MERAL TAŞDELEN (Arşivi)
Çizgi roman diyarı Belçika kökenli Spirou ve Fantasio serisinin Türkçedeki albümleri dörde tamamlandı. İki kafadar, farklı kötü adamlarla ya da diktatörlerle ve hatta çatlak profesörlerle mücadele etmekteler yıllardır. Çözmeye talip oldukları, sürekli değişen sorunlar içinde, paha biçilemez bir hayat bilgisi sunuyorlar
Spirou ve Fantasio, çizgi roman diyarı Belçika menşeli, çok popüler bir çizgi roman klasiği. İflah olmaz maceraperestler olan iki arkadaş −sincap Spip’in de eşliğinde− yetmiş yıldan uzun süredir dünyanın dört yanında maceradan maceraya koşuyor. Spirou, çizgi roman dünyasında pek de alışıldık olmadığı üzere, yaratıcısı tarafından yayıncısına satılmış; bu da farklı yazar ve çizerler tarafından yaratılmaya devam etmesini ve çizgi dizinin devamlılığını sağlamış.
‘Paris Sular Altında’ ve ‘Ölmek İstemeyen Adam’dan sonra, serinin güncel yazar ve çizeri Morvan ve Munuera tarafından yaratılan iki yeni albüm daha Desen Yayınları tarafından dilimize kazandırıldı: ‘Spirou ve Fantasio Tokyo’da adlı kitapta, kahramanlarımız dostları Itoh’dan aldıkları telefon üzerine Tokyo’ya gidiyorlar. Görevleri, kötü adamların kötü emelleri için kullandıkları doğaüstü yetenekleri olan iki kardeşi kurtarmak. Albüm, başarılı olay örgüsü ve özgün mizah anlayışı sunmakla birlikte, benzersiz bir Tokyo seyahati olarak da okunabilir.
Şehrin tarihi, önemli anıtları ve bu anıtların hikâyeleri; insanlar, insanların alışkanlıkları ve gündelik hayata yansıyan geleneksel kültür, şehir hayatı gibi, bir yetişkinin de ilgisini cezbeden birçok konu maceranın içine ustalıkla yedirilmiş; hem de asla çocuksuluk tuzağına düşmeden. Albümde, aynı zamanda, Doğu/Batı ikilemi de ‘Tokyo’da iki Avrupalı’ fikriyle ortaya koyulmuş. Albümde, sokakta konuşan bir Japon’un ters köşeden gelen tanıdık sesini duyuyorsunuz: “Bu yabancıların hepsi barbar. Gençlerin aklı fikri Batılıları taklitte! Geleneklerimiz öldü artık!” Manga’nın anavatanında geçen macerada, yazar ve çizer, çizgi dizinin ruhunu korumuş, ama ona ince bir manga dokunuşu ve modernizm de katmış.
‘Z’nin Kaynaklarına Yolculuk’ ise olay örgüsü içinde, zaman paradoksu, kelebek etkisi, kuantum mekaniği gibi popüler bilimsel ve felsefi tartışmalara da yer vererek okuyucuyu bu kavramlar üzerine akıl yürütmeye davet ediyor. Didaktik olacak belki ama bu albüm çocukların bu kavramlarla tanışmaları ve üzerinde kafa yormaya başlamaları için çok uygun. Örneğin, ‘kelebek etkisi’ kahramanlar tarafından şu şekilde tanımlanıyor: “Eğer biri Honolulu’da papyonunu kurcalarsa, bu Vladikovska’da korkunç bir gelgite yol açabilir.”
Kahramanlarımız, ölüm döşeğindeki eski dostları Bayan Flanner’ın hayatını kurtarmak amacıyla olayların akışına (radyasyona maruz kalmasını engelleyerek) bir parça müdahil olmak üzere maceraya yelken açıyorlar. Biraz yamuk bakarsanız bilimsel etik tartışmaları bile seçebilirsiniz!
Çizgiden hayata
Spirou ve Fantasio’nun farklı yaratıcıların elinden çıkmaya devam etmesi, dil ve içerik açısından güncelliği yakalamasına fırsat sunmuş ve bu durum, çizgi serinin bir kültürel vintage olmaktan ziyade güçlü ve sağlam bir yapı üzerine oturmasını sağlıyor. Aynı zamanda oldukça ‘yeni’ ve güncel tartışmalarla arasına mesafe koymayan bir okuma/görme deneyimi vaat ediyor.
İlk olarak Rob-Vel tarafından 1938 yılında yaratılan, Franquin tarafından en genel özellikleri eklenerek geliştirilen çizgi dizi, o günden beri zaman zaman kısa aralar vererek de olsa, dergisi ve albümleriyle varlığını sürdürüyor. Spirou ve Fantasio, 1960’lı yıllarda içeriğini tamamen Spirou dergisinden alan Arkadaş dergisindeki varlığı dışında, Türkiye’de pek bilinmez. Bu dizi, ülkemizde, yine Belçikalı olan Tenten’in, Red Kit’in ya da Şirinler’in tahtına erişemese de dünyada önemli bir başarı kazanmıştır. Anavatanında ise hemen her evde mutlaka birkaç Spirou kitabı bulabilirsiniz. Çocuklar, anne babaları, hatta büyükanne ve büyükbabaları gibi, Spirou ve Fantasio’nun maceralarını okuyor.
Çizgi roman, gerçek anlamda bir kültürel fenomen. Öyle ki Brüksel’deki birçok binanın duvarı Tenten’den sahnelerle süslenmiştir. Şehir aynı zamanda dünyanın en büyük çizgi roman kütüphanesine ev sahipliği yapmaktadır. Spirou’nun memleketi sayılan Charleroi şehrinin göbeğindeki dev Spirou ve Fantasio heykeli (yanında sincap Spip; elinde futbol topuyla arkadaşı Fantasio’ya poz veren Spirou) çocukları olduğu kadar büyükleri de büyülemektedir. Charleroi basketbol takımının maskotu da Spirou’nun ta kendisidir. Ancak bu sizi şaşırtmasın, çünkü başlı başına bir sanat dalı olarak algılanan çizgi roman, sunduğu kendine has ifade şekliyle hayatın her alanına işlemiş.
Bu durum bizi, ders kitaplarının arasına saklayıp okumaya yeltenebildiğimiz çizgi romanla kurduğumuz aşk ve nefret ilişkisi üzerine tekrar düşünmeye yöneltiyor. Çünkü çizgi roman, onu okuma tembelliği yaratan boş bir safsata olarak algılayan genel inanışın aksine, okuru farklı alanlara sürükleyerek farklı kapılar açan, az sözle çok şey anlatmanın inceliğine eriştiğinde zoru başaran ve kurduğu imgelemle hayal gücünü besleyen bir tür. Aynı zamanda belirtmek gerekir ki sadece eğlenceli olması bile bir eseri çok değerli kılabilir.
Basit derinlik önemlidir
Farklı kapılar açmak, farklı dünyalarla tanışmak demişken, biraz kahramanlarımızdan bahsetmenin de vaktidir: Spirou ve Fantasio birbirlerinin eksiklerini tamamlayan iki zıt karakter. Öyle ki, Tokyo’daki boş zamanını Spirou elinde fotoğraf makinesiyle tarihi yerleri gezerek harcarken, Fantasio tekno-marketlerden çılgınca alışveriş yapmayı tercih ediyor. Otobüste soyulduklarında, Spirou yakınırken Fantasio durumu şu şekilde değerlendiriyor: “Başımıza bir şey gelmeseydi sıkılırdık!” Şöyle tanımlıyor kendini Spirou: “Dünyayı anlayamasa da daima onu kurtarmaya hazır biri…” Doğu-Batı ikilemi içinde kaldığında, “Ben dünya vatandaşıyım,” deyiveriyor. (Altı onlarca cilt dolu bu cümlelerin ama oldukça basitler.)
Aslına bakılırsa Spirou yola yalnız çıkmış, çünkü yaratıcısı Spirou’yu (Valonca’da sincap ve yaramaz çocuk anlamına gelir) ilk çizdiğinde, onu Le Moustique Oteli’nde çalışan bir asansör görevlisi olarak tasarlamış. Amacı, kahramanına dünyanın faklı yerlerindeki farklı otellerde maceralar yaşatmakmış. Fantasio ise ancak 1944 yılında başka bir çizer olan Jijé eliyle Spirou’ya katılmış. İki kafadar, farklı kötü adamlarla ya da diktatörlerle ve hatta çatlak profesörlerle mücadele etmekteler yıllardır. Çözmeye talip oldukları, sürekli değişen sorunlar içinde, paha biçilemez bir hayat bilgisi sunuyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder