiz yer almıştır. Macera da daha karanlık, daha yan karakter ağırlıklı(ee, Boselli yazmış sonuçta) daha dramatiktir. Öyküyü Hurafe Tepeleri denen tanrının gazabının üst derecede hüküm sürdüğü cehennemi bölgede geçen ilk bölüm, Alman Kurt'un Teks'le tanıştığı ikinci bölüm ve sonrasında kötü adamlar, geçmişten anılar ve Navajolar'ın atlarının üç kağıda getirilerek gaspedilmesiyle gelişen ve birinci albümün ilk yarısıyla ikinci albümün tamamını işgal eden üçüncü bölüm olarak tasarlayan Boselli dramatik anlatımı tercih ettiği ilk iki bölümün yerini üçüncü bölümde saf aksiyona bırakır. Apaçilerin kutsal saydıkları cehennem dağlarında geçen mücadelede Teks iki defa hayatını kaybetmek üzere pes ettiği çatışmalara girer. Hatta bu çatışlamaların ilkinde Boselli, Teks'in "üzerine gelen kurşunlara karşı şerbetli duruşunun" zirvesini yaptırır. Kayalıklarda pusu kurmuş ve kahramanlarımızı keklik gibi avlamaya hazır 8 adama karşı Karson ve hedef halindeki bir çocukla tabak gibi kalan kahramanlarımız teslim olmak yerine Rambovari bir hareketle karşı koyup, kurtulup bir kaç kişiyi de cehenneme göndermek vasıtasıyla bu güne kadar gördüğüm en absürd kurtuluş sahnesini de oynarlar(kusura bakma Mauro, ama böyle!). Maceranın son bölümünde devreye apaçilerin gimesiyle olaylar bambaşka boyutlara döner. Artık Boselli tarzı diyebileceğimiz efsane anlatımı şekliyle dramatik bir biçimde sona erer.

Çizimlerin Ortiz'e bırakılması her ne kadar uygun görünüyorsa da bence yanlış tercih. Ustanın karanlık çizimleri Bonelli sayfalarının boyutlarında karışıp gidiyor. Dev albümdeki gibi koyu, taramalı üslubundaki müthiş etkileyicilik küçük boyutlarda rahatsız edici bir şekle dönüşüyor. Ortiz'i böyle küçük albümlerde kullanacaklarsa daha aydınlık sahneleri olan gece çizimleri az olan maceralara yönlendirmeliler. Ustanın emekleri böylelikle daha iyi değrlendirilmiş olur bence. Macera için yaptığı olağanüstü çizimlerin hakkını vermek için çok aydınlık bir ortamda ve dikkatli dikkatli bakarak okumak gerekiyor. Ancak ne diyim böyle de bir görsel şölen, diyecek bir şey yok.

Madendeki Hayalet bizlere kızılderili trajedisini bir kez daha tattıran buruk bir öykü. Yer yer senaryoda durağanlaşma ve kopma derecesine gelen boşluklar olsa da ikinci albümden itibaren bu kayboluyor. Şeytan İğnesi gibi gizemli müthiş yapılar ve ikinci albüm Uğursuz Tepeler'in Villa imzalı muhteşem kapağı da cabası.

Selamlar
Lami Tiryaki

Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails