Son haftaların en dikkat çekici haberlerinden biriydi ama maalesef önce Obama’nın Amerika’da doğup doğmadığı, hemen ardından da Bin Ladin’in Pakistan’da ölüp ölmediği tartışmaları arasında kaynadı... ‘’Gelmiş geçmiş en büyük komplo teorisi’’ni yazarkenki havamı kaybetmeseydim, Superman’ın, Bin Ladin öldürülmeden sadece birkaç gün önce Amerikan vatandaşlığından çıkacağını dünya aleme duyurması arasında öyle bağlar kurardım ki, borsa şöyle bir gider gelirdi… Ama havamı kaybettim. Tepeden tırnağa realizme garkolmuş halde mevzuyu Kriptonize etmeye çalışacağım.
Belki neden bahsettiğimi bilmeyen olabilir, pozisyonun tekrarını yayınlayayım önce: Efsane çizgi romanın son sayısında, Superman, BM Genel Sekreterine, ‘’Amerikan politikasının aracı gibi görülmekten bıkıp usandığını’’ ifade ederek, BM Genel Kurulunda yapacağı konuşmada, ‘’ABD vatandaşlığından ayrılacağını duyuracağını’’ ifade ediyor. Bu iki karelik diyalog, Amerikan medyasında özellikle de Amerikan sağında derin bir şaşkınlık ve hayalkırıklığıyla beraber oldukça ciddi bir de tartışma yarattı. Ama Amerkan sağının öldürülen hayallerini tespit etmeden önce, Superman’ın parmak izlerine, hikayesinin DNA’larına, adli siciline, geçmişine, bir bakalım derim…
18 yaşındaki iki Yahudi gencinin eseri
Öncelikle Jerry Siegel ve Joe Shuster’ı bilmek şart. Biri Litvanya, diğeri Hollanda göçmeni iki Yahudi göçmen ailenin çocukları. İkisi de 1914 yılında doğan bu iki hergelenin yolları, Ohio eyaleti Cleveland şehri Glenville ‘mahlesi’ lisesinde kesişir. Dünya ‘tek adam’ların dünyası, devir ‘üst insan’ın politik gaye olduğu devirdir. İyi bir yazar olan Jerry, 1932’nin sıcak bir yaz gecesi uyuyamaz ve yatağında uzanmışken, ‘’ah keşke uçabilseydim, çok güçlü olabilseydim, çok cesur olsaydım’’ diye düşünür. Aniden, bu fikri hikayeye dökmeye karar verir ve yazdığı taslakla iyi bir çizer olan arkadaşı Joe’ya koşar. İkili o sabah voltranı oluşturmaya karar verirler ve 1932 senesinde ‘’The Reign of the Super-Man (Süper-insanın hükümranlığı)’’ adlı çizgiromanı hazırlarlar. Superman’ın hikayesi böyle doğar. 300 yıldır Galata Kulesinden uçan bir adamın hikayesini öylesine okuyan bizden çıkacak değildi ya hikaye…
Hikayenin esin kaynağı ise Nietzsche’nin ‘’übermensch (üst-insan)’’ anlayışıdır ki bu üst-ironiye geçmeden önce, ‘’superman’’ kelimesi ile ilgili bir reklam kuşağımız var, önce onu izleyelim.
Tarzan ve Superman’ın ortak yanı
‘’Superman’’ kelimesi, Anglo Sakson literatürüne, Kahtalı Niçe’nin 1883 senesinde yayınlanan ‘’Böyle Buyurdu Zerdüşt’’ albümündeki "Ich lehre euch den Übermenschen (Size üst insanı öğretiyorum)" cümlesinin İngilizce tercümesinde ‘üst-insan’ yerine ‘superman’ kelimesinin kullanılmasıyla göçetti.
Bir süre inşaatlarda çalışan ‘superman’ kelimesi, Bernard Shaw’ın 1903 senesinde yazdığı ‘Man and Superman’ oyunuyla şöhrete kavuştu. Edgar R. Burroughs’un 1912 yılında yazdığı ünlü Tarzan romanında Jane (Ceyn), Tarzan’dan ‘’superman’’ diye bahsedince, kelime genç kuşağın duvarlarını süslemeye başladı. Zaten Jerry sonraki yıllarda, kendi ‘superman’larına Tarzan’ın asıl esin kaynağı olduğunu söyleyecekti.
Superman’ın geçmişi kara
Ancak Jerry ve Joe’nun bu ilk ‘superman’ çizgi romanında, Superman, sihirli güçleriyle dünyaya hakim olmaya çalışan bir kötü karakterdir. Maalesef bu çizgi romanın mevcut hiçbir örneği yok elimizde. İyilik meleği Superman’ın onca edebiyatına rağmen, geçmişinde böyle kara bir dönemi var yani…
Joe ve Jerry’nin hikayelerini yayınladığı aylar ve 1933 enteresan bir senedir. Almanya’da Hitler, ABD’de Roosevelt iktidara gelir. Televizyonun patent aldığı senedir. Amerikalı Yahudi gençlerin, ‘çizgi roman’ dünyasını yaratmaya başladığı günlerdir. İşte 1933 senesinde Hitler ve Nazi Partisi Almanya’da iktidara gelip de, Nietzsche’nin ‘’üst-insan’’ kavramına sahip çıkınca, Joe ve Jerry, Yahudi Görsel Kütüphanesi uzmanlarından Blair Kramer’in ifadesiyle ‘’Yahudi ilhamlı’’, ‘Superman’ karakterlerine yeni bir misyon yüklemeye karar verirler. Göğsünde ‘S’ bulunan Superman böylece doğdu. İroni bunun neresinde derseniz, Hitler’in de, yıllar sonra ona karşı da savaşacak super kahramanı yaratan Yahudi gençlerin de ilham kaynağının Nietzche olmasıdır derim. İki tarafın da ‘seçilmiş üst insan’a bu derece teşne olması bana ironik gelir.
Eliyle havaya araba kaldıran bir kahramana kim inanır?
Ancak, bu çizgi romanı yayınlayacak yayınevi bulmaları iki kafadarın nerdeyse 5 senesini aldı. 1937 senesinde kapısını çaldıkları bütün New York gazeteleri, ‘’mavi urba içinde arabayı parmağı ile havaya kaldıran bir kahraman, ergen gençler için bile fazla fantastik kalır. Kim ciddiye alır, kim inanır, kafayı mı yediniz aslanım..!’’ diyerek reddettiler. New York medyasının, ‘insan’ konusundaki bu cehaleti oldum olası, asabımı bozar zaten…
1938 yılının Temmuz ayında Action Comics, bugün bildiğimiz ‘Superman’ın ilk sayısını, Superman’ın eliyle arabayı havaya kaldırdığı o meşhur kapakla yayınladı. Çizgi romanın yaratıcıları Joe ve Jerry’nin eline hepi topu 130 dolar geçti. Bu ilk sayının bir tanesi geçtiğimiz günlerde 1 milyon dolara alıcı buldu. Hey gidi…
Kansas, Iowa ve Uşak’ın ortak noktası
Kripton gezegeninde Kal-El adıyla dünyaya geldi. ‘’Kripton gezegeninde nasıl dünyaya gelir’’ diyeceksiniz. Ne lüzum var, bu tür sataşmalara…
Kripton gezegeni düşmanları tarafından tamamen yok edilmeden önce, bilimadamı olan babası Jor-El, oğlunu bir rokete bindirerek uzayın akıntısına bırakır. Malum-u aliniz, bütün uzaylılar Amerika’nın ya Kansas ya da Iowa eyaletlerine gelir. Bu ikisi dışında bir de bizim Uşak vilayeti pek meşhurdur uzaylılar arasında. Size şaka gibi gelebilir ama hayatımda Kansas civarından gelip de tanıdığım ilk insan da aslen Uşaklı bir aydın çıkmıştı. Hatırlar hatırlar gülerim. Uşaklı dostlarımı pek severim, selam ederim.
Superman’ın içinde olduğu roket de bu uzaylı geleneğinden şaşmaz ve Kansas eyaleti Smallville nahiyesi kırsal kesimine isabet eder. Kansas, Barack Obama’nın anne tarafından memleketidir aynı zamanda. Superman da bir yönüyle kaçak göçmendir çünkü içinde olduğu roket, vizesi olmadan Kansas’a ulaşmıştır. Kendisini bulan Jonathan-Martha Kent adlı çiftçi çifti, bu bebeğin ileride epey super olacağını bilmeden sahip çıkar ve Clark Kent olarak büyütürler.
Clark Kent ve Türk medyasının ortak yanı
Clark ergenlik çağlarında super güçlerini farketmeye başlar ve bu gücü gazetecilikte kullanabileceğini farkeder. Olayı kendi çıkarır, kendi çözer, kendi yazar… Krizin etinden sütünden budundan her bi şeyinden yararlanır yani... Bildiğin klasik Türk medyası…
Hikayenin o dönemde yeni yeni neşvünema bulan sinemaya tutkun iki yaratıcısı, Clark Kent adını, o dönemin iki ünlü aktörü Clark Gable ve Kent Taylor’un isimlerinden oluştururlar. Tipini ise sessiz sinemanın efsane komedyeni Harold Lloyd’tan esinlenirler. Tarantino’nun "Kill Bill’’ filmlerinin ikincisinde Bill, Clark Kent’i şöyle tasvir eder:
‘’Süper kahraman hikayelerinin özünde bir super kahraman ve alter egosu vardır. Batman aslında Bruce Wayne’dir, Spider-Man ise aslında Peter Parker... Sabahları uyandığında Peter Parker’dır, örümcek adam kostümü giyer de öyle Örümcek Adam olur. Bir tek Superman farklıdır. O sabahları uyandığında Superman’dır. Clark Kent kostümü giyer. Superman’ın biz insanları algılayış şeklidir Clark. Peki Clark’ın özellikleri neler: Zayıf, kendinden emin değil, korkak… Clark Kent, Superman’ın insan soyuna eleştirisidir’’.
Superman’ın hikayesi ile Hz Musa’nın ortak yanı
Şimdi Superman hakkındaki bu özet hikayenin üzerinden bir daha geçelim. Zannediyorum, Clark Kent’in tipik Türk gazetecisi hallerinden başka, hikayedeki birşey daha size tanıdık geliyor. Evet, bildiğimiz Hz Musa’nın Nil nehrine bırakılması, sarayda İsrailoğullarından olduğunu bilmeden büyütülmesi, sonrasında kendini bulması ve kavmini kurtarmaya başlaması… Superman, ‘seçilmiş kavmi’ temsil ediyor.
Superman’ın Kripton gezegenindeki adı olan Kal-El ibranice, ‘’Tanrının Sesi’’ demek. ‘Kal’, bizim ‘kelam’ sözümüz ile aynı kaynaktan. ‘El’, ise yine İbranice bizim ‘ilah’ kelimemizle aynı kök. Bizim bazı eski kaynaklarda da Tur Dağında ‘’Allah ile konuşmasından’’ dolayı Hz Musa’ya Hz Kelim, Yahudilere de ‘Kelimi’ denir.
Superman’ın, bir yönüyle tanrıyı da simgeleyen babasının adı Jor-El ise yine İbranice, ‘’Tanrının yücelttiği’’ anlamında. Superman çizgiromanının altın ve gümüş çağlarında Kripton gezegeni halkı, binlerce yıl önce Yahudilerin başlarına taktığı başlık bantlarından takıyor.
Joe ve Jerry kendi Talmudik inançlarını sembolize eden bir ‘süper kahraman’ yarattılar yani. ‘Superliği’ bir yana, ‘Superman’ ile, bir yandan Avrupa’daki gelişmelerle hergeçen gün yalnızlaşan Yahudilere ve diğer yandan Amerikan ‘establishment’i ile sosyal hayatı içinde yeni yeni tutunmaya çalışan Yahudi göçmenlere bir ilham kaynağı ve moral olmayı da hedefliyorlardı.
Amerika’daki Yahudi toplumuyla çok benzerliği vardır Superman’ın. Komploya sardığım gibi bir düşünceye kurban gitmesin diye yine Yahudi Görsel Kütüphanesinden Blair Kramer’in tarifiyle devam edeyim:
‘’Tıpkı o Yahudiler gibi Amerika’ya yabancı bir yerden geldi. Bütün ailesi, bütün kavmi holokostvari bir soykırımda yok oldu (hikayenin holokost’tan nerdeyse 12-13 yıl önce yaratıldığını belirteyim-CD). Yine tıpkı Almanya başta olmak üzere orta ve doğu Avrupa’daki yahudi ailelerin çocuklarını ülke dışına göndermesi gibi (‘kindertransports’ diye anılıyor. 10 bin kadar yahudi çocuk tek başlarına İngiltere’ye gönderildi ve orada Anglo Sakson dünyada onlar gibi yetiştiler- CD) ya da Musa’nın ailesinin onun hayatını kurtarmak için nehre bırakması gibi, Superman’ın ailesi de onu kurtulması ümidiyle Dünya’ya gönderiyor. Ve, her ne kadar gündüzleri, sosyal hayatın içinde yumuşak başlı, beyaz yakalı, gazeteci Clark Kent ise de, görünmeyen tarafında sert, yıkılmaz bir kutsal savaşçı. Bu fantezi, Avrupa’daki kardeşlerinin dramı karşısında güçsüz kalan Amerikan Yahudiler arasında yankılanmakta gecikmedi.’’
Superman ile Hz İsa’nın hikayelerinin ortak yanı
Superman, ‘görünüşte’, Kansaslı beyaz bir Protestan. Onu büyüten Kent ailesi Methodist ve özellikle anne dinine, kilisesine ibadetine bağlı. Clark Kent de çocukken kiliseye gidiyor birkaç kez ancak yetişkinlik ve Superman’lik hayatında kilise pek kalmıyor. Aslında Superman’ın hikayesi ile Hz İsa’nın hayatı arasında da benzerlikler var. Bu da Amerikalı okuyucuyu çekiyor. Superman’ı bulup yetiştiren Kansaslı çiftin isimleri Jonathan ve Martha. Hıristiyanlığa göre Hz İsa’yı çocukluğunda ‘Joseph ve Mary’ büyütüyor. Yine nerdeyse bütün büyük superman hikayelerinin sonunda Superman ölüyormuş gibi görünüyor ancak göğe yükseliyor. Din ve Film Dergisi, 2002 yılında Hz İsa’nın hikayesi ile Superman arasında tam 20 benzerlik belirler. ‘’İkisi de gökten geldi. İkisi de yerde büyütüldü. İkisi de yanlışları düzeltti. İkisi de kurtarıcı misyon yüklendi. İkisi de mucize sergiliyor’’ gibi kimi makul kimi zorlama 20 madde…
Superman’ın tek tanrılı Kriptoniyak bir dine atıfları da var. Aslında Clark Kent’in Midwesternvari WASP kimliği, 20’nci yüzyıl boyunca Amerikan Yahudiler arasında çokça tartışma ve endişe kaynağı olan ‘asimilasyon’ tartışmasına da göndermelerle dolu. Joe ve Jerry de, diğer birçok Yahudi çocuğu gibi ‘goyim (yahudi olmayan)’ çoğunluğunun onları da kendilerinden görmesinin özlemi içinde.
Clark Kent, Joe ve Jerry’nin toplumun doğal parçası olma özlemine karşılık gelirken, Superman, kavimlerinin gadre uğradığı 1930’lar 1940’lar dünyasına hakim olma, kudretli olma özlemine karşılık geliyordu.
Superman’ın Yahudi kimliği
Superman’ın ‘Yahudi’ kimliği, ‘’herkesin bildiği bir sır’’ muamelesi gördü. Hele İkinci Dünya Savaşı yıllarında Superman da Nazilere karşı Ameirkan kuvvetleriyle birlikte savaşa katılınca bu iddia iyice rağbet gördü. On yıllarca yüzlerce makale, gazete yazısı, tez çalışması Superman’ın dini inançlarını analiz etti.
Lisa Keys, ‘’Voices That Must Be Heard’’ serisinin 26 Nisan 2006 tarihli yayınında, ‘’İbrahim İshak’a, İshak Yakub’a yol açtı. Nihayetinde Nuh, Sam’a ve ‘nerdy(inek)’ Yahudi gençleri de super kahramanlara yol açtı’’ diye anlatıyor. Haksız değil Keys;
Joe ve Jerry’nin yanı sıra, Jack Kirby (Jacob Kurtzberg), Stan Lee (Stanley Lieber), Bob Kane (Bob Kahn), Joe Simon, Gil Kane (Eli Katz) ve daha nicesi, Captain America’dan Spider-Man’a (ikisi de Marvel Comics’ten yayınlanıyor), Green Lantern’dan Batman’a (ikisi de DC), Daredevil’den Hulk ya da X-Men’e kadar (hepsi Marvel) birçok super kahraman yarattılar. ‘’Kötülere’ karşı savaşan bu super kahramanlar, ‘’dünyaya nizam verdiler, veriyorlar’’…
Bir Yahudi komedyenin, ‘’Bütün super kahramanlar bana Yahudi geliyor. Hepsinin ismi, tıpkı Goldman, Adelman gibi popüler Yahudi soyadlarında olduğu gibi, ‘man’ eki ile bitiyor; Superman, Spiderman, Batman…’’ şeklinde şakası meşhurdur.
Şaka bir yana, kendisi de Yahudi olan Simcha Weinstein’in, 2006 tarihli ‘’Çizgiroman Hahamı’’ adlı makalesinde aktardığına göre, London Times’tan Howard Jacobson, Superman’ı, ‘’Kabalistik isme sahip bir genç, hem shtetl’dan (Eskiden Avrupa’daki küçük Yahudi köylerine denirdi. Jacobson, Smallville (Küçükköy)’i kastediyor- CD) çıkma. Superman Yahudi olabilir ancak kimse Yahudi olduğunu bilmediği sürece harikalar sergileyebiliyor. Bundan daha Yahudi olamazsınız’’ şeklinde anlatıyor. Meraklısı hatırlar, 1980 yapımı Superman 2 filminde ise, Superman bir genç kızı kurtardıktan sonra buna şahit olan bir kadın yanındaki diğer kadına, ‘’Ne centilmen bir adam. Tabii ki Yahudi…’’ diye konuşur.
Ancak 73 yıllık tarihinde Superman’ın Yahudi olduğuna dair çizgiromanda tek bir ifade bile geçmedi. Action Comics’in baş editörü ve uzun süredir Superman çizgi romanın yayın yönetmeni Elliot S! Maggin de, 2003 yılında Sunday Times’a verdiği röportajda, ‘’Clark Methodist. Superman tek tanrılı bir Kripton dinine yakın. Superman’ın duayla birşey istemek için çok mütevazı olduğunu düşünüyorum. Ancak, ezbere bildiği dualar ettiğini sanıyorum. Banyoda bazılarımızın kendi kendine konuşması gibi…’’ diye anlatacaktı. Bu arada Elliot S!, Superman’ın baş düşmanı Lex Luthor’un da ateist bir Yahudi olduğunu söylüyor.
Tabii ki, iki Yahudi gencin yarattığı ve sonrasında tamamı Yahudi yazar çizerlerce devam ettirilen bir hikayenin Yahudi teolojisinden inancından kültüründen esinlenmesi doğal. Damgalamak için değil, kahramanımızı biraz daha yakından tanımak için aktarıyorum bu arka planı.
Hitler’e tokat atan Superman McCharty’den korktu
Superman’ın Hitler ile savaşı ABD’nin Almanya ile savaşından çok önce 1938’de başladı. Örneğin 1940 yılında Superman, Hitler’i engelliyor ve ‘’Aksi halde Aryan olmayan sumsuğu çenene yersin!’’ diye çıkışıyor. Şimdi artık ortalık malı olmuş Alman Propaganda Arşivine göre Superman’ın bu tehdidinden kısa süre sonra SS’lerin haftalık dergisi Das Schwarze Korps, Superman’a sert tepki gösterir ve çizgiromanın yazarı Jerry’den, ‘’Sadece fiziksel olarak değil entelektüel olarak sünnet olmuş’’ diye bahsedilir. Dergi, ‘’stratejik mantıktan ve taktiksel yetkinlikten mahrum’’ diye nitelendirdiği Superman’ı da, Amerikan gençlerinin kalbine nefret, şüphe ve kötülük tohumları ekmekle itham eder.
Superman ilk yayınlanmaya başladığında dünyadaki kavgası ‘’adalet ve hakikat (truth and justice)’’ içindi. Sonraki yıllarda “hakikat, adalet ve hoşgörü (truth, tolerance, and justice) olarak değişti slogan.
1940’ların sonu 1950’lerin başı McCharty Amerikasında ise ‘tolerans’ uçtu slogandan, yerine, ‘’Amerikan tarz-ı hayatı (American way)” yerleşti. Çünkü, hoşgörünün başa bela olduğu, herkesin ABD’ye sadakatini ve vatanseverliğini ispat etmesi gereken yıllardı. Superman bile McCharty’den çekinip ortama uydu. O gün bugündür Superman’ın kavgasının sloganı, ‘’truth, justice and American way’’ şeklindeydi.
Peki ne oldu da Superman, onlarca yıl Amerikalılığından memnunken, aniden Amerikan vatandaşlığından çıkmaya karar verdi?
Zaman zaman eleştiriler tabii ki oldu ama Superman’a en yıkıcı eleştiri İran Devlet Başkanı Ahmedinecat’tan geldi. Ahmedinecat, Superman’ın geçtiğimiz yıl çizgiromanda, İran’a gidip muhaliflerle barışçı protestolara katılmasına tepki gösterek, super kahramanı, Amerikan politikalarının aracı olmakla itham etti.
Şaka gibi gelebilir ama fantezi ile hakikat arasındaki çizginin belirsizleştikçe ne kadar etkili olduğunu gösteriyor bu bize… İşte bu uluslararası tepkilerden bunalan Superman, çizgiromanın 900 numaralı son sayısında BM Genel Sekreterine dert yakınırken, ‘‘Hakikat, Adalet ve Amerikan Tarzı-hayatı (Truth, Justice and the American Way) artık yeterli değil’’ diyor. Bu kez, ona salvoya başlayanlar ise Amerikan milliyetçileri…
Superman durup duruken boş yere konuşan bir adam değil. Sadece İranlıların eleştirisine de alınganlık göstermiş olamaz. Gerçi, henüz vadettiği konuşmayı yapmadı. Yani fikrinden cayabilir de… Ama Superman’ın bu çıkışını, bir haftadır nasıl ağır adamların akademisyenlerin analistlerin tartıştığını görseniz, bana ‘’şimdi, bir çizgiroman kahramanı ile bizi bu kadar ne diye uğraştırdın?’’ diye çıkışmazsınız.
‘’Amerikan yolu, artık yeterli değil’’ sözünün altında, şüphesiz, olay yeri inceleme ekibine çok bakla çıkar. Muhtemel baklanın tahmini bir analizini de yapmak da farz oldu şimdi. Ama, bugünlük yeter. Kısmetse bir sonraki yazıda...
Hakikaten, bu Amerikalı super kahramana, ‘’Amerikan yolu’’ neden artık yeterli değil?
Cemal Demir - Haber 7
cemaldemir111@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder