4 Aralık 2010 Cumartesi

TIM HAMILTON İLE FAHRENHEIT 451 ÜZERİNE

Klasik eserlerin çizgi romana uyarlanması furyası aldı başını gitti. Doğru mudur, yanlış mıdır tartışmasını bir kenara koyacak olursak türün en “sıkı” örneği Fahrenheit 451’in çizgi roman uyarlaması olacaktır kuşkusuz. 1951 yılında Ray Bradbury’nin yazdığı Fahrenheit 451, baskıcı bir gelecek toplumunda yaşanan olayları anlatır. Özetle insanların kitap okumasının yasak olduğu toplumda, bulunan tüm kitaplar yakılır (zaten Fahrenheit 451 kağıdın yanma ısısıdır). Otoritenin bu hareketi üzerine insanlar gizli bir örgütlenmeyle birer kitabı ezberlerler, otoritenin yaktığı kitaplar artık kanlı canlı bedenlerde hayatını devam ettirir olmuşlardır. François Truffaut tarafından filme de çekilen bu karanlık bilim kurgu kitabının çizgi romanı, belki de son dönemde yayınlanan uyarlamalar içinde, en önemlilerinden birisi. “İzinli uyarlama” notuyla Türkçede de yayınlanan Fahrenheit 451 Tim Hamilton tarafından uyarlandı.

Hem çizgi roman serüveniyle, hem de Fahrenheit 451 ile ilgili ünlü çizer Tim Hamilton’la konuştuk!

Çizgi roman desenliyorsunuz, dolayısıyla da bir çizgi roman okurusunuz. Çizgi roman tutkunuz okur ve çizer olarak nasıl başladı?

Önce gazetedeki çizgi köşelerini keşfettim. Onları sürekli okuyordum ve sonrasında çizgi roman kitapları devreye girdi. Sürekli okuyordum bıkmadan usanmadan, bir taraftan da bir şeyler çiziyordum, sonunda kendimin de mizahi yönü güçlü bir çizer olabileciğimi düşündüm.

Peki çizer olmaya karar vermeniz nasıl bir maceraydı?

Gerçekten güzel bir söz. Sanatçı olmak gerçekten başlı başına bir maceradır. Az önce de söylediğim gibi, çizer olabileceğimi düşünmeye başladıktan sonra sürekli çizmeye başladım. Tıpkı okuduğum gibi. Yaşamımı çizerek sürdürüp sürdüremeyeceğimi pek bilemesem de her zaman çizeceğimi biliyordum. Sıradışı bir öyküm yok bu konuda ne yazık ki, çize çize buralara geldim, büyük bir keşif veya başarı öyküsü gibi bir durum yok sizin anlayacağınız. Çok çalışınca oluyor.


Bir çizgi roman okuru olarak en çok sevdiğiniz çizgi roman serisi ve kahramanı kimdir?

Yaptığım iş yüzünden gözlerimi sürekli kullanıyorum o yüzden artık eskisi gibi, çok fazla çizgi roman okuyamıyorum. Buna rağmen çizgi romanda dramadan hoşlandığımı söyleyebilirim. Walking Dead, Scalped ve The Unknown Soldier da bunlar arasında ilk aklıma gelenler. Klasik serileri artık sevmeyen var mı bilmiyorum. Onlar bir dönemin hatıraları artık, onun için onları farklı ele almak gerek. Bu saydıklarımın sıkı takipçisiyim.

Çizmeyi hayal ettiğiniz bir çizgi roman var mı? Yeniden uyarlama veya devralma gibi…

Yeniden uyarlama veya çizim devralma konusunu pek düşünmedim. Bunlar biraz anlık ve birdenbire gerçekleşen meseleler. Çizmeyi hayal ettiğim çizgi roman var mı sorusuna geri gelecek olursam; şu anda böyle bir şey yapıyorum zaten: Adventures of Floating Elephant adlı hikayeyi çiziyorum. Göz atmak isteyenler http://activatecomix.com/ adresine bakabilir.


Fahrenheit 451’i çizgi roman haline getirdiniz? Nasıl bir çalışma oldu bu, biraz bahseder misiniz?

Fahrenheit 451 üzerinde 2005’ten ya da belki de daha öncesinden beri çalışıyorum. Kitabın hakları Byron Preis’taydı. Onlar için, Treasure Island’ı yapmıştım. Sonrasında da benden Fahrenheit 451’i yapmamı istedi. Hikayeyi uyarladım ve makette kareleri yerleştirmeye başlamıştım ki Byron aniden öldü. O zaman bu projenin sonunun geldiğini düşünmüştüm. Ama birkaç yıl sonra Hill & Wang projeye tekrar hayat verdi ve ben de tekrar maketi hazırlanmış olan kitap üzerine çalışmaya başladım. Benim için oldukça keyif verici bir çalışmaydı… Güçlü ve bugün modern klasikler arasında sayılan bir roman. Bu kadar güçlü bir metni çizdiğiniz zaman ayrı bir zevk alıyorsunuz, sonra kitap haline geldiğinde daha bir keyif veriyor.


Bradburry’nin romanlarını sever misiniz?

Evet ama dah çok kısa hikâyelerini severim. Onu ilk kez 6 veya 7. sınıftayken ‘Sound of Thunder’ kitabıyla tanımıştım. Aslında onun kısa hikâyelerinden birini çizmeyi çok isterdim ama bir şekilde Fahrenheit 451 geldi elime! Kim bilir belki kısa hikâyelerini de çizerim ilerleyen zamanda. Bunu şimdiden söylemek zor.

Romanı uyarlarken onunla birlikte çalışma imkanınız oldu mu? Olduysa nasıl bir çalışmaydı bahseder misiniz?

O, batı sahilinde oturuyor bense doğuda. Ama genelde çizdiklerimi kabul etti. Kitabın hazırlık aşamasında kendisiyle bir uyumsuzluk ya da kavgamız olmadı. O metninde birtakım düzenlemeler yaptı, benim çizimlerimin de hepsini beğendiğini söyledi. Zaten beğenmeseydi böyle bir işbirliği olmazdı sanırım. Ama yaptıklarımla ilgili birkaç fikri ve düzeltmesi oldu tabi. Fakat bunlar o kadar da büyük şeyler değildi doğrusu. Ne olduklarını şimdi hatırlamıyorum bile! Uzaktan da olsa onunla birlikte çalışmış olmak, hem bana çok şey öğretti, hem de gurur verici bir şey…


Bugünlerde Shakespeare, Victor Hugo, Dostoyevski gibi ünlü isimlerin yazdığı edebiyat klasiklerini çizgi romana uyarlamak çok moda. Bu konuda düşünceleriniz nelerdir merak ediyorum.

Ben tüm kitapların uyarlanmasına gerek olmadığını düşünüyorum. Bence yeni kuşakla buluşacak eski bir kitap öncelikle onlarla tanışmayı hak etmeli, sonrasında da onların ilgisini çekip, okumaya yönlendirebilmeli. Böyle işlere her zaman varım. Ama bu işi sırf moda diye, her çizerim diyene çizdirmek, romanın içinden birçok bölümü eleyerek uyarlama yapmak metne haksızlık gibi geliyor bana. Çizgi roman ayrı bir şey, roman resimlemek ayrı bir şey. Klasik eserlerin öncelikle ilk haliyle okunması gerek sanırım. Sonra çizgi romana uyarlanmalı, yani çizgi romandan eserin kendisine gitmek, sinemaya uyarlanan bir kitabı filmden sonra okumak gibi olacaktır ki, çok da olumlu sonuçlar verdiğini söyleyemem.

Peki o klasiklerin çizimleri ile geçmişte yayınlanmış ve illüstasyonlarıyla bilinen Don Quijote, İlahi Komedya gibi eserlerin çizimleri arasındaki farklar neler?

Benim ya da bir başkasının çizgi roman içindeki çizimleri bir hikâye anlatır. O eski kitapların içindekiler de hikâye anlatıyordu ama çizgi roman bunlarla karşılaştırıldığında biraz daha film gibi diyebiliriz. Aslında filmden çok farklı elbette, ama benzer yanları da çok. Az önceki sorunda söylemek istediğim şey buydu aslında, sözünü ettiğimiz klasik eserlerin çoğu çizgi roman uyarlaması aslında eski usül yapılan illüstrasyonlardan farklı değil. Daha sinematografik bir anlatım gerekli çizgi romanda. Çizgi roman kare kare ilerleme şansına sahip ve olayı bütün aşamalarıyla anlatabiliyor. Oysa eski illüastrasyonlar birkaç sayfada geçen olayda ya en can alıcı bölümü ya da önemli sahnelerin birkaçına gönderme yapan bir çizim şeklinde kullanılıyordu. Aslına bakarsak, bu çok uzun bir cevabı hak ediyor ve sanırım başka söyleşinin konusu bile olabilir. Ne dersin, başka bir röportaj bırakalım bunu?


Peki diğer çizerlerin uyarladığı klasikler üzerine ne düşünüyorsunuz? Hangisi favoriniz?

Birincisi hepsini okuyamadığımı söylemeliyim. Bunun haricinde ülkenizde hangilerinin yayınlandığını tam olarak bilemiyorum. Onun için bu soruyu tam olarak cevaplayamayacağım… Bir dahaki sefere benim hangi klasik eseri uyarlamak istediğimi soracak olursan; şu anda hiçbiri demekle yetineceğim. Yeni ve farklı işler üzerine çalışmak istiyorum. Bu aralar biraz uyarlamalardan uzağım. Fazlaca seyahat ediyorum ve hem yeni şeyler öğreniyorum, hem de sürekli keşfediyorum, deniyorum, çalışıyorum. Daha özgün işler yapmak beni daha fazla çekiyor. Uyarlama yapmak sürekli yapılmaması gereken metinsel özgünlüğü zedeleyen bir şey bence.

[Fahrenheit 451 / Yazan: Ray Bradbury / Çizen: Tim Hamilton / Çev.: Ayşe Tunca / Epsilon Yayıncılık]

Gönderen - Oynakbeyi

Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails